Özet
Bu makalede, obsesif kompulsif bozuklugu açiklamakta kullanilan yaklasimlardan biri olan üst-bilissel yaklasim ele alinmistir. Üst-bilissel modelin temel özelligi obsesif kompulsif belirtilerin, kendilik ya da dünya ile ilgili inançlarin ve girici düsüncelerin her ikisinin de içeriginden bagimsiz olarak, düsüncelerin önemi ve gücü ve onlara nasil tepki verilmesi ile ilgili belirli bir üst bilisler dizisi tarafindan olustugunu ileri sürmesidir. Yapilan çalismalar üst-bilissel inançlarin ve süreçlerin obsesif kompulsif belirtilerin önemli yordayicilari oldugunu desteklemekte, üst-bilissel inançlarin ve süreçlerin obsesif kompulsif sorunlari formüle etmedeki önemini vurgulamaktadir.
Anahtar sözcükler: Obsesif kompulsif bozukluk, üst-bilissel model.
Abstract
In this article the metacognitive model which is one of the approaches in explaining the obsessive compulsive disorder is reviewed. A key feature of the metacognitive model is that irrespective of the content of both intrusions and beliefs about the self or the world, obsessive compulsive symptoms are caused by a small set of specific metacognitions concerning the power and significance of thoughts and how to react to them. Studies support the role of metacognitive beliefs and processes in predicting obsessive compulsive disorder symptoms and emphasize the importance of metacog-nitive beliefs and processes in formulating obsessive compulsive problems.
Key words: Obsessive compulsive disorder, metacognitive model.
OBSESIF KOMPULSIF BOZUKLUK (OKB), girici düsünceler ve girici düsün-celerle ilgili sikintiyi azaltmak için girisilen tekrarli hareketlerle tanimlanan psikiyatrik bir bozukluktur. OKB'nin etiyolojisi çok iyi anlasilamamis olsa da bu hastaligin gelisi-mini ve sürdürülmesini açiklamada bilissel modeller büyük ölçüde kabul görmüstür. OKB'nin bilissel teorileri, OKB'ye yatkinlikta kisisel farkliliklari anlamak için bazi islevsiz inançlarin kritik oldugunu öne sürmüslerdir. Örnegin, obsesyonlarla baglantili birincil tehdit degerlendirmeleri ve bu tehdidi ortadan kaldirmaya yönelik ikincil basa çikma ritüel ve ruminasyonlarinin, bu tür inançlara dayandigi düsünülmektedir. Bu inançlar su sekilde özetlemektedir: a) mükemmellik ihtiyaci, b) hatalarin cezalandiril-masi gerektigi, c) kisinin büyüsel ritüeller ve ruminatif düsünce yoluyla kötü sonuçlarin olusmasini engellemeye gücü oldugu, d) bazi düsüncelerin felaketin olmasina sebep olabilecegi için kabul edilemez oldugu, e) duygularla yüzlesmektense nötürlestirme faaliyetlerine girismenin daha kolay ve etkili oldugu ve f) belirsizlik duygulari ve kontrol kaybinin tolere edilemez oldugu (Clark 2007).
Bilissel davranisçi yaklasimlar; islevsiz degerlendirme ve inançlarin harekete geçerek obsesyon ve kompulsiyonlarin ortaya çikmasina ve devamliligina katkida bulundugunu öne sürmüslerdir. Farkli bilissel yapilari vurgulasalar da bu teorilerin hepsi, istenmeyen girici düsünceler, görüntüler ve dürtülerin hatali degerlendirilmelerinin, bu girici düsün-celerin yogunlugunu ve sikligini arttiran temel bilissel süreçler oldugunu belirtmislerdir (Clark ve ark. 2003).
Salkovskis (1985, 1989), OKB'si olan kisilerin baskalarina ve kendine gelebilecek zarari önlemede asiri sorumluluk duymalari ve suçluluk ile ilgili islevsiz inançlarinin oldugunu öne sürmüstür. Kompulsif davranislarin da kisinin kendisinin ya da digerleri-nin basina gelebilecek potansiyel tehlike ve zarari azaltmada ya da engellemede islevsel oldugunu, suçlanmayi önleyecegi ve kisinin sorumlulugunu azaltabilecegini düsünmek-tedirler. Rachman ise (1997, 1998), kisinin istenmeyen girici düsüncelerini felaketlesti-rici sekilde yanlis yorumlamasinin obsesyonlarin sürdürülmesine sebep olan temel de-gerlendirme sekli oldugunu vurgulamaktadir. Purdon ve Clark (1999), düsünce kontro-lünün önemi ve girici düsünceleri kontrol etmede basarisiz olunmasiyla olusacak sonuç-larin olumsuz olarak degerlendirilmesi hakkindaki hatali inançlarin obsesyonlarin olus-masinda ve sürdürülmesinde kritik bilissel yapilar oldugunu ileri sürmüslerdir. Obsesif Kompulsif Kognisyonlar Çalisma Grubu-OKKÇG (OCCWG 1997) ise, hatali tehdit degerlendirmelerin, istenmeyen girici düsüncenin önemli oldugu ve kisinin olmasi muhtemel olumsuz sonucun meydana gelmesini engellemekle yükümlü oldugunu dü-sündügü yargilari, yorumlari ve beklentileri oldugunu belirtmistir. Wells'in Üst-bilissel Modeline göre ise, OKB'nin olusmasini ve sürdürülmesini anlamada, kisilerin kendi bilissel süreçleri hakkindaki bilisleri ve üst bilissel düzenleme stratejileri önemlidir (Solem ve ark. 2010).
Hangi inançlarin OKB ile daha iliskili oldugunu arastirmak için degisik ölçekler ge-listirilmistir. Bu ölçekler Obsesif Kompülsif Kognisyonlar Çalisma Grubu (OCCWG 1997, 2001), tarafindan kullanilarak 87 maddelik bir Obsesif Inançlar Ölçegi-OIÖ, (Obsessive Beliefs Questionnaire- OBQ) gelistirilmistir. OIÖ, OKB için önem tasidigi ileri sürülen bazi inanç alanlarini ölçmektedir. OIB, alti alani ölçer. Bu alanlar; sorum-luluk, düsüncelerin önemi, düsüncelerin kontrolü, tehdidin abartilmasi, belirsizlige tahammülsüzlük ve mükemmeliyetçiliktir. Sorumluluk, kisinin önemli olumsuz olaylari önleyebilecegi ve önlemekle yükümlü olduguna dair inancidir. Düsüncelerin önemi, düsüncelerin sadece olusmasinin bile düsüncelerin anlamli ve tehlikeli oldugunu ima ettigine olan inançtir. Düsüncelerin kontrolü, düsünceleri kontrol etmenin mümkün ve gerekli olduguna olan inançtir. Tehdidin abartilmasi, zararin gerçeklesmesine ve ciddi-yetine yönelik abartilmis inançtir. Belirsizlige tahammülsüzlük, kesin olmanin gereklili-gi ve belirsizligin tolere edilemez oldugu inancidir. Mükemmeliyetçilik kusurlarin ve hatalarin tolere edilemez oldugu inancidir (Myers ve ark. 2008). Daha sonra OIÖ'nün revize biçimi olan Obsesif Inançlar Ölçegi-44 (OIÖ-44) gelistirilmistir. OIÖ-44'ün üç alt alani Sorumluluk/Tehdidin Abartilmasi, Mükemmeliyetçilik/Belirsizlige Taham-mülsüzlük ve Düsüncelere Verilen Önem /Düsünce Kontrolü inançlarini ölçer (OCCWG 2005).
Bu yapilardan, düsüncelerin önemi, düsüncelerin kontrolü ve sorumluluk ile ilgili is-levsel olmayan inançlar OKB'ye özgü olabilirken, belirsizlige tahammülsüzlük, tehlike ve tehdidin abartilmasi ve mükemmeliyetçilik ile ilgili islevsel olmayan diger inançlar daha genel kaygi durumlari ile alakali olabilmektedir (Clark ve ark. 2003). Obsesif Kompülsif Kognisyonlar Çalisma Grubu, düsüncelerin önemi ve düsüncelerin kontro-lünün OKB hastalarindaki islevsiz üst bilislerin bir boyutu oldugunu vurgulamistir (Cucchi ve ark. 2012).
Üst-Bilissel Yaklasim
Farkli modellerin paylastigi ortak özellik; girici düsüncelerle ilgili yapilan yorumun obsesif kompulsif sorunlara yol açmasidir (Myers ve ark. 2008). Rachman (1997), Pur-don ve Clark (1999) ve Wells'in (Wells ve Matthews 1996) öne sürdükleri OKB'nin bilissel modelleri, girici düsüncelerin olumsuz degerlendirilmesine verilen önem açisin-dan Salkovskis'in teorisine benzerlik göstermekle birlikte bu modellerde daha çok üst bilissel süreçlere vurgu yapilmaktadir (Janeck ve ark. 2003). Üst-bilis, kisinin bilissel sistemi ile ilgili inançlari ya da istikrarli bilgileri ve sistemin isleyisini etkileyen faktör-lerle ilgili bilgiler; bilisin mevcut durumunun farkindaligi ve düzenlenmesi; düsünce ve anilarin öneminin degerlendirilmesi olarak tanimlanabilir (Wells 1995). Üst-bilissel inançlar düsünceye verilen anlam ve düsüncelerin kontrolü ile ilgiliyken, bilissel inançlar daha genel ve sosyal inançlardir.
Bilis kavramina göre daha yeni bir kavram olan üst-bilis son yillarda üzerinde ol-dukça fazla sayida arastirma yapilan bir konudur. Üst-bilis kavrami, bilisleri kontrol eden, düzenleyen ve degerlendiren üst düzey bilissel yapilar ve süreçler olarak tanimla-nabilir. Üst-bilis, kisinin ne bildigi hakkindaki bilgisi, ne düsündügü hakkindaki düsün-cesi veya kendi bilissel süreci üzerine çevrilmis gözüdür (Tosun ve Irak 2008).
Üst-bilissel modele göre, OKB'nin olusmasini ve sürdürülmesini anlamada, kisilerin kendi bilissel süreçleri hakkindaki bilisleri ve üst bilissel düzenleme stratejileri önemli-dir. Bu yaklasima göre, kisiler islevsel olmayan bilisleri hakkinda bir takim üst-bilislere sahiptirler ve bu üst-bilisler kisilerin islevsel olmayan tepki tarzlari gelistirmelerine yol açmaktadir (Cartwright-Hatton ve Wells 1997, Gwilliam ve ark. 2004). OKB belirtile-ri, kendilik ve dünya hakkindaki girici düsüncelerin ve inançlarin içeriginden bagimsiz olarak, düsüncenin önemi, gücü ve onlara ne sekilde tepki verildigi ile ilgili bir grup belirgin üst bilisler tarafindan olusturulmaktadir (Myers ve Wells 2013). Üst-bilissel yaklasima göre, psikopatolojinin olusumu ile devam etmesinde kisinin sahip oldugu düsüncelerden çok bu sekilde düsünüyor olmanin anlamlarina yönelik degerlendirmeler daha önemlidir (Senormanci ve ark. 2012). Bu çalismada OKB'nin gelisiminde ve sürdürülmesinde üst-bilislerin etkili oldugunu ileri süren üst-bilissel model anlatilacak, üst-bilislerin OKB'nin gelisimi ve sürdürülmesindeki etkisini inceleyen çalismalardan bahsedilecektir.
Üst-bilis "düsünme hakkinda düsünme", "neyi bildigimizi ve neyi bilmedigimizi bilme" sürecidir (Wells ve Matthews 1996). Düsüncenin kontrolü, degismesi ve yorum-lanmasindaki psikolojik yapilari, bilgileri, olaylari ve islemleri ifade eder (Wells ve Cartwright-Hatton 2004). Üst-bilissel model bir takim islevlerin psikolojik bozukluk-lardaki bazi islevsel olmayan düsünce ve basa çikma tarzlarina yol açtigi ileri sürülmek-tedir (Cartwright-Hatton ve Wells 1997). Üst-bilissel model üç ana kuram üzerine oturmaktadir. Bunlar; Benligi Düzenleyen Yürütücü Islevler, Bilissel Dikkat Sendromu ve Üst-Bilissel Inançlar kuramlaridir.
Benligi Düzenleyen Yürütücü Islevler
Wells ve Matthews (1994), Benligi Düzenleyen Yürütücü Islevler, B-DYI (Self-Regulatory Executive Function, S-REF) modelini gelistirmisler ve diger psikopatolojik rahatsizliklari oldugu gibi OKB'yi de açiklamada kullanmislardir. B-DYI modeli, duy-gusal rahatsizliklarin yukaridan-asagi kontrolü ve sürdürülmesinde etkili olan bilissel ve üst-bilissel faktörleri dikkate alir (Wells 2011).
Modelde bilissel süreçler üç etkilesen seviyede dagilmistir. Bunlar; otomatik ve ref-leksif isleme (düsük-seviye isleme), düsünce ve davranislarin çevrimiçi bilinçli islenmesi (bilissel stil) ve üst-bilissel bilgi ve inançlarin uzun süreli bellekte depolanmasidir. Mo-delde, üst-sistem siradan bilissel sistemin geri kalanindan farklilasmaktadir. Üst sistem geçerli siradan bilissel islemenin bir temsilini olusturur ve bilissel islemeyi etkinlesmis plan hedefine dogru yönlendirir (Wells 2011).
B-DYI modeline göre, kaygi ve üzüntü duygulari benligi düzenlemedeki tutarsizliga ve iyilik halini tehdit eden tehlikeye yönelik temel içsel sinyallerdir. Normalde kisi tehdidi azaltmak ve bilisleri kontrol etmek için basa çikma davranislarina yöneldigi için bu tür duygular zamanla sinirlidir. Psikolojik rahatsizliklar, duygusal tepkileri koruma-nin sonucunda olusurlar ve kisinin düsünce stilleri ve stratejileri yüzünden devam eder-ler (Wells 2011). Kisinin kendi düsünceleri ve hislerine yönelik üst bilisler, kisinin kendine yönelik dikkatinin artmasi, tekrarlayan düsünce örüntüleri gelistirmesi, o dü-sünce ve hislerden kaçinmasi ya da onlari baskilamasi ve tehdidi sürekli izlenmesi gibi tepkiler gelistirmesine yol açabilir. Baska bir deyisle, üst-bilisler islevsel olmayan basa çikma stratejilerinin seçimini etkilemede önemli rol oynarlar (Spada ve ark. 2008).
B-DYI modeli, OKB'de görülen tekrar eden düsünceleri açiklamak için çoklu sevi-yeli bir bilissel sistem tanimlamaktadir. Sinirli bilgi isleme kaynaklari düsünceleri de kapsayan içsel olaylar üzerine odaklandikça, kisinin kendi disindaki objektif yasantilari yerine, içsel yasantilarini ve davranislarini düzenlemek için yapilan girisimler bilissel sisteme egemen olur (Janeck ve ark. 2003).
Bilissel Dikkat Sendromu
Üst-bilissel modelin temel prensibi psikolojik bozukluklarin, Bilissel Dikkat Sendromu-BDS (Cognitive Attentional Syndrome, CAS) adi verilen belirgin bir olumsuz düsün-me stilinin aktivasyonuna bagli oldugunu ileri sürmektedir (Wells 2011). Üst-bilissel model'e göre BDS düsünce süreçlerini kontrol eden üst bilislerin sonucudur. Üst bilis sözsüz bilgi ya da programlar ve sözlü olarak erisilebilen inançlardan olusmaktadir. Iki tür inanci içermektedir: (a) Ruminasyon, endise etme ihtiyaci ve tehlikeyi izleme gibi stratejilere girisme ile ilgili olumlu inançlar ve (b) düsüncelerin kontrol edilmezligi, tehlikeli oldugu ve anlami ile ilgili olumsuz inançlar. (Örn: Kötü seyler düsünürsem kötü sekilde hareket ederim, bazi düsünceler beni çildirtabilir gibi). Bu üst bilisler olu
Insanlarin çogu için duygusal dönemler ve olumsuz degerlendirmeler sinirli ve geçi-cidir. Bununla birlikte, BDS'nin kisileri uzun süreli ve tekrarlayici rahatsizliklara kilitle-yen etkisi olmaktadir. Psikolojik rahatsizlik yasayan kisilerin düsünce örüntüleri, tekrar eden ve kontrol altinda tutulmasi zor olan kendilikle alakali konulara odaklanmistir. Bu özellikler BDS'nin varligini gösterir ve artmis kendine odakli dikkatle (self-focused attention) iliskilidir. BDS, endise ve ruminasyon seklindeki asiri kavramsal islemeden ve tehditle alakali uyarana dikkati odaklayan dikkat yanliligindan olusur. Bu kavramsal ve dikkatle ilgili süreçler, kisinin tehditle basa çikma, kendilik-çeliskisi ve bunlarin sonu-cunda ortaya çikan duygularla basa çikma stratejilerinin bir parçasidir. BDS, endise ya da ruminasyon seklinde sürekli (perseverative) düsünce biçiminden, tehdit üzerine dikkat odaklamadan ve düsünce baskilama, kaçinma, açik ve örtük nötrlestirme ve ritüeller gibi islevsiz basa çikma davranislarindan olusur. Bu düsünce biçiminin duygu-larin sürdürülmesine ve olumsuz fikirlerin güçlenmesine sebep olan sonuçlari olmakta-dir. BDS, hastanin düsüncelerine artmis bir önem vermesine ve tehdit algisinin yüksel-mesine sebep oldugu için problem teskil eder (Spada ve ark. 2008, Wells 2011). Bu da kisiyi düsünceyi geçip gitmesine izin verilen zihindeki basit bir fikir olarak görmek yerine, düsüncesinin olaylarla kaynastigi bir durumun içine hapseder.
Özet olarak, psikolojik bozuklugun gelisiminde olumsuz düsüncelerin içerigi ve standart semalarin disinda düsünce stilleri önemlidir. Odak, endise ve ruminasyon seklindeki uzun kavramsal aktivite zincirlerinde ve dikkatin tehlikeye istemli olarak tahsis edilme stratejileri üzerindedir. Bu düsünce stilleri ayri bir üst bilissel inançlar sisteminden çikmaktadir (Wells 2000). Bilissel Davranisci Theori (BDT)'deki olumsuz otomatik düsünceler gerçek patolojik süreçler (BDS) için sadece tetikleyiciler, olumsuz inançlar da bozuklugun (hastaligin) sebebi degil, BDS'nin tetikleyicileri, çiktilari ya da içerigi olarak görünmektedir (Wells 2008).
BDS, uzun dönemli hafizada depolanmis üst bilissel bilgi tarafindan yönetilen bir stratejik isleme aktivitesi modelidir. Daha asagi seviyedeki otomatik isleme istemsiz giricilerle baslatilsa da uygulanmasi bilisel ve eyleme rehberlik eden programlar olarak üst bilissel planlara ve planlanmis bilgiye erisimi gerektirir. Bu planlara sözel olarak direk erisilemez ama bu planlar üst bilissel inançlar ve düsünce stilleriyle belirgin hale gelmislerdir. Örnek olarak: "Eger her türlü tehlikeye dikkat edersem, zarari önleyebili-rim" gibi. Bu çesit planlanmis üst bilislerin disinda, düsünce ve hislerle baglantili anlam ve tehlike ile ilgili diger üst bilissel inançlar kisinin yasantiyi anlamlandirmasini sekil-lendirmede de önemlidir. Düsüncelerin ve hislerin zararli sonuçlariyla ilgili olumsuz inançlar özellikle önemlidir. (Wells 2006)
Endise ve girici düsünceler hakkindaki inançlar ile dikkati odaklama egilimi ve dü-sünceyi izleme gibi üst-bilissel süreçleri ölçmek için; Üst-Bilisler Ölçegi-ÜBÖ (Me-tacognitions Questionnaire-MCQ) gelistirilmistir (Cartwright-Hatton ve Wells 1997). Ölçek bes ayri faktörden olusmaktadir (Cartwright-Hatton ve Wells 1997, Clark ve ark. 2003, Spada ve ark. 2008, Tosun ve Irak 2008):
1. Pozitif Inançlar: Endise hakkinda olumlu inançlar, kisinin sürekli düsünmenin faydali olduguna ne kadar inandigini ölçer; "Endiselenmek gelecekte problem-lerden kaçinmama yardim eder", "Iyi çalisabilmek için endiselenmem gerekli-dir" gibi düsüncelerden olusur. Bu faktör, kisinin bilislerini problem çözme yöntemi olarak görmesi, "normal" veya "iyi" olarak degerlendirmesiyle ilgilidir.
2. Kontrol Edilemezlik ve Tehlike: Endisenin tehlikeli ve kontrol edilemez oldu-guna dair olumsuz inançlarini ve kisinin sürekli düsünmenin kontrol edilemez ve tehlikeli olduguna ne kadar inandigini ölçer; "Düsüncelerimi kontrol etmeyi zor buluyorum", "Endiselenmeye baslayinca durduramiyorum" ve "Benim için endiselenmek tehlikelidir" gibi üst-bilissel inançlardan meydana gelir. Kisi kendi düsüncelerinin tehlikeli oldugu ve kontrol edilmesi gerektigi görüsünde-dir.
3. Bilissel Güven: "Kötü bir hafizam vardir.", "Belli bir seyi uzun süre aklimda tutmakta zorlaniyorum." gibi üst-bilissel inançlardan olusur. Dikkat ve hafiza-ya olan güveni ölçer.
4. Batil Inanç ve Kisisel Sorumluluk/Kontrol Ihtiyaci: Kisinin bazi düsüncelere sahip olmasindan dolayi ortaya çikabilecek sonuçlardan korkmasi ve bunlarin sorumlulugunu asiri derecede üstlenmesi ile iliskilidir. "Endiseli düsüncelerimi kontrol etmezsem ve bu gerçeklesirse bu benim hatamdir", "Belli düsüncelere sahip degilsem cezalandirilirim" gibi üst-bilissel inançlari içerir.
5. Bilissel Farkindalik; "Düsüncelerim hakkinda çok düsünürüm", "Düsünceleri-mi sürekli gözden geçiririm" gibi görüsleri içerir. Kisinin kendi düsüncelerini izleme, düsünce sürecine odaklanma ve dikkatini içeriye dogru odaklama egi-limini ölçer (Cartwright-Hatton ve Wells 1997, Clark ve ark. 2003, Spada ve ark. 2008, Tosun ve Irak 2008). Tüm faktörler, olumlu ve olumsuz üst-bilissel inançlar (yapilar) ile üst-bilissel süreçler (seçici dikkat, içsel bilissel süreçlerin gözlenmesi) seklinde iki ortak bileseni içermektedir (Tosun ve Irak 2008). Üst Bilisler Ölçegi-30 (ÜBÖ-30) ÜBÖ'nün kisa formudur. (Wells ve Cartwright-Hatton 2004).
Üst-Bilissel Inançlar
Wells (1997), bilissel inançlarin, üst-bilislerin yan ürünü oldugunu ve üst-bilissel inanç-larin obsesif kompulsif belirti örüntüsüne katkida daha önemli rol oynadigini belirtmek-tedir. Modelde üç çesit üst-bilissel inanç alani vurgulanmaktadir. Bunlar; 1. girici dü-süncelerle ilgili inançlar, 2. ritüellerle ilgili inançlar, ve 3. "dur" sinyalleriyle ilgili inanç-lardir.
Girici Düsünceler Ile Ilgili Inançlar
Bunlar, düsüncelerin önemi ve gücü ile ilgili üst-bilissel inançlardir ve düsünce-kaynasma inançlari olarak adlandirilirlar. Üst-bilissel modelde girici düsüncelerin yo-rumlanmasi düsünce-kaynasma inançlarinin aktivasyonuna baglidir. Wells (1997) üç çesit düsünce-kaynasma inanci ortaya sürmüstür:
1. Düsünce-Eylem Kaynasmasi, DEK (Thought-Action Fusion, TAF): Girici bir düsünce, his veya dürtünün, kisinin istenmeyen eylemleri gerçeklestirme-sine neden olma gücünün olduguna dair inançtir. Örnegin, kisinin elinde bi-çak tutarken birini biçakladigi düsünmesinin ya da bu dürtüyü hissetmesinin bu eylemi gerçeklestirmesine sebep olacagina inanmasidir. Baska bir çesidi de girici bir düsünce geldiginde bir eylemi gerçeklesmenin bu düsünceyi daha olmasi muhtemel hale getirecegine olan inançtir. Örnegin bir sevdigine kötü bir sey olacak düsüncesi geldiginde, eger çizgilere basmadan karsiya geçemez-sem, gerçekten basina bir sey gelir gibi (Fisher ve Wells 2005, Myers ve Wells 2005, Fisher ve Wells 2008, Myers ve ark. 2008, Myers ve ark. 2009, Wells 2011).
2. Düsünce-Olay Kaynasmasi, DOK (Thought-Event Fusion, TEF): Olay hak-kinda düsüncelerin olmasinin olayin gerçeklesecegine ya da olayin olmus ol-dugu anlamina geldigine dair inançtir. Örnegin, "bir arkadasimin 'kaza geçir-digi düsüncesi' aklima gelirse, gerçekten o arkadasim kaza geçirebilir" inanci. (Fisher ve Wells 2005; Myers ve Wells 2005, Fisher ve Wells 2008, Myers ve ark. 2009, Wells 2011).
3. Düsünce-Nesne Kaynasmasi, DNK (Thought-Object Fusion, TOF): Düsün-ce ve hislerin nesnelere transfer edilebilecegine, bunun sonucunda da düsün-celerin ve hislerin daha gerçek hale gelebilecegine, daha da tehlikeli olacakla-rina, kaçinilamayacak hale geleceklerine ve/veya nesneleri bozacagina olan inançtir. Örnegin, "aklima 'o bardagin kirligi oldugu' düsüncesi geldiginde, onun kirli olmadigina ikna olamama" ya da "bir 'kara kedi' gördügümde 'bir sevdigimi kaybedecegim' düsüncesini durduramamak (Fisher ve Wells 2005, Fisher ve Wells 2008, Myers ve ark. 2008, Myers ve ark. 2009, Wells 2011).
Rachman (1993), obsesyona yatkin kisilerin düsüncelerini eylemlerle esit tutma egi-limine deginerek "düsünce-eylem kaynasmasi" kavramini ilk ortaya atan kisidir. Rach-man'a göre, OKB'de iki çesit DEK vardir: 1) Olasilik DEK, rahatsiz edici bir olay hakkinda düsünmenin o olayin olma olasiligini daha da arttiracagi inancindan bahseder. 2) Ahlaki DEK ise, obsesyonel düsüncenin akildan geçmesinin, yasak eylemi gerçekles-tirmekle ahlaki olarak bir tutulmasi inancidir. Her iki tür DEK de obsesyona yatkinligi olusturan "bilissel çarpitmalar" olarak düsünülür (Shafran ve Rachman 2004, Clark 2007).
OKB'nin üst-bilissel modeli ise, Rachman'in DEK görüsünden farkli olarak, bu dü-sünce kaynasmalarini bilissel çarpitmalar olarak degil, düsüncelerin istenmeyen davra-nislara yol açma gücünün olduguna dair üst-bilissel inançlar olarak görür (Fisher ve Wells 2008). Yani, Rachman'nin bilissel modelinde "kaynasma" bir islemdir, oysa üst-bilissel modelde "kaynasma" bir yapidir. Düsünce kaynasmasi ve abartilmis sorumluluk arasindaki iliski; sorumlulugun üst-bilisler tarafindan aktive edilmis ruminatif düsünce zincirlerinin ürünü ve içerigi olarak görülmesiyle daha açik olarak ifade edilmektedir. (Solem ve ark 2010). Düsünce kaynasma inançlarinin obsesif kompulsif belirtilerin gelismesinde merkezi nedensel rolü oldugu düsülmektedir. Bu üst-bilissel inançlari ölçmek için Düsünce-Kaynasma Ölçegi (DKÖ) (Thought-Fusion Instrument, TFI) gelistirilmistir (Myers ve Wells 2005, Solem ve ark. 2010, Myers ve Wells 2013).
Ritüeller Ile Ilgili Inançlar
Ritüelleri ve nötrlestirme davranislarini gerçeklestirme ihtiyaci ile ilgili üst-bilissel inançlardir. Bu inançlar genellikle uyarilma ve kaygi gibi düsünce, duygu ve his durum-larinin kontrol edilmesinin önemini yansitirlar. Özel bir zihin ve beden durumunu koruma ihtiyacini ve kendini düzenleme (self-regulation) için kisisel kurallari içerirler. Ritüeller ile ilgili inançlar, basa çikma davranislarina rehberlik etmede bir plan olustu-rurlar. Planin amaci ritüel için 'dur sinyali' olacak arzulanan durumu elde etmektir (Fisher ve Wells 2005, Myers ve ark. 2008, Myers ve ark. 2009, Wells 2011). Bu inanç-larin gücünü ölçmek için Wells ve McNicol tarafindan 2004 yilinda Ritüellerle Ilgili Inançlar Ölçegi (Beliefs About Rituels Inventory, BARI) gelistirilmistir (akt.Solem ve ark. 2010).
Dur Sinyalleri Ile Ilgili Inançlar
Girici düsüncelerin içerigindeki önem ve tehlike üst-bilisler tarafindan öznel bir sekilde belirlendiginden ve gerçekte ortada nesnel bir tehdit olmadigindan, OKB'li kisi nesnel kanit olmadigi durumlarda durumun ne zaman güvenli oldugunu bilmek durumuyla karsi karsiya kalmaktadir. Bunun sonucunda da gizli ve örtük ritüelleri için içsel ve uygun olmayan "dur" kriterlerine asiri bagimli hale gelmektedir. Halbuki, bu kriterlerin güvenilir bir sekilde karsilanmasi zordur ve sikintiyi koruyan girici düsüncelere daha da çok yol açarlar (Fisher ve Wells 2005, Myers ve ark. 2008, Myers ve ark. 2009, Wells 2011). Dur sinyalleri, Dur Sinyalleri Ölçegi (Stop Signals Questionaire- SSQ) ile öl-çülmektedir (Myers ve ark. 2009).
Nesne Mod ve Üst-Bilissel Mod
Wells'e göre kisinin dogru ya da hatali islev görmesi, üst-bilissel süreçlerin kiside yarat-tigi deneyime baglidir. Deneyim, kisinin üst bilissel yorumlama sürecinin kisiye yasatti-gi "gerçekliktir". Wells (2011), deneyimlemeyi 'Nesne Mod' ve 'Üst-bilissel Mod' olarak adlandirdigi iki farkli seviye arasindaki farka deginerek açiklamistir. Nesne mod'da düsünceler ve inançlar kisinin benlik ya da dünya ile olan dogrudan deneyimlerinden ayirt edilememektedir. Bazi hastalar nesne modunda sabit bir sekilde kalmislardir. Kisi, içsel ve dissal olaylar arasinda, düsünceler ve algilar arasinda hiç ayirim yapmayan, farklilasmamis bir bilinç deneyimlenmektedir. Düsüncelerini ve inançlarini içsel olaylar olarak görmek yerine, gerçeklerle kaynastirir (füzyon yapar). Dis dünyayi ve kendini onlarin içinden görür, düsünceler ve inançlar herseyle ilgili modelini renklendiren filtre gibidirler. Düsüncelerin gerçek benlik ya da dünyadan bagimsiz içsel temsiller ya da yapilar oldugunu anlamayi basaramaz. Üst-bilissel modda ise düsünceler benlik ve dünyadan ayri olaylar olarak bilinçli bir sekilde gözlenebilir. Bu olaylar sadece degisik dogruluk dereceleri olan temsil sekilleridir. Bu modda kisinin düsüncelerle olan iliskisi: kisinin geriye çekilmesi ve düsüncelerini bilinçli deneyimin çok yönlü büyük manzarasi-nin birer parçasi olarak gözlemlemesi seklindedir (Wells 2011).
Üst-seviyedeki bilissel islemler, nesne-seviyesindeki faaliyeti izleme ve kontrol etme islevi görürler. Nesne-seviyesindeki girdileri çarpitan üst-bilissel islemler, duygusal düzenleme problemleri ve psikopatoloji için bir model olarak önerilmistir. Ayni zaman-da üst-bilissel inançlari hedefleyen psikolojik müdahaleleri yapilandirmak için de bize bir çerçeve sunmaktadirlar (Nelson ve ark. 1999).
Üst-bilissel modelin OKB'ye bakisini özetlemek gerekirse, bu model obsesyonel problemlerin gelismesinde en azindan iki yolun olabilecegini ileri sürer. Bunlardan biri 'düsünceler hakkindaki olumsuz üst-bilissel inançlarin edinilmesini', digeri de 'uygunsuz rutinleri ve eylemleri gerçeklestirmek ve karar vermek için uygunsuz içsel rehberlerin kullanimini' içerir. Bilisler ve eylemler için olan bu üst-bilissel planlar benligin dis dün-yaya göre durumuyla ilgili hatali çikarimlarin ve hislerin temelidir (Myers ve Wells 2005).
Üst-bilissel modele göre OKB'li kisi, genellikle bir düsünce, duygu ya da dürtü olan tetikleyiciye cevaben sikinti duyar. Düsünceler süpheleri, sorulari ve girici imajlari; duygular, hisleri ve gerilimli durumlari ya da alakali belirtileri; dürtüler ise istenmeyen davranislari gerçeklestirme istegini içerir (Wells 2011). Girici düsünceler, kisinin bu düsüncelerin anlam ve önemi ile ilgili üst-bilissel inançlarini aktive eder (Myers ve Wells 2013). OKB'de bu inançlar hatalidir ve girici düsüncelere asiri olumsuz deger verir. Agirlikli olarak bu inançlar, belirli içsel olaylarin dis dünyaya direk etkisi olduguna inanilan kaynasmalarla ilgilidir (Wells 2011). Bu kaynasma inançlarinin gücüne göre girici düsünceler önemli ve tehlikeli olarak degerlendirilir (Solem ve ark. 2010).
Islevsiz üst-bilissel inançlarin aktivasyonu, girici düsüncenin bir tehdit isareti olarak olumsuz degerlendirilmesine neden olur. Bu degerlendirme de basta kaygi olmak üzere, suçluluk ve öfke gibi olumsuz duygularin yogunlasmasina sebep olur (Solem ve ark. 2009). Duygulardaki bu degisiklik, düsünce ve hislerin bilince akin etmeleri olasiligini arttirir. Duygusal tepkinin yogunlugu ve dogasi, kisinin ritüeller hakkindaki inançlarin-dan ve kisinin ritüellerin durumu güvenli kilmasindaki degerlendirmelerinden etkilenir.
Ritüeller hakkindaki inançlar; düsünceleri kontrol etme biçimleri ("Tanri'yi düsün-meliyim o zaman güvende oluruz"), hisleri kontrol etme biçimleri ("sakin ve net olmali-yim aksi takdirde hata yapacagim") ve düsünceleri kontrol etme biçimleri ("hiç kuskum kalmayana kadar yikamaliyim") ile ilgili kurallari içerir (Wells 2011). Ayni zamanda bu inançlar; eger kisi ritüelini yapmaktan alikonursa gevseyememe ya da iç huzurunun olmamasi, önemli bir seyin unutulacagi, düsünce kontrolünde kayip olacagi fikirlerini de kapsar (Solem ve ark. 2010).
Ritüellerle ilgili inanç ya da kurallarin aktive olmasi, açik ve/veya örtük davranislarin icraatina sebep olur (Wells 2011). Bu davranislar tehdidi ve sikintiyi azaltma ve belirli hisleri kontrol etme islevine hizmet ederler (Solem ve ark. 2010). Açik davranislar, kontrol etme, siralama, eylemleri tekrar etme, yikama, esyalara dokunma, belirli bir sirayi takip etme, kaçinma ve yavasligi içerir. Örtük davranislar, bazi sözcükleri ve keli-meleri içinden tekrar etmeyi, sayi saymayi, dikkatini odaklamayi, nötr ya da güvenli görüntüler olusturmayi, bilinçteki belirli bir düsünceyi bastirmaya ya da uzaklastirmaya çalismayi içerir.
Her durumda ritüeller, belirli içsel kurallara ve kriterlere, 'dur' sinyallarine göre uy-gulanir. Bu kurallarla ilgili sorun; kurallarin tehlikenin varligi hakkinda yargiya varmak için gerçekçi ya da faydali standartlari belirleyememesi, tam olarak karsilanmalarinin zor olmasi ve hastaya bu düsünceleri sadece zihnin durumlari olarak deneyimlemesine izin vermemesi ve bu yüzden de tehdit algilarinin ve olumsuz duygunun sürmesine sebep olmasidir. Tepkilere rehberlik eden 'emin olmak için daha fazla kural' inanci, özellikle açik ve örtük ritüellerin yükselmesine sebep oldugundan zarar vericidir. (Wells 2011).
Ritüellerle ilgili sorun ise; istenmeyen düsüncelerin farkindaligi arttirmalari ve daha da fazlalasmalarina sebep olmalaridir. Ayrica kisiyi girici düsüncelerle ilgili inançlarinin (DEK, DOK, DNK) ve ritüelleri gerçeklestirme ile ilgili inançlarinin dogru olmadigini ya da gereksiz oldugunu kesfetmekten alikoyar. Kisi korkulan olayin meydana gelme-mesini girici düsünceye verilen önemle ilgili inancinin yanlis oldugu gerçegine degil de basa çikma davranisini yerine getirmis olmasina baglar. Üstelik, kisinin girici düsünceler ve durumlar arasindaki çagrisimlari kurma araligini genisletir. Örnegin, kisi eger bulasti düsüncesine tepki olarak yikaniyorsa, yikandigi çevre de giderek o kisinin bulasma ile ilgili girici düsüncelerini aklina getirmeye baslar.
Son olarak, nötralizasyonla ilgili en temel sorun, kisinin sürekli 'düsünceleri önemli ve anlamliymis gibi' yaparak nesne modundaki islemeyi pekistirmesi ve deneyimsel farkindaligindaki esnekligi azaltmasidir (Wells 2011).
Üst-Bilislerin OKB'ye Etkisini Inceleyen Çalismalar
Son yillarda psikolojik sorunlarla ilgili üst-bilissel modelleri arastiran arastirmalarin sayisindaki artis göze çarpmaktadir. Psikolojik sorunlarda üst-bilisin rolünü arastiran çalismalar üst-bilisin bu sorunlarda önemli bir rolü oldugunu göstermektedir. Çalisma-larda obsesyon ve kompulsiyonlarin olusmasi ve sürdürülmesinde 'düsüncenin degerlen-dirilmesi', 'düsünce hakkindaki inançlar' ve 'üst-bilissel süreçlerin' öneminden söz edilmektedir.
Cartwright-Hatton ve Wells (1997), yaptiklari çalismada yaygin anksiyete bozuklu-gu (YAB) ve OKB hastalarinin anksiyete hastasi olmayan diger duygusal rahatsizliklari olan hasta grubundan ve normal kontrol grubundan ÜBÖ'nün düsüncenin kontrol edilemezligi ve düsünce hakkindaki olumsuz inançlar ile düsüncenin tehlikeliligi alt-ölçeklerinde belirgin olarak farkli olduklarini bulmuslardir. Bilissel farkindalik alt-ölçegi ise OKB ve YAB hastalarinin farklilastigi tek alt-ölçek olarak bulunmustur. ÜBÖ'nün besinci faktörü olan bilissel farkindalik, düsüncenin farkinda olma ve düsünceyi gözlem-leme egilimidir. OKB hastalari bu alt ölçekte YAB hastalarindan belirgin olarak daha yüksek puanlar almislardir. 'Düsünce süreçlerine yogun bir biçimde odaklanmak', YAB hastalarina özgü özellikler olan 'endise hakkindaki inançlar ve girici düsüncelere' kiyas-la, OKB hastalarini daha iyi tanimlayabilmektedir.
Wells ve Papageorgiou'nun (1998) arastirmasinda, patolojik endisenin ölçüldügü Penn State Endise Ölçegi-PSEÖ (Penn State Worry Questionaire-PSWQ) ile üst-bilissel inançlar arasindaki iliskiye bakilmistir. Endise ile üst-bilissel inançlar arasindaki örtüsme kontrol edildiginde bile, girici düsünceler ve endise ile ilgili üst-bilissel inançla-rin obseif kompulsif belirtilerle iliskili oldugu görülmüstür. Bu arastirmada ÜBÖ so-rumluluk, batil inançlar ve ceza gibi inançlarin obsesif kompulsif belirtileryle iliskili olmadigi bulunmustur. Sorumluluk degerlendirmeleri obsesyon ve kompulsiyon (O-K) belirtileriyle iliskili olarak kavramsallastirilmis olmasina ragmen, bu çalismada güçlü bir iliskinin bulunmamis olmasi, klinik olmayan bir örneklemin kullanilmis olmasindan ötürü olabilir. O-K belirtileri ile iliskili degisik üst-bilissel örüntülerin bu belirtilerin klinik türevleri olarak ortaya çikmasi mümkün olabilir (Wells ve Papageorgiou 1998).
Clark ve arkadaslari (2003), yaptiklari çalismada islevsiz üst-bilissel kontrol inançla-ri ile obsesyonel belirtiler arasindaki iliskiyi arastirmislardir. Üniversite ögrencilerine Clark ve Purdon (1995) tarafindan gelistirilmis Üst-Bilissel Inançlar Ölçegi (ÜBIÖ) ile obsesyonel, depresif ve kaygi belirtilerini ölçen baska ölçekler uyguladiklari arastirmada üst-bilissel inançlarin üç boyutunu tanimlamislardir. Bunlar; a) zihinsel kontrolün olasiligi ve önemi, b) girici düsünceleri kontrol etmede basarisiz olmanin sonucunda olusacagi algilanan olumsuz sonuçlar, ve c) istenmeyen girici düsüncelerle ilgili olumlu özelliklerdir. Arastirmanin sonucunda basarisiz düsünce kontrolünün olumsuz sonuçlari ile ilgili üst-bilissel inançlarin, obsesyon ve egoya yabanci girici düsüncelerin sikligi açisindan belirleyici bir faktör oldugunu, düsünce kontrolü ile ilgili inançlarin da sadece obsesyonlarin frekansinda belirleyici oldugunu bulmuslardir. Degerlendirmelerin ve inançlarin obsesyon ve girici düsüncelerin olusmasiyla alakali üç boyutu ortaya çikmistir (Clark ve ark. 2003).
Ilk boyut 'düsünce kontrolü' ile ilgili inançlardir. Bu boyut, su inançlari ölçen mad-delerden olusmustur: a) kisi istenmeyen girici düsünceleri kontrol edebilir ve etmelidir, b) girici düsünceler üzerinde kontrol saglamak önemlidir, c) kisi, zihinsel girici düsün-celeri kontrol etmek için kisisel sorumluluk almalidir, d) düsüncelerin kontrolüne önce-lik verilmelidir, e) istenmeyen düsünceleri kontrol edebilmek hem mümkündür hem de iyi bir karakter göstergesidir, f) kisi istenmeyen düsünceleri engellemeli ya da olustukla-rinda en azindan aklindan uzaklastirmalidir, g) girici düsünce kontrolünün olmamasi olumsuz duygularla alakalidir.
ÜBIÖ'nün ikinci boyutu, 'algilanan sonuçlardir'. Bu boyut, sunlari kapsayan mad-delerle tanimlanir: a) düsünce eylem kaynasmasi, b) kontrol saglanmamis olumsuz girici düsüncelerden kaynaklanan kisinin kendine ya da baskalarina gelen olumsuz ya da zararli sonuçlar, c) kisisel girici düsüncelerle ilgili duyulan utanç, d) girici düsüncelerin benlik ile ilgili özel anlami olduguna dair inanç ve istenmeyen girici düsünceleri kontrol etmemekle alakali olumsuz ahlak ve duygusal sonuçlar.
ÜBIÖ'nün üçüncü boyutu da 'olumlu atiflardir'. Bunlar, istenmeyen girici düsünce-lerle ilgili nötr maddeleri içeren maddelerdir: a) istenmeyen girici düsünceler zararsizdir ya da yaraticiligin isareti bile olabilirler, b) kisi girici düsüncelerine karsi harekete geç-meyecektir, c) kisinin bu çesit bir zihinsel olayi kontrol için zahmet etmesine gerek yoktur. Cartwright-Hatton ve Wells (1997), ÜBÖ'nün endise ile ilgili olumlu inançlar alt-ölçegini, endise ve obsesyonel belirtilerle iliskili önemli bir degisken olarak bulmus-ken, bu arastirmada ÜBIÖ'nün olumlu atiflar alt-ölçegi, obsesyonlar ya da daha genel olarak olumsuz bilislerle tutarli hiçbir iliski göstermemistir. Bu durum, endisenin islevi ile ilgili olumlu inançlar ile egoya yabanci istenmeyen girici düsüncelerle ilgili olumlu inançlarin klinik durumlarda farkli rolleri olmasindan olabilir (Clark ve ark. 2003).
Cartwright-Hatton ve Wells (1997)'in çalismasindan yola çikarak Janeck ve ark. (2003), OKB hastalarinda düsüncenin farkinda olma ve düsünceyi gözlemleme egilimi-nin daha da arastirilmasinin OKB'ye özgü bir bilissel profilin belirlenmesinde önemli olabilecegini düsünmüslerdir. OKB hastalarinin bilissel farkindalik ölçek puanlarinin diger kaygi hastalari kontrol grubundan güvenilir olarak farklilastigini bulmuslardir. Artmis bilissel farkindaligin dikkat kaynaklarinin sorunlu tahsisi olabilecegini ve bu farkin da obsesyonel kisilerin bilgi islemesinde önemli etkisi olabilecegini öne sürmüs-lerdir. Kisinin bilissel süreçleri üzerine asiri sekilde düsünme egiliminin girici düsünce-lerini olumsuz degerlendirme ihtimalini arttirabilecegini, düsüncelerle ilgili inançlarina asiri önem vermesine tesvik edebilecegini ve OKB gelistirme olasiligini arttirabilecegini belirtmislerdir. Bununla birlikte, düsüncelerin asiri farkinda olmanin, çesitli düsünce inançlarinin (düsünce-eylem kaynasmasi, belirsizlik, sorumluluk gibi) gelismesini tesvik edecegini öne sürmüslerdir. Bilissel farkindaligin, düsünce degerlendirmelerinde ve düsünce ile ilgili inançlarda degisiklikleri düzenleyerek kisileri obsesyonel sorunlara duyarli hale getirmede islevi olabilecegini belirtmislerdir.
Janeck ve arkadaslarinin (2003) çalismasi, düsünce degerlendirme ve düsüncelerle ilgili inançlara ek olarak üst-bilissel süreçlerin de önemli oldugunu belirtmektedir. Benzer sekilde, Cohen ve Calamari'nin (2004) çalismasi da bilissel farkindaligin, dü-süncelerle ilgili olumsuz degerlendirmeden ayirt edilebilecegini ve normal girici düsün-celeri obsesyonlara dönüstürme süreciyle baglantili olabilecegini öne sürmüstür.
Herman ve arkadaslari (2003), OKB'li kisileri normal kontrol grubuyla karsilastir-diklari çalismalarinda bazi üst-bilis inanç alanlarinda farkliliklar bulmuslardir. OKB'li kisiler zihinsel olaylarin kontrol edilemezligi, tehlikesi ve belirli düsüncelerinin olmasi üzerine zararli sonuçlarin ortaya çikacagi ile ilgili olumsuz inançlarinin daha çok oldu-gunu, düsüncelerini daha fazla izlediklerini ve bilissel becerilerine daha az güvendikleri-ni bildirmislerdir. Gwilliam ve arkadaslari (2004), hasta olmayan grupta üst-bilissel inançlarin ya da sorumlulukla ilgili bilislerin hangisinin O-K belirtilerini yordadigini arastirmislardir. Hem bilissel (sorumluluk) hem de üst-bilissel (kaynasma ile ilgili) inanç alanlarinin belirtilerle pozitif yönde iliskili oldugunu bulmuslardir. Bununla bir-likte, üst-bilissel alanlarin belirtilerle daha güçlü olarak baglantili oldugunu ve üst-bilisler hesaba katilinca sorumluluk ve belirtiler arasinda iliski olmadigini bildirmisler-dir.
Myers ve Wells (2005), üst-bilislerin ve sorumlulugun O-K belirtilerine etkisini in-celeyen arastirmalarinda, endise kontrol edildiginde bile, sorumluluk ve üst-bilislerin O-K belirtileriyle ile alakali oldugunu bulmuslardir. Bununla birlikte, üst-bilisler ve endise birlikte kontrol edildiginde sorumlulugun O-K belirtileri ile iliskili olmadigini, üst-bilissel inançlar ve O-K belirtileri arasindaki iliskinin sorumluluk ve endiseden bagimsiz oldugunu, sorumlulugun, üst-bilisler tarafindan açiklanan belirtilerdeki degi-siklige hiçbir katki yapmadigini ileri sürmüslerdir. Diger arastirmalarin (Wells ve Papa-georgiou 1998, Emmelkamp ve Aardema 1999, Janeck ve ark. 2003, Gwilliam ve ark. 2004) bulgularina benzer sekilde düsünceleri kontrol etme, tehlike ve kontrol edilemez-likle ilgili inançlar ve kaynasma inançlariyla ilgili üst-bilissel degiskenlerin O-K belirti-leriyle pozitif iliskili oldugunu bulmuslardir. Sorumluluk seviyesinden bagimsiz olarak, yüksek üst-bilisler yüksek obsesyonel belirtilerle baglantili bulunmustur.
De Bruin ve arkadaslari (2007), klinik olmayan örneklem üzerinde bilissel farkinda-lik (kisinin kendi düsüncelerinin farkindaligi), üst-endise (girici düsüncelerin olumsuz degerlendirilmesi) ve düsünce baskilama (istenmeyen düsüncelerden kaçinmak için bilinçli girisim) üst-bilislerini incelemislerdir. Bu üç üst-bilissel yapi, endise ve obsesyo-nel düsünceler arasindaki iliskiye bakmislardir. Üst-endise çesitli tiplerdeki girici düsün-ce örüntüleriyle tutarli iliskide görülürken, düsünce baskilama ve bilissel farkindaligin sadece belirli tipteki girici düsünceleri açiklamakla alakali olduklari görülmüstür. Dü-sünce baskilama endise ile bilissel farkindalik ise obsesyonel düsünce ile iliskili bulun-mustur. Bilissel farkindalik ve üst-endisenin obsesyonel düsüncelerin özgün yordayicisi oldugunu belirtmislerdir. Bu çalismanin sonuçlarina bakildiginda, düsünce baskilama-nin obsesyonel düsüncelere katkida bulunmadigi görülmektedir (De Bruin ve ark. 2007). OKB'deki problemli kendine-odaklanma düsüncelere asiri odaklanmayi içerebi-lir. Girici düsüncelerin degerlendirilmesindeki farkliliklarin ve düsünceler hakkindaki inançlardaki farkliliklarin yani sira, düsünmenin kendisindeki asiri odaklanma ve dü-sünmenin farkindaligi OKB'nin temel boyutu olabilir (Janeck ve ark. 2003). Çalismada üst-bilissel yapilarin (bilissel farkindalik, üst-endise ve düsünce baskilamanin), girici düsünce örüntüleriyle sonuçlanabilecegi gibi bu üst-bilissel faktörlerin endise ve obses-yonel düsüncenin ürünü olabilecekleri de belirtilmektedir. Bu yüzden bir sebep- sonuç iliskisi belirtilememektedir (De Bruin ve ark. 2007).
Sica ve arkadaslarinin (2007), Italya'da klinik olmayan 80 kisilik örneklemde hem üst-bilissel inançlar hem de üst-bilissel kontrol stratejilerinin incelendigi çalismasinda; kontrol edilemezlik ve tehlike boyutunun endise ve O-K belirtilerini yordadigi, endiseye dair inançlarin da uyum bozucu basa çikma stratejilerinin sürdürülmesiyle iliskili oldu-guna dair bulgular elde edilmistir. Spada ve arkadaslari (2008), üst-bilisler, algilanan stres ve olumsuz duygu üzerine yaptiklari arastirmada, üst-bilisin algilanan stres ve olumsuz duygu (anksiyete ve depresyon) ile pozitif ve önemli derecede iliskili oldugunu bulmuslardir. Üst-bilislerdeki kisilerarasi farkliligin stres ve olumsuz duygu arasindaki baglantiyi anlamada alakali oldugunu öne sürmüslerdir. Bulgulari K-DYI teorisi ile tutarlidir. Endisenin kontrol edilemezligine ve düsüncelerin kontrol edilmesi ihtiyacina dair inançlari olan kisilerin islevsel olmayan basa çikma stratejilerine (ör, tekrarlayan düsünce örüntüleri, kaçinma, düsünce baskilamasi ve tehdidi izleme) basvuracaklarini düsünmek makul görünmektedir. Bu stratejiler de algilanan stres ve olumsuz duygunun islenmesinde tehlike kavramlarina daha fazla erisilebilirlige ve algilanan stres ve olum-suz duygunun artmasina ve bilissel kaynaklarin yorulmasina yol açabilecektir. Bu süreç-ler de çevresel zorluklarin abartilmasi, basa çikma becerilerinin azimsanmasi ve daha fazla olumsuz duyguyla sonuçlanacaktir (Spada ve ark. 2008).
Irak ve Tosun (2008), üst-bilislerin O-K belirtileri ve anksiyete arasindaki araci rolü ile O-K belirti alt tiplerinin üst-bilislerin puanlari açisindan farklilasip farklilasmadikla-rini arastirmak için klinik olmayan Türk örneklem üzerinde bir çalisma yapmislardir. Korelasyon analizleri üst-bilisler, O-K belirtileri ve anksiyete arasinda belirgin bir iliski oldugunu dogrulamistir. Anksiyete ve O-K belirtilerinin farkli üst-bilissel yordayicilari oldugu bulunmustur. Analizler üst-bilislerin O-K belirtileri ve kaygi arasindaki iliskiye tam olarak aracilik ettigini onaylamistir. Beklenenin aksine üst-bilissel inançlarin O-K belirtileri alt tiplerine göre farklilasmadigi bulunmustur. Wells'in OKB nin üst-bilissel modeli ile bu arastirmanin arasindaki iliskiye dayanarak, kontrol edilemezlik ve tehlike üst-bilissel inancinin anksiyete ve obsesyonlar arasindaki iliskiye aracilik ettigi öne sürülebilir (Irak ve Tosun 2008). Düsünceyi kontrol etme ve ritüeli gerçeklestirme ihtiyaci inançlari, K-DYI teorisindeki en genel inançlardandir (Gwilliam ve ark. 2004). Irak ve Tosun'un (2008) çalismasi da düsünceleri kontrol etme ihtiyacinin O-K belirti-lerinin temel üst-bilissel faktörü oldugunu belirterek bu görüsü desteklemektedir.
Yilmaz ve arkadaslarinin (2008), Penn State Endise Ölçegi (PSEÖ) ve Üst Bilisler Ölçegi-30 (ÜBÖ-30)'un Türkçe versiyonunun psikometrik özelliklerini incelemek ve endise ile O-K belirtilerinin üst-bilissel yordayicilarini arastirmak için klinik olmayan Türk örneklem üzerinde yaptiklari çalismada üstbilissel modeli ve üst bilissel model ile ilgili yapilan önceki çalismalarin bulgularini destekleyen sonuçlar elde etmislerdir. Bul-gulara bakildiginda; endisenin kontrol edilmezligi ve tehlikeli oldugu hakkindaki olum-suz üstbilissel inançlar ile endise hakkindaki olumlu üstbilisssel inançlar, patolojik endi-se ve O-K belirtilerinin belirgin yordayicilaridir. Bilissel güven, endisenin belirli yorda-yicisi, düsünceleri kontrol etme ihtiyaci ile ilgili inançlar ise O-K belirtilerinin özgün yordayicisi olarak bulunmustur. Myers ve arkadaslari (2008), bir ögrenci grubu üzerin-de, Obsesif Inançlar Ölçegi-44 (OIÖ-44), (Obsessive Beliefs Questionnaire-44 (OBQ-44))'ün faktör analizini yaptiklari arastirmada dört faktörün: 1) mükemmelliyetçilik ve belirsizlige tahammülsüzlük, 2) düsünce kontrolünün önemi, 3) sorumluluk 4) tehditin abartilmasi, hepsinin O-K belirtileriyle ve endise ile pozitif iliskili oldugunu bulmuslar-dir. Endise ve genel tehdidin kontrol edilerek bilissel ve üst-bilissel faktörlerin göreceli katkisina bakildigi regresyon analizlerinde; düsüncelerin önemi ve kontrolü üst-bilissel boyutu, tüm O-K belirtilerinin tutarli tek yordayicisi olarak ortaya çikmistir. Bununla birlikte, Wells'in üst-bilissel modeli bu çalismada ölçülenden daha genis aralikta üst-bilissel inanci vurgulamaktadir (akt. Myers ve ark. 2008).
Myers ve arkadaslari (2009), kaynasma inançlari, ritüellerle ilgili inançlar ve dur sin-yallerinin O-K belirtileri üzerindeki bireysel katkisini test etmek için sorumluluk, mü-kemmeliyetçilik ve endiseyi kontrol ederek yaptiklari arastirmada, üç üst-bilissel inancin da O-K belirtileriyle önemli derecede ve pozitif olarak iliskili olduklarini bulmuslardir. Üst-bilissel inançlarin her biri, model tarafindan belirlenmis sirada katildigi zaman O-K belirtilerinin iki degisik ölçütünde artan bir sekilde varyansa katkida bulunmustur. Bu arastirma, ritüeller hakkindaki inançlarin, kaynasma inançlari ve endisenin ötesinde ek varyansi açikladiklarini desteklemekte ve dur sinyallerinin ek katki yaptigini göstermek-tedir. Kaynasma inançlarinin ve ritüeller hakkindaki inançlarin, bilissel inançlardan bagimsiz bir sekilde yordayici olmasi, üst-bilissel inançlarin O-K belirtilerini anlamada önemli olabileceklerine dair ek bir destektir. Bu çalisma ayni zamanda, mükemmeliyet-çilik, belirsizlik ve sorumlulugun, endise, tehdit ve üst-bilisler kontrol edildikten sonra bagimsiz yordayicilar olarak ortaya çikmadiklarini göstermektedir. Myers ve arkadaslari (2008), mükemmeliyetçiligin, Wells'in üst-bilissel modelinde belirtilen ritüeller ve dur sinyalleri ile ilgili inançlar gibi baska bir inanç kategorisinin isareti olabilecegini belirt-mislerdir.
Solem ve arkadaslari (2010), hem kontrol örneklemi hem de klinik örneklem kulla-narak, üst-bilislerin O-K belirtileri üzerindeki rolünü incelemek ve Myers ve arkadasla-rinin (2009) yapmis oldugu çalismada aldiklari sonuçlarin tekrarlanip tekrarlanmayaca-gini arastirmak için Norveçli örneklem üzerinde iki çalisma yapmislardir. OKB'nin üst-bilissel modelini test etmek için üç hipotezi arastirmislardir: 1. Üst-bilisler O-K belirti-leriyle belirgin pozitif iliski gösterecektir; 2.OKB'li hastalar, üst-bilissel yapilarda kont-rol grubuna göre belirgin olarak yüksek puan alacaklardir; 3. Es zamanli olarak endise, tehdit, sorumluluk ve mükemmeliyetçilik/belirsizlik kontrol edildiginde bile, üst-bilisler (kaynasma inançlari, ritüellerle ve dur sinyalleri ile ilgili inançlar) O-K belirtilerindeki ek degisimi (varyansi) açiklamaya devam edecektir. Birinci çalisma ilk iki hipotezi, ikinci çalisma üçüncü hipotezi arastirmistir. Birinci çalisma ilk iki hipotezi desteklemis-tir. Ikinci çalismanin sonuçlari da iki temel üst-bilissel yapi olan kaynasma inançlari ve ritüeller hakkindaki inançlarin O-K belirti puanlarina katkida bulundugunu göstermis-tir. Üst-bilissel degiskenler bagimsiz katki yaparken mükemmeliyetçilik/belirsizlik disindaki öbür inanç alanlari yapmamistir. Dur sinyalleri ölçütünün katki yapmamasi en iyi bu ölçütün ve ritüeller hakkindaki inançlar ölçütünün arasinda çakisma olmasiyla açiklanabilir (Solem ve ark. 2010). Üst-bilissel modelde dur sinyalleri ve ritüeller hak-kindaki inançlar basa çikma stratejileri hakkindaki ayni bilginin parçalaridir. Isleme ve aksiyonu yöneten planin parçalaridir. Bu çalisma ve Myers ve arkadaslarinin (2009) çalismalari arasinda dur sinyalleri açisindan farkli bulgularin olmasi, bu çalismanin O-K belirtileri açisindan bu çalismadakinden daha çok varyansi olmasindan ve dur sinyalleri-nin daha yüksek belirti seviyeleriyle devreye girmesinden ötürü olabilir. Bu çalismada da Myers ve arkadaslarinin (2009) çalismasinda oldugu gibi sorumluluk, regresyonlarin bagimsiz bir yordayicisi olarak bulunmamistir (Solem ve ark. 2010).
Yilmaz ve arkadaslari (2011), üstbilissel etkenler ile yasam stresinin kaygi ve depres-yon belirtilerinin gelisimindeki zamansal önceligini klinik olmayan Türk örneklem üzerinde arastirmislardir. Sonuçlar, stresli yasam olaylari ve demografik etkenler kontrol edildiginde endisenin kontrol edilemezligi ve tehlikesi ile ilgili inançlarin takip eden kayginin belirgin pozitif yordayicilari olarak kaldiklarini göstermistir. Endisenin kontrol edilemezligi ve tehlikesi ile ilgili inançlarin yasam olaylarindan bagimsiz olarak kaygi ve depresyonu yordarken, düsük bilissel güvenin, üniversite ögrencilerinde günlük zorluk-larla etkilesime girerek kaygiya katkida bulundugunu bulgulamislardir.
Cucchi ve arkadaslari (2012), yaptiklari çalismada islevsel olmayan üst-bilislerin kaygi bozukluklari için genel bir hassasiyet faktörü olabilecegi hipotezini test etmek için, OKB, panik bozukluk hastalarinin ve saglikli kisilerin üst-bilissel inançlarini ince-lemislerdir. OKB ve panik bozukluk hastalari ÜBÖ'nün iki boyutunda belirgin olarak saglikli kisilerden daha yüksek puanlar almislardir. Bu boyutlar: endisenin kontrol edilemezligi ve tehlikeli oldugu ile ilgili olumsuz inançlar ve düsünceleri kontrol etme ihtiyaci ile ilgili inançlardir. Bu sonuçlar, Myers ve Wells'in (2005), üst-bilisin bu iki boyutunu OKB belirtileri ile güçlü iliskili olarak tanimlamasi ile tutarlidir.
Myers ve Wells (2013) çalismalarinda, DOK inançlarini deneysel olarak manipüle etmenin etkilerini inceleyerek üst-bilissel modeli test etmeyi amaçlamislardir. Rassin ve arkadaslarinin (1999) çalismasindan uyarlanan bir paradigma gelistirilmis, yüksek ya da düsük seviyede obsesyonel belirtileri olan denekler seçkisiz olarak deney ya da kontrol gruplarindan birine atanmistir. Yüksek ya da düsük seviyede obsesyonel belirtileri olan deneklere EEG'nin su içme düsüncelerini ölçümleyecegi söylenmis, sadece deney gru-buna bu sekilde düsüncelerin olmasinin nahos gürültüler duymalari olasiligina nedensel olarak bagli oldugu söylenmistir. Böylelikle, deney grubuna üst-bilissel inanç indüksi-yonu yapilmistir. Deney grubundaki yüksek seviyede obsesyonel belirtileri olan denekle-rin içme hakkinda girici düsüncelerinin sikligi, kontrol grubundaki yüksek seviyede obsesyonel belirtileri olan deneklerden belirgin olarak daha fazla olmustur ve bu grupta-kiler girici düsüncelerinden daha fazla rahatsizlik duymuslardir. Yüksek obsesyonlu deney grubu, yüksek obsesyonlu kontrol grubuna kiyasla içmekle ilgili düsünmeye belir-gin olarak daha fazla zaman harcamistir. Sonuçlar DOK inançlari indüksiyonunun OKB benzeri belirtilere yol açtigi, özellikle de yüksek seviyede mevcut obsesyonlari olan kisilerde bu etkinin oldugunu desteklemektedir (Myers ve Wells 2013).
Dogan ve arkadaslari (2013) çalismalarinda, saglikli kontrol grubu ile OKB tanisi almis hastalar arasinda ve ayrica OKB'nin otojen ile reaktif alt tiplerinde üst-bilissel özelliklerin farklilik gösterip göstermedigini incelemislerdir. Çalismalarinin sonucunda ortaya çikan bulgular üst-bilissel inançlarin OKB tanisi almis bireyler ile saglikli birey-lerde farkli özellikler gösterdigini, alt tipler arasinda üst-bilissel farkliliklarin olmadigini göstermistir. Bu iki grup arasinda ÜBÖ-30 alt ölçeklerinin hiçbirinde ve toplam puan-larda istatistiksel olarak anlamli bir fark gözlenmemistir. ÜBÖ-30 puan ortalamalarinin yüksek ve birbirine yaklasik olmasi benzer üst-bilissel patolojilerin oldugunu düsün-dürmektedir (Dogan ve ark. 2013).
Sonuç
Üst-bilis, kisinin kendi zihnindeki olay ve islevlerin farkinda olmasi, zihin olaylarini ve islevlerini amaçli yönlendirebilmesini içeren bir üst-bilissel sistemdir (Dienes ve Perner 1999, Dogan ve ark. 2013). Zihinsel islevlerimiz ve zihin isleyisimize iliskin düsünce, kural ve inançlarimiz üst-bilissel alanda yer alirlar. Üst-bilissel model, insanin bilissel süreçlerinin uyuma yönelik çalismasinda büyük rol oynadigini ileri sürer (Dogan ve ark. 2013). Wells (2000)'in Üst-bilissel modelinde, üst-bilissel inançlar, degerlendirmeler ve izleme egilimleri OKB'yi de kapsayan kaygi bozukluklari için etiyolojik oldugu öne sürülmüstür (Wells ve Cartwright-Hatton 2004). Üst-bilissel modelde obsesyonlar ve kompulsiyonlarin olusmasi ve sürdürülmesinde, düsüncenin degerlendirilmesi ve düsün-ce hakkindaki inançlar gibi üst-bilissel süreçlerin öneminden söz edilmektedir (Clark ve ark. 2003, Gwilliam ve ark. 2004, Fisher ve Wells 2008). Üst-bilissel model, OKB'nin küçük bir üst-bilissel inanç seti ile açiklanabilecegini belirten ve ritüeller hakkindaki inançlarin rolüne ve ritüelin ne zaman durdurulacagina (dur sinyalleri) karar vermede kullanilan yararsiz kriterlere odaklanan tek yaklasimdir (Solem ve ark. 2009).
Üst-bilissel modele göre, girici düsünceler ve zihinsel olaylar, üst-bilissel inançlar tarafindan yanlis yorumlanir. Bu inançlar aktive olunca, girici düsüncelerin meydana gelmesiyle ilgili endiseye ve artmis sikintiya neden olurlar. Rahatsizlik ve tehlike algisi da ritüellerle ilgili nötralizyon ve basa çikma davranislarina götüren inançlari tetikler. Bu davranislar da geri teper ve belirtilerle birlikte üst-bilissel inançlarin sabitlenmesine sebep olur. Üst-bilissel modelde düsünce-kaynasmalari inançlarinin obsesif kompulsif belirtilerin gelismesinde temel nedensel rolü vardir (Myers ve Wells 2013). Kaynasma inançlari, ritüellerle ilgili inançlar ve dur sinyalleri ile ilgili inançlarin üçü de O-K belir-tilerinin etiyolojisinde önemlidir ve bir neden sonuç iliskisini takip ederler: Kaynasma inançlari, ritüellerle ilgili inançlara, ritüellerle ilgili inançlar da dur sinyallerine neden olur (Myers ve ark. 2009).
OKB'nin Üst-bilissel modeline göre, kisiler bazi girici tarzdaki düsüncelerinin önemine ve etkilerine yönelik olumsuz inançlara sahiptirler. Örnegin, "olumsuzluklara karsi hazir olmak için daima endise içinde olmaliyim" ya da "çocuguma zarar verecegim diye düsünüyorsam, bu ona zarar verecegimi gösterir" gibi. Uygun olmayan bu üst-bilisler kisiyi bir takim nötrlestirici ve kontrol edici türden yineleyen davranislara yönel-tebilir. Örnegin, "eger o davranisi yapmazsam, bu duygu artar ve çildirabilirim" ya da "bu davranisi tekrar tekrar yapmazsam o düsüncem gerçeklesir ve basima kötü bir sey gelir" gibi. Bu durum kisilerin tehdit hakkindaki degerlendirmelerinin kalici hale gel-mesine ve belleklerine olan güvenlerinin azalmasina yol açar (Irak 2012).
Üst-Bilissel Model, bilissel teorilerden anlamli sekilde farklidir. Hastaligi olumsuz otomatik düsüncelerle, bilissel çarpitmalarla ya da kendilik ve dünya ile ilgili inançlarin içerigiyle sürdürülüyor olarak görmez. Tersine, endise ve ruminasyon seklinde asiri kavramsal aktivite ile karakterize bir düsünce stili ve tehdit izlemenin hastaligin merke-zinde oldugu temeline dayanir. (Wells 2008).
Çalismalar gözden geçirildiginde; BDS'nin OKB'nin gelisiminde ve sürdürülme-sinde etkisi oldugu desteklenmektedir. Arastirmalar, bu sekilde bir üst-bilissel kontro-lün ve kavramsal islemesinin hisler, adaptasyon ve performans üzerinde olumsuz sonuç-lari yordadigini göstermektedir. Çalismalarda üst-bilissel inançlar OKB belirtilerinin önemli yordayicilari olarak ortaya çikmistir (Myers ve ark. 2008). Klinik ve klinik olma-yan örneklemlerde endise, tehdit ve üst-bilissel olmayan islevsiz inançlar kontrol edil-dikten sonra üst-bilissel süreçlerin ölçüm puanlari, obsesyonel belirtileri yordamistir (Solem ve ark. 2010).
Kaynaklar
Cartwright-Hatton S, Wells A (1997) Beliefs about worry and intrusions: The Meta-Cognitions Questionnaire and its correlates. J Anxiety Disord, 11:279-296.
Clark DA (2007) Cognitive-Behavioral Therapy For OCD. New York, Guilford Press.
Clark DA, Purdon CL, Wang A (2003) The Meta-Cognitive Beliefs Questionnaire: development of a measure of obsessional beliefs. Behav Res Ther, 41:655-669.
Cohen RJ, Calamari JE (2004) Thought-focused attention and obsessive-compulsive symptoms: an evaluation of cognitive self-consciousness in a nonclinical sample. Cognit Ther Res, 28:457-471.
Cucchi M, Bottelli V, Cavadini D, Ricci L, Conca V, Ronchi P et al. (2012) An explorative study on metacognition in obsessive-compulsive disorder and panic disorder. Compr Psychiatry, 53:546-553.
De Bruin GO, Muris P, Rassin E (2007) Are there specific meta-cognitions associated with vulnerability to symptoms of worry and obsessional thoughts? Pers Individ Dif, 42: 689-699.
Dogan K, Solak ÖS, Özdel K, Türkçapar MH (2013) Obsesif kompulsif bozukluk alt tiplerinde ve saglikli kontrol grubunda üstbilislerin karsilastirilmasi. Bilissel Davranisçi Psikoterapi ve Arastirmalar Dergisi, 2:34-40.
Emmelkamp PMG, Aardema A (1999) Metacognition, specific obsessive compulsive beliefs and obsessive-compulsive behaviour. Clin Psychol Psychother, 6:139-145.
Fisher PL, Wells A (2005) Experimental modification of beliefs in obsessive compulsive disorder: a test of the metacognitive model. Behav Res Ther, 43:821-829.
Fisher PL, Wells A (2008) Metacognitive therapy for obsessive-compulsive disorder: a case series. J Behav Ther Exp Psychiatry, 39:117-132.
Gwilliam P, Wells A, Cartwright-Hatton S (2004) Does metacognition or responsibility predict obsessive-compulsive symptoms: a test of the metacognitive model. Clin Psychol Psychother, 11:137-144.
Hermans D, Martens K, De Cort K, Pieters G, Eelen P (2003) Reality monitoring and metacognitive beliefs related to cognitive confidence in obsessive-compulsive disorder. Behav Res Ther, 41:383-401.
Irak M (2012) Üstbilis Ölçegi Çocuk ve Ergen Formunun Türkçe standardizasyonu, kaygi ve obsesif-kompülsif belirtilerle iliskisi. Turk Psikiyatri Derg, 23:46-52.
Irak M, Tosun A (2008) Exploring the role of metacognition in obsessive-compulsive and anxiety symptoms. J Anxiety Disord, 22:1316-1325.
Janeck AS, Calamari JE, Riemann BC, Heffelfinger SK (2003) Too much thinking about thinking? Metacognitive differences in obsessive-compulsive disorder. J Anxiety Disord, 17:181-195.
Myers SG, Wells A (2005) Obsessive-compulsive symptoms: The contribution of metacognitions and responsibility. J Anxiety Disord, 19:806-817.
Myers SG, Fisher PL, Wells A (2008) Belief domains of the Obsessive Beliefs Questionnaire-44 (OBQ-44) and their specific relationship with obsessive-compulsive symptoms. J Anxiety Disord, 22:475-484.
Myers SG, Fisher PL, Wells A (2009) An empirical test of the metacognitive model of obsessive-compulsive symptoms: fusion beliefs, beliefs about rituals, and stop signals. J Anxiety Disord, 23:436-442.
Myers SG, Wells A (2013) An experimental manipulation of metacognition: A test of the metacognitive model of obsessive-compulsive symptoms. Behav Res Ther, 51:177-184.
Nelson TO, Stuart RB, Howard C, Crowley M (1999) Metacognition and clinical psychology: a preliminary framework for research and practice. Clin Psychol Psychother, 6:73-79.
OCCWG (Obsessive Compulsive Cognitions Working Group) (1997) Cognitive assessment of obsessive-compulsive disorder. Behav Res Ther, 35:667-681.
OCCWG (Obsessive Compulsive Cognitions Working Group) (2001) Development and initial validation of the obsessional beliefs questionnaire and the interpretation of intrusions inventory. Behav Res Ther, 39:987-1006.
Obsessive-Compulsive Cognitions Working Group (2005) Psychometric validation of the Obsessive Beliefs Questionnaire and the Interpretation of Intrusions Inventory - Part 2: factor analyses and testing of a brief version. Behav Res Ther, 43:1527-1542.
Purdon CL, Clark DA (1999) Metacognition and obsessions. Clin Psychol Psychother, 6:102-110.
Rachman SJ (1997) A cognitive theory of obsessions. Behav Res Ther, 35:793-802.
Rachman SJ (1998) A cognitive theory of obsessions: elaborations. Behav Res Ther, 36:385-401.
Salkovskis PM (1985) Obsessional-compulsive problems: a cognitive-behavioural analysis. Behav Res Ther, 23:571-583.
Salkovskis PM (1989) Cognitive-behavioural factors and the persistence of intrusive thoughts in obsessional problems. Behav Res Ther, 27:677-682.
Shafran R, Rachman S (2004) Thought-action fusion: a review. J Behav Ther Exp Psychiatry 35(2): 87-107.
Sica C, Steketee G, Ghisi M, Chiri LR, Franceschini S (2007) Metacognitive beliefs and strategies predict worry, obsessive-compulsive symptoms, coping styles: a preliminary prospective study on an Italian non-clinical sample Clin Psychol Psychother, 14:258-268.
Solem S, Haland AT, Vogel PA, Hansen B, Wells A (2009) Change in metacognitions predicts outcome in obsessive-compulsive disorder patients undergoing treatment with exposure and response prevention. Behav Res Ther, 47:301-307.
Solem S, Myers SG, Fisher PL, Vogel PA, Wells A (2010) An empirical test of the metacognitive model of obsessive-compulsive: replication and extension. J Anxiety Disord, 24: 79-86.
Spada MM, Mohiyeddini C, Wells A (2008) Measuring metacognitions associated with emotional distress: Factor structure and predictive validity of the üstcognitions questionnaire 30. Pers Individ Dif, 45:238-242.
Spada MM, Nikcevic AV, Moneta GB, Wells A (2008) Metacognition, perceived stress, and negative emotion. Pers Individ Dif, 44:1172-1181.
Senormanci Ö, Konkan R, Güçlü OG, Sungur MZ (2012) Obsesif kompulsif bozuklugun metakognitif modeli. Psikiyatride Güncel Yaklasimlar, 4:335-349.
Tosun A, Irak M (2008) Üstbilis Ölçegi-30'un Türkçe uyarlamasi, geçerligi, güvenirligi, kaygi ve obsesif-kompülsif belirtilerle iliskisi. Turk Psikiyatri Derg, 19:67-80.
Wells A (1995) Meta-cognition and worry: a cognitive model of generalized anxiety disorder. Behav Cogn Psychother, 23:301-320.
Wells A (1997) Cognitive Therapy of Anxiety Disorders: A Practice Manual and Conceptual Guide. Chichester, UK, Wiley.
Wells A (2000) Emotional Disorders and Metacognition: Innovative Cognitive Therapy. Chichester, UK, Wiley.
Wells A (2006) Detached mindfullness in cognitive therapy: a metacognitive analysis and ten techniques. J Ration Emot Cogn Behav Ther, 23:337-355.
Wells A (2008) Metacognitive therapy: cognition applied to regulating cognition. Behav Cogn Psychother, 36:651-658.
Wells A (2011) Metacognitive Therapy for Anxiety and Depression. New York, Guilford Press.
Wells A, Cartwright-Hatton S (2004) A short form of the meta-cognitions questionnaire: properties of the MCQ-30. Behav Res Ther, 42:385-396.
Wells A, Matthews G (1996) Modeling cognition in emotional disorder: the S-REF model. Behav Res Ther, 34:881-888.
Wells A, Papageorgiou C (1998) Relationships between worry, obsessive compulsive symptoms and metacognitive beliefs. Behav Res Ther, 36:899-913.
Yilmaz AE, Gençöz T, Wells A (2008) Psychometric characteristics of the Penn State Worry Questionnaire and Meta-Cognitions Questionnaire-30 and metacognitive predictors of worry and obsessive-compulsive symptoms in a Turkish Sample. Clin Psychol Psychother, 15:424-439.
Yilmaz AE, Gençöz T, Wells A (2011) The temporal precedence of metacognition in the development of anxiety and depression symptoms in the context of life-stress: a prospective study. J Anxiety Disord, 25:389-396.
Pinar Yörük, Klinik Psikolog, Okan Üniversitesi, Istanbul; Ahmet Tosun, Yrd. Doç. Dr., Okan Üniversitesi, Istanbul.
Yazisma Adresi/Correspondence: Pinar Yörük, Sipahi sok. No:5 Kemerköy-Göktürk, Istanbul, Turkey.
E-mail: [email protected]
Bu makale ile ilgili herhangi bir çikar çatismasi bildirilmemistir . No conflict of interest is declared related to this article Çevrimiçi adresi / Available online: www.cappsy.org/archives/vol7/no2/
Gelis tarihi/Submission date: 29 Mayis/May 29, 2014 . Çevrimiçi yayim/Published online 7 Agustos/August 7, 2014
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Psikiyatride Guncel Yaklasimlar : Current Approaches in Psychiatry 2015