Content area
Full Text
Ülkemizde ruh sagligi alaninda son on yil içinde gerçeklesen en önemli gelismelerden birisi, toplum temelli ruh sagligi anlayisinin resmi çevrelerce benimsenmesi olmustur. Saglik Bakanligi tarafindan 2006 yilinda yayimlanan Türkiye Cumhuriyeti Ruh Sagligi Politikasi metninde; ruh sagligi sisteminin toplum temelli olmasi, genel saglik sistemine ve birinci basamak saglik hizmetlerine entegre edilmesi, toplum temelli rehabilitasyon çalismalarinin yapilmasi, ruh sagligi hizmetlerinin kalitesinin arttirilmasi, ruh sagligi alani ile ilgili yasalarin çikarilmasi, damgalamaya karsi hasta haklarinin savunulmasi, ruh sagligi alaninda egitim, arastirma ve insan gücünün arttirilmasi gibi konulara yer verilmistir (1). Ruh sagligi politikasinin yayimlanmasindan sonra, toplum temelli ruh sagligi hizmetlerine geçileceginin ifade edildigi bir Ulusal Ruh Sagligi Eylem Plani (2011) olusturulmustur (2). Saglik Bakanligi, Nisan 2009'da Toplum Ruh Sagligi Merkezleri (TRSM) açma karari almistir. Ayni yil Birlesmis Milletler Engelli Haklari Sözlesmesi (BMEHS) imzalanmistir (3). TRSM'lerle gerçeklestirilen pilot çalismalarin sonrasinda ilgili yönerge Subat 2011'de yayinlanmis ve uygulanmaya baslamistir (4). BMEHS'nin imzalanmasi ile Türkiye Cumhuriyeti, ruhsal sorunlar yasayan bireylerin ruh sagligi hizmetlerine yurttaslik temelinde esit erisimleri ve insan onuruna yarasir bir biçimde yasamlarini sürdürmeleri ile yükümlü oldugunu beyan etmistir. Ekim 2015 itibariyla, çok hizli bir biçimde ruhsatlandirilarak açilan TRSM sayisi 86'ya ulasmistir Bu yazida ülkemizde TRSM'lerin durumu elestirel bir bakisla ele alinmis, sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde durulmustur.
Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti Ruh Sagligi Politikasi, Ruh Sagligi Ulusal Eylem Plani ve BMEHS'nin (1,2.4) imzalanmasi ile, ülkemizde ruhsal hastaligi olan kisilerin insan haklarinin gözardi edilmemesi veya çignenmemesi yükümlülük altina alinmissa da; bu konuda meslek örgütleri, hastalar, hasta yakinlari ve onlarin olusturdugu sivil toplum örgütleri ile gerçek anlamda bir isbirligi yapilmadigi gibi, bildigimiz kadariyla herhangi bir resmi müfettis denetimi de uygulanmamistir. Ayrica geçen sürede toplumda ruhsal hastaligi olan kisilere iliskin insan haklari bilincinin artirilmasina yönelik hiçbir ciddi çaba da gösterilmemistir. Benzer biçimde, toplumda ruhsal hastaliklara bagli damgalanma, dislanma ve ayrimcilikla mücadele kapsaminda bir eylemlilik söz konusu olmadigi, sivil toplum örgütlerinin bu alandaki girisimlerine de kayitsiz kalindigi gözlenmektedir.
Türkiye'de 2004'te final raporu yayimlanan bir çalisma ile (5) ruhsal bozukluklarin ciddi düzeyde kamu yükü olusturdugu saptanmis oldugu halde, ruh sagligi alanina gerekli ekonomik kaynak aktarilmadigi görülmektedir. Oysa, herhangi bir ülkede toplum temelli ruh sagligi hizmetlerinin yerlestirilebilmesi için öncelikle hükümet nezdinde ruh sagligi alaninin yüksek öncelik tasimasi gereklidir (6). Ülkemizde tüm saglik hizmetlerine ayrilan bütçe payi o kadar azdir ki, bunun içinden ruh sagligina...