Öz
Tâceddîn Seferiyye Hâtun Büyük Selçuklu Devleti'nin son iki hükümdarı Muhammed Tapar ve Sencer'in anneleri ve Sultan Melikşah'ın câriye kökenli eşidir. Melikşah'a evlat vererek ümmüveled statüsüne yükselmiştir. Sultan Berkyaruk'un vefatından sonra sırasıyla her iki oǧlunun da saltanatını görme saadetine kavuşan Kıpçak asıllı bu Selçuklu hâtunu, aynı zamanda döneminin en güçlü kadınlarından biridir. Melikşah'ın diǧer eşleri gibi kendisine baǧlı bir divâna ve hazîneye sahiptir. Ayrıca devlet yönetiminde etkisi ve oǧulları nazarında büyük bir itibarı vardır. Oǧullarına verdiǧi tavsiye ve uyarılarla birbirleri ile iyi geçinmelerini saǧlamış ve torunu Mahmud b. Muhammed Tapar'ın Irak bölgesine hükümdar olarak gönderilmesine etki etmiştir. Hayırsever ve oldukça eli açık bir kadın olduǧu kaydedilen hâtun Merv ve Nişâbur'da pek çok imâret yaptırmıştır. Seferiyye Hâtun, oǧlu Sultan Sencer'in saltanatının başlarında ölmüştür. Şair Mu'izzî'nin adına methiyeler düzdüǧü ve yere göǧe sıǧdıramadıǧı, kaynaklarda karakterinden ve dindarlıǧından övgüyle bahsedilen hâtunun hayatını konu alan bugüne kadar müstakil bir çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmada Seferiyye Hâtun ile ilgili kaynaklarda var olan bilgiler ele alınarak deǧerlendirilmiştir.
Anahtar sözcükler: Seferiyye, Selçuklu, Hâtun, Melikşah, Câriye.
Abstract
Taceddin Seferiyye Hatun is the ex-concubine wife of Sultan Melikshah and mother of Mohammad Tapar and Sencer, the last two rulers of the Great Seljuk Empire. Giving birth to Melikshah's sons, she ascended to being an ummuveled, mother of children. This Seljuk lady of Kipchak origin rejoiced in seeing both her sons advance to the throne following the death of Sultan Berkyaruk and was one of the powerful women of the time. She had her own seat and treasure as the other wives of Melikshah. She also influenced the state affairs and possessed great esteem for her sons. She helped them get along well with each other through her advices and warnings, and she provided her grandson Mahmood b. Mohammad Tapar to be sent as the ruler of Iraq. Described as a generous and charitable lady, she built many charity foundations in Merv and Nishapur. Seferiyye Hatun died in the beginning of his son Sultan Sencer's rule. There is no standalone study in the literature about this lady whom poetMuizzi composed eulogies talking about her religiousness and character. This study evaluates the information on Seferiyye Hatun in the sources.
Keywords: Seferiyye, Seljuk, Hatun, Melikshah, Concubine.
"Ey mülk ve devletin temeli, ey tâc-ı dîn u dünyâ Ey Meryem gibi âbide, ey Zehrâ gibi zahide Her ikisi de âlemin sıǧınaǧı olan ey iki devletin kıblesi Her ikisi de dünyanın cemâli olan ey iki sultanın validesi!"
Mu'izzî1
Giriş
Selçuklu hükümdarlarının başka bir hanedan ile sıhriyet baǧı tesis etmek suretiyle kurduǧu yakınlıǧın arkasında daha ziyade siyasî işbirliǧi, siyasî ilişkilerin güçlendirilmesi, üstünlük göstergesi, nüfuzun kuvvetlendirilmesi, kazanç veya güvence elde etme gibi gayeler yatmaktadır. Hem kendileri bu türde evlilikler yapmışlar hem de kız kardeşleri ya da kızlarını bu amaca uygun şekilde evlendirmişlerdir. Bu yaygın uygulama yanında hükümdarlar câriye veya hanedan üyesi olmayan kadınlarla da evlenmişlerdir. Özellikle bu evliliklerden câriyelerle yaptıkları diǧerlerine nazaran ilgi çekmiştir.
Câriye kadın köle demek olup Türkçe "câriye" ve "odalık", Farsça "kenîz" ve "kenîzek" Arapça "memlÛke", "vasîfe", "eme" ve "gurre" de yine kadın köleler için kullanılmış kelimelerdir2. İslâm hukukuna göre köleler hür kişilerden farklı hukukî statüye sahip olurlardı. Öte yandan İslâm köleliǧin sona ermesi için bazı yollar ve usÛller kabul etmiştir. Gönüllü azât, kefâret borcu olarak azât gibi söz konusu köleliǧin sona eriş yollarından biri de İslâm coǧrafyasında oldukça sık görülen ümmüveled olarak azât olunma idi3. Ümmüveled, efendisinden çocuk dünyaya getiren câriye için kullanılan bir deyim olmakla birlikte ümmüveled (çocuǧun annesi) olanlar, İslâm hukukuna göre efendilerinin ölümlerinden sonra özgürlüklerine kavuşmaktaydılar4.
Selçuklu'da Sultan Melikşah'ın (1072-1092) ve oǧlu Sultan Muhammed Tapar'ın (1105-1118) câriyelerle evlendiklerini ve bu câriye kadınların hükümdara çocuk vererek ümmüveled statüsüne yükseldiklerini görürüz. Tâceddîn Seferiyye Hâtun ve Sercihan Hâtun câriye kökenli olup ümmüveled statüsüne yükselen ve özgürlüǧünü kazarak Selçuklu hâtunu olma şerefine erişenlere örnektir. Her ikisi de sadece bununla kalmamış, güç ve itibar sahibi olmuştur. Sercihan Hâtun Irak Selçuklu Hükümdarı I. Mesud b. Muhammed Tapar'ın (1134-1151) annesidir. Ona "nîst ender cihân" (cihânda benzeri olmayan) şeklinde hitap edilmekteydi5. Ayrıca öyle anlaşılıyor ki ümmüveled statüsüne yükselmemiş bile olsa hükümdarların câriyeleri ekonomik açıdan güçlü kadınlardı. Örneǧin Sultan Berkyaruk (1092-1104) öldüǧünde İsfahan'da câriyesinin onun için yaptırdıǧı türbeye defnedilmiştir6. Câriyelikten ümmüveledliǧe yükselen Selçuklu hâtunları, çocuklarının taht hakkı için hükümdarın hanedan üyesi eşleri kadar mücadeleci olmamış, nispeten geride durmayı tercih etmişlerdir. Bununla birlikte yine de güçlü ve etkin idiler. Özellikle onlar içinden Melikşah'ın eşi, Tâceddîn lâkaplı Seferiyye Hâtun dikkati çeker ki döneminin en güçlü kadınlarından biridir. Ancak Sultan Muhammed Tapar ve Sencer'in (1119-1157) anneleri olarak adını bildiǧimiz; İbn Kesîr'in "Türklerin ve Acemlerin devletinde iki Müslüman hükümdara annelik yapmış tek kadın" diyerek övdüǧü7; Şair Mu'izzî'nin (ö. 518-521/1124-1127) "Ey mülk ve devletin temeli, ey tâc-ı dîn u dünyâ! Ey Meryem gibi âbide, ey Zehrâ gibi zâhide! Her ikisi de âlemin sıǧınaǧı olan ey iki devletin kıblesi! Her ikisi de dünyanın cemâli olan ey iki sultanın validesi!"8 diyerek yere göǧe sıǧdıramadıǧı Seferiyye Hâtun'un hayatına dair kaynaklarda çok az bilgi vardır. Onun adına, Melikşah'ın ölümünden sonra ve özellikle oǧullarının iktidar dönemleri ile ilgili olayların aktarılışı sırasında rastlanmaya başlanır. Satır aralarına serpiştirilmiş hayat hikâyesine bakıldıǧında, câriye kökenli olmasının yanı sıra kişiliǧi, dindarlıǧı, anneliǧi ve zekâsı gibi pek çok özelliǧi ile Melikşah'ın eşleri içerisinde öne çıktıǧı ve oldukça etkileyici biri olduǧu anlaşılmaktadır. Gerçekten de kaynaklarda ne Terken Hâtun (ö. 487/1094) ne de Zübeyde Hâtun onun kadar övgü ve beǧeni almamıştır.
Soyu ve Adı
Tâceddîn Seferiyye Hâtun Sultan Melikşah'ın kaynaklarda adına rastladıǧımız üçüncü eşidir. Aynı zamanda ilk iki eşi Zübeyde Hâtun ve Terken Hâtun'un soyları Selçuklu ve Karahanlı hanedanlarına dayanırken Seferiyye Hâtun onun câriye kökenli tek eşidir. İbnü'l-Esîr Seferiyye Hâtun'un Türk asıllı olduǧunu söylemekle yetinirken Urfalı Mateos Muhammed Tapar'ın Kıpçak asıllı bir kadından doǧduǧunu yazar. Ancak daha sonra bu kadının Melikşah'ı Baǧdad'da zehirlediǧini söyleyerek Seferiyye Hâtun'u Terken Hâtun ile karıştırır9.
Lâkabı Tâceddîn'dir. Selçuklu şairlerinden Mu'izzî'nin Dîvân'ında kendisine Tâc-ı dîn u dünyâ (Din ve dünyanın tâcı) ve Tâc-ı dîn (Dinin tâcı) şeklinde hitap edilmiştir10. Faruk Sümer Selçuklu hükümdarlarının, eşlerini seferlerde yanlarında götürmelerinden dolayı, Selçuklu hâtunlarında rastlanan Seferiyye adının da bir lâkap olması gerektiǧinden bahseder11. Seferiyye Hâtun'un Melikşah'a seferlerinde refakat ettiǧini; üstelik hamile iken dahi bunu sürdürdüǧünü görürüz. Melikşah'ın Halep seferine (479/1086) katılan ve bu sırada karnı burnunda olan hâtun, Suriye'nin kuzeyindeki Sincâr şehrinde konaklandıǧı sıra doǧum yapmış ve oǧlu Sencer dünyaya gelmiştir12. Ahmed b. Mahmud ve el-Hüseynî, hâtunun büyük oǧlu Muhammed Tapar'ın da yine bir sefer sırasında doǧduǧunu aktarır13. Mu'izzî ise Seferiyye Hâtun'u lâkabıyla kaydeder ve sık sık Tâc-ı dîn u dünyâ olarak hitap ettiǧi bu hâtuna Tâceddîn Hâtun der14. Bunlardan başka Seferiyye Hâtun'un adı İranlı tarihçi Gaffârî-i Kazvînî'nin (ö. 975/1567) tarihi Cihân-Ârâ'da Sunguriyye (?jL?) olarak geçer15. Sungur G?u·/sunkur) doǧana benzeyen bir avcı kuşun adıdır. Dîvânu LÛgâti't-Türk'de sungur'un (sungqur/sonǧkur/sonkur) tuǧrul kuşundan (togrıl/toǧrul) daha küçük yırtıcı bir kuş olduǧu bildirilmiştir16. Akdoǧan/Aksungur olarak da yazılmıştır17. Türkçe bir adlandırmadır. Eski Kıpçaklarda sunkur (sonkur) şeklinde yer alır18. Türklerde sungur, Alpsungur, Aksungur, Sungur el-Buharî, Sungur el-Azîzî gibi özellikle emîr ve kumandan adlarında çokça kullanılmıştır19. Seferiyye Hâtun'un Sunguriyye olarak anılması muhtemelen onun güçlü bir kadın oluşundan ileri gelmektedir. Nitekim Muhammed Tapar ve Sencer dönemlerinin en güçlü ve önemli hâtunlarından biridir.
Seferiyye Hatun için kaynaklarda tesadüf edilen bir diǧer isim BeşÛlı ya da BâşÛlî'dır. Reşîdüddîn Fazlullâh, Muhammed Tapar ve Sencer'in BeşÛlî adındaki bir câriyeden dünyaya geldiǧini yazar20. Faruk Sümer jjib BâşÛlî şeklinde verdiǧi bu adın anlamının ne olabileceǧinin anlaşılamadıǧını söyler21. Dîvânu LÛgâti't-Türk'de BeşÛlî ya da BâşÛlî şeklinde bir kelime olmamakla beraber demir tokmak anlamına gelen basu (j·i) kelimesine rastlanır22. Ahmet Kütük ise bu kelimenin -lı/-li eki ile türetilmiş bir ad olduǧu veya baş ve uZu'dan mürekkep bir ad olabileceǧi üzerinde durmuştur23. Öte yandan bu adın Reşîdüddîn Fazlullâh'm eserinde işâret edildiǧi üzere Seferiyye Hâtun'un câriye iken kullandıǧı bir ad olması mümkündür.
Ailesi ve Çocukları
Melikşah'ın en güçlü ve ihtiraslı eşi kuşkusuz Terken Hâtun idi. Bu hâtun oǧullarından Davud (Zilhicce 474/Mayıs 1082) ve Ahmed'i (481/1088-1089) erken yaşta kaybetmişti24. Kendisinin ölümünden sonra çiçek hastalıǧından ölecek olan küçük yaştaki üçüncü oǧlu Mahmud'u ise büyük bir hırsla Selçuklu tahtına çıkarmaya çabalamıştır. Ancak tüm gayretine raǧmen başarısız olmuş ve bu uǧraş içinde ölmüştür. Özellikle Terken Hâtun'un ölümünden sonra kaynaklarda adını görmeye başladıǧımız Seferiyye Hâtun'un da üç oǧlu olmuştur. Bunlardan 18 Şaban 474/21 Ocak 1082'de Muhammed Tapar; 25 Recep 479/5 Kasım 1086'da Sincâr şehrinde ise Sencer doǧmuştur25. İbnü'l-Verdî Sencer'in doǧumu ve adı ile ilgili şu bilgileri verir: "Sincar'da doǧan bu çocuǧa Ahmed ismini verdiler. Ancak bir süre sonra Sincar'da doǧmuş olduǧu için ona Sencer ismi galip geldi. Onun ismi Türklerin indinde Sancar'dır ve manası da yataǧandır"26. Ahmed b. Mahmud ve el-Hüseynî ise erken bir tarihi işâret ederek, Muhammed Tapar'ın da bir sefer sırasında doǧduǧunu kaydeder. Ahmed b. Mahmud'a göre 466/1073'de çıkılan Mâverâünnehir seferi sırasında Belh'e gelindiǧinde Melikşah'a bir oǧlunun dünyaya geldiǧi müjdelenmiştir. Bir oǧlu olacaǧına çok sevinen Melikşah, bu oǧluna babasının adını yani Muhammed adını koymuştur. Oǧlunun doǧumu sebebiyle fakirlere baǧışlarda bulunup köleler azat etmiştir. Müneccimler ise doǧan oǧlu için "Devleti gür olacak, uzak ve yakın bütün ülkelere hüküm kılacak" demişlerdir27. Muhammed Tapar Melikşah öldüǧünde Berkyaruk'dan sonraki en büyük oǧuldu.
Kendisinin Terken Hâtun'a benzer bir çaba içine girmediǧini görmekle birlikte Seferiyye Hâtun, oǧullarından ikisinin de hükümdar olduǧu görme saadetine kavuşmuştur. Reşîdüddîn Fazlullâh onun hükümdar olan iki oǧlundan başka bir oǧlunun daha olduǧunu; ancak bu çocuǧun henüz küçük yaşta iken öldüǧünü ve Rey'e defnedildiǧini aktarır28. Bilindiǧi gibi oǧullarından Muhammed Tapar İsfahan'da Sencer ise Merv'de medfundur. Mu'izzî "Ey gece ve gündüz üç çocuǧundan dolayı saadet bulan (hâtun)! Her üçü de zamana Melikşah'tan yadigârdır" dizeleriyle Seferiyye Hâtun'un Melikşah'dan üç çocuǧu olduǧunu haber verir29. Çocuklarından ikisinin hükümdar olup bunların Muhammed Tapar ve Ahmed Sencer olduǧunu söylemesine bakılırsa burada bahsedilen üçüncü çocuk Seferiyye Hâtun'un kızıdır. Bu kız Halife Müstazhir Billâh (1094-1118) ile evlendirilen Seyyîde İsmet Hâtun olmalıdır. Zekeriya Kitapçı bu hâtunun, Melikşah'ın en küçük kızı olması gerektiǧini; hatta onun belki de Melikşah'ın ölümünden sonra doǧmuş olabileceǧini söyler30. İsmet Hâtun, Muhammed Tapar döneminde, annesi Altun Hâtun adındaki bir Türk olan Halife Müstazhir Billâh ile evlendirilmiştir. Kaynaklarda nikâhın 100 bin dinar mihir ile İsfahan'da kıyıldıǧı (Şaban 502/ Mart 1109), 162 deve ve 27 katırın taşıdıǧı bir çeyizle İsfahan'dan Baǧdad'a gidildiǧi, Baǧdad'ın süslendiǧi ve burada büyük bir servet dökülerek muhteşem bir düǧün ile görülmemiş şenlikler yapıldıǧı kaydedilmiştir (10 Rama- zan 504/22 Mart 1111)31. İbn Kesîr "Bu, cidden muazzam ve muhteşem bir geceydi" der32. Bu evlilikten bir erkek çocuǧu olan İsmet Hâtun'un da annesi gibi bir vezirlik makamı olduǧu33; ayrıca yine annesi gibi oldukça hayırsever ve eli açık bir kadın olduǧu görülür. Vaiz Ali b. Hüseyin-i Gaznevî adına Baǧdad'da bir cami, bir medrese ve külliye halinde bir ribat yaptırıp vakfetmiştir34. Mu'izzî, Dîvân'ında Melikşah'm kızı ve Sultan Sencer'in kız kardeşi Şah Safiyye Hâtun'dan da bahsetmektedir ki Mu'izzî, annesini açıkça belitmediǧi için Seferiyye Hâtun'un bir diǧer çocuǧunun bu hâtun olmasının ihtimali üzerinde durmak gerekir35. Safiyye Hâtun hakkında Tezkiretü'ş-Şu'arâ'da bir kayda rastlanır. Burada Devletşah "Sultan Safiyye Hâtun'u, kendi kız kardeşini Melik Tâceddîn'e nikâhladı" diyerek Sultan Sencer'in, kız kardeşini Sistan Melîki Tâceddîn EbÛ'l-Fazl Nasr b. Halef (1106-1164) ile evlendirdiǧini söyler. Bilindiǧi gibi Tâceddîn EbÛ'l-Fazl, Sultan Sencer'e oldukça yakındı. Sultan Sencer'in ilk yenilgisini aldıǧı Katvan Savaşı'nda (5 Safer 536/9 Eylül 1141) sultanın esir düşme tehlikesi ortaya çıkınca onun çetrinin altına girmiş ve Sencer'in eşi Terken Hâtun ile birlikte esir düşmüştü36. Ayrıca Tâceddîn Seferiyye Hâtun'un kızı olarak kaynaklarda belirtilmese de Sultan Muhammed Tapar ve Sencer'in kız kardeşi olarak kaydedilmiş Melikşah'ın diǧer kızlarını da bu vesile ile burada zikretmek gerekir. Bunlardan ilki Sitare Hâtun'dur. Sitâre Hâtun, KâkÛyî Emîri Alâüddevle EbÛ Kâlîcâr Gerşâsb b. Ali b. Ferâmürz ile evlendirilmiştir ki İbnü'l-Esîr'e göre Emîr Alaüddevle Muhammed Tapar'a çok yakındı. Ayrıca Alâüddevle Sultan Sencer'i de desteklemiş ve yeǧeni Mahmud ile Sâve'de yaptıǧı savaşta (513/1119) onun safında yer almıştı37. Bundan başka Muhammed Tapar ve Sencer'in Karahanlı topraklarına ve Gazne ülkesine gelin giden iki kız kardeşi daha vardı. İlki Sultan Sencer'in kayınpederi de olan Semerkant Hükümdarı Karahanlı hanedanından Muhammed Arslan Han b. Süleyman b. Davud Buǧra Han (1102-1130) ile evli idi38. Melikşah'ın ismini bilmediǧimiz bu kızından olan Mahmud, Sencer Oǧuzlara esir düştüǧünde Selçuklu tahtına çıkan ve başarısız olup Cürcan'a giden Muhammed Tapar'ın oǧlu Süleymanşah'tan sonra tahta çıkartılmıştır (Şevval 549/Aralık 1154-Ocak 1155)39. Diǧeri ise Gazne ülkesinden III. Mesud b. İbrahim ile evlendirilen Mehd-i Irak lâkaplı Gevherşah Hâtun idi40. Nizâmülmülk'ün, bu kızın düǧünü ve Gazne'ye gönderilmesi münasebetiyle hazîneden 100 bin dinar çıkardıǧı ve evliliǧin gerçekleşmesi için çok çaba gösterdiǧi kaydedilir41. III. Mesud da Gazne'den İsfahan'a aǧırlık olarak çok sayıda mal göndermiştir42. Ahmed b. Mahmud Melikşah'ın bu kızına güzelliǧi sebebi ile Mehd-i Irak dediklerini yazar43. El-Hüseynî ise Rey'den Gazne'ye gittiǧinden, Gazne ülkesinde Mehd-i Irak lâkabıyla ünlendiǧini söyler44. Selçuk-Nâme'de yer alan, III. Mesud'un Melikşah'ın kızı Gevherşah Hâtun ile evlendiǧine ve bu kızın Mehd-i Irak lâkabıyla anıldıǧına45, Tabakât-ı Nâsırî'de de Mehd-i Irak lâkabıyla ünlü Melikşah'ın kızının Sencer'in kız kardeşi olduǧuna46 dair kayıtlar ve Tezkiretü'ş-Şu'arâ'da ise Behramşah'tan bahsedilirken kullanılan "dayısı Sultan Sencer" ifadesi47 bu hâtunun Seferiyye Hâtun'un kızı olduǧu düşüncesini kuvvetlendirse de bu konuda kesin bir sonuca varılamaz. III. Mesud daha sonra muhtemelen Gevherşah Hâtun öldüǧünden, tahta çıktıǧında öldürttüǧü kardeşi Nasr ile evli bulunan Berkyaruk'un kız kardeşi Cevher Hâtun ile evlenmiştir. III. Mesud öldükten sonra oǧlu Behramşah ile kardeşi Arslanşah arasında başlayan taht mücadelelerinde ise Arslanşah üvey annesi Cevher Hâtun'u baskı altına alıp kötü davranmış ve 200 bin dinâr kırmızı altın ve daha pek çok hediye ile birlikte elçi olarak Sencer'e göndermiştir ki o da Arslanşah'ın baskı ve kötü muamelesi sebebiyle Sencer ile konuşmasında olumsuz bir tavır takınarak onu savaşa teşvik etmiştir. Böylece Horasan Meliki Sencer tarafından Behramşah tahta oturtulmuştur48. Bunlardan başka Muhammed Tapar'ın, Bâvendîlerin (665-1349) İspehbediyye kolundan Taberistan Hâkimi Hüsâmüddevle Şehriyâr b. Kârin'in büyük oǧlu Necmüddevle b. Şehriyâr (1109-1117) ile kız kardeşi Salkım Hâtun'u (^гъ ?s?) evlendirdiǧi, Necmüddevle'nin ölüOrtaçaǧ münden sonra Salkım Hâtun'un, eşinin kardeşi Alâüddevle Ali b. Şehriyâr ile evlendiǧi, ona HâtÛn-i SelçÛkî dendiǧi ve İsfahan'da öldüǧü;49 Sencer'in de 495/1101-1102'de Buhara sadrı tayin ettiǧi Hanefi fakihi Abdülazîz b. Ömer b. Mâze'yi bir kız kardeşi ile evlendirdiǧi bilinmektedir50.
Tâceddîn Seferiyye Hâtun câriye kökenli idi. Melikşah'a çok sayıda evlat vererek ümmüveled statüsüne yükselmiş; Melikşah'ın ölümünden sonra ise Selçuklu dünyasının en güçlü ve etki sahibi kadınlarından biri olarak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte kendi ailesini de unutmadıǧını ve onlarla yeniden bir araya gelebilmek için uǧraş verdiǧini görürüz. Ne var ki ailesinin nerede yaşadıǧı ile ilgili bir bilgiye sahip deǧildi. Buna raǧmen araştırmalar yaptırmış ve sonunda annesinin ve aile efradının nerede yaşadıǧını tespit ettirmiştir. Ailesini tekrar görebilmek arzusuyla bolca para göndererek onları yanına getirtmiştir. İbn Kesîr'de aktarılana göre Seferiyye Hâtun annesini 40 yıldır görmemişti. Bu sebeple onu denemek istemiştir. Annesini getirdiklerinde kendisini tanıyıp tanıyamayacaǧını anlamak için câriyelerin arasına oturarak gizlenmişti. Ancak annesi kızının konuşmasını duyduǧunda onu sesinden tanımıştı. Kucaklaşmışlar, aǧlaşmışlar ve hasret gidermişlerdi. İbn Kesîr bu olayı aktarırken annesinin bu sırada Müslüman olmadıǧını ve kızının vasıtasıyla İslâmı seçtiǧini söyler51. Ayrıca İbn Kesîr'in 40 yıldır annesini görmediǧi bilgisinden yola çıkarak Seferiyye Hâtun'un, aile efradını yanına getirtmesinin Melikşah'ın ölümünden sonra olduǧu tahmin edilebilir.
Mu'izzî'nin Dîvân'ında Seferiyye Hâtun'un anne ve kardeşi ile ilgili olarak şu beyitler geçer:
"Senin bahtının ışıǧı anne ve kardeşe doǧru parlayınca, her ikisi de düşmanın elinden saǧ salim kurtuldular.
Çölde her ikisi de avare olduktan sonra,
seninle birlikte şu an din bahçesinde temâşâ ettiler.
Her ikisinin de küfrü iman oldu,
her ikisinin de derdi derman oldu.
Her ikisinin derdi bitti,
her ikisinin dikeni hurmaya dönüştü"52
Buradaki senin bahtının ışıǧı anne ve kardeşe doǧru parlayınca53 ifadesinden Seferiyye Hâtun'un bir erkek kardeşi olduǧu, onu da yanına getirttiǧi ve onun da annesi ile birlikte İslâmı seçtiǧi anlaşılmaktadır.
Taht Mücadeleleri ve Esir Düşmesi
Sultan Melikşah'ın ölümünden sonra, önce oǧulları Berkyaruk ve Mahmud/ annesi Terken Hâtun arasında daha sonra ise Berkyaruk ve Muhammed Tapar arasında taht mücadeleleri yaşanmıştır. Bilindiǧi gibi Terken Hâtun, oǧlu Mahmud'un saltanatını temin için büyük bir gayret sarf etmişti. Melikşah öldüǧünde Muhammed Tapar babasının yanında Baǧdad'da bulunuyordu. Seferiyye Hâtun'un en büyük erkek çocuǧu olan Tapar bu sırada 11 yaşına yaklaşmış durumdaydı54. Kardeşi Sencer ise henüz 6 yaşına girmişti55. Terken Hâtun Berkyaruk ile mücadele için Baǧdad'dan ayrılırken oǧlu Mahmud ile birlikte Muhammed Tapar'ı da yanına almış ve İsfahan'a gitmiştir. Burada Berkyaruk tarafından kuşatıldıklarında Muhammed Tapar aǧabeyi Berkyaruk'un yanına kaçmıştır. Bu sırada annesi Seferiyye Hâtun, Berkyaruk'un karargahındaydı56. Anlaşılıyor ki Melikşah öldükten sonra taht için ne Muhammed Tapar ne de Sencer iddiacı olmamışlar; aksine Berkyaruk'u desteklemişlerdi. Aynı şekilde Seferiyye Hâtun da Terken Hâtun gibi taht iddiası ve çabası içine girmemiştir. Elbette bu duruma taht adaylarının annelerinin birinin Karahanlı, birinin de Selçuklu ailesinden olması etki etmiştir ki kaynaklarda Terken Hâtun'un oǧluna verilen desteǧin arkasında soyu Alp Er Tonga'ya dayandırılan Karahanlı ailesinden geliyor olmasının yattıǧı kaydedilmiştir57. Yine Zübdetü'n-Nusra'da "Berkyaruk'un annesi de Selçukîlerdendi" denilerek Zübeyde Hâtun'un aynı şekilde, soyca güçlü oluşundan bahsedilir58. Oysa Seferiyye Hâtun'un durumu oldukça farklıydı.
Verdikleri destekten dolayı Berkyaruk kardeşlerini kendisinden uzaklaştırmamıştır. Muhammed Tapar'a Gence ve çevresinin idaresini vermiştir. Onu bölgeye melik olarak gönderirken Emîr Kutluǧtegin'i ona atabeg atamıştır. Taht mücadelesinde kendisine destek veren diǧer kardeşi Sencer'i ise doǧuda Alparslan'ın (1064-1072) oǧlu Arslan Argun isyan edince onun üzerine görevlendirmiştir. Bu isyanın ortadan kalkmasından sonra Sencer Berkyaruk tarafından Horasan'ın idaresine getirilmiş; Emîr Kumâc da onun atabegi olarak atanmıştır59. Dolayısıyla görüldüǧü üzere, Seferiyye Hâtun Berkyaruk'un tahta çıkışı sırasında geri planda kalmış ve oǧulları adına bir mücadele içine girmediǧi gibi taraflardan Zübeyde Hâtun ve oǧlu Berkyaruk'a destek vermiştir. Berkyaruk'un Terken Hâtun'a ve diǧer rakiplerine karşı mücadelesinde Muhammed Tapar ve Sencer de kardeşlerine yardımcı olmuşlardı. Öte yandan daha sonra Muhammed Tapar'ın Berkyaruk ile savaşmak üzere harekete geçtiǧini görürüz ki bu durumun oluşmasında Vezir Müeyyidülmülk b. Nizâmülmülk'ün büyük etkisi vardır. Müeyyidülmülk Berkyaruk'un veziri iken azledilmiş ve daha sonra Muhammed Tapar'ın yanına giderek ona vezir olmuştur. Muhammed Tapar'ın Berkyaruk'a karşı saltanat iddiasıyla ortaya çıkması ve adına hutbe okutmasına etki etmiştir60. Muhammed Tapar'ın saltanatı ele geçirmek üzere harekete geçtiǧi sırada annesi Seferiyye Hâtun'un Sencer'in yanında olduǧu anlaşılıyor. Muhammed Tapar Rey'de bulunan aǧabeyi Berkyaruk üzerine yürüdüǧünde Berkyaruk şehri terk etmiştir. Ancak Zübeyde Hâtun şehirde kalmıştı. Rey'e girildiǧinde (2 Zilkâde 492/20 Eylül 1099) Vezir Müeyyidülmülk Zübeyde Hâtun'u yakalatarak Rey Kalesi'ne hapsetmiştir. Burada ondan kendisine 5000 dinar vereceǧine dair bir senet almıştır. Ardından onu öldürmek istemiştir. Yakın adamları bu işi yapmamasını, askerlerin Berkyaruk'u sevdiǧini ancak Zübeyde Hâtun'u sevmediǧini; bu sebeple öldürülecek olursa askerlerin Berkyaruk'un tarafına geçeceǧini söyleyerek onu ikaz etmişlerse de dinlememiştir. Şahsî meselesi ve kini olduǧu bu hâtunu henüz kırk iki yaşında iken boǧdurmuştur (492/1099)61. Daha sonra Berkyaruk Sencer ile savaşmış; ancak bu sefer Seferiyye Hâtun Berkyaruk'a esir düşmüştür. İbnü'l-Esîr annesinin esir düştüǧünü duyan Sencer'in, Zübeyde Hâtun'a yapılanın intikamı için annesinin öldürüleceǧinden korktuǧunu söyler. Ancak Berkyaruk onu öldürtmemiştir. Aksine Seferiyye Hâtun'u yanına çaǧırıp ona "Seni kardeşim Sencer yanındaki esirleri serbest bıraksın diye esir almıştım. Sen benim annemin dengi deǧilsin ki öldüreyim" demiştir. Gerçekten de Sencer esirleri serbest bırakınca o da Seferiyye Hâtun'u serbest bırakmıştır62. Berkyaruk'un "annemin dengi deǧilsin" demesinin nedeni muhtemelen onun câriye kökenli olmasıydı. Zübeyde Hâtun ise Çaǧrı Bey'in oǧlu Emîr YâkÛtî'nin kızı ve Azerbaycan Valisi İsmâil b. YâkÛtî'nin kız kardeşi idi63. Annesinin Selçuklu ailesinden yani soylu bir aileye mensup olmasından dolayı Berkyaruk Seferiyye Hâtun'u, kendi annesinin dengi görmediǧini, muhakkak ki onun öldürülmüş olmasının verdiǧi üzüntüyle dile getirmişti. Bununla birlikte daha sonra Müeyyidülmülk Berkyaruk'a esir düşecek ve Sultan onu kendi elleriyle öldürecektir64.
Selçuklu Devlet İdaresindeki Rolü ve Etkisi
Büyük Selçuklu Devleti'nde hükümdar eşleri devlet idaresine kimi zaman doǧrudan ya da dolaylı biçimde etki etmekteydiler. Bu hususta özellikle Terken Hâtun iyi bilinmektedir. Bununla birlikte Terken Hâtun ve Zübeyde Hâtun gibi Seferiyye Hâtun'un da etkin ve güçlü Selçuklu hâtunlarından biri olduǧunu söyleyebiliriz. Ancak onun adına kaynaklarda daha ziyade diǧer iki hâtunun ölümlerinden sonra rastlanmaya başlanır. Onlar gibi Seferiyye Hâtun'un da kendisine baǧlı bir dîvânı vardı. Başkanı ve veziri Şerefeddîn EbÛ Tâhir b. Sa'deddîn b. Ali el-Kummî idi65.
Seferiyye Hâtun devlet yönetiminde oldukça etkindi. Tıpkı Zübeyde Hâtun'un, oǧlu Berkyaruk'un veziri Müeyyidülmülk'ün azledilmesindeki rolüne benzer şekilde Seferiyye Hâtun da oǧlu Sencer'in veziri Kiyâ Mücirüddevle EbÛ'l-Feth Ali b. Hüseyin Erdistanî'nin azledilerek yerine Nizâmülmülk'ün en büyük oǧlu Fahrülmülk'ün getirilmesinde aktif rol oynamıştır. Fahrülmülk, kardeşi Müeyyidülmülk'ün yerine vezir olarak atanmadan önce çok sayıda mal-mülk sarf etmiş ve vezirliǧi elde etmişti (488/1095). Ancak vezirliǧi elde etmesinde Zübeyde Hâtun ile birlikte rolü olan Müstevfî Mecdülmülk'ün ikinci bir manevrası ile kısa süre sonra vezirlikten azledildiǧinde (490/1096-1097) Sencer'in vezirliǧine tâlip olmuş; aynı şekilde bu sefer de t Seferiyye Hâtun'a ve ümeraya çok sayıda mal-mülk sarf ederek vezir olmayı başarmıştır66.
Seferiyye Hâtun'un, oǧullarının birbirleri ile anlaşmalarında, birbirlerine destek vermelerinde ve iyi bir uyum sergilemelerinde önemli bir rolü olmuştur. Mu'izzî Seferiyye Hâtun için yazdıǧı kasidelerinde çok sık şekilde bu hususu hatırlatarak oǧullarının onu dinlemesi ve onun tedbirleri sayesinde iyi durumda olduklarını söyler67. Kaynaklara yansıdıǧı kadarıyla bu duruma en iyi örneklerden birisi Seferiyye Hâtun'un, oǧlu Sencer ile torunu Mahmud arasında yapılan Save Savaşı'ndan sonra iki tarafı uzlaştırmak ve Mahmud'un affedilmesini saǧlamak üzere devreye girmesidir. Oǧlu Sencer'e "Gazne ve çevresini, Mâverâünnehr'i istilâ ettin, pek çok yere hâkim oldun, hepsini sahiplerine verdin, kardeşinin oǧlunu da onlardan biri gibi kabul et" demiştir. Sencer annesinin bu tavsiyesini uygun bulmuş olacak ki yeǧeni Mahmud ile anlaşmış ve onu affetmiştir. Mahmud'a barış teklif eden Sencer onu veliahtı yapmayı vaat etmiştir. Böylece Mahmud amcası Sencer'in yanına gitmiş ve bu sırada babaannesi Seferiyye Hâtun'a misafir olmuştur (Şaban 513/Kasım-Aralık 1119)68. Dolayısıyla Mahmud ile Sencer arasındaki savaş haline Seferiyye Hâtun son vermiştir69. Onun tavsiyesine uyan Sencer yeǧenini Irak topraklarına Sultan olarak göndermiştir ki Mu'izzî de Seferiyye Hâtun'un tedbirli bir kadın olduǧunu ve sultanlar arasındaki vefa, biat, barış ve birliǧin onun tedbiri sayesinde sürdüǧünü yazmıştır70. Nitekim oǧulları Muhammed Tapar ve Sencer'in Berkyaruk ile iyi başlayan ilişkilerinin, kardeşler arasındaki uyum ve yardımlaşmaların ve Sencer'in yeǧeni Mahmud ile anlaşmasının ardında Seferiyye Hâtun'un olduǧunu görürüz. Mu'izzî de bir kasidesinde Seferiyye Hâtun'un, daima oǧullarına devletin ve milletin huzuru için tavsiyelerde bulunduǧundan bahsetmiştir71.
Ölümü ve Kişiliǧi
Seferiyye Hâtun 515/1121-22'de Merv'de vefat etmiştir72. Bu hayır ve iyilik timsali hâtunun ölümü üzerine torunu Irak Selçuklu Hükümdarı Mahmud b. Muhammed Tapar Baǧdad'da bir taziye merasimi düzenlemiştir. İbnü'l-Esîr Sultan Mahmud tarafından düzenlenen taziye merasiminin bir eşinin daha görülmediǧini söyler73. Seferiyye Hâtun öldüǧünde tahtta oǧlu Sultan Sencer bulunuyordu. Sultan Sencer annesinin ölümü üzerine, cenaze namazında bizzat imamlık etmiştir. Aktarılana göre cenaze namazının kılınması için hazırlanıldıǧı zaman Sultan Sencer âlim ve sâlihlere "İçinizde hayatı boyunca namazını kasden kazâya bırakmamış biri öne çıksın ve imâmlık etsin" demiştir. Ancak kimse öne çıkmamıştır. Bunun üzerine Sultan Sencer öne çıkmış ve annesinin cenaze namazını kendisi kıldırmıştır74.
İbn Kesîr Seferiyye Hâtun'un Melikşah'ın gözdesi olduǧunu ve benzeri bir kadının az olduǧunu yazar. İki Müslüman hükümdarın annesi olduǧundan, Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân'ın (685-705) eşi, I. Velîd (705-715) ve Süleyman'ın da (715-717) anneleri olan ve her iki oǧlu da hilâfet makamına oturmuş Vellâde bint Abbâs'ın ancak ona denk gösterilebileceǧini söyler75. Ayrıca bu hâtun çokça sadaka vermesi ve insanlara yardımlarda bulunması ile de bilinmiştir. Her sene Mekke'ye fakirlere daǧıtılması için hacılarla birlikte erzak gönderdiǧi, Mekke yolundaki sebillerin susuz kalmaması için sebillere su taşıyanlara çokça para verdiǧi, çok hayırsever bir kadın olduǧu kaydedilmiştir76. Mu'izzî onun Merv ve Nişâbur'da pek çok imâret yaptırdıǧından övgüyle bahseder. Hatta İran'ın onun yaptıǧı hayırlarla mâmur hâle geldiǧini anlatır ki bu imâretler hakkında verdiǧi bazı ayrıntılara bakılırsa bunlar içinde bir medrese de vardır77. Öte yandan İbn Kesîr nasıl Seferiyye Hâtun'u iki Müslüman hükümdara annelik yapmasından dolayı Vellâde bint Abbâs'a denk göstermişse aynı şekilde Mu'izzî de Seferiyye Hâtun'u Abbasi Halifesi Hârun Reşîd'in (786-809) eşi Zübeyde Hâtun ile (ö. 216/831) mukayese etmiştir. Ancak Mu'izzî'ye göre Seferiyye Hâtun, Horasan'da yaptıǧı hayırların çokluǧu sebebiyle Zübeyde Hâtun'dan daha üstündür78.
Mu'izzî'nin Dîvânında Seferiyye Hâtun, merhametli, cömert, dindar, sabırlı, tedbirli ve halkına karşı şefkatli bir kadın olarak resmedilir. "Onun zekâsına kıyas yapılamaz. Onun zekâsı ne kadardır, kimse bilemez"' diyen Mu'izzî, Seferiyye Hâtun'un zekâsını da överek bilge ve zeki bir kadın olduǧundan bahseder79. Mu'izzî bir kasidesinde de "Feraset sahibi, devleti ve dini yücelten sen olduǧun için, saltanat ve din, sonsuza kadar senin zekânla sana baǧlıdır" diyerek oǧullarının başarılarının arkasında annelerinin olduǧuna işaret eder80. Dîvân'da Seferiyye Hâtun için yazılmış toplam 268 beyitten oluşan müstakil 10 kaside vardır. Mu'izzî'nin bazı kasidelerinde onu oldukça mübalaǧalı bir şekilde övdüǧü görülür. Methiyelerinin yanı sıra, ölü. . üzerine ise 34 beyitlik bir mersiye kaleme almıştır81. Mu'izzî mersiyesinin son dizelerinde Seferiyye Hâtun'un öldüǧünü, Sultan Sencer'e ettiǧi dualarla şöyle bildirir:
"Cihân şâhının annesi topraǧın altına girdiyse; cihan şâhının muradı, yeryüzünün saltanatı olsun.
Devlet baǧında gonca gül kuruduysa,
Mu'izeddîn'in devletinin gülü tomurcuklansın.
Bu soyda aǧlayan göz olmasın.
Bu hânedanda gamlı gönül olmasın.
(Bu) dünyadan ahirete göçen iffetli bir kadın,
mahşere kadar cihan şâhının yardımcısı olsun.
Cihân şâhının felekten ve zamandan nasibi,
Hep fetihler ve zafer ile başarı ve kudret olsun82
Sonuç
Gerek Selçuklu hanedanından olan gerekse bu hanedana sonradan katılan hatunlarla ilgili mevcut bilgilerimiz oldukça azdır. Kaynaklarda onlara çoǧunlukla Selçuklu iç ve dış siyasetine etkileri nespetince yer verilmiş; isimleri ölüm veya evlilik dolayısı ile kaydedilmiştir. Tâceddîn Seferiyye Hâtun da kendisi ile ilgili ayrıntılara sahip olamadıǧımız Selçuklu hâtunlarından biridir. Bununla birlikte kaynaklara serpiştirilmiş hayat hikayesine dair parçalar bir araya getirildiǧinde karşımıza güçlü, zeki, sevilen ve etkileyici bir kadın portresi çıkmaktadır. Esasen bu portre Selçuklu hâtunlarında görmeye alıştıǧımız güçlü, dindar ve karakterli yapının güzel örneklerindendir. Nitekim Selçuklu hâtunları siyasetteki ve devlet yönetimindeki rolleri bir yana dindarlıkları, annelikleri ve hayırseverlikleri ile de öne çıkmıştır. Seferiyye Hâtun da devlet yönetiminde etkin ve güç sahibi bir kadın olmaktan başka anneliǧi, zekâsı, dindarlıǧı, eli açıklıǧı ve hayır işlerinin çokluǧu ile takdir toplamıştır.
Seferiyye Hâtun Melikşah'ın bilinen câriye kökenli tek eşidir. Kıpçak asıllı olduǧundan her ne kadar Melikşah'ın diǧer iki eşinden soy olarak bir farkı bulunmasa da câriye kökenli oluşu ile onlardan ayrılmıştır. Melikşah'ın ölümünden sonra baş gösteren taht mücadelelerinden bahseden kaynaklarda Terken Hâtun ve Zübeyde Hâtun'un Karahanlı ve Selçuklu hanedanından olduklarına vurgu yapılması, tahta çıkışlarda adayların annelerinin mensup olduǧu ailenin ne denli önemli görüldüǧünü ortaya koyar. Aynı şekilde Seferiyye Hâtun'un da oǧullarının iktidar hakkı için kolları sıvamış bu iki hâtuna karşı taht iddiası içine girmemesi ve bir adım geride durmayı tercih etmesi asaletin taht mücadelelerindeki gücü ve kıymeti ile ilgili olmalıdır. Öte yandan soyca asil bulunmasa dahi onun bu kimliǧe sahip olduǧu sonucuna, hakkında bildiklerimizden kolayca ulaşılabilir.
Makale Geliş Tarihi: 22.03.2021. Makale Kabul Tarihi: 23.05.2022.
Araştırma Makalesi / Künye: ORUÇ, Züriye, "Câriye Kökenli Bir Selçuklu Hâtunu: Sultan Melikşah'ın Eşlerinden Tâceddîn Seferiyye Hâtun", Gazi Akademik Bakış Dergisi (GABD), Sayı: 30, Cilt: 15, 2022, s. 137-155.
Extended Abstract
Seljuk ruler mostly married with daughters of other dynasties for certain aims such as to form political alliances, enforce political relations, or to gain superiority, influence or security. They got their sisters or daughters married in the same way. Despite being rare, they got married with those other than dynasty members such as commoners or concubines. It is known that Melikshah and his son Muhammad Tapar had concubines as their wives. When concubines give birth to a sultan's child, they ascend to the status of ummuveled in terms of Islamic law and gain their freedom. Melikshah's wife Taceddin Seferiyye Hatun and Muhammad Tapar's wife Sercihan Hatun acquired the aforementioned status and became Seljuk ladies.
It is known that Taceddin Seferiyye Hatun gave birth to three sons and a daughter by Melikshah. Her two sons are Muhammad Tapar (1105-1118) and Sencer (1119-1157), the last two rulers of the Great Seljuk Empire. Additionally, she is reported to have another son by Melikshah who died young and was buried in the city of Rey. Her daughter Seyyide Ismet Hatun was married to Caliph Mustazhir Billah (1094-1118).
Her epithet is Taceddin. The resources talk about her as Seferiyye Hatun, Taceddin Hatun or Sunguriyye Hatun. In Muizzi's Dewan, she is spoken as tac-i din u dünya (the crown of religion and world) and tac-i din (the crown of religion). Additionally, the name Seferiyye (campaigner) is regarded to be given to her by Melikshah who took her along to his military campaigns. Their son Sultan Sencer was even born during Melikshah's Aleppo campaign. The name sunguriyye (a ferocious female bird) was given to her due to her strength and effect as a woman. Accordingly, it is clear in the contemporary sources such Muizzi's odes that she was among the most powerful and also loved women then. In Residuddin Fazlullah's work, her name is mentioned to be Bashuli (or Beshuli), yet there is no clear information on what it means. It is possible that it may be the name she was called when she was a concubine.
A struggle for the sovereignty started among Melikshah's sons after his death. Berkyaruk was his oldest son then. Muhammad Tapar was the second eldest after Berkyaruk and was with his father in Baghdad when he died. During this period of conflict, Terken Hatun, Melikshah's other wife, draws attention due to the struggle, ambition, and determination she demonstrated. Seferiyye Hatun did not engage in such a struggle for her sons as Terken Hatun did. She stood back meanwhile and supported Berkyaruk, Melikshah's son by Zubeyde Hatun. Berkyaruk assigned various administrative duties for his two half-brothers from Seferiyye Hatun who supported him. After Berkyaruk succeeded the throne, her son Muhammad Tapar engaged in a struggle against him during which Seferiyye Hatun was imprisoned by Berkyaruk. Because Berkyaruk's mother Zubeyde Hatun was choked to death by Muhammad Tapar's vizier Mueyyidulmulk, Seferiyye Hatun feared death in the same manner as a reciprocation. However, she was released by Berkyaruk who stated that she was not equal to her mother and worth killing. This statement refers to her concubine origin unlike Zubeyde Hatun who was a member of Seljuk dynasty.
Taceddin Seferiyye Hatun was loved and respected a lot by her sons. She also helped her sons get along well with each other. Muhammad Tapar and Sencer headed their mother's advice and warnings, which was stated by Muizzi as well. Seferiyye Hatun also aided in ending the conflict and making peace between his grandson Mahmood n. Muhammad Tapar and his son Sultan Sencer. This lady had her own court, vizier, treasury, and consequently effect on state affairs. Her vizier was Serefeddin Ebu Tahir b. Sadeddin b. Ali el-Kummi. Seferiyye Hatun played a significant role in deposing Sencer's vizier Kiya Mucir el-Devle Ebu'l-Feth Ali b. Huseyn Erdistani and assigning Nizamulmulk's elder son Fahrulmulk. Before replacing his brother Mueyyidulmulk as the vizier, Fahrulmulk liquidated most of his property to get the post in 1095. However, he was soon deposed of that duty due to Mustevfi Mecdulmulk and Zubeyde Hatun, and he used the rest of his wealth for Seferiyye Hatun and the public to become Sencer's vizier.
Taceddin Seferiyye Hatun died in the city of Merv in 1221. When she died, her son Sencer was the sultan who carried out her funeral service. Her grandson Mahmood b. Mohammad carried out an astonishing ceremony of condolences in Baghdad in her memory. The sources identify Seferiyye Hatun as religious, charitable, smart, generous, patient, and cautious. She built many charity foundations in Merv and Nishapur and sent provisions to the poor in Mecca every year. Muizzi states that Iran of the time flourished thanks to her charities. Due to her both sons succeeding one another for the Seljuk throne and the qualities and character she possessed, Seferiyye Hatun is distinguished from the two other well-known wives of Melikshah's and deserved the great extent of praise in the sources. Although she did not engage in a struggle to throne her sons unlike Terken Hatun and Zubeyde Hatun, she had the delight in seen them both ruling the state. Muizzi composed 10 eulogies of a total of 268 couplets and described her exaggeratedly in some of them. In addition to the eulogies, he composed a dirge of 34 couplets in her name.
1 Gökhan Gökmen, Mu-izzı Divanında Bir Selçuklu Hatunu: Taceddın Hatun , Nüsha, Cilt: XX, Sayı: L, Haziran 2020, s. 30; Mu'izzî, Dîvân, (neşr. 'Abbas İkbâl), Tahran 1318 hş., s. 7.
2 M. Âkif Aydın-M. Hamîdullah, "Köle", DİA, Cilt: XXVI, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2002, s. 237.
3 Aydın ve Hamîdullah, agm, s. 242-243.
4 Ali Hatalmış, İslâm Toplumunda Kölelik ve Cariyelik, Araştırma Yayınları, Ankara 2012, s. 30; Aydın ve Hamîdullah, agm, s. 237, 239, 242-243.
5 El-Hüseynî, Ahbârü'd-Devleti's-Selçukiyye, (çev. Necati Lügal), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 74; İbnü'l-Esîr, İslâm Tarihi El Kâmil Fi't-Tarih Tercümesi, (çev. Abdülkerim Özaydın), Cilt: X, Bahar Yayınları, İstanbul 1987, s. 442; Bülent Kaçın, Selçuklu Hâtunları, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2017, s. 62.
6 El-Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım (Mesâliku'l-Ebsâr), (çev. Ahsen Batur), Selenge Yayınları, İstanbul 2014, s. 239; Müneccimbaşı, Câmiu'd-Düvel, Cilt: I, (Selçuklular Tarihi I Horasan-Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları), (yay. Ali Öngül), Akademi Yayınları, İzmir 2000, s. 94.
7 İbn Kesîr, El-Bidâye ve'n-Nihâye Büyük İslâm Tarihi, (çev. Mehmet Keskin), Cilt: XII, Çaǧrı Yayınları, İstanbul 2000, s. 357.
8 Gökmen, agm, s. 30; Mu'izzî, age, s. 7.
9 Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli (11361162), (çev. Hrant D. Andreasyan), (notlar: Edouard Dulaurer), Halil Yınanç, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2000, s. 225-226.
10 Mu'izzî, age, s. 7, 156; Gökmen, agm, s. 28.
11 Faruk Sümer, Türk Devletleri Tarihinde Şahıs Adları, Cilt: II, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1999, s. 44.
12 İbn Kesîr, age, s. 257; İbnü'l-Esîr, age, X, s. 136-137.
13 Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme, (haz. Erdoǧan Merçil), Cilt: I, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul 1977, s. 126; el-Hüseynî, age, s. 41.
14 Mu'izzî, age, s. 555.
15 Gaffârî, Târîh-i Cihân-Ârâ, (neşr. Hasan Nerâkî), Tahran 1342 hş., s. 109.
16 MahmÛd el-Kâşgarî, Divanü LÛgat-it-Türk Tercümesi, (çev. Besim Atalay), Cilt: III, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1985, s. 381.
17 Cem Dilçin, Yeni Tarama Sözlüǧü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2009, s. 206.
18 Hasan Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüǧü, Bizim Büro Basım Evi, Ankara 1999, s. 377.
19 "Sungur", DİA, Cilt: XXXVII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, s. 527; Sümer, age, s. 93-94.
20 Reşîdüddîn Fazlullâh, Câmi'ü't-Tevârîh (Zikr-i Târîh-i Âl-i Selçuk), (tercüme ve notlar: Erkan Göksu, H. Hüseyin Güneş), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2014, s. 95.
21 Sümer, age, 1999, s. 620.
22 MahmÛd el-Kâşgarî, age, s. 224; Ahmet Kütük, "Selçuklu Dünyasının Antroponimik Haritası (Selçuklu Çaǧında Ad Koyma Geleneǧi Hakkında Bazı Tespitler)", Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: VI, Bahar 2017, s. 151.
23 Kütük, agm, s. 151.
24 Sıbt İbnü'l-Cevzî, "İbnü'l-Cevzî'nin El-Muntazam Adlı Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler (h. 430-485=1038-1092)", Belgeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Cilt: XXVI, Sayı: XXX, Ankara 2005, s. 63; İbnü'l-Kalânisî, "İbnü'l-Kalânisî'nin Zeylü Tarih-i Dımaşk Adlı Eserinde Selçuklularla İlgili Bilgiler I. (H. 436-500=1044/45-1106/07)", Belgeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Cilt: XXIX, Sayı: XXXIII, Ankara 2008, s. 15-16; Sıbt İbnü'l-Cevzî, Mir'atü'z-Zamân Fî Târîhi'l-Âyân'da Selçuklular, (seçme, tercüme ve deǧerlendirme: Ali Sevim), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2011, s. 242; Cihan Piyadeoǧlu, "Büyük Selçuklular Dünyasında Yas Tutma Âdetleri ve Taziye Merasimleri", Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: II, Sayı: III, 2012, s. 32.
25 Hamdullah Kazvînî, Târîh-i Güzîde (Zikr-i Pâdişâhân-i Selçukiyân), (editör: Erkan Göksu), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2015, s. 42; İbn Kesîr, age, s. 432; Râvendî, Râhat-üs-SudÛr ve Âyet-üs-SürÛr (Gönüllerin Rahatı ve Sevinç Alâmeti), (çev. Ahmed Ateş), Cilt: I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 148, 181; Reşîdüddîn Fazlullâh, age, s. 113; İbnü'l-Esîr, age, XI, s. 187; Abdülkerim Özaydın, "Muhammed Tapar", DİA, Cilt: XXX, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2005, s. 579; "Sencer", DİA, Cilt: XXXVI, İstanbul 2009, s. 507.
26 İbnü'l-Verdî, Bir Ortaçaǧ Şairinin Kaleminden Selçuklular, (tercüme ve notlar: Mustafa Alican), Kronik Yayınları, İstanbul 2017, s. 41.
27 Ahmed b. Mahmud, age, I, s. 126; el-Hüseynî, age, s. 41.
28 Reşîdüddîn Fazlullâh, age, s. 96.
29 Gökmen, agm, s. 37; Mu'izzî, age, s. 292, 556.
30 Melikşah'ın belki de hakkında en çok bilgiye sahip olabildiǧimiz kızı Seyyîde İsmet Hâtun ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Kitapçı, age, s. 197-205. Melikşah'ın kaynaklarda adı verilmiş veya verilmemiş olan başka kızları da vardır. Kızlarını evlendirmesi münasebetiyle kaydedilmişlerdir. Melikşah'ın Zübeyde Hâtun'dan olma Cevher Hâtun adındaki kızı Gazne ülkesine gelin gitmiştir. III. Mesud b. İbrahim'in kardeşi Nasr b. İbrahim ile evliydi. Nasr'ı öldüren Mesud daha sonra onunla evlenmiştir. Melikşah, Kirman Selçuklu Meliki Sultanşah üzerine düzenlenen bir sefer sonrasında ise ismi bilinmeyen kızlarından birini Sultanşah ile evlendirmiştir. Ayrıca Abbasi Halifesi Muktedî Biemrillâh (10751094) ile Terken Hâtun'dan olma kızı Mâhmelek Hâtun evlendirilmiştir. Bkz. İbnü'l-Esîr, age, X, s. 145, 401, 402; Sıbt İbnü'l-Cevzî, age, s. 235; el-Hüseynî, age, s. 12; Erdoǧan Merçil, Kirmân Selçukluları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989, s. 45.
31 hmed b. Mahmud, age, II, s. 42; el-Hüseynî, age, s. 57; İbnü'l-Esîr, age, X, s. 387; İbn Kesîr, age, s. 330, 376-377; Abdülkerim Özaydın, "Müstazhir-Billâh", DİA, Cilt: XXXII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2006, s. 128; Kitapçı, age, s. 200.
32 İbn Kesîr, age, s. 330.
33 İbn Kesîr, age, s. 332; Kitapçı, age, s. 193, 210.
34 İbn Kesîr, age, s. 428; Müjgan Cunbur, "Selçuklu Dönemi Kadın Hayratı", Erdem, Cilt: IX, Sayı: XXVI, (Aydın Sayılı Özel Sayısı-II), Ankara 1996, s. 594.
35 Mu'izzî, age, s. 558.
36 Devletşah, Şair Tezkireleri, (çev. Necati Lugal), Pinhan Yayınları, İstanbul 2011, s. 165; Kaçın, age, s. 178-179; Reşîdüddîn Fazlullâh, age, s. 118-119; el-Bundârî, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, (çev. Kıvameddin Burslan), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 249; İbnü'l-Esîr, age, XI, s. 80; el-Hüseynî, age, s. 66; Osman G. Özgüdenli, "Sîstan", DİA, Cilt: XXXVII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, s. 275.
37 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 437; el-Yezdî, Selçukluların Hikâyesi (El-Urâza fiî-Hikâyeti's SelcÛkiyye), (çev. Mehmet Çalışkan), Selenge Yayınları, İstanbul 2020, s. 78; Erdoǧan Merçil, "Yezd", DİA, Cilt: XLIII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2013, s. 510; Ahmet Güner, "Yezd KâkÛyîleri (Kâkveyhîler) ve Selçuklular", I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi Bildiriler, Cilt: I, S.Ü. Selçuklu Araştırmaları Merkezi Yayınları, Konya 2001, s. 360, 364.
38 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 285, XI, s. 81, 82, 84; Ahmed b. Mahmud, age, II, s. 51; Ergin Ayan, Türk Devletlerinde Hanedan Evlilikleri, Gece Kitaplıǧı Yayınları, Ankara 2017, s. 99.
39 İbnü'l-Esîr, age, XI, s. 159, 187; el-Bundârî, age, s. 284; Hüseyin Kayhan, Irak Selçukluları, Çizgi Kitabevi, Konya 2001, s. 207.
40 El-CÛzcânî, Tabakât-ı Nâsırî. Gazneliler, Selçuklular, Atabeglikler ve Harezmşahlar, (tercüme ve notlar: Erkan Göksu), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015, s. 48, 88; Ahmed b. Mahmud, age, I, s. 35.
41 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 151; Mîrhând, Gazneliler RavzatuS-Safâ (MülÛk-i Gazneviyye), (tercüme ve notlar: Erkan Göksu), Kronik Yayınları, İstanbul 2017, s. 161.
42 Ahmed b. Mahmud, age, I, s. 35.
43 Ahmed b. Mahmud, age, I, s. 35.
44 El-Hüseynî, age, s. 40.
45 Ahmed b. Mahmud, age, I, s. 35.
46 El-CÛzcânî, age, s. 48.
47 Devletşah, age, s. 123.
48 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 402-403; el-Yezdî, age, s. 163. El-Hüseynî, III. Mesud'un Alp Arslan'ın kızı Gevher ile, Mesud'un kardeşi Nasr'ın ise Berkyaruk'un kız kardeşi Cevher Hâtun ile evlendiǧinden bahseder. Bkz. El-Hüseynî, age, s. 12.
49 Erdoǧan Merçil, "Bâvendîler", DİA, Cilt: V, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1992, s. 215. Salkım Hâtun hakkında Faruk Sümer şunları kaydetmiştir: "Salkam (?) Hâtun Melik Şah'ın kızlarından olup Mâzenderan hakimi RâvendiNecmüddevle Karin b. Şehriyâr ile evlendirilmişti. Onun ölümünden sonra kardeşi Alâüddevle Ali b. Şehriyâr ile nikâhlandı. Alâüddevle bu hâtuna birçok yerleri dirlik olarak verdi. Ona karşı saygılı davranıyordu. Salkam Hâtun da buna lâyık bir kadın idi. Aǧır başlı, iyilik severdi. Ona HâtÛn-i Selçukî deniliyordu. 1132'lerde kocasından izin alarak babası Melikşah ile kardeşi Tapar'ın mezarlarını ziyaret etmek için İsfahan'a gitmişti, orada vefat etti. Sultan Sancar Mâzenderan hakimini sıkıştırarak kız kardeşinin nikâh akçesi ile terekesinin bedelini geri almıştı. Anlaşıldıǧına göre, Mâzenderan hâkimi Salkam (?) Hâtun'u ihmal etmiş o da baba ve aǧabeyinin mezarlarını ziyaret edeceǧini söyleyip İsfahan'a gitmiştir. Sancar'ın Âlaüddevle Ali'ye kızgınlıǧı buradan da gelmiş olmalıdır". Bkz. Sümer, age, s. 665.
50 Ali Öngül, "Burhan Ailesi", DİA, Cilt: VI, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1992, s. 431; Merçil, aynı yer, s. 215; Kaçın, age, s. 177, 181-182.
51 İbn Kesîr, age, s. 357.
52 Gökmen, agm, s. 30-31; Mu izzı, age, s. 8.
53 çÛn tâft fer-i bahtet bâ mâder Û berâder...
54 Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/11051118), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1990, s. 11.
55 El-CÛzcânî'ye göre Sencer 10 yaşındaydı. Bkz. El-CÛzcânî, age, s. 86.
56 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 237; Özaydın, Tapar, s. 579.
57 Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III, (haz. Feridun Nafiz Uzluk), Ankara 1952, s. 10-11.
58 El-Bundârî, age, s. 84.
59 Ahmed b. Mahmud, age, II, s. 36-37; Müneccimbaşı, age, s. 78, 97.
60 Ahmed b. Mahmud, age, II, s. 38.
61 Berkyaruk amcası Tutuş'a karşı kazandıǧı zaferden sonra İsfahan'da bulunan annesi Zübeyde Hâtun'u yanına getirtmek istemiş; ancak içinde Müeyyidülmülk'ün de olduǧu bir grup emîr, Berkyaruk'a annesini terk etmesinin daha uygun olacaǧını söylemiştir. Berkyaruk ise "Ben hükümdarlıǧı ancak onun için ve o yanımda bulunduǧu için istiyorum" diyerek onları geri çevirmiştir. Zübeyde Hâtun İsfahan'dan geldiǧinde olan biteni öǧrenmiş, Müeyyidülmük'e karşı tavrını deǧiştirmiştir. Müeyyidülmülk'ün, aralarında düşmanlık bulunan kardeşi Fahrülmülk ise yaşanan olayları kendi lehine kullanmak için harekete geçmiştir. İbnü'l-Esîr'e göre çok sayıda mal sarf ederek vezirliǧi ele geçirmiştir. Böylece Müeyyidülmülk azledilirken kardeşi Fahrülmülk vezir olmuştur. Müeyyidülmülk bu olaydan sonra Muhammed Tapar'ın yanına giderek ona vezir olmuştur. Vezirlikten azledilen Müeyyidülmülk ile Zübeyde Hâtun arasında bu suretle bir düşmanlık oluşmuştur ki devrik vezir, intikam hissi ile Muhammed Tapar'ı kardeşi Berkyaruk'a karşı harekete geçmeye teşvik ve tahrik etmiştir. Bkz. İbnü'l-Esîr, age, X, s. 212.
62 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 245.
63 Reşîdüddîn Fazlullâh, age, s. 95; Zahîruddîn NîşâbÛrî, Selçuknâme, (haz. Ayşe Gül Fidan), Kopernik Yayınları, İstanbul 2018, s. 96.
64 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 238; İbnü'l-Verdî, age, s. 54-56.
65 Abdülkerim Özaydın, "Vezir/Müslüman Türk Devletlerinde Vezirlik", DİA, C. XLIII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2013, s. 84; Erdoǧan Merçil, Selçuklular Zamanında Dîvân Teşkilâtı (Merkez ve Eyalet Dîvânları), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2015, s. 140.
66 El-Bundârî, age, s. 87; İbnü'l-Esîr, age, X, s. 336. Abdülkerim Özaydın, "Fahrülmülk, Ali b. Nizâmülmülk", DİA, Cilt: XII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1995, s. 99; Erdoǧan Merçil, "Selçuklularda Rüşvet", Selçuklular-Makaleler-, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2011, s. 161.
67 Gökmen, agm, s. 25-46; Mu'izzî, age, s. 100, 106, 712.
68 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 438-439.
69 Ahmed b. Mahmud ve el-Hüseynî, Sultan Sencer ile yeǧeni Mahmud arasındaki savaş halinin sona ermesine Mahmud'un veziri Nizâmeddîn Kemâlülmülk es-Sümeyremî'nin etki ettiǧini yazar. Bkz. Ahmed b. Mahmud, age, II, s. 44-45; el Hüseynî, age, s. 62.
70 Gökmen, agm, s. 33; Mu'izzî, age, s. 100.
71 Gökmen, agm, s. 44; Mu'izzî, age, s. 712.
72 İbn Kesîr, age, s. 356-357; Hamdullah Kazvînî, age, s. 70.
73 İbnü'l-Esîr, age, X, s. 469.
74 Mîrhând, Ravzatu's-Safâ fi Sîreti'l-Enbiyâ ve'l-MülÛk ve'l-Hulefâ (Tabaka-i SelçÛkiyye), (tercüme ve notlar: Erkan Göksu), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015, s. 181.
75 İbn Kesîr, age, s. 357.
76 İbn Kesîr, age, s. 356-357; Cunbur, agm, s. 593-594.
77 Mu'izzî, age, s. 102, 291; Gökmen, agm, s. 33-35, 37.
78 Gökmen, agm, s. 43; Mu'izzî, age, s. 558.
79 Gökmen, agm, s. 25-46; Mu'izzî, age, s. 101, 115, 156.
80 Gökmen, agm, s. 44; Mu'izzî, age, s. 712.
81 Gökmen, agm, s. 28, 45; Mu'izzî, age, s. 7-8, 100-101, 101-102, 115, 156-157, 291-292, 492-493, 555-556, 557-558, 712.
Kaynaklar
AHMED B. MAHMUD, Selçuk-Nâme, (haz. Erdoǧan Merçil), Cilt: I-II, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul 1977.
ANADOLU SELÇUKLULARI DEVLETİ TARİHİ III, (haz. Feridun Nafiz Uzluk), Ankara 1952. AYAN, Ergin, Ortaçaǧ Türk Devletlerinde Hanedan Evlilikleri, Gece Kitaplıǧı Yayınları, Ankara 2017.
AYDIN, M. Âkif-M. Hamîdullah, "Köle", DİA, Cilt: XXVI, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2002, s. 237-246.
CUNBUR, Müjgan, "Selçuklu Dönemi Kadın Hayratı", Erdem, Cilt: IX, Sayı: XXVI, (Aydın Sayılı Özel Sayısı-II), Ankara 1996, s. 585- 619.
DEVLETŞAH, Şair Tezkireleri, (çev. Necati Lugal), Pinhan Yayınları, İstanbul 2011.
DİLÇİN, Cem, Yeni Tarama Sözlüǧü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2009.
EL-BUNDÂRÎ, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, (çev. Kıvameddin Burslan), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
EL-CûZCÂNÎ, Tabakât-ı Nâsırî. Gazneliler, Selçuklular, Atabeglikler ve Harezmşahlar, (tercüme ve notlar: Erkan Göksu), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015.
EL-HÜSEYNÎ, Ahbârü'd-Devleti's-Selçukiyye, (çev. Necati Lügal), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
EL-ÖMERÎ, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım (Mesâliku'l-Ebsâr), (çev. Ahsen Batur), Selenge Yayınları, İstanbul 2014.
EL-YEZDÎ, Selçukluların Hikâyesi (El-Urâza fi'l-Hikâyeti's SelcÛkiyye), (çev. Mehmet Çalışkan), Selenge Yayınları, İstanbul 2020.
EREN, Hasan, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüǧü, Bizim Büro Basım Evi, Ankara 1999. GAFFÂRÎ, Târîh-i Cihân-Ârâ, (neşr. Hasan Nerâkî), Tahran 1432 hş.
GÖKMEN, Gökhan, "Mu-izzî Dîvân'ında Bir Selçuklu Hâtunu: Tâceddîn Hâtun", Nüsha, Cilt: XX, Sayı: L, Haziran 2020, s. 25-46.
GÜNER, Ahmet, "Yezd KâkÛyîleri (Kâkveyhîler) ve Selçuklular", I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi Bildiriler, Cilt: I, S.Ü. Selçuklu Araştırmaları Merkezi Yayınları, Konya 2001, s. 355-371.
HAMDULLAH KAZVÎNÎ, Târîh-i Güzide (Zikr-i Pâdişâhân-i Selçukiyân), (editör: Erkan Göksu), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2015.
HATALMIŞ, Ali, İslâm Toplumunda Kölelik ve Cariyelik, Araştırma Yayınları, Ankara 2012.
İBN KESÎR, El-Bidâye ve'n-Nihâye Büyük İslâm Tarihi, (çev. Mehmet Keskin), Cilt: XII, Çaǧrı Yayınları, İstanbul 2000.
İBNÜ'L-ESÎR, İslâm Tarihi El Kâmil Fi't-Tarih Tercümesi, (çev. Abdülkerim Özaydın), Cilt: X-XI, Bahar Yayınları, İstanbul 1987.
İBNÜ'L-KALÂNİSÎ, "İbnü'l-Kalânisî'nin Zeylü Tarih-i Dımaşk Adlı Eserinde Selçuklularla İlgili Bilgiler I. (H. 436-500=1044/45-1106/07)", Belgeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Cilt: XXIX, Sayı: XXXIII, Ankara 2008, s. 1-42.
İBNÜ'L-VERDÎ, Bir Ortaçaǧ Şairinin Kaleminden Selçuklular, (tercüme ve notlar: Mustafa Alican), Kronik Yayınları, İstanbul 2017.
KAÇIN, Bülent, Selçuklu Hâtunları, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2017.
KAYHAN, Hüseyin, Irak Selçukluları, Çizgi Kitabevi, Konya 2001.
KİTAPÇI, Zekeriya, Abbâsi Hilâfetinde Selçuklu Hâtunları ve Türk Sultanları, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya 1994.
KÜTÜK, Ahmet, "Selçuklu Dünyasının Antroponimik Haritası (Selçuklu Çaǧında Ad Koyma Geleneǧi Hakkında Bazı Tespitler)", Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: VI, Bahar 2017, s. 147-180.
MAHMûD EL-KÂŞGARÎ, Divanü LÛgat-it-Türk Tercümesi, (çev. Besim Atalay), Cilt: III, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1985.
MERÇİL, Erdoǧan, Kirmân Selçukluları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989.
MERÇİL, Erdoǧan, "Bavendiler", DİA, Cilt: V, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1992, s. 214-216.
MERÇİL, Erdoǧan, "Selçuklularda Rüşvet", Selçuklular-Makaleler-, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2011, s. 144-183.
MERÇİL, Erdoǧan, "Yezd", DİA, Cilt: XLIII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2013, s. 510-512.
MERÇİL, Erdoǧan, Selçuklular Zamanında Dîvân Teşkilâtı (Merkez ve Eyalet Dîvânları), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2015.
MÎRHÂND, Ravzatu's-Safâ fi Sîreti'l-Enbiyâ ve'l-MülÛk ve'l-Hulefâ (Tabaka-i SelçÛkiyye), (tercüme ve notlar: Erkan Göksu), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015.
MÎRHÂND, Gazneliler Ravzatu's-Safâ (MülÛk-i Gazneviyye), (tercüme ve notlar: Erkan Göksu), Kronik Yayınları, İstanbul 2017.
MU'İZZÎ, Dîvân, (neşr. 'Abbas İkbâl), Tahran 1318 hş.
MÜNECCİMBAŞI, Câmiu'd-Düvel, Cilt: I, (Selçuklular Tarihi I Horasan-Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları), (yay. Ali Öngül), Akademi Yayınları, İzmir 2000.
ÖNGÜL, Ali, "Burhan Ailesi", DİA, Cilt: VI, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1992, s. 430-432.
ÖZAYDIN, Abdülkerim, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1990.
ÖZAYDIN, Abdülkerim, "Fahrülmülk, Ali b. Nizâmülmülk", DİA, Cilt: XII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1995, s. 99-100.
ÖZAYDIN, Abdülkerim, "Muhammed Tapar", DİA, Cilt: XXX, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2005, s. 579-581.
ÖZAYDIN, Abdülkerim, "Müstazhir-Billâh", DİA, Cilt: XXXII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2006, s. 127-128.
ÖZAYDIN, Abdülkerim, "Sencer", DİA, Cilt: XXXVI, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, s. 507-511.
ÖZAYDIN, Abdülkerim, "Vezir/Müslüman Türk Devletlerinde Vezirlik.", DİA, Cilt: XXXXIII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2013, s. 82-87.
ÖZGÜDENLİ, Osman G., "Sîstan", DİA, Cilt: XXXVII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, s. 274-276.
PİYADEOĞLU, Cihan, "Büyük Selçuklular Dünyasında Yas Tutma Âdetleri Ve Taziye Merasimleri", Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: II, Sayı: III, 2012, s. 29-41.
RÂVENDÎ, Râhat-üs-SudÛr ve Âyet-üs-SürÛr (Gönüllerin Rahatı ve Sevinç Alâmeti), (çev. Ahmed Ateş), Cilt: I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
REŞÎDÜDDÎN FAZLULLÂH, Câmi'ü't-Tevârîh (Zikr-i Târîh-i Âl-i Selçuk), (tercüme ve notlar: Erkan Göksu), H. Hüseyin Güneş, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2014.
SIBT İBNÜ'L-CEVZÎ, "İbnü'l-Cevzî'nin El-Muntazam Adlı Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler (h. 430-485=1038-1092)", Belgeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Cilt: XXVI, Sayı: XXX,
Ankara 2005, s. 1-84.
SIBT İBNÜ'L-CEVZÎ, Mir'atü'z-Zamân Fî Târîhi'l-Âyân'da Selçuklular, (seçme, tercüme ve deǧerlendirme: Ali Sevim), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2011.
"Sungur", DİA, Cilt: XXXVII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, s. 527.
SÜMER, Faruk, Türk Devletleri Tarihinde Şahıs Adları, Cilt: II, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1999.
URFALI MATEOS, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli (11361162), (çev. Hrant D. Andreasyan), (notlar: Edouard Dulaurer), Halil Yınanç, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2000.
ZAHÎRUDDÎN NÎŞÂBûRÎ, Selçuknâme, (haz. Ayşe Gül Fidan), Kopernik Yayınları, İstanbul 2018.
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
© 2022. This work is published under https://creativecommons.org/licenses/by-nc/4.0/ (the “License”). Notwithstanding the ProQuest Terms and Conditions, you may use this content in accordance with the terms of the License.
Abstract
Tâceddîn Seferiyye Hâtun Büyük Selçuklu Devleti'nin son iki hükümdarı Muhammed Tapar ve Sencer'in anneleri ve Sultan Melikşah'ın câriye kökenli eşidir. Melikşah'a evlat vererek ümmüveled statüsüne yükselmiştir. Sultan Berkyaruk'un vefatından sonra sırasıyla her iki oǧlunun da saltanatını görme saadetine kavuşan Kıpçak asıllı bu Selçuklu hâtunu, aynı zamanda döneminin en güçlü kadınlarından biridir. Melikşah'ın diǧer eşleri gibi kendisine baǧlı bir divâna ve hazîneye sahiptir. Ayrıca devlet yönetiminde etkisi ve oǧulları nazarında büyük bir itibarı vardır. Oǧullarına verdiǧi tavsiye ve uyarılarla birbirleri ile iyi geçinmelerini saǧlamış ve torunu Mahmud b. Muhammed Tapar'ın Irak bölgesine hükümdar olarak gönderilmesine etki etmiştir. Hayırsever ve oldukça eli açık bir kadın olduǧu kaydedilen hâtun Merv ve Nişâbur'da pek çok imâret yaptırmıştır. Seferiyye Hâtun, oǧlu Sultan Sencer'in saltanatının başlarında ölmüştür. Şair Mu'izzî'nin adına methiyeler düzdüǧü ve yere göǧe sıǧdıramadıǧı, kaynaklarda karakterinden ve dindarlıǧından övgüyle bahsedilen hâtunun hayatını konu alan bugüne kadar müstakil bir çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmada Seferiyye Hâtun ile ilgili kaynaklarda var olan bilgiler ele alınarak deǧerlendirilmiştir.