1916 Maarif Teftislerinde Mamuratülaziz Sancagi'nin Ilkögretim Durumu
Özet
6 Nisan 1916-23 Haziran 1916 tarihleri arasinda Mamuratülaziz Sancagi'ndaki 61 okul, Merkez Liva Mekâtib-i Ibtidâiye Müfettisi tarafindan denetlenmistir. Daha sonra teftis raporlari, Mamuratülaziz Vilayeti Maarif Müdürlügü'ne gönderilmistir. Basbakanlik Osmanli Arsivi Maarif Fonu Heyet-i Teftisiye Katalogu'nda bulunan bu raporlar, Birinci Dünya Savasi'nda Mamüratülaziz Sancagi'ndaki ilkögretime dair önemli bilgileri ihtiva etmektedir. Bu çalismada, teftis raporlari marifetiyle Mamuratülaziz Sancagi'nin egitim-ögretime iliskin verileri degerlendirilecek ve bölgedeki ilkögretimin durumu, bina, ögretmen ve egitimin niteligi bakimlarindan tespit edilmeye çalisilacaktir.
Anahtar Kelimeler: Mamuratülaziz, Elazig, ibtidailer, Osmanli maarif teftisi
The Situation of the Primary Education of the Sanjak of Mamuratulaziz in the 1916 Educational Inspections
Abstract
Between 6 April 1916 and 23 June 1916 sixty one schools in the Sanjak of Mamuratulaziz was inspected by the Central Liva inspector of the primary schools. Then the inspector has sent his inspection reports to the Education Directorate of the province of Mamuratülaziz. These reports in the catalogue of Heyet-i Teftisiye of the Maarif Fonu in the Prime Ministry Ottoman Archives include important informations about the primary education in the Sanjak of the Mamuratulaziz in the First World War. In this study, it will be evaluated the datas relating to the education and instruction of the Mamuratulaziz by the inspection reports and the situation of the primary education in the region will be tried to determine by the viewpoints of the building, teacher and the quality of the education.
Key Words: Mamuratulaziz, Elazig, Ottoman primary schools, Ottoman educational inspection
1. Giris
Osmanli'da bugünkü ilkokullari temsil eden sibyan mekteplerinde, Müslüman çocuklara genel olarak Kuran-i Kerim, tecvid ve temel dini bilgiler ögretilirdi. Her mahalle ve köyde bulunan bu mekteplerin hemen hepsi vakfa bagliydi. Burada istidadi görülenler medreselerde ögrenimlerine devam ederlerdi. XVII. yüzyildan itibaren devletin zayiflamaya, sosyal ve ekonomik düzeninin bozulmaya baslamasiyla, önce vakif müessesesi sonra da ona bagli egitim ve ögretim sistemi çökmeye yüz tutmus; dolayisiyla Sibyan mektepleri de gelisen sartlara ayak uyduramamis, statik bir hal almisti (Kodaman, 1999, s. X).
Sibyan okullarinin islahina yönelik ilk adim, II. Mahmud döneminde 1834 Fermani'yla atildiysa da basarili olamamistir. Modern egitimde teftisin de ilk belgesi olarak kabul edilen 1838 Meclis-i Umûr-i Nâfia'nin raporuyla islah meselesi, daha ciddi bir sekilde ele alinmistir (Su, 1974, s. 2; Akyüz, 2013, s. 151). Padisah tarafindan da onaylanan rapor, maarifin ilk, orta ve yüksekögretim seviyelerini içeren bütüncül bir sistem olduguna isaret ediyordu (Kodaman, 1999, s. 59). 1847 Talimati da sibyan mekteplerinin müfredati, egitim araç-gereçleri, ögretim metotlarina dair önemli yenilikler getiriyordu (Akyüz, 1994). Aslinda Tanzimatçilar, vakiflara bagli olmasi münasebetiyle ulemanin denetimindeki sibyan mekteplerini, orta ögretim kurumlari olarak teskil edilen rüstiyeler için temel egitimi verebilecek bir seviyeye yükseltilmesini öngörüyorlardi. 1862'de Selim Sabit'in ülkeye tasidigi modern egitim-ögretim düsüncesiyle sekillenen ilkögretimde yeni metot ve uygulamalar, sibyan mekteplerinde devreye sokulmaya çalisildiysa da seyhülislam ve ulemanin tepkisi karsisinda ciddi adimlar atilamadi (Kodaman, 1999, s. 60). Dolayisiyla 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'nde belirlenen hedeflere ulasilabilmek için 1872'den itibaren usul-i cedide uygun ibtidâi okullari açilmaya baslandi (Kodaman, 1999, s. 65). Bu okullarda ders verebilecek nitelikte ögretmenler yetistirmek amaciyla ilki 1868'de Istanbul'da 1875'lerden itibaren tasrada Darülmuallimin-i Sibyan (ilkokul ögretmen okulu) tesis edildi (Akyüz, 2013, s. 181, 250). Özellikle II. Abdülhamid'in ilk ve orta ögretimi, yurt çapinda yayginlastirma faaliyetine paralel olarak birçok ibtidâi açilirken sibyan mekteplerinin de yeni usul üzere tahviline çalisildi1. Böylelikle Anadolu'daki okullasma oraninda bir önceki döneme kiyasla büyük bir siçrama görüldü. Fakat ilkokuldaki ikilik tam anlamiyla giderilemedi; bir tarafta eski usul üzere ve Evkaf Nezareti'ne bagli sibyan mektepleri, diger tarafta yeni usul üzere ve Maarif Nezareti'ne bagli ibtidâiler iki ayri mecrada yollarina devam ettiler. Bu gelismelerle birlikte teftis hizmetlerinin merkez ve tasra teskilatlarinda örgütlenmesi yolunda önemli adimlar atildi. Fakat tüm çabalara ragmen bina, program, ögretmen açigi gibi egitimin temel sorunlari çözülememisti.
II. Mesrutiyet yönetimi, ilkögretime verdigi önemi ilk defa bütçede ayirdigi payla göstermisti. Bu dönemde tasrada cehaletin önüne geçebilmek için ibtidâilerin açilmasina öncelik verilmis, dahasi Emrullah Efendi'nin (Ergün, 1982) hazirladigi Tedrisât-i Ibtidâi Kanunu, büyük tartismalardan sonra 1913'te muvakkat (geçici) olarak yürürlüge girmistir. Cumhuriyet dönemi ilkögretim sisteminin temelini teskil eden bu kanunla, ibtidâiler rüstiyelerle birlestirilmis, ögrenim alti yila çikarilmistir. Ayrica dönemin sonuna kadar sibyan okullarinin hemen hemen tamami ibtidâilere dönüstürülmüstür (Akyüz, 2013, s. 268, 270). Bu dönemde teftisin egitim kalitesini arttirmadaki fonksiyonu iyice kavranmis ve art arda yayimlanan talimat ve nizamnamelerle merkez ve tasra teskilatlanmasi gerçeklestirilirken müfettislikle ilgili görev tanimlari yapilmis; böylece maarifte etkin bir teftis sistemi kurulmaya çalisilmistir. Bu baglamda 1914'e kadar üç talimat ve bir nizamname çikarildiktan2 sonra maarif merkez teskilatinin yeniden ele alindigi nizamnameyle Heyet-i Teftisiye Dairesi'nin kurulmasi planlanirken (Düstur, VI, s. 1036-1041) tasradaki teftis hizmetlerine iliskin üç yönerge yayimlanmistir. Bunlarin ilkinde, maarif müdürlerinin teftis görevi yer alirken ikincisinde maarif müfettislerinin vazifeleri bildiriliyordu (Erdem, 2009, s. 77). Üçüncüsü ise ibtidâi müfettislerinin (Ilkögretim müfettisleri) görevlerini belirlemekteydi. Tedrisât-i Ibtidâiye Müfettislerinin Vezâifine Dair Tâlimatnâme basligini tasiyan bu yönergeye göre (Su, 1974, s. 211-219) Müfettisler teftis, tahkikat ve talim ve irsat olmak üzere baslica üç görevle sorumluydu. Müfettis, okul binalarini, ders araç-gereçlerini, ögrencilerin saglik durumlarina dikkat edilip edilmedigini, kitaplarin ve tedrisatin ders müfredatina uygun olup olmadigini, ögretmenlerin yeterlilikleri, ahlaki durumlari ve görevlerini yerine getirip getirmediklerini teftis ederdi. Bunlarda gördügü eksiklikleri, rapor ederek bildirirdi. Müfettisin tahkikat görevlerinden birincisi, sorumlu oldugu liva (sancagi) veya kazayi köy köy dolasarak her köyün nüfusuna göre kaç dershaneli okula ihtiyaci olacagini belirlemekti. Ikincisi, tahsil yasi gelen çocuklarin okula gönderilip gönderilmedigini ve bu hususta Tedrisat-i Ibtidâiye Kanunu'na uyulup uyulmadigini tetkik etmekti. Üçüncüsü, özel okullari, yönetmeliklere aykiri bir duruma rastlarlarsa tahkike ve teftise tabi tutmakti. Dördüncüsü, ibtidâi okullarina ait istatistikleri toplayip, cetveli hazirlayarak maarif müdürüne göndermekti. Ayrica sorumlu oldugu bölgenin nüfusu, sosyal ve iktisadi durumlari hakkinda bilgi edinerek yillik raporlarinda belirtmekti. Tahkikatla ilgili son görevi ise Tedrisât-i Ibtidâiye Kanunu uyarinca halka birakilmis olan okullarin masraflarinin düzenli olarak tahsil edilip edilmedigini denetlemekti. Müfettislerin talim ve irsat görevleri, girdikleri imtihan ve derslerde eksik gördükleri hususlara dair ögretmenlere bilgi vermek ve tavsiyelerde bulunmakti. Müfettisler, senede dokuz ay devir ve teftis ile sorumluydu. Her teftisi müteakip rapor hazirlayip, yilsonunda genel bir raporu maarif müdürlügüne gönderir, buradan da Maarif Nezareti'ne havale edilirdi.3
1910 yili bütçe görüsmelerinde her vilayet için uygulanmasi kararina kosut olarak (Ergün, 1996, s. 163) Mamuratülaziz Vilayeti'ne de bir maarif müfettisi ve her livasina (sancaga) birer mekâtib-i ibtidâiye müfettisi atanmisti (BOA. MF. HTF. 1/32). Mamuratülaziz Vilayeti, Malatya, Dersim (Tunceli) ve Mamuratülaziz sancaklarindan olusuyordu.4 Mamuratülaziz Sancagi ise, ayni zamanda vilayet merkezi de olan Mezraa, Harput, Arapkir, Egin, Keban, Pütürge kazalarindan mürekkepti.5 24 Mart 1332 (6 Nisan 1916)'de Keban kazasi ibtidâilerini teftise baslayan Merkez Livâsi Tedrisât-i Ibtidâi Müfettisi, 10 Haziran 1332 (23 Haziran 1916)'de teftisini tamamlamis, 10 Agustos 332/23 Agustos 1916'da tanzim ettigi raporunu Maarif Müdürlügü'ne takdim etmistir. Teftiste ibtidâilerin yaninda Darülmuallimin, Darülmuallimin Tatbikat Siniflari ve bir de ana mektebi olmak üzere toplam 61 okul denetlenmistir. Basbakanlik Osmanli Arsivi Maarif Fonu Heyet-i Teftisiye Katalogunda (BOA. MF. HTF. 4/61) 99 sayfadan olusan bu raporlar, savas esnasinda bölgenin ilkögretim durumuna dair önemli bilgileri içermektedir.
Bu çalismayla, teftis raporlari marifetiyle Mamuratülaziz sancaginda bulunan ibtidâilerin egitim-ögretim durumu bina, egitim kadrosu ve tedrisatin niteligi bakimlarindan ele alinarak degerlendirilmeye çalisilacaktir.
2. Binalarin Durumu
Egitim-ögretimin saglikli yürütülebilmesi, öncelikle tedrisata uygun okul binalarina baglidir. Fakat egitim reformlarinin hizlandigi Tanzimat'tan itibaren bina sikintisi, Osmanli maarifinin en temel sorunlarinin basinda yer almistir. Istanbul'da bile iktisadi darlik sebebiyle insa edilemediginden birçok okulun kendine ait düzgün binasi yoktu. Genel olarak tedrisat idareten satin alma veya kiralama yoluyla okul olarak tahsis edilen konaklarda veya evlerde yapiliyordu. Bu sorun, II. Abdülhamid'in bilhassa ilkögretimi yayginlastirmak için okul açma ve insasi yolunda kat ettigi büyük mesafeye ragmen devam etmistir (Ergin, 1939, I, s. 262-263; Nurdogan s. 399-400). 1887'de genel maarif meselelerinin ele alindigi maarif komisyonunda vilayetlerde bulunan 1000'den fazla sibyan okulunun büyük bir kisminin harap ve amaca uygun olmadigina dair tasradan gelen bilgiler degerlendirilerek bazi tedbirler önerilmistir (Kodaman, 1999, s. 80-81). II. Mesrutiyet idaresi de egitim sorunlarinin çözülmesi ve maarifin ilerlemesi yönünde büyük bir heves ve azimle harekete geçerek ülke genelinde birçok okul açmis; fakat yine parasizliktan bunlar için bina insa edememistir. Keza Balkan Harbi, Ermeni Meselesi, siyasi karisikliklar gibi ekonomik buhrani derinlestiren felaketler, Mesrutiyet yönetimine diger sorunlarla beraber bina meselesini de çözme firsatini kesinlikle tanimamistir. Tedrisatin kiralik evlerde sürdürülmesi, bir âdet haline gelerek oldukça artmis, (Ergin, 1942, IV, s. 1097) eskiyen binalarin gereken tamirat ve tadilati yapilamamistir. Nitekim Ahmet Serif'in müsahede ettigi Anadolu'dakiler6 bir yana Istanbul'da dahi egitim-ögretime uygun olmayan, sagliksiz kosullara sahip birçok okul mevcuttu (Akyüz, 2013, s. 269). Bunun için Maarif Nezareti, 1913'te, almayi düsündügü 600000 liralik istikrazin 300000 lirasiyla Istanbul'da 100'ü askin ibtidâi mektebi, geri kalan meblagla vilayetlerde okullar insa etmeyi planliyordu. Ancak bu istikraz yapilamamis ve dolayisiyla hedeflerle maarife ayrilan miktar arasindaki uçurum, 1914 senesi maarif bütçe görüsmelerinde ciddi tartismalara yol açmistir. Kisa bir müddet sonra savasin çikmasi, bu meseleyi tamamen gündemin disina atmistir (Ergin, 1942, IV, s.1104-1105).
Bina sorunlarini çözemese de II. Mesrutiyet idaresi, I. Dünya Savasi'na kadar kisitli imkânlariyla tasrada birçok okul açmayi basarmistir. 1913'teki Kanunun etkisiyle mevcut 3600 okula 900 tane daha eklenmistir (Ergün, 1996, s. 204). 1908-1914 arasinda sadece Mamuratülaziz Vilayeti'nde toplam 115 ibtidâi açilmisti (Alkan, 2000, s. 165)7 Sancakta ise 1913-1914 egitim-ögretim yilinda toplam 78 ibtidâi vardi (Alkan, 2000, s. 205). 1916'ya gelindiginde okul sayisinda bir degisiklik görülmemektedir. Zira teftis raporlarina göre denetlenen 61 okuldan 58'i ibtidâidir ki, buna ögretmensizlikten kapanmis 20 okulu da eklersek ayni sayiya ulasiriz. Diger üç okul Darülmuallimin, Darülmuallimin Tatbikat Siniflari ve henüz yeni açilmis olan ana mektebidir (anaokulu).8 Yine raporlardaki verilerden sancaktaki okullarin 12'sinin Mesrutiyet döneminde insa edildigini, bir okul binasinin satin alindigini ve bes okul binasinin da insasina baslandigi halde yarim kaldigini ögrenmekteyiz.
Mamuretülaziz Sancagi'nda teftis edilen okul binalarinin yapilis tarihleri ve fiziki durumlari hakkinda bilgiler verilmistir. Buna göre Mamuretülaziz Sancagi'nda teftis edilen 61 okuldan 30'u kendilerine ait müstakil binalara sahiptir. Bunlarin disinda, merkez kaza Mezraa'daki Sultani Ibtidâisi, kiralik veya emvâl-i metrûkeden bir yer bulunamadigindan Darülmuallimin Tatbikat Siniflari'na tahsis edilmis olan eski inas (kiz) mektebinde geçici olarak ikamet etmektedir. Aslinda eski inas mektebinde bir ana mektebi açilmis; ancak iki ay sonra kis ayinin siddetiyle binanin bir duvarinin yikilmasi yüzünden okul zorunlu olarak tatil edilmistir. Daha sonra duvar tamir edildigi halde bu sefer de yukarida ifade ettigimiz gibi bu bina, Darülmuallimin Tatbikat Siniflari ile Sultani ibtidâisi'ne ayrildigi için binasiz kalan anaokulunda egitime bir sonraki ders yilina kadar ara verilmistir. Ayni sekilde Harput kaza merkezinde bulunan ve cami vakfi olan Zahriye erkek ibtidâisi, siddetli yagmur yüzünden zarar gördügü için geçici olarak merkez erkek ibtidâisine nakil olunmustur. Binasiz kalan bu üç okulu da hesaba katarsak tedrisat, geriye kalan 28 okulun 10 tanesinde kiralik evlerde 12'sinde emvâl-i metrûkeden tahsis olunan ev veya okullarda, kalan 6'sinin üçünde camilerin alt katlarinda, bir tanesi mescitte ikisi ise cami vakiflarinda görülmekteydi.
Osmanli'da insa masraflari gibi kira bedelleri de okulun bulundugu mahallin halki tarafindan karsilanirdi (Nurdogan, 2005, s. 400). Mamuratülaziz Sancagi'nda da bu sekilde egitim verilen on okuldan üçü Keban, ikisi Harput, geriye kalan besi ise sancagin merkez kazasi Mezraa'dadir. Bu okullarda tedrisatin kiralik evlerde yapilmasi, çesitli sebep ve mecburiyetlere dayanmaktaydi. Bunlardan insalari yarim kaldigi için egitimin kiralik evlerde verildigi okullar, Keban'in Denizli ile Karahüyük (1914), Mezraa'nin Kadiköy ve Harput'un Susnaz (1915) köyleri mektepleridir.9 Keban'in Hüyük köyü mektebi, 1327'de (1911) açilmis; ancak müfettise göre heyet-i ihtiyarinin meseleyi bugün yarin diyerek geçistirmesinden dolayi okul binasi insa edilmemistir. Harput merkez kiz ibtidâisinin de kendi binasi olmayip tedrisat kiralik bir evde yürütülmekte ve emvâl-i metrûkeden uygun bir bina aranmaktadir. Mezraa'nin Sili köyü mektebi kisin siddetinden, Kürk köyü okulu ise 1915'teki depremde yikildigi için dersler kiralik evlerde yapilmaktadir. Ayni kazanin Kinederiç köyü okul binasi egitime uygun olmadigindan, bir yil önce açilmis olan Canusagitahtik10 köyü mektebi için henüz bina insasina baslanamadigindan kiradadirlar. Hüyük ile Susnaz köylerinde kira masrafindan bile tasarruf etmek için egitim, kisin kira ile yazin ise cami sofasinda sürdürülüyordu.
Osmanli maarifiaçisindan savastaki tek olumlu gelisme, emvâl-i metrûkeden bazi binalarin okullara tahsis edilmesiydi. Emvâl-i metrûke, hükümet tarafindan görülen lüzum üzerine bulunduk-lari yerden baska yerlere nakil olunan veya kendiliklerinden bulunduklari yerleri terk ederek ya-banci ülkelere yahut düsman isgali altindaki yerlere kaçan gayrimüslim unsurlarin biraktiklari gay-rimenkul mallara denir. Bu mallar, devlete intikal ederdi. (Pakalin, 1983, s. 528-529). Bu tabir, genel olarak gayrimüslimlerin ve özellikle Ermeni Tehciri münasebetiyle Ermenilerin biraktiklari tasinmaz-larla beraber I. Dünya Savasi'nda karsi cephede yer alan ülkelerin Osmanli Devleti tarafindan el konulan gayrimenkulleri için de kullanilmistir. Osmanli hükümeti, kapitülasyonlari tek tarafli olarak lagvetmis (8 Eylül 1914) (Düstur, VI, s. 1273) ve savastigi Fransa, Ingiltere ve Rusya'nin ülkede açmis olduklari okullari kapatarak maarife devretmistir (Ergin, 1939, IV, s. 1053-1054, 1062). Kapitülas-yonlarla cemaatlerin hamiligini üstlenmis yabanci güçler, azinlik gruplarini kendi taraflarina çeke-bilmek için büyük mali destekte bulunmuslar, misyonerlik faaliyetleri çerçevesinde XIX. yüzyildan itibaren Osmanli topraklarinda birçok okul açmislardi (Sezer, 1999, s.176, 177). Özellikle gayrimüs-limlerin yogunlukta oldugu bölgelerde açilan bu okullar, toplumda ayrismayi ve düsmanligi körük-lemek suretiyle Osmanli Devleti'nin çözülmesini hedefleyen siyasi bir amaca hizmet etmekteydi. Bu baglamda Mamuratülaziz'deki Ermeni cemaatine yönelik Amerikali, Fransiz ve Alman misyoner-lerin faaliyetleri dikkat çekicidir. Bunlar içinde en etkin olanlari bölgede birçok okul açmis olan Amerikalilardi (Kocabasoglu, 1985, s. 496; Vahapoglu 1992, s. 76, 77). Harput, Amerikan misyoner-lik faaliyetlerinin merkezi konumundaydi. Savasla birlikte Amerikalilarin birçogu Harput'u terk etmis, saglik disinda bütün faaliyetleri durdurulmus, 1917'de Amerika'nin savasa girmesiyle bölge-deki etkinliklerine tamamen son verilmistir (Açikses, 2003, s. 180). Katolikler üzerinde etkinligi olan Fransizlarin da okullari vardi (Taskin, 2013, s. 1350). Bu iki gruba nazaran Alman misyonerler, böl-geye XIX. yüzyilin sonlarinda gelmisler; ancak onlar da digerleri gibi Ermenileri, Osmanli Devleti'ne karsi kullanmayi amaçlamislardir (Kiliç, 2005, s. 106). Almanlarin ayaklanmalarda yetim kalan Er-meni çocuklari için yetimhaneleri ile ibtidâi, rüstiye, ögretmen okulu gibi çesitli seviyelerde 7 okulu bulunmaktaydi (Kiliç, 2005, s. 105, 108). Tüm tedbirlere ragmen Cumhuriyet'e kadar yabanci okul-larin tam olarak denetimi saglanamamistir (Haydaroglu, 1993, s. 82 ).
Sancakta savas baslamadan önce Ermenilerin 97 ibtidâi okuluna 5044 ögrenci devam ediyor-du (Mutlu, 1997, levha 3). 1914 nüfus sayimina göre sancakta 193820 Müslüman, 59255 Ermeni vardi (Karpat, 2010, s.282-283). Müslümanlar, Ermenilerden dört kat fazla olmalarina ragmen egitim yönünden daha gerideydiler. Nitekim sancakta Müslümanlara ait 66 erkek, 5 kiz, 7 karma olmak üzere toplam 78 ibtidâide 3528 erkek, 517 kiz ögrenci okumaktaydi (Alkan, 2000, s.205). 1915 Tehciri ile Mamuratülaziz Vilayeti'nde Ermenilerden kalan evler ve okul binalarinin bir kismi Müslüman çocuklarin egitimine tahsis edilerek (Aydogan, 2005, s. 137), bu hususta öteden beri çekilmekte olan sikinti tamamen giderilemese de önemli ölçüde hafifletilmistir. Raporlardan Ma-muratülaziz Sancagi'nda biri Fransizlardan ve kalani Ermenilerden olmak üzere toplam 12 binanin maarife tahsis edildigini tespit ettik. Bunlardan dördü merkez kaza Mezraa'da, üçü Arapkir'de, ikisi Pütürge'de, birer adeti de diger kazalarda bulunmaktaydi.
Mezraa'da emvâl-i metrûkeden maarife devredilenler arasinda Darülmuallimin de bulunmaktaydi. Savas'in hemen arifesinde okul, belediye tarafindan Gureba Hastanesi olarak insa ettirilen binadayken, burasi askere devredildigi için Dârülharîr11 adiyla isimlendirilen binaya nakledilmistir. Ögrenci sayisina oranla her iki bina da yetersiz kaldigindan okul, emvâl-i metrûkeden Fransiz Abuna Mektebi'ne tasinmis ve böylece tüm ihtiyaçlarini karsilayabilecek mükemmel bir binaya kavusmustu. Ancak seferberlik sebebiyle mektep, hastane yapilmak üzere askeriyeye devredilince baska bir yer de bulunamadigi için Darülmuallimin'de egitime bes-alti ay ara verilmistir. Daha sonra askeriyeye mahsus yeni hastane insasi tamamlaninca Abuna Mektebi, altmis liraya tamir ettirilerek Darülmuallimine iade edilmistir. Aradan iki ay geçtikten sonra hastanenin yetersiz kaldigi gerekçesiyle Abuna tekrar askeriyece geri alindigindan Darülmuallimin emvâl-i metrûke hanelerinden mecburen dar bir haneye tasinmis12, imtihanlar yapildiktan hemen sonra tatil edilmistir. Dolayisiyla sik sik bina degistirmekten kaynaklanan zorunlu kesintiler, Darülmuallimindeki tedrisata ciddi manada zarar vermistir. Müfettis, Abuna'nin darülmuallimin için en uygun bina oldugu halde seferberligin sonuna kadar askeriyeden geri almanin zor oldugunu bildirerek savas bittikten sonra bu bina yeniden Darülmuallimine verilirse Elaziz Vilayeti'nin Darülmuallimin binasi meselesinin çözüme kavusacagini ifade etmektedir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 61). Mezraa'da emvâl-i metrûkeden Kesrik, Hoh-i Ulya ve Germili köyleri ibtidâileri de faydalanmistir. Bunlardan cami avlularinda bulunan Kesrik ve Germili'deki mektepler köhne, rutubetli ve oturulamayacak bir durumda oldugundan iki katli üç odali Ermeni okullarina yerlesmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 72, 85). Kisin siddetinden yikilmis olan Hoh-i Ulya mektebine ise bir ev tahsis edilmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 80).
Arapkir'de maarif için emvâl-i metrûkeden alinan binalarin hepsi kaza merkezindeki okullara tahsis edilmistir. Merkez erkek ibtidâisinin tasinmis oldugu yapi, alti dershaneli kargir bir mükemmel bir bina olup genis bir bahçeye sahipti. Merkez inas mektebi de üç dershaneli bahçesi muntazam bir okula geçmisti. Kazanin Ulupinar mahallesindeki okul, camii serifinin altinda adeta rutubet kuyusu denilebilecek bir yerde iken Sehruz Mahallesi'ndeki emvâl-i metrûke mekteplerinden bahçesiz olmakla birlikte iki katli, dört odali, mükemmel bir kargir binaya tasinmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 28). Pütürge merkezde iki sene önce açilmis olan inas mektebi egitime elverissiz bir dershaneli camii serif vakfiyken emvâl-i metrûkeden üç dershaneli uygun bir eve tasinmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 39). Kazanin Keferdiz nahiye merkezinde ise 1327'de (1911-12) yüz lira harcanarak iki katli tastan dört odali bir okul insasina baslanmissa da bitirilemeden kisin yikilmis, enkazinin bir kismi çalinmis diger bir kismi da ödünç olarak jandarma karakoluna verilmistir. Dolayisiyla mektep açildigindan beri egitim kiralik evlerde sürdürülmekteydi. Bu sorun, mektebin okul olmaya oldukça müsait emvâl-i metrûkeden dört odali tastan bir eve nakliyle çözümlenmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 45).
Harput kaza merkezindeki erkek ibtidâisinin binasi olmadigindan çoktan beri kirada idare edilmekteyken Fransiz Mektebi'ne nakledilmis; ancak burasi da askerin ikametine tahsis edildiginden yine emvâl-i metrûkeden alti odali bir eve geçmistir. Siddetli yagmurdan binasinin bir kismi yikilan cami vakfi Zahriye Ibtidâisi de mecburen ve geçici olarak buraya tasinmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 47). Egin kazasina bagli Agin nahiye merkezinde ibtidâi için emvâl-i metrûkeden alinan mektep, Kuzgeçe Mahallesi'nde13 yeni yaptirilmis dört dershane ile bir muallim ve bir bevvab odasindan olusan kargir, bodrum üzerine insa edilmis mükemmel bir okuldur (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 25). Görüldügü gibi emvâl-i metrûkeden alinan okullar, eski binalara veya kiralik evlere nazaran egitime uygun yerlerdi. Fakat bu hususta tek istisna, yeni açilmis olan Keban merkezdeki kiz ibtidâisine tahsis edilen çürük ve harap binadir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 1).
Sancaktaki ibtidâi binalarinin fiziki sartlarina gelince, okullarin kargir ve tastan olan birkaçi disinda hepsi kerpiçten insa edilmistir. Dolayisiyla yukarida da geçtigi üzere siddetli yagislarda zarar gören zayif binalardi. Bu yapilarin çogu, raporlarda "harap", "çürük" ve "hifzissihhaya mugayir" tabirleriyle ifade edilerek tedrisata elverissiz olduklari belirtilmektedir. Sancakta rutubetli, isiksiz ve hatta tabani tahtasiz okullar mevcuttur.14 Bu hususta kazalar içerisinde en kötü sartlara sahip Keban'da, merkezdekiler dahil tüm mekteplerin durumu içler acisiydi. Nitekim bu kötü kosullara dayanamayan ögretmenler ya baska yere tayin istemekte ya da görevi birakmaktadirlar.15 Kuskusuz bunda halkinin fakirliginin16 yani sira Erzincan yolu üzerindeki Keban'in askerlerin gelip geçtigi bir hatta olmasinin payi büyüktür. Nitekim askerin konaklama yeri oldugu için merkez erkek ibtidâisinde uzun müddet egitim kesintiye ugramistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 2). Ayni yol üzerindeki Arapkir'in Asutka köyü sakinleri de askeri sevkiyattan etkilenerek yeni bir okul binasi tesis edememisler ve bu yüzden mektep olarak caminin alt katini kullanmak zorunda kalmislardir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 35). Elbette bu, sadece Mamuratülaziz sancagina mahsus bir gelisme degildi; Istanbul'da ve tasrada okullarin askeri amaçlarla kullanilmasina dair birçok örnek mevcuttu (Nurdogan, 2005, s. 259, 409).
Müfettis, sancak genelinde denetledigi okullar içerisinde yalniz sekiz bina için "mükemmel" ibaresini kullanmaktadir. Bunlarin disinda bazi eksiklerine ragmen yeterli veya uygun olarak gördügü bina sayisi ise on birdir. Diger bir husus, birkaçi disinda okullarin bahçesinin bulunmamasidir. Hâlbuki çocuklarin teneffüs aralarinda vakit geçirecekleri, oynayacaklari ve yeni müfredata konulan jimnastik derslerinin yapilabilmesi için okullarin bahçesinin olmasi sartti. Ancak sancakta "mükemmel" ve "bahçeli" olan, yani tam anlamiyla egitime uygun sadece üç bina bulunmaktaydi. Bunlarin da ikisi emvâl-i metrûkeden devralinan okullardi.
Müfettisin yarim kalmis veya tamir edilmesi gereken okul binalarina yönelik girisimleri ise ya parasizlik ya da ustasizlik sebepleriyle olumsuz cevaplanmistir. Dogal olarak savas kosullari içerisinde erkekleri askere alinmis ve geçim derdine düsmüs olan halkin mektep binalarini tamamlamak, tamir ve tadil etmek gibi isler bir yana okullarin temel ihtiyaçlarini görecek dahi imkânlari bulunmamaktaydi. Köylerdeki okul binalarinin yapimi ve ihtiyaçlarinin karsilanmasi mahalline birakilmisti. 1869 Maârif-i Umûmiye Nizâmnâmesi'nde sibyan okullarinin insaat, tamir ve diger giderleriyle muallim maaslari, mahalle veya köy sakinlerine yüklenmisti (Mahmud Cevad, 2001, s. 424). Bu uygulama, Sultan II. Abdülhamid döneminde de sürdürülmüs ve mali durumu kötü bölgelerde bu giderler karsilanamadigi için ibtidâilerin gelismesi ve yayginlasmasinda önemli sorunlar yasanmistir (Somel, 2010, s. 198). Ancak bu politikadan II. Mesrutiyet döneminde de vazgeçilmemis, Mart 1910'da Maarif Naziri Emrullah Efendi'nin girisimiyle okullarin finansmani yine halka yüklenerek ilgili yerlere teblig edilmis, 1913 Tedrisât-i Ibtidâiye Kanun-i Muvakkati'nde de teyit edilmistir (Ergün, 1996, s. 197; Nurdogan, 2005, s.233). Ancak fakirlige savasin agir kosullari da eklenince insasi tamamlanamayan veya tamire muhtaç okul binalari, kaderlerine terk edilmis ve gün geçtikçe tabiat sartlarinin da etkisiyle yikilmaya yüz tutmustur. Ancak durumlari müsait oldugu halde egitime destek vermekte isteksiz olan köyler de mevcuttu.17 Bu durumun tahrip olan bölge ekonomisinin yani sira halkin egitime karsi duyarsizligiyla baglantisi vardir. 1910'daki Erzurum teftislerinde de görülen bu tutum (Gençoglu, 2012), savaslarin getirdigi acizlikle birleserek daha da derinlesmistir.
Bina meselesinde mülki idarecilerin ihmalkârliklari da etkili olmustur.18 "Hiç ele alinacak mektebimiz yoktur" diyen müfettis, köylünün yüzünü senede iki kere gördügü müfettisle bu isin halledilemeyecegini; hâlbuki "insallah masallah ile geçistirdikleri" bu sorunu, köylünün her vakit gözünün önünde olan kaymakam ile nahiye müdürünün çözebilecegini iddia etmektedir. Mülki amirler ise bu hususa kayitsiz kaldiklarindan müfettis, bu meselenin kanunla asilabilecegini düsünmektedir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 99).
3. Ögretmen Kadrosu ve Egitim-Ögretimin Niteligi
Osmanli Devleti'nde ögretmen sikintisi öteden beri yasanan en önemli egitim sorunlarindan birisiydi. II. Abdülhamid döneminde girisilen egitim reformu kapsaminda ülke çapinda ilkögretimin yayginlastirilmasina yönelik bilhassa Anadolu'da birçok ibtidâi ve rüstiye açilmistir. Buna bagli olarak her vilayet merkezine birer adet darülmuallimin (ögretmen okulu) açilmaya baslanmistir (Mahmud Cevad, 2001, s. 198; Berker, 1845, s. 115). Bunlardan birisi olan Mamuratülaziz Darülmuallimini, 1883'te açilmis ancak kisa bir süre sonra kapatilmistir (Sunguoglu, 1959, s.79). 1905'te tekrar açilan okulun (Altin, 2009, s. 165 ) 1913-1914 egitim-ögretim yilinda ögrenci sayisi toplam 124'ü, ögretim kadrosu ise 3 idareci ile 14 ögretmeni bulmustu (Alkan, 2000, s. 217, 219 ). 1916 teftis raporundan Mezraa'da bulunan okulun, müdür, müdür yardimcisi ve bes muallime sahip oldugunu tespit ediyoruz. Kisa süre zarfinda okulun ögretim kadrosunda ve raporda zikredilmese de muhtemelen ögrenci sayisinda önemli bir eksilme oldugu anlasilmaktadir. Bunda Mamuratülaziz Dârülmuallimîn'inin, ülke genelinde neharî (gündüzlü) egitim veren üç okuldan birisi olmasinin payi büyüktür (Öztürk, 2007, s. 31). Nitekim raporda müfettis darülmualliminin leyli (yatili) olmasi gerektigini defaten yazdigini bildirmektedir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 61). Böylece çogunlukla fakir ögrencilerin kaydoldugu okula teveccüh artacak ve daha fazla ögrenci gelecegi gibi yoksulluktan okulu birakma sorunu da çözülecekti. Bu okuldan baska Mamuratülaziz'de ögretmen adaylarina uygulama ögretimi veren ve idaresinden Darülmuallimin müdürlerinin sorumlu oldugu (Altin, 2009, s. 307) Tatbikat Siniflari da vardir.19
II. Abdülhamid'le baslayan ögretmen yetistirmeye yönelik bu atilim neticesinde ülke genelinde 30'u askin darülmuallimin açilmisti (Koçer, 1991, s. 148; Kodaman 1999, s. 153). Bununla birlikte ögretmen sayisinin okul ve ögrenci sayisina oranla yetersiz kalmasi, çesitli palyatif tedbirlerin alinmasina yol açti. Istanbul'da ve vilayetlerde açilan kurslarla bir yandan darülmuallimin mezunu olmayan ögretmenlere usul-i cedide üzere egitim formasyonu kazandirilirken, diger yandan bilhassa tasrada içlerinde köy imamlarinin da yer aldigi birçok kisiye ögretmenlik sertifikasi verilmistir (Akyüz, 2013, s. 250). Ögretmen olarak Medreseliler ve diger okul mezunlarindan da faydalanilmis, açik olan ögretmen kadrolarinin doldurulmasi için sik sik düzenlenen imtihanlarda basarili olanlara, ehliyetnameler verilmistir (Kodaman, 1999, s. 155). Tüm bu tedbirler, darülmualliminlerden yeterli sayida ögretmen yetisinceye kadar mecburi ve geçici birer çözümdü. Fakat ihtiyaç o kadar büyüktü ki, zamanla darülmuallimin mezunlarinin sayilari arttigi halde bir türlü ögretmen açigi kapatilamadi. 1910'a gelindiginde Emrullah Efendi, ülkede 70000 ilkokul ögretmenine ihtiyaç varken imkânlarin yetersizliginden yakiniyordu (Ergin, 1942, IV, s. 1057; Ergün, 1996, s. 196). Bunun üstesinden gele&- bilmek için 1913 tarihli Tedrisat-i Ibtidâiye Kanun-i Muvakkati'nda yine tatil aylarinda ehliyetname imtihanlari açilmasi ve bu imtihanlarda basarili olanlara birer muvakkat ehliyetname verilmesi öngörülmekteydi. Bu ehliyetnameler üç yil geçerli olup, eger bu sürede bir ögretmen darülmuallimin veya darülmuallimat-i ibtidâiye derslerinden imtihana girerek sahadetname alamazsa ehliyetnamesi geri alinacakti. 1926'ya kadar uygulamada kalacak olan (Öztürk, 2007, s. 36) bu yöntem de ögretmen açigini giderememis, üstüne savas gailesi de eklenince ögretmen sikintisi tüm ülkede oldugu gibi Mamuratülaziz Sancagi'nda da had safhaya ulasmistir.
Sancak'ta muallimleri askere alinmasi sebebiyle 20 okul kapanmis ve bu yüzden teftis de edilmemistir.20 Diger yandan Keban'in Dirican Nahiyesi'ne bagli Koguk köyündeki mektep, nahiye halkinin göçebe asiretlerden olmasi ve çocuklarini okula göndermemelerinden dolayi ögrencisiz kalmistir. Bu yüzden kanun uygulanincaya kadar (yani devam zorunlulugu getirilinceye kadar) bu nahiyenin tahsisatiyla Keban kaza merkezindeki inas (kiz) mektebi açilmistir. Mezraa'nin Iringil Nahiyesi merkezi olan Ayvos köyü mektebi ise istifayla bosalan kadroya yeni muallim bulunamadigindan kapalidir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 98).
Açik bulunan okullardaki egitim kadrosunda da önemli bosluklar söz konusuydu. Teftis edilen 61 okulda toplam 130 ögretmen kadrosu bulunmaktaydi. Bu kadrolarin 3'ünü anaokulundaki, 19'unu kiz ibtidâilerindeki muallimeler, 10'unu Darülmuallimin ve Darülmuallimin Tatbikat Siniflari'ndaki hocalar, geriye kalan 98'ini ise erkek ve karma ibtidâilerdeki muallimler olusturmaktaydi. Ibtidâilerdeki muallim kadrosundan 23'ü münhaldi. 20 ögretmen askere alinmisti ve yas ortalamalarina bakilirsa geride kalanlarin birçogunun askere alinacagi görülür. Bunlardan Harput'taki Zahriye Mektebi basmuallimi Mevlüt Efendi askerde vefat etmis, yerine ikinci muallim Hafiz Osman Efendi tayin olunmustu. Ikinci muallimlige ise terfian merkez ibtidâi sibyan muallimi Naim Efendi nakledilmistir. Askere giden muallimlerden üçü hem askerlik hem de okulda görev yapmaktaydi. Geriye kalan 16 ögretmenden sadece ikisi için vekil bulunabilmisti.21 Yani askerlik sebebiyle 14 kadro bostu. Bunlarin disinda Egin'e bagli Agin ibtidâisi basmuallimi Vecdi Efendi cinnet geçirmis, Harput merkez ibtidâisinin basmuallimi ve altinci muallimi ile Mezraa Hanköy mektebi muallimi vefat etmisler, Harput'taki Zahriye ibtidâisinin üçüncü muallimi Hafiz Hilmi Efendi ise Eytam Müdürlügü'ne tayin edilmisti. Bunlara ilaveten raporda herhangi bir sebep bildirilmeyen Pütürge kaza merkezindeki erkek ibtidâisi üçüncü ve altinci, Keban erkek ibtidâisi dördüncü, Mezraa'nin Kadiköy mektebi ikinci muallimlikleri kadrolari da açikti.22
Egitim faaliyetlerinde ciddi aksamaya sebep olan bu durum, kadro açiginin en fazla görüldügü kaza merkezlerinde daha çok hissedilmekteydi. Nitekim Keban erkek ibtidâisinin iki ögretmeni askerde ve dördüncü muallimligi de münhal oldugu için tedrisat basmuallime kalirken; Egin erkek ibtidâisinin yedi muallimden olusan kadrosundan üçü askerdedir.23 Pütürge merkez erkek ibtidâisinin durumu daha da vahimdir. Alti muallimli bu okulun basmuallimi, ikinci ve dördüncü muallimleri silah altinda, üçüncü ve altinci muallimligi münhal olmakla sadece bir ögretmen ve bir vekille idare edilmektedir.24 Harput merkez erkek ibtidâisi de benzer kosullardadir. Bu okulun alti mualliminden üçü askere alinip, ögleye kadar okulda ögleden sonra kislada askerlikle mesgul bulunmalarindan ve bazi günlerde kislaya sabahtan aksama kadar devam ettiklerinden kendilerinden tam olarak istifade edilememektedir. Iki muallimi de vefat ettiginden okulun tedrisati tam anlamiyla sadece dördüncü muallime kaliyordu. Mezraa'daki bes muallimli Sultani Ibtidâisinin ikinci ve besinci muallimleri askerde, üçüncü muallimi ise henüz görevine baslamamistir. Özellikle askere alinan ögretmenlerin hemen hepsinin darülmuallimin ve idadi mezunu olduklari da göz önünde tutulursa meselenin ciddiyeti daha iyi anlasilir.
Sancakta erkek ve karma ibtidâilerde çalisan erkek ögretmenleri mezuniyetleri açisindan degerlendirirsek; 98 muallimden 23 bos kadro ile mezuniyeti hakkinda bilgi geçmeyen iki kisiyi çikardigimizda kalan 73 ögretmenden 34'ü sahadetnameli (diplomali), 34'ü ehliyetnameli ve geriye kalan 5'i de medreselidir. Sahadetnamelilerden 20'si darülmuallimin, 9'u idadi, 4'ü rüstiye ve biri de sultani mezunudur. Diger bir ifadeyle okullardaki muallimler içerisinde ögretmen olarak yetisenlerin payi üçte birden daha azdir ki, savas öncesine göre pek de ilerleme saglanamadigi anlasilmaktadir (Nurdogan, 2005, s.168). Darülmuallimin ve idadi mezunlarinin hemen hepsi kaza ve büyük nahiye merkezlerindeki okullarda çalisiyorlardi. Ehliyetnameli muallimlerin tamamina yakini ise köylerdeki okullarda görev yapmaktadir. Bunlar okul çikisli olmayip, Maarif dairesi tarafindan yapilan imtihanda basarili olanlara verilen ehliyetnameye yani bir nevi ögretmenlik sertifikasina sahiptirler. Ancak bu imtihanlarin sihhati süphelidir. Nitekim teftis raporlarinda birçok ehliyetnameli muallimin ögretmenlik formasyonuna sahip olmadiklari görülmekte, sancakta hakkiyla ehliyetname almis sadece bes muallimin oldugu bildirilmektedir.25 Digerlerinin hemen hepsi, sekiz-on veya daha önceki yillarda köy ibtidâi okullari açilinca darülmualliminler ögretmen yetistirinceye kadar "sudan bir imtihan edilip" geçici olarak ellerine ehliyetname verilmis olan ögretmenlerdir26. Dolayisiyla bunlar Darülmuallimin, idadi, sultani mezunlarinin aksine defterleri tutabilecek ve programi uygulayabilecek seviyede bilgi ve beceriden yoksundurlar. Raporda, bunlarin muallim olmadiklari, sadece okullarin kapanmamasi için mecburen istihdam edildikleri vurgulanmaktadir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 98, 99).
Oldukça düsük maaslarla çalismak zorunda olan bu vasifsiz muallimlerden istenilen performansin elde edilmesi, dogal olarak mümkün degildi. Aslinda karsilikli bir mecburiyet söz konusuydu. Zira ehliyetnamelilerin çogu, ögretmenligi sirf geçim derdiyle tercih etmis kimselerdi. 1910'daki Erzurum Vilayeti maarif teftis raporlarinda özellikle bu duruma isaret edilmis, 150-200 kurus maasla geçim standardinin altinda çalisan ögretmenlerden egitim-ögretim adina bir fayda beklenemeyecegi belirtilmistir (Gençoglu, 2012, s. 51). Aradan geçen süreçte ehliyetnamelilerin ögretmenlik vasiflarinda bir iyilesme kaydedilemedigi gibi maas durumlari daha da kötülesmistir.
Savasla birlikte paranin alim gücü hizla düserken maaslar ayni kalmistir. Zirai fiyatlarda ani bir yükselme olmus, (Eldem, 1994a, s. 133) Istanbul'daki ekmek, un, seker, yag, vs. gibi temel besin maddelerinin fiyatlari, 1914'e kiyasla 1916'da 3 ile 10 kat arasi müthis bir artis göstermistir (Eldem, 1994b, s. 50-51). Ayni dönemde geçim endeksine göre enflasyonda iki kati askin bir artis olmussa da ileriki yillarda bu oran bile aranir duruma düsülecektir (Toprak, 2003, s. 154; 2012, s. 514). Buna karsin bir iki kisi disinda sancaktaki ehliyetnamelilerin aldiklari maas, alti yil önce verilen 150-200 kurus mesabesindedir.27 Istanbul'daki fiyatlar baz alinirsa, bu miktarda maas alan bir ögretmenin bir aylik kazanciyla bir çift ayakkabi bile almasi mümkün degildi.28 Istanbul'daki kadin temizlik isçilerine ayda 300 kurus verilirken (Toprak, 2003, s. 156; 2012, s. 516), Hüseynik Ibtidâisi muallimi Salih Efendi, 325'ten (1909) beri ögretmenlik yaptigi halde hala 100 kurus almaktadir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 97). Dolayisiyla Salih Efendi gibi köylerde çalisan birçok ehliyetnameli muallim de, müfettisten maaslarinin artirilmasini talep etmislerdir. Sarni muallimi müfettise "Üç yüz on üçten (1897) beri yüz elli kurusa hizmet ediyorum. Bir kere insaf ediniz. Ailemin kesretinden (çoklugundan) baska su senelerin i'sârini düsününüz. Bir de bizden terakkiyât gözetiyorsunuz. Vallahü'l-azim gece yatakta çocuklarimin yiyecegini düsünüyorum." Diyerek içinde bulundugu trajik durumu anlatmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 56). Bu hususta bazi muallimlerin tepkisi daha serttir. Bunlardan Hüyük Köyü muallimi müfettise "Sunu yap bunu yap diyerek emrediyorsun. Maasin kaç kurus diye sormuyorsun. Bu kadar maasla bu kadar tahsil olabilir. Bakin benden daha iyisini bulursaniz hemen getiriniz" diyerek adeta devletin kendisine mahkûmiyetini de ilan ediyordu29 (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 6).
Medreseden icazetli ve sekiz yillik ögretmen olan Mezraa'nin Kadiköy basmuallimi ise "terfi-i maas yalniz darülmuallimin mezunlarina mahsus ise bize bildirin terk edip baska vazifeye bakalim" sözleriyle maas rejimini elestiriyordu (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 69). Fakat Darülmuallimin mezunu oldugu halde ayni kazanin Meyadin köyü mualliminin maasi 150 kurustur. Alti yili askin hizmeti olan bu ögretmen teftiste geçer not alamamis, raporda mektebe, ögrenciye gereken özeni göstermedigi ve programi tatbik edemedigi bildirilmistir. Dolayisiyla Darülmuallimin mezunu olsalar da mesleginde ilerleme gösteremeyen ögretmenlerin terfi ettirilmedikleri görülmektedir. Bunun disinda 300 kurusun altinda maas alan üç darülmuallimin mezunu vardir. Bunlardan ikisi Mezraa'nin Hogi ve Hüseynik köyleri muallimleri 200'er kurus alirken Harput merkez Zahriye Mektebi ikinci muallimi 250 kurus almaktadir. Maaslarin arttirilmasi yönündeki taleplere karsilik müfettis, teklif ettigi halde bütçenin yetersiz oldugundan kabul edilmedigi veya gelecek seneye ertelendigi cevabini vermekteydi. Öte yandan Egin kazasindaki ögretmenler muhasebenin ihmalkârligindan alti aydir maaslarini alamamaktadirlar (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 26). Bu yüzden Egin kiz ibtidâisindeki muallimeler, yiyeceklerini düsünmekten derslige mevta halinde girdiklerini, "erkeklerimiz de yok ki borç ile bir sey alabilsin" diyerek müfettisten yardim istiyorlardi (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 18). Bu aksakliklar ilerleyen dönemde daha da artmis, 1919'da Mamuratülaziz'de ibtidâi ögretmenlerini topluca istifa etme raddesine getirmistir (Nurdogan, 2005, s. 172, 173).
Muallimlerden okullularin hemen hepsi 300 kurus ve üstü maas aliyorlardi. Maaslar, mezuniyet, çalisma yili, statü ve performansa göre degisiklik göstermektedir. En yüksek maaslilar 1000'er kurus maasla Egin ve Mezraa merkez ibtidâileri basmuallimleriydi. Onlari, 800'er kurus alan Mezraa'daki Sultani ibtidâisi basmuallimi ile merkez erkek ibtidâisi ikinci muallimi takip etmekteydi. Bunlarin disindaki Mekteplilerin yarisi 300-400, kalani ise 500-600 kurus maas almaktaydilar. Mektepli ögretmenlerde maaslarinin artirilmasina dair pek talep görülmemektedir. Bunda muhtemelen devletin içinde bulundugu kosullarin farkinda olmalarinin yani sira kendilerinden düsük maas alan meslektaslarinin çektigi sikintilarin bilincinde olmalarinin etkisi vardi. Yoksa mevkilerine göre diger memurlara oranla aldiklari meblaglar, düsüktü.30 Ögretmenler geçim derdiyle bogusmaktan, egitim-ögretimle ilgili gerekli gayreti göstermemektedirler.
Maaslarin düsüklügü, 1915 Mekâtib-i Ibtidâiye-i Umûmiye Talimâtnâmesi uyarinca okullarda bulundurulmasi gereken defterlerin ögretmenler tarafindan tutulmasini da etkilemekteydi. Talimatnameye göre her ibtidâide Demirbas, Esâmi, Devam ve Masârif-i Müteferrika olmak üzere dört defter tutulacakti (Nurdogan, 2005, s. 138). Ancak kâgit kitligi sebebiyle bu defterlerin masrafi oldukça yüksekti ve merkezdekiler hariç hiçbir mektebin müteferrika akçesi bulunmamaktaydi. Bu durumda 300 kurus maasli Darülmuallimin çikisli muallimler bile maaslarinin yarisini deftere harcasa, darülmuallimin mezunu olmayip da yüz elli ve çok azi iki yüz kurus maasli muallimlerin bunu yapamayacagi asikârdi. Dolayisiyla ögretmenlerin bu konudaki sikâyetlerini dogru bulan müfettis, kanunun tatbikinden sonra ya her mektep için yeterli miktarda tahsisat verilmesi ya da köy ahalisi tarafindan üstlenilmesi önerilerinden ikincisini uygun gördügünü ifade etmektedir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 99).
Sancaktaki bayan ögretmenlere gelince, kiz ibtidâilerinde görevli 19 muallimeden birkaçinin disinda egitim seviyesi ögretmenlik için yeterli degildir. Sadece Mezraa merkez inas mektebi basmuallimesi Dersaadet Darülmuallimat, ayni okulun elisleri ögretmeni olan Mari Belçika Ögretmen Okulu ve Harput merkez inas basmuallimesi Dersaadet Inas Idadisi mezunudurlar. Digerleri bölgedeki inas veya karma ibtidâi okullarindan mezundurlar. Bu yüzden birçogu gayret sarf etmelerine ragmen programi uygulayabilecek bilgi ve beceriden mahrum olup ders verme yöntemini de bilmemektedirler. Muallimeler içerisinde en tecrübelisi on yillik ögretmen olan Pütürge merkez inas ibtidâisi basmuallimesidir ki onun disindakilerin hepsi ögretmenlige II. Mesrutiyet döneminde atanmistir. Ana mektebinin üç muallimesi, yeni açilmis okulun ilk ögretmenleri olmalari hasebiyle daha bir yillarini bile doldurmamislardir.
Maas durumlarina bakildiginda darülmuallimat mezunu Mezraa kiz ibtidâisinin basmuallimesi 900 kurus ile en yüksek maasi almaktadir. Onu sirasiyla 600 kurusla Kiz Idadisi mezunu Harput kiz ibtidâisi basmuallimesi, 500 kurusla muallimeler içinde tek evli olan Egin basmuallimesi, 400'er kurusla Belçika ögretmen okulu mezunu Mezraa Kiz ibtidâisi Elisleri ögretmeni, ayni okulun ikinci muallimesi ve Egin merkez kiz ibtidâisi ikinci muallimesi takip etmektedir. Digerleriyle mezuniyet bakimindan aralarinda bir fark olmadigi halde 100'er kurusla en düsük maaslari Harput merkez kiz ibtidâisi üçüncü ve dördüncü muallimeleri almaktadir. Ayrica yeni göreve baslayan muallimelerin maasi 150 kurusken bu muallimelerin alti yillik hizmetlerine karsilik daha düsük meblag almalari, sahip olduklari ögretmenlik vasiflarina dair bir ipucu vermektedir. Nitekim müfettis, denetledigi okullarda görevlerini ihmal eden birçok muallimeyi sert bir sekilde uyarmistir. Hatta bunlardan hakkinda sik sik okulu terk ettigine dair sikâyetlerin oldugu Arapkir merkez kiz ibtidâisi basmuallimesi hakkinda yürüttügü tahkikat neticesinde iddialarin dogruluguna bizzat sahit olmustur. Basmuallimenin teftis edilecegini bile bile bir davete gitmesi, muallimelerin ögretmenlige liyakatlerinin zayifligi yaninda, lakaytligini da gösteren iyi bir örnektir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 30).
Egitimi olumsuz etkileyen diger bir unsur, ögrencilerin devamsizligidir. Seferberlikte eli silah tutan erkekler askere alininca, Anadolu'da hayatlarini tarim ve hayvancilikla idame eden ailelerin geçim yükü büyük ölçüde çocuklara kalmistir. Ayni durum Mamuratülaziz'de de geçerliydi. Köylerinde elli yasini askin ihtiyarlar ile kadinlardan baska kimse kalmamisti (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 7). Dogal olarak çocuklarin okul yerine ise gitmeleri, tercihten çok bir mecburiyetti. Dolayisiyla gerek ögretmenlerin gerekse müfettisin devamsizligi önlemek adina halki ikna çabalari istenen sonucu vermemistir. Aslinda bu sorun, ilkögretimin en eski ve temel meselelerinden birisiydi. Ilkokullarin zorunlu olmasina yönelik ilk adim, II. Mahmud'un 1824'te çikardigi fermanla atilmis; fakat Istanbul'da bile basari saglanamamistir (Mahmud Cevad, 2001, s. 3-5; Berker, 1945, s. 3). 1847'de yinelenen zorunluluk (Akyildiz, 1993, s. 235, 236; Akyüz, 1994, s. 4, 5, 16), 1869 Maârif-i Umûmiye Nizamnâmesi ile çocuklarini okula göndermeyen ebeveynlere para cezasini da öngörmekteydi. Fakat ebeveynin alti gerekçeden birisini sundugu takdirde kendisi cezadan, çocugu da devam mecburiyetinden muaf olmaktaydi. Bu baglamda çocugunun gelirine muhtaç tek çocuklu fakir ailelerle, ekin ve harman vakitlerinde çocugunu çalistiran köylülerin cezai müeyyideden muafiyeti (Mahmud Cevad, 2001: 426) devamsizligin özellikle nüfusun büyük bir kesimini olusturan kirsal kesimde sür- mesine yol açmistir. Ilkögretim zorunlulugu, Kanun-i Esasi'de (1876) tekrar edilmis, 20 Agustos 1908'de yayinlanan Talimatta çocuklarini okula göndermeyen velilere uygulanacak para ve hatta hapis cezalari belirlenmistir (Nurdogan, 2005, s. 319). Bu meselenin çözümünde önemli katki saglayacak egitimin parasiz olmasi, 1913'te Tedrisât-i Ibtidâiye Kanun-i Muvakkati ile yürürlüge girmistir (Unat, 1964, s. 39). Kanun, devam zorunluluguna dair sert önlemleri içeriyordu. Üstelik rüstiyeleri de Ibtidâilere dâhil eden hükümet, zorunlu egitimin süresini 4 yildan 6 yila çikariyor, ülke gerçekleriyle bagdasmayan bu atilimla bir anda birçok devletin önüne geçiyordu (Ergün, 1996, 204; ). Çok geçmeden devletin savasa girmesi, alinan kararlari tamamen islevsiz bir hale sokmustur. Nitekim raporda da bu kuralin ancak savastan sonra uygulanabilecegi ifade edilmektedir. Mesrutiyetten önce Mamuretülaziz vilayetinin egitim seviyesi, en düsük on vilayet arasindaydi. Mesrutiyet devrinde de fazla bir degisiklik göstermemisti. Okullasma orani binde 92 ise de devamsizlik orani çok yüksekti. Nezaret, devamsizligin azaltilmasi için tedbirler almaya çalistiysa da devamsizligi ortadan kaldirmak mümkün olmadi (Aytekin, 1991, s. 209).
Sancakta birkaç okul hariç31 ders kitap ve araç-gereçleri hususunda da büyük eksiklikler söz konusudur. Haritalar, tedrisat mecmualari, levhalar, tahta, sira gibi demirbas esyasindan baska egitim-ögretim için gerekli olan kâgit, divit, kalem, vs. yetersizdir. Özellikle okutulan ders kitaplarinda sikinti çekilmektedir. Bazi kitaplar eksik, eldekiler ise önceki senelerden kalma ve eskidir. Babalari askere alinan çocuklarin kalan velilerinden para temin edilemedigi için birçok yerde bu ihtiyaçlar karsilanamamaktadir. Para toplanabilen yerlerde ise Istanbul'daki Islam Kütüphanesi sahibine (Haci Ibrahim Hilmi) siparis edilen kitaplar, kâgit kitligi sebebiyle eksik gönderilmektedir.32 Bu husustaki sikâyetleri hakli bulan müfettis, bu kitapçinin birçok mektebe bu sekilde desiseler yaptigini ve ögrencilerin tedrisini engelledigini ifade etmektedir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 17, 25, 47).
4. Sonuç
Osmanli'da savaslarin ve iç karisikliklarin getirdigi mali ve sosyal bunalim, egitimle ilgili çabalari bosa çikarmis, ümit edilen gelismenin kuvveden fiile geçmesini engellemistir. Üstüne Birinci Dünya Savasi'na girilince maarifin ve ilkögretimin sartlari daha da kötülesti. Tüm ülkeyi etkileyen bu durum, tabii olarak Mamuratülaziz Sancagi için de geçerliydi.
Bu arada birbiri ardina yayinlanan talimat ve nizamnamelerle modern teftisin temeli atilmis, ilkögretim müfettisliginin görev ve yükümlülükleri belirlenmistir. Bu suretle saglam bir mevzuat yapisiyla merkezde ve özellikle tasrada etkin bir teftis hizmeti gelistirilmeye çalisilmistir. Savas sürecinde de Ittihat ve Terakki hükümeti, teftis hizmetleriyle imkânlar ölçüsünde ilkögretimi ayakta tutmaya çalismis, bir taraftan tasradan gelen raporlarla saglanan bilgi akisiyla egitim-ögretimin durumunu tespit ederken, diger taraftan yapilan denetimlerle bir nebze olsun bazi aksakliklarin düzeltilebilmesini ümit ediyordu. Zira savasin yol açtigi ekonomik ve sosyal yikim karsisinda raporlarda istenilenleri gerçeklestirebilmek mümkün degildi.
Mamuratülaziz örneginde de görüldügü üzere müfettisler, bu kosullar karsisinda sadece halka, idarecilere ve ögretmenlere yaptirim gücü olamayan nasihat ve uyarilarda bulunabiliyorlardi. Onca zahmetin neticesinde, darülmuallimin mezunu liyakatli ögretmenlerin maarife faydasi tam da derilecekken harple birlikte askere alinmalari ve birçogunun sehit düsmesi, kuskusuz ilkögretim için büyük bir yikim olmustur. Bunlarin disinda kalan diger ögretmenler ise müfredati takip edebilecek seviyede mesleki bilgiden mahrumdular. Binalarin hemen hepsi egitime elverissiz, harap ve tamirata muhtaçti. Bu esnada emvâl-i metrûkeden maarife devrolunan binalar, bu soruna geçici de olsa bir ferahlama saglamis; ancak yeterli ve köklü bir çözüm getirmemistir. Özellikle mütarekeyle isgal edilen yerlerdeki binalar, geri alininca egitim sistemi tamamen felç olmustur. Dolayisiyla eskiden beri maarifin ve ilkögretimin temel sorunlari olan bina, program ve ögretmen meseleleri, olaganüstü sartlar altinda adeta çözülemez bir dügüm haline dönüsmüstür. Bu felaket yillarinin akabinde Istiklal Harbi'yle bagimsizliga kavusan Türk milletinin egitim sorunlari, Cumhuriyet yönetiminin en fazla üzerinde duracagi konulari teskil edecektir.
1 Buna yönelik Aydin Vilayeti'ndeki uygulamalar için bkz. (Gökmen, 2006, s. 149-173).
2 Ilk olarak, Eylül 1325'te (Eylül/Ekim 1909) çikan Teftisat Hakkinda Talimat'ta da maarif müdürüne bagli olan müfe ttislerin görevleri belirlenmisti (BOA. MF. HTF. 1/32). Ertesi yil tasradaki teftis görevini düzenleyen Maârif Müdürleri Ile Vilâyet Maârif Müfettislerinin Vezâifine Müteallik Talimat ile Mekâtib-i Ibtidâiye Müfettislerinin Vezâifine Müteallik Tâlimât adlarini tasiyan iki yönerge daha yayimlandi (Su, 1974, s. 207-210; Erdem, 2009, s.69-70 ). Ayni yilin Temmuz ayinda çikarilan Tahsil-i Ibtidâiyi Idare ve Teftis Ile Muvazzaf Olan Memurînin Vezâifi Hakkinda Nizamnâme ile ibtidailerin denetlenmesinden sorumlu memuriyetler detayli bir sekilde açiklaniyordu (Düstur, II, s. 404-415).
3 Yirmi yedi sorudan mürekkep teftis raporu örnegi için bkz. (BOA MF. HTF. 1/32).
4 Mamuratülaziz Vilayeti'nin idari taksimati için bkz. (M. Nasrullah, M. Rüsdü, M. Esref, 2003, s.79; Ibrahim Hilmi (Tüccarzâde), 1323, s. 206-207).
5 Mamuratülaziz, halk arasinda söylenmesi zor oldugu için Elaziz olarak söylenirdi. Cumhuriyet dönemindeki idari taksimatta sancagin ismi Elazig olarak degistirilmistir. Bugün Mezraa, Elazig ili merkez ilçesi, Arapkir ve Pütürge Malatya'nin ilçeleri, Egin ise Erzincan'in Kemaliye ilçesidir.
6 1909-1914 arasi Tanin Gazetesi adina Anadolu'da yapmis oldugu gezilerinde Ahmet Serif, egitim-ögretime dair tespit ettigi çesitli aksakliklarla beraber birçok okul binasinin genel saglik kosullarina elverissiz oldugunu çarpici bir sekilde ifade etmektedir (Ahmed Serif, 1999).
7 II. Abdülhamid döneminde açilmis olan ibtidâilerin yapilis tarihleri ve masraflari için bkz. (Taskin, 2013, s. 1332 - 1333).
8 Osmanli'da resmi ana mektepleri, Tedrisât- i Ibtidâiye Kânun-i Muvakkati uyarinca 15 Mart 1915'te nizamnamesi yayimlandiktan sonra, Istanbul'da ve diger vilayetlerde açilmaya baslanmistir (Erdem, 2013, s. 115-116). Anaokullarina dair genis bilgi için bkz. (Akyüz, 1996; Ergün, 1996, s. 192-193).
9 Raporda geçen ve Tablo I'de yer alan köylerin isimlerinin tespiti için basvurdugumuz Harita Genel Müdürlügü (1952) ve Harita Genel Komutanligi'na (1995) ait haritalari istifademize sunan ve bu hususta yardimlarini esirgemeyen Çankiri Karatekin Üniversitesi Cografya Bölümü Ögretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Ataol'a tesekkürü bir borç bilirim.
10 Bu köyün ismi, haritada Tahtikcausagi seklinde geçmektedir. Bkz. Harita Genel Müdürlügü, 1952, 1/200000 ölçekli, E12 (Elazig) paftasi.
11 Ilki 1887'de Bursa'da açilmis olan Dârülharirler, Duyun-i Umûmiye'ye bagli dört aylik egitim süresinde ipekçiligi teknik bir sekilde ögretmek amaciyla kurulmus okullardi (Ergün, 1996, s. 250). Ipekböcekçiligi ve ipek üretiminde önemli bir yere sahip olan Mamuratülaziz'de de 1909'da bir Dârülharir açilmistir. Ögretim süresi üç ay olan bu okulda egitim, lagvedildigi 1930'a kadar sürmüstür (Sunguroglu, 1959, s. 82; Taskin, Güler, Namli, Yavas, Paker, 2010, s. 70).
12 Bu hane, su anda Elazig'da simdi Atatürk Ilkokulu'nun bulundugu yerde olan Misakoglu'nun evidir (Taskin v.d., 2010, s.70).
13 Kuzgeçe, 1946'da Keban'a baglanmis olan Agin'in bir mahallesi idi (Türkiye'de Meskun Yerler Kilavuzu, 1946, s. 769).
14 Bunlar, Keban'in Tahir ve Eymir ile Harput'un Disidi köylerindeki okullardir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 54).
15 Keban merkez ibtidai muallimi baska bir yere tayinini isterken (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 2) Müsar nahiye merkezi olan Höyük Köyü'nde ise muallim durmayip uzun müddet mektep kapali kalmaktadir (BOA. MF. HTF. 4/61, s. 5).
16 Madencilikten elde ettigi kazançtan mahrum kaldigi için ciddi bir nüfus kaybina ugramis olan kaza adeta terk edilmis bir sehre dönüsmüstür. Bkz. Tablo 1.
17 Egin Kasu Köyü'ne Istanbul'dan bir hemserileri tarafindan yeni bir mektep yapmalari için gönderdigi 100 lira parayla basladiklari binanin üzerini örtmediklerinden yikilmis ve bu parayi heba etmislerdir.) (Ekonomik durumlari iyi oldugu halde mektep insasina yanasmamaktadirlar. Bunlar çocuklarini Dersaadet'e çalisip kazanmaya gönderdiklerinden okula deger vermemektedirler (BOA. MF. HTF. 4/61, s.18).
18 Örnegin egitime hevesli olan Keban halkinin üç seneden beri kiz mektebi açma taleplerine ancak dört ay önce cevap verilmistir. Keban'a iki sene önce mektep binasinin yeniden insasi için tahsisat verildigi halde kaymakamlarin ihmali yüzünden yaptirilmamistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s.2).
19 Mamuratülaziz'de bu okulun ne zaman kurulduguna dair raporda bir bilgi olmasa da en azindan 1915'te Tatbikat Mektebi ismiyle varligi tespit edilebilmektedir (Altin, 2009, s. 312).
20 Bunlar, Keban kazasinda Hedi (Aydinlar köyü), Fetece?, Narmikan (Arguvan'a bagli Yazibasi köyü); Egin Kazasinda Erike? ve Karsu mahalleleri ile Gicegü, Iliç (Kuruçay), Hikdar, Abrenk, Mudanli, Vahsin köyleri; Pütürge Kazasi'nda Babik?, Sinan, Givdis, Perdesu, Gerger, Kasrik, Narmekan; Mezraa'da Igiki, Harabe Cami ve Atikan nahiyesinin merkezi Baskil köyleri mektepleridir (BOA MF. HTF. 4/61, s.27, 47).
21 Bunlar, hakkinda bilgi verilmemis olan Keban/Denizli köyü ibtidaisi ile Arapkir /Asutka (Dutluca) köyü ibtidaisi muallimleridir.
22 Bkz. Tablo II.
23 Alti muallimli olan bu okulun resim ve jimnastik derslerine vekâleten bir muallim girmektedir.
24 Rapora göre altisindan besi bu sekilde ifade edilmisken daha sonra ayni okul için bir muallim ve bir vekil ifadesini kullanmaktadir. Ancak vekil ögretmen hakkinda bilgi verilmedigi gibi hangisi için alindigi hakkinda da malumat yoktur.
25 Bunlar, raporlardan tespit ettigimiz Mezraa'nin Içme, Mollaköy, Kürdemlik ve Germili köyleriyle Egin'in Amran köyü muallimleridir.
26 1907'de, Mamuratülaziz Maarif Müdürü hakkinda ehliyetnamelere yolsuzluk karistirdigina dair açilan sorusturma, müfettisin bu savini dogrulamaktadir (Nurdogan, 2005, s. 170-171).
27 250'ser kurus alan Keban/Karahüyük muallimi ve Mezraa'nin Kesrik ibtidaisinin askerde olan basmuallimi, 2 adet 300 kurus alan Agin besinci muallimi ile Kasu ibtidaisi muallimi varken sadece Agin üçüncü muallimi 400 kurus maas almaktadir.
28 1914'te çifti 70 kurusken, 1915'te 130, 1916'da ise 230 kurusa yükselmistir (Eldem, 1994b, s. 51).
29 Benzer ifadeler Harput / Disidi köyü ile Mezraa/Meyadin köyü muallimleri tarafindan da kullanilmistir (BOA. MF. HTF. 4/61, s.54, 71).
30 1910'da Erzurum'daki ögretmen maaslarinin düsüklügünden sikayet eden valinin ifadesiyle biraz okuma yazmasi olan kisiler, 400 kurusla polis, 500 kurusla mahkeme mübasiri tayin edilmekteydi (Gençoglu, 2012, s. 55). Birinci Dünya Savasi yillarindaysa Dersaadet Icra Dairesi'nde bir mübeyyiz (müsveddeleri beyaza çeken kalem kâtibi) 400 ile 600 kurus arasinda maas almaktaydi (Toprak, 2003, s. 156; 2012, s. 516).
31 Bunlar, Egin'de Ekrek ve Ençiti okullari; Arapkir'de merkez zükur mektebi ve Amran okulu, Mezraa'da merkezdeki okullar ve Perçih mektebidir (Sayfa 20, 28, 62).
32 Daha önceki dönemde ders araç-gereçlerinin temini hususunda bkz. (Ata, 2009, s. 27-36).
Kaynaklar
Arsiv Belgeleri:
Basbakanlik Osmanli Arsivi (BOA). Maarif Nezareti Heyet-i Teftisiye Fonu (MF.HTF): 1/32, 4/61. Arastirmalar, Kitaplar ve Referanslar:
Açikses, E. (2003). Amerikalilarin Harput'taki Misyonerlik Faaliyetleri, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, Ankara.
Ahmet Serif (1999). Anadolu'da Tanin, I. Cilt, Haz. M.Ç. Börekçi, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, Ankara.
Akbayar, N. (2003). Osmanli Yer Adlari Sözlügü, Tarih Vakfi Yurt Yayinlari, Istanbul.
Akyildiz, A. (1993). Tanzimat Dönemi Osmanli Merkez Teskilâtinda Reform, Eren Yayincilik, Istanbul.
Akyüz, Y. (1994). "Ilkögretimin Yenilesme Tarihinde Bir Adim: Nisan 1847 Talimati", OTAM, S. 5, s. 1-47.
Akyüz, Y. (1996). "Türkiye'de Anaokullarinin Kurulus ve Gelisim Tarihçesi", Milli Egitim, S. 132 (Ekim-Kasim-Aralik), s. 7-13.
Akyüz, Y. (2013). Türk Egitim Tarihi ( M.Ö. 1000-M.S. 2013), Pegem Akademi, Ankara.
Alkan, M. Ö. (2000). Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Modernlesme Sürecinde Egitim Istatistikleri, 18391924, Tarihli Istatistikler Dizisi, C. VI., T.C. Basbakanlik Devlet Istatistik Enstitüsü, Ankara.
Altin, H. (2009). II. Abdülhamid ve II. Mesrutiyet Devirlerinde Ögretmen Yetistirme Meselesi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Islam Tarihi ve Sanatlari (Islam Tarihi) Anabilim Dali, Basilmamis Doktora Tezi, Ankara.
Ata, B. (2009). "Osmanli Imparatorlugu Döneminde Bir Ders Araç ve Gereçleri Lojistik Merkezi: Maarif Kütüphanesi (1872-1895)", Tarihin Pesinde: Uluslar arasi Tarih ve Sosyal Arastirmalar Dergisi, S. 1, s. 27-36.
Aydogan, E. (2005). Ittihat ve Terakkî'nin Dogu Politikasi 1908-1918, Ötüken Nesriyat, Istanbul.
Aytekin, H. (1991). Ittihad ve Terakki Dönemi Egitim Yönetimi, Gazi Egitim Fakültesi Yayinlari, Ankara.
Berker, A. (1945). Türkiye'de Ilkögretim I: 1938-1908, Ankara.
Düstur (1329-1334). II. Tertib, c. I-VI, Matbaa-i Amire (Osmani), Istanbul.
Eldem, V. (1994a). Osmanli Imparatorlugu'nun Iktisadi Sartlari Hakkinda Bir Tetkik, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, Ankara.
Eldem, V. (1994b). Harp ve Mütareke Yillarinda Osmanli Imparatorlugu'nun Ekonomisi, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, Ankara.
Erdem, Y. T. (2009). "Osmanli Egitim Sisteminde Teftis", OTAM, Sayi 26 (Güz), s.55-91.
Erdem, Y. T. (2013). II. Mesrutiyet'ten Cumhuriyet'e Kizlarin Egitimi, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, Ankara.
Ergin, O. N. (1939). Türkiye Maarif Tarihi, C. I-V, Osmanbey Matbaasi, Istanbul.
Ergün, M. (1996). II. Mesrutiyet Döneminde Egitim Hareketleri (1908-1914), Ocak Yayinlari, Ankara.
Ergün, M. (1982). "Emrullah Efendi: Hayati-Görüsleri-Çalismalari", Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCografya Fakültesi Dergisi, Cilt XXX, Sayi 1-2, s.7-36.
Gençoglu, M. (2012). "Erzurum Vilâyeti Maârif Teftisleri (1910)", Hacettepe Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Arastirmalari Dergisi (CTAD) , Yil 8, Sayi 16 (Güz), s. 33-60.
Gökmen, E. (2006). "Aydin Vilayeti'nde Sibyan Mekteplerinin Iptidâi Mekteplere Dönüstürülmesi, Otam, Sayi 20 (Güz), s. 149-173.
Haydaroglu I. P. (1993). Osmanli Imparatorlugu'nda Yabanci Okullar, Ocak Yayinlari, Ankara.
Ibrahim Hilmi (Tüccarzâde) (1323). Memâlik-i Osmaniye Cep Atlasi, Kitaphane-i Islam ve Askeri, Istanbul.
Karpat, K. (2010). Osmanli Nüfusu 1830-1914, Timas Yayinlari, Istanbul.
Kiliç, S. (2005). Türk-Alman Iliskileri ve Türkiye'deki Alman Okullari (1852'den 1945'e Kadar), Atatürk Arastirma Merkezi, Ankara.
Kocabasoglu, U. (1985). Amerikan Okullari, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt II, Iletisim Yayinlari, Istanbul, s.495-500.
Koçer, H. A. (1991). Türkiye'de Modern Egitimin Dogusu ve Gelisimi, Milli Egitim Basimevi, Istanbul.
Kodaman, B. (1999). Abdülhamit Devri Egitim Sistemi, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, Ankara.
M. Nasrullah, M. Rüsdü, M. Esref (2003). Osmanli Atlasi (XX. Yüzyil Baslari), haz., R. Tekin, Y. Bas, Osmanli Arastirmalari Vakfi Yayinlari, Istanbul.
Mahmud Cevad (2001). Maarif-i Umumiye Nezareti, Tarihçe-i Teskilat ve Icraati - XIX. Asir Osmanli Maârif Tarihi, Haz., Taceddin Kayaoglu, Yeni Türkiye Yayinlari, Ankara.
Mutlu, S. (1997). " II. Mesrutiyet Devrinde Istatistik Bilgileriyle Egitim", Belgeler, C. XVII, S. 21 (Ayri Basim), s. 128-143 + 46 levha +12 harita.
Nurdogan, A. M. (2005). Osmanli Modernlesme Sürecinde Ilkögretim (1869-1922), Marmara Üniversitesi, Türkiyat Arastirmalari Enstitüsü, Yakinçag Tarihi Anabilim Dali, Basilmamis Doktora Tezi, Istanbul.
Öztürk, C. (2007). Atatürk Devri Ögretmen Yetistirme Politikasi, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, Ankara.
Pakalin, M. Z. (1983). Osmanli Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlügü, C. I, Milli Egitim Basimevi, Istanbul.
Sezen, T. (2006). Osmanli Yer Adlari, T.C. Basbakanlik Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü, Ankara.
Sezer, A. (1999). Osmanli'dan Cumhuriyet'e Misyonerlerin Türkiye'deki Egitim ve Ögretim Faaliyetleri, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Osmanli Devleti'nin 700. Yili Özel Sayisi, Ankara, s. 169-183.
Somel, S. A. (2010). Osmanli'da Egitimin Modernlesmesi (1839-1908), Çev. Osman Yener, Iletisim Yayinlari, Istanbul.
Su, K. (1974). Türk Egitiminde Teftisin Yeri ve Önemi, Milli Egitim Basimevi, Istanbul.
Sunguoglu, I. (1959). Harput Yollarinda, c. II, Istanbul.
Taskin, Ü., A. F. Güler, T. Namli, T. Yavas, C. Paker (2010). Elazig Egitim Tarihi, Elazig Milli Egitim Müdürlügü Yayinlari, Elazig.
Taskin, Ü. (2013). "Maarif Salnamelerinde Mamuratülaziz", JASSS (The Journal of Academic Social Science Studies), Volume 6, Issue 3, March 2013, p. 1327-1353.
Türkiye'de Meskûn Yerler Kilavuzu (1946). C. I-II, T.C. Içisleri Bakanligi Yayinlari, Ankara.
Toprak, Z. (2003). Ittihad-Terakki ve Cihan Harbi, Savas Ekonomisi ve Türkiye'de Devletçilik 19141918, Homer Kitabevi, Istanbul.
Toprak, Z. (2012). Türkiye'de Milli Iktisat (1908-1918), Dogan Kitap, Istanbul
Unat, F. R. (1964). Türkiye Egitim Sisteminin Gelismesine Tarihi Bir Bakis, Milli Egitim Basimevi, Ankara.
Haritalar:
Harita Genel Müdürlügü (1952). 1:200000 ölçekli, Divrigi, Malatya, Elazig, Hozat paftalari.
Harita Genel Komutanligi (1989). 1:100000 ölçekli, Divrigi/J40, J41; Malatya/K40, K41, L41; Elazig/K 42, K 43, L42 numarali paftalar.
Mustafa GENÇOGLU*
* Yrd. Doç. Dr., Çankiri Karatekin Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, [email protected]
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Eskisehir Osmangazi University Jun 2014
Abstract
Between 6 April 1916 and 23 June 1916 sixty one schools in the Sanjak of Mamuratulaziz was inspected by the Central Liva inspector of the primary schools. Then the inspector has sent his inspection reports to the Education Directorate of the province of Mamuratülaziz. These reports in the catalogue of Heyet-i Teftisiye of the Maarif Fonu in the Prime Ministry Ottoman Archives include important informations about the primary education in the Sanjak of the Mamuratulaziz in the First World War. In this study, it will be evaluated the datas relating to the education and instruction of the Mamuratulaziz by the inspection reports and the situation of the primary education in the region will be tried to determine by the viewpoints of the building, teacher and the quality of the education.
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer