Öz
Türkiye'de 1923-1950 dönemi, kentleşme sürecinin yavaş ilerlediǧi yıllardır. Dönem içerisinde 1950li yıllara kadar Ankara şehri dışında kentleşme hareketlerine pek rastlanılmamıştır. Ankara 1923 yılında başkent olarak ilan edilmesiyle birlikte hızlı büyüme ve göç alma sürecine girmiştir. Kent; başkent olduktan sonra şantiye alanına evrilerek, sürekli göç almasıyla birlikte konutların, arsaların ve kiraların bedellerinin hızla arttıǧı sürece tanıklık etmiştir. Her ne kadar kenti modernleştirmeye yönelik hamleler Ankara'yı genç Türkiye için örnek bir kent haline getirmeyi amaçlasa da, kentte fiziki deǧişimlerin yanı sıra sosyal, ekonomik ve kültürel deǧişimlerin yaşanmaya başlaması aynı zamanda yapısal bozuklukların ve kentleşmeden kaynaklı güvenlik problemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu çalışmada, 1950li yıllara kadar Türkiye'de gerçekleşen kentleşme sürecinin beraberinde getirdiǧi sorunlar Ankara kenti üzerinden ele alınacaktır. Çalışmada 1923-1950 arası dönemde Ankara kentleşmesine yer verilmesi günümüzde Ankara'nın karşı karşıya kaldıǧı kentsel sorunların ortaya çıkmasını etkileyen tarihsel sürece ışık tutması bakımından oldukça önemlidir. Dolayısıyla bu çalışmanın temel varsayımını Ankara kentleşmesinin bugün yaşadıǧı sorunların erken Cumhuriyet döneminde aranması gerektiǧi fikri oluşturmaktadır. Çalışmada metodolojik olarak doküman analizi ve ikincil verilerden yararlanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Gecekondu, Rantiye Kent, Çarpık Kentleşme, Güvenlik, Ankara.
Abstract
The period between 1923-1950 in Turkey is the years when the urbanization process progressed slowly. Until the 1950s, no urbanization movements were encountered other than the city of Ankara during the period. Ankara entered a process of rapid growth and immigration along with the declaration of it as the capital city in 1923. After becoming the capital, Ankara, by evolving into a construction site and along with the continuous immigration, witnessed the process in which the prices of houses, lands and rents increased rapidly. Although the attempts to modernize the city aimed to make Ankara an exemplary city for the young Turkey, the social, economic and cultural changes as well as physical changes in the city also led to the emergence of structural disorders and security problems arising from urbanization.
In this study, the problems brought about by the urbanization process that took place in Turkey until the 1950s will be discussed over the city of Ankara. Including the urbanization of Ankara in the period between 1923-1950 in the study is very important in terms of shedding light on the historical process that affected the emergence of the urban problems Ankara is facing today. Therefore, the basic assumption of this study is creating the idea that the problems of Ankara urbanization today should be sought in the early Republic period. In the study, document analysis and secondary data were used methodologically.
Key Words: Urbanization, Slum, Rentier City, Crooked Urbanization, Security, Ankara.
Giriş
Bu çalışma Türkiye Cumhuriyetimin kuruluşundan 1950'li yıllara kadar olan dönemde gerçekleşen kentleşme sürecinin Ankara kentine etkileri ve neden olduǧu sorunları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ankara'nın başkent ilan edilmesiyle birlikte kent içerisinde yapısal dönüşümlerin yaşanması ve bu dönüşümlerin kente etkileri mekânsal baǧlam temelinde analiz edilecektir. 1950'li yıllara kadar olan dönem içerisinde Türkiye çok hızlı bir kentleşme süreci yaşamamıştır. İstisna olarak nitelendirilmesi gereken Ankara kenti özelinde kentleşme süreci incelenerek deǧerlendirmelerde bulunulacaktır.
Ankara'nın başkent ilan edilmesi kentin çekiciliǧini arttırmış ve şehre doǧru yoǧun göç hareketlerinin yaşanmasına neden olmuştur. Yaşanan göçler, kent nüfusunun genişlemesini hızlandırarak konut yetersizliǧinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ankara'nın bu şekilde hızlı büyüme göstermesi konut yetersizliǧinin yanı sıra şehre gelen memurlarda ekonomik problemlerin oluşmasına neden olmuş; kentte yaşanan nüfus artışı konut, arsa, arazi ve kira bedellerinde artışların yaşanmasına baǧlı olarak Ankara'nın rantiye kent özellikleri gösteren bir görünüm kazanmasına yol açmıştır. Kent içerisinde yaşanan ekonomik dalgalanmalar derme çatma evlerin inşa edilmesine ve beraberinde çarpık kentleşmenin yaşanmasına kaynaklık etmiştir.
1950'li yıllara kadar hem Türkiye'de hem de Ankara özelinde sanayiye baǧlı bir kentleşme dönemi yaşanmamıştır. Türkiye'de sanayiye baǧlı bir kentleşme yerine sosyal ve ekonomik nedenlerle bir göç yaşanmıştır. Sanayi ve büyüme hızına baǧlı kentleşme sürecinin Türkiye'de tam anlamıyla gerçekleşmemesi kentsel sorunları ortaya çıkarmıştır. Ankara'nın kentleşme sürecinde ortaya çıkan sorunların üstesinden gelebilmek için çeşitli planlamalarla çözüm üretmeye yönelik adımlar atılmasına raǧmen istenilen sonuca ulaşılamamıştır.
Bu çalışmada, 1923-1950 yılları arası dönemde Ankara'daki kentleşme süreci ve bu süreçle birlikte ortaya çıkan sorunlar deǧerlendirilecektir. Kamu yönetiminde bu sorunlara yönelik politikalar ve planlamalarının getirdiǧi uygulamalar sorgulanacaktır. Çalışmanın ilk bölümünde, kent ve kentleşme olguları kavramsal olarak ele alınacak, kentleşme sürecine neden olan faktörler açıklanacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye Cumhuriyeti'nin kentleşme tarihi ele alınacak ve kentleşme sürecine yönelik devlet politikaları deǧerlendirilerek kentleşmeye neden olan etkenler incelenecektir. Çalışmada üçüncü bölüm ise Erken Cumhuriyet Dönemi'nden itibaren Ankara kentleşmesi üzerinde deǧerlendirmelerin ve incelemelerin olduǧu bölümdür. Çalışmada başkent Ankara'nın 1923-1950 yılları arasında yaşadıǧı kentleşme sürecine ilişkin dinamiklerin ve günümüze kadar miras kalan sorunların irdelenmesi amaçlanmıştır. ,
Kent ve Kentleşme
Kentler insanlık tarihi boyunca toplulukların birlikte hayatını sürdürebilecekleri yerleşim biçimlerinden birisi olmuştur. Kentler farklı dönemlerde içinde bulundukları toplumsal yapının özelliklerini barındıran farklı isimlerle adlandırılmış olsa da netice itibariyle aynı niteliklere sahip olan yerleşim biçimleridir. Klasik yönetim anlayışına sahip düşünür Weber, kentin siyasal ve örgütsel bir örgütlenme ile var olabileceǧini dile getirerek kente yönelik yaklaşımları yönetim örgütlenmesi üzerinden ele almıştır. İnsanlar aslında ilk çaǧlardan beri belirli bir amaç etrafında bir araya gelerek örgütün doǧmasına ve örgütlü bir yaşam tarzına yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu örgütler ilk başlarda kan baǧı ile kurulurken ilerleyen zamanlarda deǧişime uǧrayarak polis, aile, köy, kasaba, komün ve kent isimleriyle adlandırılmıştır.1 Örgütlerin gelişim süreci her toplum için aynı deǧişim sürecinden geçmeyerek modern zamanda devlet olarak nitelendirilen bir kavram temelinde ele alınmıştır. Tarih içerisinde kentlerin ortaya çıkması insanlıǧın ilkel durumdan uygar duruma geçişini hızlandırarak düzensiz olan toplumun düzenli hale gelmesi ile birlikte toplumsal iyileşme yaşamıştır. Bu dönemlerde kentler genellikle politika aracı olarak karakterize edilmiştir. Kentin oluşumunu gerçekleştiren devlet temellerini bu oluşum üzerine kurarak kendi düzenini saǧlamaya çalışmıştır.2
Kentler uygarlıǧın ortaya çıktıǧı dönemlerin başkahramanıdır. İnsanların avcılık ve toplayıcılık gibi yaşam biçimlerinden ayrılarak yerleşik hayata geçmesi ile birlikte uygarlık ve kentleşme başlamıştır.3 Kentler kendi tarihsel süreci içinde farklılıklar yaşayarak kendini dinamik tutmuş ve bu sayede günümüze kadar gelmiştir. Kentlerin bu derece dinamik olarak ilerlemesinin başlıca nedeni ticaretin gelişmesidir. Toplumu oluşturan bireylerin arzu ve istekleri onları çıkarları ve menfaatleri doǧrultusunda hareket etmeye yöneltmiştir. Bu çıkarlar doǧrultusunda kentlerin oluşturulduǧu ve iş birliǧinin ancak bu şekilde saǧlandıǧı kentsel oluşum süreci yaşanmıştır.
Kentler, üzerinde hâkim olduǧu toplumun aynasıdır. İnsanların topluluktan topluma geçiş sürecinin ürünü olan ve bir toplumun gelişmişlik düzeylerini yansıtan sosyal mekânlardır. Kentler zamanla uygarlık, iş birliǧi, standartlaşma, nüfus yoǧunlaşması ve ticarileşme ile birlikte adlandırılmaya başlamıştır.4 Kentler ayrıca sosyal, kültürel, siyasal ve teknik bilgilerin birlikte olduǧu mekânlardır. Bir zenginlik göstergesinin adı olarak nitelendirilmeye başlanan kentler sosyal bir olgu olarak günümüzde de varlıǧını sürdürmektedir. İnsanların oluşturdukları bir yerleşim alanı olan kentler ile birlikte bilginin ve farklı kültürlerin sürekli aktarılarak devam etmesi çevrenin doǧal durumuna göre daha iyi konumda olduǧunu göstermektedir. Kentler yalnızca fiziksel bir çevre ve ekonomik örgütlenmelerden ibaret deǧil, insanların düşüncelerine ve duygularına yön veren, onları bulunduǧundan farklı gösteren toplumsal bir düzendir.5
Kentler dünya düzeni içerisinde deǧişim ve dönüşümün yaşandıǧı kaynak noktalarıdır. Bu süreçler mekânsal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlar üzerinde etkili olmuştur. Kentlerin gelişme süreci içerisinde doǧuş halinden itibaren sanayi ve tarıma yönelik bakışları dönemlere göre farklılık göstermiştir. Zamanla kentlerin gelişmesi sonucu ekonomik kaynakların çeşitliliǧinin artması ekonomiye dayalı sektörlerde farklılıkların yaşanmasına neden olmuştur. Modern kentler ekonomik farklılıkların oluşmasının topluma yönelik etkileri sonucu meydana gelmiştir. Kent; tarıma yönelik üretimlerin yapılmadıǧı, daǧıtım ve denetim işlevlerinin merkezi konumu olduǧu, belirli bir büyüklüǧe sahip heterojen ve bütünleşmiş bir mekân olarak tanımlanmaktadır.6 Kentte nüfus büyüklüǧünün yanı sıra ekonomik ve sosyal faktörler de önemli bir unsuru oluşturmaktadır. Günümüzde şehir kelimesi ile birlikte anılan kentler, örgütlenmiş bir yaşam alanına sahip olan pastoral bir yaşamdan uzaktırlar. Kentlerde artık tarım sektörünün geçerli olmadıǧı ve bunun yerine genellikle kentlerde sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinin yer bulduǧu bir düzen hâkimdir.
Kent; içerisinde kültürleri, dinleri ve etnik yapıları barındıran politik bir yerleşme birimidir. Modern anlamda kenti tanımlamak gerekirse sanayileşme sürecinin devamında alevlenen bir yerleşim birimidir. Sanayileşme ile birlikte kentlerin deǧeri artmış ve beraberinde kente yönelik göç hareketleri yaşanmıştır. Yoǧun göç süreci sonucunda özellikle gelişmekte olan ülke kentlerinde gecekondulaşma artarak kentin demografik yapısı deǧişime uǧramıştır. Dünyanın hemen hemen her yerinde kırsal alandan kente doǧru bir göç yaşanması kentleri alan ve nüfus baǧlamında büyümeye sevk etmiştir. Sanayi devrimi sonucunda kentlere yönelen geniş çaplı insan hareketliliǧi sonucunda kent sayılarında artışla karşılaşılmıştır. Kentsel mekân sanayileşmeden önceki kentlere göre daha geniş bir yapıya kavuşmuştur. Ulaşılan genişlemelerle birlikte yollar genişlemiş ve binaların yüksekliǧi artmaya başlamıştır. Dünyanın hızla kentleştiǧi küresel bir düzende konut ve iş yerlerinin birbirinden ayrıldıǧı bir düzen hâkim olmaya başlamıştır. Sanayileşme süreci öncesindeki kent yerleşiminden farklı bir yerleşim metodu oluşturulmuştur. Üst ve orta gelire sahip bireyler kentin çevresine yerleşmiş ve merkez ile bu konut alanları arasına ise geçiş bölgesi adı verilerek buraya görece alt tabakaya mensup insanlar ve is tenmeyen unsurlar yerleştirilmiştir.7 Kentler kendisini ortaya çıkaran tarihsel süreçle birlikte emeǧin üretilmesinin saǧlandıǧı8, belirli bir nüfus yoǧunluǧunun var olduǧu, heterojen bir yapıya sahip yerleşim birimi olarak günümüze kadar gelmiştir.
Kentleşme; insanlıǧın belirli koşullar bakımından kentli olma veya kente yakın olma isteklerini azmettiren bir süreçtir. Sosyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan belirli parametreler ile kentleşme süreci gerçekleşmiştir. Kentleşmeyi sadece dar anlamda sayısal olarak büyümenin gerçekleşmesi olarak düşünmek yerine sosyal ve siyasal olgularla birlikte deǧerlendirmek gerekir.
Kentleşmeyle birlikte ticaret ve hizmet sektörüne yönelik faaliyetler Sanayi Devrimi etkisi sonrası hızla büyüme sürecine girmiştir. Doǧal olmayan yapay bir süreç olarak nitelendirilebilen kentleşme süreci, dinamik bir şekilde sosyo-kültürel, nüfus, ekonomik ve siyasal düzende yapısal etkisini göstermektedir. İnsanlık tarihi boyunca doǧal olarak yaşanan bu süreçler yapay devinim halinde gerçekleşmiştir. Kentleşme süreci kentlerin fazlalaşmasını saǧlayarak kent içerisinde iş bölümlerinin, örgütlü yapıların ve uzmanlaşmaların gerekliliǧini ortaya çıkarmıştır.
Kentleşmenin her devlette veya toplumda farklı hız ve koşullarda gerçekleşmesi kentleşme olgusunun çevreden çevreye kendi iç dinamiklerine göre deǧerlendirilmesi gerektiǧini açıǧa çıkarmaktadır. Her bölgenin yapısının aynı olmaması toplumların farklı dinamik süreçlerden geçerek kentleşme yaşamasına neden olmuştur. Kimi zaman süreç içerisinde makineleşmeye baǧlı göç sonucu ile kentleşme yaşanırken; kimi durumlarda da siyasal ve sosyal koşullara baǧlı olarak kentleşme gerçekleşmiştir. Kentleşme süreci az gelişmiş ülkelerde bir nüfus birikimi süreci olarak karşımıza çıkmıştır. Az gelişmiş ülkelerde kentleşme, gelişmiş ülkelerdeki kentleşme ile karşılaştırıldıǧında hızla artan bir yol izlemiş, bir ya da iki kent diǧer kentlere göre daha hızlı büyümüş ve kentleşen nüfusun kentsel hizmetleri karşılamadaki yetersizliǧi kentsel problemlerin meydana gelmesine neden olmuştur.
Kentleşme süreci ülkeler, yöreler ve toplumlar açısından mekânsal olarak aynı düzeyde gerçekleşmemiştir. Her bir toplum gelişmişlik ve az gelişmişliǧine baǧlı olarak kendisini kentleşmeye iten nedenlere sahiptir. Bunun yanında, kentleşmeye etki eden çekici, itici ve politik etmenler kentleşme sürecinin evrensel nedenlerini oluşturmaktadır.9
İş olanaklarının azlıǧı, düşük ücretlerin olması, eǧitim ve saǧlık gibi sebepler kentleşmeye ilişkin itici sebeplerden bazılarıdır. Kentleşmenin sebep leri içerisinde yer alan itici faktörler genellikle ekonomiye dayalı sebeplerdir ve sanayileşme sonucunda gerçekleşen makineye dayalı üretim biçimleri insanların işsiz kalmasına neden olarak kente yönelmelerinde etken olmaktadır.10 Kırsalın geçim kaynaǧı olan üretim faktörlerinin kentlerde ucuz ve kolay bir şekilde elde edilmesi kentin ekonomik olarak üstün olduǧunun ayrı bir göstergesidir. Bunun yanında; kentlerde eǧitim olanaklarına baǧlı olarak yetişmiş insan gücü kırsala göre sayıca fazladır. Kentlerde yaşayan insanların ekonomik açıdan yaşam standartları daha geniş olmakla birlikte iş olanaklarının fazlalıǧı da söz konusudur. İnsanlar kentte kırdakinden daha rahat bir şekilde mal ve hizmetlere ulaşabilmektedirler. Kentlerin kırsala göre birçok açıdan ekonomik üstünlüklere sahip olması kent ile paralel bir şekilde artış göstermekte ve insanların kırdan kente doǧru göç etmesini tetiklemektedir.11
Kentleşmenin çekici faktörlerini kentte iş olanaklarının fazlalıǧı, istihdamda yüksek ücretlerin var olması, bireylerin bulundukları konumdan daha yüksek kademelere yükselebilme imkânı gibi nedenler oluşturmaktadır. Bunların yanında kent yaşamının kırsala göre sosyal ilişkiler bakımından daha hareketli oluşu, eǧitim ve sosyal olanakların fazlalıǧı kentleşmenin çekici sebeplerindendir. Görüldüǧü gibi kentleşmenin çekici faktörleri genellikle insanlar üzerinde sosyolojik ve psikolojik sebeplere dayalıdır. İnsanlar kentlerde kendilerini geliştirme açısından birçok fırsata sahip olmaktadır. Kültürel, sosyal ve teknolojiye dair birçok ihtiyaçlarını elde edebilme imkânına sahiptirler. Kentlerde ayrıca kırla karşılaştırıldıǧında kültür festivalleri yapılması, kongre, sempozyum gibi bilimsel çalışmaların düzenlenmesi ve yükseköǧretim kurumlarının kentlerde yer alması kenti çekici hale getiren başlıca sebeplerdendir.12
İletişim araçlarının etkisi, teknolojik ilerlemeler ve ulaşım araçlarındaki gelişmeler kentleşmenin iletici etkenlerini oluşturmaktadır. Kırdan kente doǧru göç hareketlerinin yaşanmasında bilgi iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler mekanlar arasındaki mesafeyi azaltmakta, göç eden nüfusun kente uyum sürecini kolaylaştırmaktadır.
Kentleşmeye neden olan itici ve çekici faktörlere dışarıdan etki olarak göz önünde bulundurulması gereken siyasi faktörler de göz ardı edilmemelidir. Bir toplum içerisinde verilen siyasi kararlar, o toplumun yönetsel özellikleri ve toplumun düzenini saǧlayan hukuk normlarının etkisi kentleşmeye neden olan sebepler arasındadır. Ayrıca savaşlar ve uluslararası ilişkilerde ortaya çıkan anlaşmazlıklar da kentleşmeye neden olan faktörler arasındadır. Örneǧin; İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere'de savaş ekonomisine katkı yapmak üzere kır saldan kente doǧru yaklaşık 5-6 milyon insan göç etmiştir.13 Dolayısıyla devletlerin uygulamış olduǧu ekonomik, sosyal ve kültürel politikalar kentleşme üzerinde etkili olan hususlardır. Uygulanan politikalar sonucu kentlere yönelik planlamaların gerçekleşmesi yapılan işlerin idari bir boyutta ele alınmasını mümkün kılmaktadır. Kentleşmeye yönelik oluşturulan politikalar ve gerçekleştirilen uygulamalar birer idari işlem niteliǧi taşımaktadır.
Türkiye'de Kentleşme
Türkiye'de kentleşme hızlı bir şekilde ilerleme kaydederek günümüze kadar gelmiştir. Bu hızlı kentleşme sürecinin saǧlıklı bir şekilde olmadıǧının göstergesi büyük kentlere bakıldıǧında aleni bir şekilde görülebilmektedir. Türkiye'de kentleşme sürecinin sorunlu bir şekle bürünmesinin sebebi gelişmiş ülke kentleriyle mukayese edildiǧinde Türkiye kentleşmesinin özelliklerinde aranmalıdır. Türkiye'de kentleşme sürecinde birkaç kent diǧerlerine göre daha hızlı büyümüş, büyük kentler orta ve küçük ölçekteki kentlere göre demografik olarak daha fazla artmış, sanayileşmiş ülkelere oranla kentleşme hızlı bir şekilde gerçekleşmiş, bazı bölgelerde kentleşme oranı daha düşük düzeyde kalmış ve kentleşen nüfusun ihtiyaçlarının ve kamu hizmetlerinin saǧlanmasındaki yetersizlikler Türkiye kentleşmesinin temel özellikleri olmuştur. Bu nedenle Türkiye'de yaşanan kentleşme süreci, gelişmiş ülkelerdeki gibi yaşanmayarak genellikle gelişmemiş ülkelerde yaşanan kentleşme süreci ile ilintili olmuştur. Genellikle Batı toplumlarında sanayileşme ile birlikte seyreden, paralel ilerleyen bir kentleşme süreci yaşanırken Türkiye'de böyle bir süreç yaşanmamıştır. Türkiye'deki kentleşme sanayi odaklı olarak gerçekleşmeyerek sanayileşmemiş ülke kentleşmesi özelliklerini taşımıştır.14
Türkiye'de kentleşme sürecinin gelişimi incelendiǧinde 1950 öncesi ve 1950 sonrası kentleşme olarak iki farklı dönemde ele alınması gerekmektedir. 1950 yılına kadar kendi içerisinde bir hareketlilik söz konusu olmakla birlikte yavaş hareket eden bir kentleşme gerçekleşmiştir. 1950 sonrası ise kırsal kesimlerde meydana gelen yapısal deǧişiklikler kırsalın çözülmesine neden olmuştur. Kentlere yönelik yoǧun bir göçün görülmesine neden olan bu çözülme hızlı kentleşmenin kaynaǧı olmuştur. 1950 sonrası başlayan bu göç dalgasının şekillendirdiǧi hızlı kentleşme halen Türkiye'de dinamikliǧini korumaktadır.
Türkiye'de 1950 öncesi kentleşme; ülkenin geneline hâkim olan bir kentleşme hareketinin pek de yoǧun olarak yaşanmadıǧı bir dönemdir. Türkiye'nin bütünü incelendiǧinde güçlü bir kentleşme hareketi yaşanmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus devlet inşasına karşılık gelen 1923-1950 arası dönem; si yasal, ekonomik ve sosyal yapının yeniden şekillendiǧi bir dönem olmuştur. Bu dönem OsmanlI'dan sonra toplumsal yapının dönüşüm yaşadıǧı bir süreçte kentleşmeye yönelik hareketlerin yaşandıǧı yıllar olmuştur. 1923'den 1950'li yıllara kadar Türkiye'de gelişmiş ülkelerde yaşanan büyük çapta bir kentleşme süreci yaşanmamıştır. Örneǧin; sanayileşmeye baǧlı bir kentleşme sürecinin olmaması ve kente yönelen iş gücünü istihdam edecek sanayi yatırımlarının yetersiz olması kentte çalışabilir nüfusu marjinal sektörlere yöneltmiştir.
1923-1950 arası dönemde Ankara kentinde diǧer kentlerde görülen kentleşme sürecinden farklı bir süreç yaşanmıştır. Başkent olmasıyla birlikte göç hareketliliǧinin artması, Ankara'yı sürekli göç alan bir kent haline getirmiştir. Böylece genişleyerek kentleşen Ankara'da arazilerin, arsaların ve konutların kiraları artış göstermiştir. Türkiye içerisinde kentleşme modeli deǧerlendirmesinde başkent Ankara'da idari merkez özellikli bir kentleşme modeli hâkimken; diǧer şehirlerde ise iç dinamiklere dayalı bir kentleşme görülmüştür. Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki İstanbul ve İzmir gibi illerde ve diǧer şehirlerde de kentleşme yaşanmasına, mimari uygulamalarda bulunulmasına ve nüfus artışının olmasına raǧmen Ankara gibi aynı düzeyde gerçekleşmemiştir.
Türkiye'de kentleşme kalkınmaya yönelik olarak gerçekleşen bir süreç olmamıştır. Kentlerin sanayileşmenin gerektirdiǧi uygunluǧa erişememesi kentleşmenin düzensiz ve saǧlıksız gerçekleşmesine sebep olmuş, böylece çarpık bir yapılaşmanın oluşmasına kaynaklık etmiştir.15 Kırdan gelenler kentlerde deǧişim yaratamamış, çevreyi kalkındıramamış ve toplumsal bir deǧişim yaratmayan kentleşmeye neden olmuştur.16 Türkiye'de kalkınma paralelinde bir kentleşme gerçekleşmemesi ve ekonomik büyüme hızının kentleşme hızı ile aynı düzeyde olmaması kırdan kente doǧru göç edenler üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Kente gelenler büyüme hızının yavaşlıǧından dolayı iş bulamayarak işsizliǧin verdiǧi yoksullukla birlikte resmi olmayan işlere yönelmişlerdir. Ayrıca kentler yapısal deǧişikliklere ortam hazırlayarak çarpık düzenin hâkim olduǧu bir yerleşim haline gelmiştir. Kırsal kesimlerden gelen insanlar kentlerde daha iyi olanaklara sahip olacaklarını düşünürken saǧlıksız bir düzen içerisinde kendilerini bulmuşlardır. Altyapının yetersiz olması kente gelen insanların çarpık kentleşmesine neden olmuştur. Kalkınma ile paralel hareket etmeyen kentleşme süreci saǧlıklı olmayan düzensiz bir kentleşmeyi beraberinde getirmiştir. Türkiye'de ortaya çıkan çarpık kentleşme sonucu oluşan ekonomik ve sosyal sorunlar kentleşme sürecinin başarısız olduǧunun göstergesidir. İşsizliklerin yaşanması, altyapı hizmetlerinin yetersiz duruma gelmesi, bölgelerin farklı şekillerde kentleşmesi ve en önemli sorun olan konut eksikliǧinin oluşturduǧu gecekondu sorunu ekonomik sorunlardandır. Türkiye'de sanayiye dayalı kentleşme sürecinin yaşanmamasının önemli bir göstergesi işgücünün büyük bir kısmının halen tarım alanında çalışması ile açıklanabilir. Bu durum sektörler arasında farklılıkları oluşturarak iç dengesizliklere neden olmuştur. Tarım alanının dışında gerçekleşen sektörler arası iç dengesizlikler, Türkiye'de sanayiye dayalı bir kentleşmenin olmaması sonucu ortaya çıkmıştır.17 Ekonomik sorunlar genel olarak insanların yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan maddi ihtiyaçları içerisinde barındırmaktadır. Gereksinim duyulan ihtiyaçların eksikliǧi kentleşmenin gereǧi gibi yaşanmadıǧının göstergesidir. Saǧlıksız kentleşme sonucu karşılaşılan sosyal sorunlar; çevrenin tahrip edilmesi, plansız ve düzensiz yerleşme, gelir daǧılımındaki eşitsizlikler gibi hususlardır. Sosyal tabakalaşmanın artarak farklı sosyal sınıfların sayısal olarak genişlemesi, kültür deǧişimine baǧlı olarak kültürel uyumsuzlukların yaşanması ve toplum hayatındaki deǧişmeler sosyal hayattaki özel sorunlardır.18
Türkiye'de yaşanan kentleşmeyi farklı boyutlarıyla ele aldıǧımızda düzensiz bir kentleşmenin yaşandıǧı aşikârdır.19 Modernleşme ile hızla artış gösteren kentleşme süreci gelişmiş ülkelerde olumlu etkiler göstererek büyüme ve kalkınma süreçlerine yardımcı olmuştur. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise kentleşme süreci kalkınma ve büyümenin gelişmesine engel olmuştur. Türkiye'de çarpık kentleşme kültür erozyonunun ortaya çıkmasına, alt yapı sorunlarına ve ekonomik sorunlara kaynaklık etmiştir. İktisadi kalkınma ve büyüme çerçevesinde ivme kazanan bir kentleşme sürecinin aksine Türkiye kentleşmesi genel itibariyle nüfus popülasyonunun artması sonucu cereyan etmiştir.
Türkiye'de tarımsal yapıda görülen deǧişmeler, bilhassa 1950'lerde yaşanan tarımda makineleşmeyle birlikte ekilebilir topraǧın azalması ve kırsal alanlarda iş gücü fazlalıǧının ortaya çıkması kentleşmeyi tetiklemiştir. Buna ek olarak ekonomik, sosyal ve kültürel yapıda görülen deǧişmeler, kentlerde var olan daha iyi eǧitim ve istihdam olanakları kentleşmenin çekici sebepleri olmuştur. Ulaşım ve haberleşme imkânlarının zamanla gelişmesi ise kentleşmenin iletici etmenleri olarak dolaylı olarak kente göçü artırmıştır. Bu unsurlar dışında yasalar ve siyasal kararlar gibi hukuksal ve politik nedenler; insanların kendisini kentte daha özgür hissetmesi gibi psikolojik nedenler, II. Dünya Savaşı sonrasında Marshall yardımları gibi dış etmenler kentleşmenin sebeplerini oluşturmuştur.
Cumhuriyet'in İlanından Sonra Ankara Kentleşmesi
Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkan Türkiye, Cumhuriyet'in ilanından sonra yeni dünya düzenine ayak uydurmak için modern devlet anlayışına yönelik strateji ler geliştirmiş ve bir ulus-devlet olarak uluslararası aktörler arasında yer almıştır. Milliyetçilik temelinde hareket edilerek modern devlet çizgisinde politikalar üretilmiştir. Bu dönemde kentlerdeki mekânların önemine vurgu yapılmış, ulus-devlete yaraşır bir kent mekânı oluşturulması gerektiǧi ve kentlerin modern mekânlar olarak tasarlanması gerektiǧi fikri benimsenmiştir.20 Türkiye'de modernite projesi kapsamında gerçekleşen kent planlamalarının başlangıcı Ankara kenti için yapılan düzenlemelerle başlamaktadır. 13 Ekim 1923 tarihinde Türkiye'de başkentin Ankara olması ve çok fazla zaman geçmeden 29 Ekim 1923 tarihinde ise Cumhuriyet'in ilan edilmesi Ankara şehri için bir dönüm noktası olmuştur. Devletin yönetim sisteminin deǧişmesi yeni başkent olan Ankara için yeni sistemle örtüşecek bir modern kent üretilmesi çabalarını beraberinde getirmiştir. Modern bir başkent inşa etme yönünde adımlar atılarak kentin alt yapısını iyileştirme, altyapı stoku ve yaşanılası bir çevre için hedefler konulmuştur. Hem ülke içerisinde hem de uluslararası topluluǧun üyesi olan başkaca devletler için örnek alınabilecek, modern, yeni bir kent tasarımına yönelik hedefler ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Ankara, başkent olmasıyla birlikte ülkenin merkezi haline gelmiş ve sanayi alanında gelişmeler görülmüştür. Gelişen sanayi ile birlikte kırsal yörelerden kente doǧru göç hareketinin yaşanması onu diǧer şehirlerden kentleşme baǧlamında farklılaştırmıştır. Ankara'ya doǧru yaşanan göç hareketleri kentin büyümesine ve kent nüfusunun artmasına neden olmuştur. Bu durum yeni Türkiye'de ilk kez Ankara özelinde konut politikalarının oluşmasına sebebiyet vererek; kente yönelik politikalar, imar düzenlemeleri ve idarenin düzenleyici işlemlerini oluşturulacak politikalar için kaynak teşkil etmiştir. Ankara kenti, bireysel üretim biçiminden uzaklaşarak kooperatifçiliǧe yönelmiş; yap-sat ve toplu konut gibi kavramlar gündeme gelmiştir. Bu konuda kentler, genellikle emeǧin her durumda yeniden üretildiǧi bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.21 Ankara kentinin genişlemesi ile birlikte konuta duyulan ihtiyaç atmış; konuta duyulan ihtiyacı karşılamaya yönelik toplu konut projeleri, kooperatifçilik gibi stratejiler ve hedefler belirlenmiştir. Modern kent oluşturmaya yönelik şehir planlamaları, imar faaliyetleri ve düzenlemeler ilk olarak Ankara'da gerçekleşmiştir.
Cumhuriyet sonrası Ankara kenti için politik hedefler ortaya konularak planlama stratejileri bu hedefler etrafında şekillenmiştir. Ankara'nın başkent olması kenti sosyo-kültürel açıdan etkilediǧi gibi kentin fiziki yapısında da deǧişmeler yaşanmıştır. Kentte yaşanan deǧişimlerin anlaşılması için Ankara'ya uygulanan Ankara Şehremaneti modeli ile Lörcher ve lansen planlarının incelenmesi gerekmektedir.
Ankara'nın Batı'daki başkentlere benzer modern bir kent statüsüne kavuşturulmasına dönemin siyasi elitleri ve karar alıcıları tarafından önem verilmiştir. Bu yönde atılan ilk adım Şubat 1924'te 417 sayılı Ankara Şehremaneti Kanunu'nun çıkarılması olmuştur. Tıpkı Dönemin hükümeti tarafından İstanbul'da kurulan Galata ve Beyoǧlu semtlerini içine alan Altıncı Daire Belediyesi gibi bir yerel yönetim birimi oluşturulmuştur. Belediye hizmetlerinin örgütlü bir şekilde yürütülmesi ve bireylerin daha düzenli bir kentte yaşamaları arzulanmıştır. Ankara'da ivedilikle böyle bir belediye teşkilatı kurulurken İstanbul'daki teşkilat modelinin aynısı esas alınmıştır.
Ankara Şehremaneti Kanunu 1930 yılında 1580 Sayılı Belediye Kanunu çıkana kadar sürmüştür. Yaklaşık 6 yıl yürürlükte kalan Şehremaneti Kanunu döneminde, 583 Sayılı Kanun ile planlanan yeni şehir modeli için kamulaştırmalar yapılmıştır. Ayrıca bu dönem içerisinde planlama ve yatırımlar devlet eliyle gerçekleştirilmiştir. 1928 tarihinde 1351 sayılı Kanun ile İçişleri Bakanlıǧına baǧlı olarak görev ifa eden Ankara Şehri İmar Müdürlüǧü kurulmuştur. Ankara kenti için İmar Müdürlüǧünün kurulması başkent Ankara'nın imarının bir şehir belediyesinden farklı olarak bir devlet meselesi olarak ele alındıǧının göstergesidir.22 1930 yılında çıkarılan 1663 sayılı kanunla birlikte Ankara İmar Müdürlüǧüne araziler, arsalar ve topraklar üzerinde işlem yapabilme yetkisi verilmiştir.23
Ankara'nın 1923 ile 1930 arası dönemdeki kentleşme sürecine bakıldıǧında ekonomik şartların daha fazla etkili olduǧu bir dönem yaşanmıştır. Başkent olmasıyla birlikte Ankara kentinin idari merkez konumuna gelmesi kentin taşıdıǧı sorumlulukları arttırmıştır. Bunun yanında hizmet, inşaat ve ticaret gibi sektörlerde de artış yaşanarak bu sektörler kent içerisinde genişleme imkânı bulmuştur. Bu dönem içerisinde sanayi sektöründeki gelişmeler ise çok sınırlı kalmıştır. Bu durum Ankara'ya istihdam niyetiyle göç etmek isteyen kişilerin sayıca fazla olmasını engellemiştir. Sanayinin yeterince gelişmemiş olması kent içerisinde istihdamın az olmasını saǧlayarak Ankara'nın bir süreliǧine yoǧun göç hareketine maruz kalmasının önüne geçmiştir. Kentleşme sürecinde yaşanan bu gelişmelerin ortaya çıkmasında kırdaki insanların topraklarından kopamayışı ve şehirde beklenilen işe alınma durumlarının kısıtlı olması göz ardı edilmemelidir.24
Ankara'nın başkent olması ile birlikte modernleşme ve planlamaya yönelik çabalar kent içerisinde gelişim göstermeye başlamıştır. Ankara kenti için planlı büyüme, ilerleme ve yapılaşmaların planlar çerçevesinde oluşturulması yoluna gidilmiştir. Yeni bir şehir fikri, eski şehirden farklı olarak hangi deǧerlerin temsil edileceǧi ve korunacaǧı düşüncesiyle gündeme gelmiş, düzenli bir kent inşa etme girişimleri sonucu kendini göstermiştir. Alman mimar Carl Christoph Lörcher 1924 yılında başkent Ankara'nın ilk imar planını hazırlamıştır. Plan, genellikle meydanlara ve kentin nitelikli mekânlarına önem vermiştir. Planda Ankara için günümüzde de simgesel nitelikte olan Kızılay ve etrafına yönelik kararlar alınmıştır. Lörcher; Ankara kenti içerisinde eski şehir olarak niteleyebileceǧimiz kale ve çevresinin dışında modern yeni bir şehir oluşturma fikrini ortaya koymuştur.25 Ankara'nın kent planlamasının çerçevesini çizerek ileride oluşacak planlamalar için örnek oluşturmuştur. Hermann lansen ise Lörcher'in ortaya attıǧı Ankara'nın modern bir kent planını geliştirerek yeni bir model oluşturmayı amaçlamıştır. lansen planı ile birlikte daha kapsamlı bir imar planının gündeme gelmesi bu planı gelenekten gelen yabancı uzmanların oluşturduǧu planların dışında bırakmıştır.26 Jansen'in getirdiǧi plan Ankara kentindeki konutların bahçeli bir şekilde yapılmasını öngören düzenlemeleri içinde barındırmıştır. Kent planlamasını modern bir kentin inşası amacıyla tasarlamış, Ankara'yı yeşil alanlara, araç ve yaya dolaşımına açık hale getirmeyi, sosyal ve özgür bir ortam tesis etmeyi hedeflemiştir. lansen Planı, Ankara kalesini kentin simgesi ve merkezi olarak deǧerlendirerek, kalenin etrafında yeşillendirilmiş alanların varlıǧını öngörmüştür. Bunun yanında Bakanlıklara ilişkin yapıların yeni inşa edilecek kentte toplu olarak düşünülmesi, İstasyon bölgesinin kent merkezi olarak gelişime açık hale getirilmesi, taşıt ve yaya trafiǧinin birbirinden ayrılması, motorlu taşıtlar için uygun ve geniş caddelerin inşası, Atatürk Bulvarı'nın ulaşım için cazibe merkezi haline dönüştürülmesi, Bent Deresi'nin emeǧin yeniden üretiminin bir aracı olarak insanların dinlenme alanı olarak tasarlanması, Ankara-Sivas demir yolu hattının çevresinde sanayinin geliştirilmesi, Atatürk Orman Çiftliǧi'nin çevresinin bahçe şehir uygulamasının mikro bir örneǧi olarak tasarlanması, kentin gelişme yönünün güneye doǧru sevk edilmesi lansen Planı'nın temel ilkeleri olmuştur. lansen'in tasarladıǧı kent planlama modeli gerek eski Ankaralılar gerekse arsa sahipleri tarafından yeterince benimsenmemiştir. Planın uygulama aşamaları yetersiz kalarak Ankara kentleşme sürecinin istenildiǧi gibi gelişim gösterememiştir. Yeni kent planlamaları farklı ve kapsamlı planlar olsalar da, tam anlamıyla başarı gösterememişlerdir. Bu planların kabul edilmesinin sebebi ise konut problemlerinin kent içerisinde artış göstermesinden kaynaklanmıştır. Ankara'nın modern kent olarak inşa edilmesi sürecinde ortaya atılan bu planların hedefleri tam olarak yerine getirilemese de, Ankara kentleşmesinde etkili olmuşlardır. Yeşil alanla rın yer aldıǧı ve kamuya ait açık mekânların olduǧu bir Yenişehir planı düşüncesi söz konusu olmuştur.27 Yenişehir ile kast edilen bugünkü adıyla Kızılay, kentin ilerideki dönüşümünün kilit noktası haline gelmiştir.
Ankara kenti içerisinde üretilen planlamaların kentin dokusuna zarar verici düzenlemelerden kaçınılacak şekilde oluşturulması gerektiǧi fikri benimsenmiştir. 23 Temmuz 1932'de kabul edilen Kesin İmar Planı ile kentin tarihi dokusuna dokunulmaması gerektiǧine karar verilmiştir. 1928 yılında lansen'in ortaya attıǧı plan ile Kesin İmar Planı arasında birtakım farklılıklar dikkat çekmiştir. Bu plan ile lansen'in planı arasındaki fark hem Ankara Kalesi çevresinden Çankaya tarafına doǧru bir hareketlilik yaşanması hem de Kızılay Meydanı'nın estetiǧine yönelik düzenlemelerin farklılık içermesidir. Ankara kentinde yaşanan bu farklı planlamaların arka planında 1929 Ekonomik Buhranının tüm sektörlerde etkisini göstererek Ankara'nın imarına da yansıması yer almaktadır. Böyle farklı bir düzenlemenin gündeme gelmesi hem etkin bir yönetimin hem de 1929 Ekonomik Buhranı sonrası oluşan ekonomik gücün yetersizliǧinden kaynaklanmaktadır.
Jansen Planı oluşturulduǧu dönemin ilk yıllarında etkinliǧini sürdürerek uygulama bulmuştur. Gerek bahçeli evler modeli oluşturarak günümüzdeki Emek ve Bahçelievler bölgelerini ortaya çıkarması gerekse Kızılay çevresinin düzenlemesi Jansen'den kalan kent planlamasının parçalarıdır. İlk yıllarında şimdiki Ankara'nın çekirdek düşüncesini ortaya koymaya çalışsa bile, bahçeli evler modelinin arzu edildiǧi gibi geniş bahçeli evlerden oluşması saǧlanamamıştır. Birbirine yakın konutların inşa edilmesi, oda sayılarının artış göstermesi faktörlerine baǧlı olarak bahçeli bir yerin içinde tek ev modeli tasarısı tam olarak uygulanamamıştır. Ayrıca ilerleyen zaman diliminde Ankara'nın imarına yönelik tatbik edilen stratejilerde aksaklıklar yaşanmış ve planlanan bahçeli evler modelinden geriye yüksek katlı binalar kalmıştır. İmar planlamalarının uygulaması esnasında güçlüklerin yaşanmasıyla birlikte arsa ve arazilerde oluşan rant ve spekülasyonlar, Ankara kentinin imarına yönelik modernleşmenin önünde engel olmuşlardır. Aynı zamanda Ankara'nın süreç içerisinde beklenilenin aksine hızlı bir büyüme göstermesi planlamaların güncellenmesi gerektiǧini gündeme getirmiş, bu nedenle yürütülmesi planlanan stratejiler güdük kalmıştır.
Jansen planına göre, Kızılay bir ticari merkez olarak kurgulanmamış olmasına raǧmen ilerleyen yıllarda burjuva sınıfının etkin rol oynadıǧı mekân haline gelmeye başlamıştır. Kızılay 1935 yılında özel mülkiyet sahiplerinin iradeleri doǧrultusunda sosyo-yapısal bir dönüşüm yaşanan yer olarak belirgin hale gelmiştir.28 1950'lerden sonra burjuva sınıfının bölgeye hâkim olmasıyla birlikte Yenişehir'in merkezi konumunda olan Kızılay Meydanı ticari alan olarak adlandırılmaya başlamıştır. Ankara'nın başkent ilan edilişinden 1950'lere kadarki dönemde; Kızılay'ın kuzeyinde yer alan Ulus semti, kırsal alandan gelen göçmenlerin oturduǧu yoksul bir yer olarak nitelendirilmiştir. 1950'lere yaklaşıldıǧında ise merkezin güneyine (Kavaklıdere tarafına) doǧru bir genişleme yaşanarak elçiliklerin açıldıǧı ve zengin insanların konakladıǧı yerler ortaya çıkmıştır.29 Örneǧin; Küçükesat, Ankara'nın 1950'li yıllarda Yenişehir merkezinin semtlerinden birisi olmuştur.
Ankara'nın başkent olmasıyla birlikte her ne kadar ilk başlarda yoǧun göç hareketi yaşanmasa da ilerleyen yıllarda ekonomik koşulların iyileşmesi kente olan göç hareketliliǧini artırmıştır. Böylece Ankara kenti içerisinde konuta duyulan ihtiyaç artmış ve bu durum yeni yerleşim alanlarının oluşturulmasına neden olmuştur. Esat baǧları olarak nitelendirilen Küçükesat, merkezden güneye doǧru büyüme sonucunda konut alanlarına dönüştürülen bir yer haline gelmiştir. Bu durumun yaşanmasının nedeni ise Kızılay merkezine olan ulaşım kolaylıǧı ve Kızılay içerisinde ticaretin canlı olmasıdır.30 Bu süreci tetikleyen ve genellikle aktif rol oynayan aktörler ise alım gücü yüksek olan gruplar ve kentin elit sınıflarıdır. Söz konusu bu sınıfların şehrin güneyine doǧru hareket ederek kentin güneyinde konaklama istekleri, Kızılay veya Yenişehir'in yeni kent merkezi haline gelmesi gibi hususlar Ankara kentinde deǧişimin önemli parametreleri olmuştur.31 Ankara'nın güneye doǧru genişlemesi ve büyümesi Kızılay ve Ulus merkezli iki farklı yönde bir yapılaşmaya sebebiyet vermiştir. Kızılay yönünde zengin ve varlıklı kesimlerin yaşadıǧı bir çevre ile karşılaşılırken; Ulus taraflarında ise daha yoksul insanların yaşadıǧı bir ortam varlık göstermiştir. Bu durum Ankara şehrinin tabakalaşmasına, farklı bölgelere ayrılmasına ve mahalleler arası ekonomik farklılıkların daha da belirgin hale gelmesine neden olmuştur.32
Ankara'nın modern, düzenli kent modeli olarak düşünülmesi ve yeni Ankara planlaması Kızılay ve Güvenpark esas alınarak çevreye doǧru genişlemenin yaşandıǧı bir duruma tezahür etmiştir. Merkez alanlarda ticaret ve gerisinde ise sanayinin yer alması nüfusun kentin dışına doǧru yerleşim alanları kurmasına neden olmuştur. Genellikle varlıklı aileler şehir dışında banliyöler oluşturma yoluna gitmişlerdir. Burada belirtmek gerekir ki, söz konusu durum aynı zamanda Chicago Okulu kent teorisinin33 Ankara kenti nezdinde kısmen uygulanabilirliǧini ortaya koymaktadır. Bu teoriden kısaca bahsetmek gerekirse, Chicago Okulu kentlerin toplum biliminin bir parçası olduǧunu dile getirerek kent ile sosyoloji arasında ilişkinin yadsınmaz olduǧunu dile getirmektedir. Örneǧin Chicago Okulu'nun temsilcilerinden olan ve temelde kent ve kapitalizm ilişkisini irdeleyen Tonnies34, toplumun kapitalizmle gelişme sürecini kentler üzerinden açıklamaya çalışarak; kapitalizmin gelişmesinin, toplum yaşantısında deǧişikliklere neden olduǧunu ve kentleri de etkisi altına aldıǧını iddia etmektedir. Ankara kentinin modernleşme aşamaları Chicago Okulunun gelişim gösterdiǧi döneme denk gelmiştir. Ankara'nın kentleşme süreci Chicago Okulu teorisinden etkilenerek ilerleme kaydetmiştir. Gerek Ankara nüfusunun gittikçe artması gerekse çevrenin gün geçtikçe genişlemesi teoride öne sürülen kentsel yaşamın gerilimli doǧasını35 toplumsal farklılaşmalara baǧlı olarak Ankara kenti üzerinde hissettirerek, zaman zaman toplumda gerilimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Amerikan kentleşmesi esas alınarak oluşturulan Chicago Okulu kent teorisinde mekân, çevre ve nüfus gibi nicel faktörlerin yanında sosyal olguları da içinde barındıran nitel faktörler göz önünde tutularak kentler oluşturulmaya çalışılmıştır.1950'lere kadar etkin bir kent teorisi olan Chicago Okulu kent teorisi etkilerini 1990 sonrasında bile Ankara kenti örneǧinde devam ettirmiştir.
Ankara kalesinde başlayan yerleşim, Ankara'nın gelişimiyle birlikte Ulus'tan koparak bürokratik faaliyetlerin Kızılay çevresine doǧru ilerlemesine kaynaklık etmiştir. Hem ticaretin hem de bürokrasinin Kızılay etrafına doǧru yönelmesi sanayinin de buraya kaymasına neden olmuştur. Böylece ekonomik geliri iyi olan insanlar kentin kalabalıǧından uzaklaşmak için Yaşamkent ve Ümitköy taraflarına doǧru taşınmaya başlamışlardır. Az gelirli vatandaşlar ve kırdan kente gelen insanlar ise şehir içerisinde yerleşim kurmuşlardır.
Ankara Kent Yaşantısı ve Sorunları
1923 ile 1950 arası dönemde Ankara kentleşmesiyle ilgili problemlere genellikle mekânsal sorunlar temelinde rastlansa da kentte güvenlik, konut, ekonomik ve sosyal sorunlarla da karşı karşıya kalınmıştır. Her ne kadar farklı sorunlar gibi gözükse de sayılan sorunlar birbirini tetikleyerek hareket etmektedir. Bu bölümde ekonomik ve sosyal sorunların etkileri göz ardı edilmemekle birlikte genellikle konut ve güvenlik sorunları üzerinde deǧerlendirmelerde bulunulacaktır.
Cumhuriyet'in ilanı ve Ankara'nın başkent olarak kabul edilmesi sonucunda şehir bir dönüşüm sürecine girmiştir. Eski Ankara şehri ve yeni başkent arasında dönemin karar alıcıları tarafından imara yönelik planlama stratejileri oluşturulmaya çalışılmıştır. Ankara kentinin modern başkent haline gelmesi süreci, eski deǧerler göz ardı edilmeyerek ve yeni deǧerlerle eklemlenerek modern bir kent inşa etme amacı taşımıştır. Eski ve yeni deǧerlerin eklemlenme süreci toplum içerisinde çözülmelerin yaşanmasına neden olmuştur. Ankara kenti mekânsal bir ayrışmanın yaşandıǧı; sosyal, ekonomik ve kültürel sorunların da ortaya çıktıǧı bir kent haline gelmiştir.
Konut sorunu Ankara özelinde deǧerlendirilmesi gereken önemli sorunlardandır. Ankara'nın başkent olmasıyla birlikte Türkiye'nin diǧer şehirlerine göre hızlı kentleşme sürecine girmesi ile birlikte nüfusu artarak yoǧun göç almaya başlamıştır. Kentleşme süreci ile Ankara'da konut problemlerinin ortaya çıkması aynı zamanda arsa ve arazi fiyatlarındaki artıştan kaynaklanmıştır. Erken Cumhuriyet dönemi sonrası Ankara kentleşmesi sürecinde konut sorunlarının çözümüne yönelik politikalar üretilerek, karar alıcılar bu sorunlar üzerinde yoǧunlaşmış olsa da, bu durum Ankara'nın rantiye kent haline gelmesini engelleyememişlerdir. 1923 sonrası konut politikaları genellikle memur ve kamu görevlilerinin konut ihtiyacının giderilmesine yönelik oluşturulan politikaları kapsamaktadır. Orta gelirli gruplar olarak nitelendirilen kamu görevlilerinin konut ihtiyacının üzerinde durulurken düşük gelir gruplarının konut ihtiyaçları politikacılar tarafından göz ardı edilmiştir. 1930 sonrası Ankara kentinde ortaya çıkmaya başlayan gecekondulaşma kent içerisindeki düşük gelir gruplarının konut politikaları oluşturulurken göz ardı edilmesinden kaynaklanmıştır.36 Kent planı oluşturulurken göz ardı edilen düşük gelir grupları ve kent içerisinde çarpık kentleşmenin aktörlerinin yaşam sürdürme çabaları modern kent oluşturma planlamalarının tam olarak başarıya ulaşamamasının nedenlerindendir. Uygulamaların başarıya tam anlamıyla ulaşamadıǧı bir Ankara kentinde, devlet tarafından kamu kesiminin konut ihtiyaçları karşılanmaya çalışılsa bile konutlar yetersiz kalmıştır. Devlet tarafından kamuya yönelik verilen kira tazminatları yanında konutların kira ve satışlarında düzenlemeler yapılmıştır. Kamuda konut üretimine getirilen düzenlemeler içerisinde tavan fiyatının belirlenmesi konut üretiminin daha da düşmesine ve konut sıkıntısının devam etmesine neden olmuştur. Konutu yapacak kişilere yönelik kredi desteǧi ve düzenlemeler olmadıǧı için konut politikaları yeterince yerine getirilememiştir.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Ankara'da iki farklı sosyal tabakanın yer aldıǧı kent düzenine tanıklık edilmiştir. Eski Ankaralılar olarak nitelendirilen mülk sahipleri ile bürokratların oluşturduǧu yeni Ankaralılar olarak iki farklı grubun yer aldıǧı Ankara'da kenti oluşturan farklı yapılanmalar görülmeye başlanmıştır. Kentin gelişimi sürecinde bu gruplar ekonomik, sosyal ve kültürel nedenlerden dolayı çatışma içerisine girmişlerdir. Ankara'nın başkent olmasıy la birlikte arsa ve arazi fiyatlarının artışa geçmesi eski AnkaralIların lehine bir durum yaratırken yeni Ankaralılar için sıkıntılı durumların oluşmasına neden olmuştur.37 Ayrıca kent nüfusunun artması sadece memur ve kamu görevlilerinin Ankara'ya gelmesinin yanında, kırsal alanlardan kente doǧru yaşanan göç hareketleri gibi sebepleri de içermiştir. İstihdam imkânı bulabilme düşüncesi kente göçlerin artmasına neden olan etkenlerden birisi olmuştur. Göç ile birlikte gelen insanlar düşük gelirli gruplar olduǧu için konut ihtiyaçlarını kendi olanaklarıyla çözümleme yoluna giderek gecekondu probleminin çıkmasına zemin hazırlamışlardır. Yeni başkent olan ve büyüyen Ankara kenti içerisinde yaşanan zorluklar kentleşme sürecinin saǧlıksız ilerlemesine neden olmuştur. Ankara'da nüfusun artmasına paralel bir kentleşme ve kentlileşme süreci yaşanmamıştır.
Ankara şehri kentleşme süreci içerisinde bütünleşik bir yapıda hareket edememiştir. Şehrin bir anda nüfus hareketlerine maruz kalması ve hareketliliǧe karşı önleme mekanizmalarının olmayışı kent içerisinde yapısal bozukluklara neden olmuştur. Kent içerisinde oluşum gösteren bozukluklar gecekondulaşmanın hız kazanmasına sebebiyet vererek gecekondulaşmaya doǧru giden kentleşme süreci başlamıştır. Kentleşme sürecinde her ne kadar modern bir kent inşa etme amacıyla hareket edilse de genellikle saǧlıksız, düzensiz ve plansız bir kent yaşantısı görülmüştür.
Ankara'ya ilk gelenler, iş merkezlerine yakın yerlerde, eǧimin olduǧu ve heyelan bölgesi olarak adlandırılan alanlarda yerleşmeye açılmayan bölgelerde konut üretmeye başlamışlardır. Üretilen konutlar kent içerisinde derme çatma evlerin bulunduǧu ve düzensiz baraka sisteminin oluşturduǧu barakalaşma sorununu doǧurmuştur.38
1930'lu yılları kent içerisinde gecekonduların yer almaya başlayarak konut sorunlarının oluşum gösterdiǧi dönem olarak nitelendirmek mümkündür. 1929-1930 yıllarında hem dünyada hem de ulusal çapta ekonomik açıdan sorunların yaşanması ve siyasilerin politik duruşları kaçak, düzensiz ve saǧlıksız bir yapılaşmanın artmasına neden olmuştur.
1950'lerde konut açıǧı o denli artmıştır ki; aileler kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalarak, modern olmayan yöntemler ve araçlar kullanarak çözüm arayışına girmişlerdir. Ya kamuya açık alanlarda ya da bir başka insanın toprakları üzerinde Ankara nüfusunun üçte birinin, başka bir deyişle, yüz bin kadar kişinin, gecekonduda yaşadıǧı döneme tanıklık edilmiştir.39 Dolayısıyla Cumhuriyet'e yaraşır örnek ve modern bir kent olma yolunda planlanan Ankara'da konut politikalarında başarısızlıklar yaşanmıştır. Konut politikalarının başarısız olması Ankara kenti içinde konut sorunlarının çözümü için idari düzenlemelere gidilmesini gerekli kılmıştır.
1948 yılında çıkarılan iki yasayla birlikte gecekondulaşma gibi konut sorunlarına yönelik belediyelere yetki veren düzenlemelerde bulunulmuştur. İlk olarak 5218 Sayılı ile belediye içerisindeki gecekonduların yasal çerçevede ele alınması için zemin hazırlanmıştır. Gecekonduların yasal çerçevede incelenmesi ileride düzenlenecek Gecekondu Yasası'nın habercisi olmuştur. Yasa ile birlikte gecekonduların düzenlenmesi ve saǧlıklı bir yaşam çevresinin elverişli bir şekilde kontrol altına alınması gerekliliǧi vurgulanmıştır. Gerek gecekonduların tamiri ve ıslahı konusunda gerekse uygun olmayan gecekondu sahiplerine devlet tarafından başka bir yer tahsis edilmesi konusunda düzenlemeler yapılmıştır. Gecekonduların genellikle hazine arazisi üzerine yapılmasından dolayı 5218 Sayılı Yasa ile belediyeye devredilmesi gerektiǧi düzenlenmiştir.40 Belediyelere devredilen arsalarla birlikte ucuz konut üretimi gündeme gelmiş, ucuz gecekondu sahiplerine ya da ev yapmak isteyenlere tahsis edilerek konut sahibi olabilmelerinin önü açılmıştır. Bu durum ekonomik açıdan fazla geliri olmayan insanların konut yapmasını zorlaştırmıştır. 5218 Sayılı Yasa konut üretiminde ilerlemenin saǧlanması için ihtiyaç duyulan arsaların ucuz yoldan temin edilmesini saǧlayarak, belediye sınırları içerisinde gecekonduyu yasallaştırmıştır.41 Daha sonra ise 5218 Sayılı Kanun'un sonuçlarını ülke geneline yaymak ve 5218 Sayılı Kanun'un finansmanın saǧlanmasına ilişkin eksikliǧini kapatmak amacıyla kredi desteǧini öngören42 "5228 Sayılı Bina Yapımı ve Teşvik Kanunu" kabul edilmiştir. 5228 sayılı yasa ile birlikte belediyelerin sınırları içerisindeki hazine arsalarının belediye tarafından konut yapma şartıyla şahıslara verilmesini saǧlama girişimi söz konusu olmuştur.43 Ancak yalnızca şahıslara deǧil; kooperatiflere de arsa tahsis edilmesi gerektiǧi konusunda uzlaşma saǧlanmıştır. Ayrıca durumun sürekliliǧi için vergi baǧışıklıǧı getirilmesi ile birlikte kentlilere kredi kolaylıkları da saǧlama yoluna gidilmiştir. Her iki yasa da belediye tarafından üretilen ucuz arsaların kamuda tutularak kiralanması yerine satılarak özel mülkiyete geçirilmesine neden olmuştur.44 Bu durum ileride özel mülkiyete sahip olunan kişiler tarafından arsanın rant aracı olarak kullanılmasına kaynaklık etmiştir. Düşük maliyetle üretilen arsaların kiralanması yerine satışa gidilmesi ilerleyen zamanlarda kent içerisinde kentsel hizmetlerin üretilmesinde sorunlara yol açmıştır. Böyle bir uygulamanın gerçekleştirilmesinin nedeni insanların konaklama, barınma ve yaşam alanlarının özel mülkiyette olan konutlar aracılıǧıyla giderilmiş olmasından kaynaklanmıştır. Çıkarılan yasalar çerçevesinde Ankara kentinde orta sınıfın konut ihtiyacını karşılamak üzere Yenimahalle bölgesinde uygulamalara gidilmiştir. Yenimahalle'de gerçekleştirilen uygulamalar kentsel gelişme açısından bir örnek olarak nitelendirmek istenmiş olmasına karşın konutların ve arsaların piyasaya bırakılması, kentsel rant peşinde koşan insanların odaǧı haline gelmesi imar yolsuzluklarını ortaya çıkarmıştır.45
1923-1950 arasında Ankara kentleşmesinin beraberinde getirdiǧi konut sorunu hükümet aracılıǧıyla giderilmeye çalışılmıştır. Devlet müdahalesiyle konut sorunlarına yönelik çözüme gidilse de şehir içerisindeki yaşantının farklı olmasından dolayı kültürel, ekonomik ve sosyal boyutlar çerçevesinde planlamalar tam anlamıyla tatbik edilememiştir. Kentleşme süreci içerisinde kentin dokusunda deǧişiklikler meydana gelmiş, kent hem estetiksel sorunlarla hem de konut sorunları ile karşılaşarak günümüze kadar etkisini sürdürmüştür. Ankara kentinde 1923-1950 arası süreçten günümüze kadar miras kalan önemli bir güvenlik sorununu çöküntü mahalleleri oluşturmaktadır. Kamu hizmetlerinin yeterli olarak saǧlanamadıǧı, kendilerini kentin görece zengin mahallerinde yaşayan orta ve zengin sınıfla karşılaştırarak 'öteki' olarak konumlandıran gecekondu sakinleri dışlanmış hissine kapıldıkları için bu durumdan olumsuz etkilenmektedirler. Özellikle suç işleme potansiyeli olan, suça meyilli kişiler kendilerini suç işlemeye teşvik edecek nedenler üretmektedirler.
Kent ve güvenlik ilişkisi toplum içerisinde asayişin saǧlanarak bir yerin düzen ve güvenlik içerisinde bulunması durumuna işaret etmektedir. Kısaca kentlerde yaşayan insanların bulunduǧu mekânlarda güvenli bulunma durumu olarak da açıklanabilir. Kent içerisinde yaşayan insanların güvenli olmalarıyla birlikte yaşanılası bir kent ortamı görülebilecektir. Güvenli bir kentin tesisinde sosyal, ekonomik ve kültürel faktörler de fiziki güvenlik kadar etkilidir. Kentlerde meydana gelen güvenlik sorunlarının nedenleri genellikle kırsaldan kente gelen yoǧun göç ve nüfus hareketliliǧi karşısında göç edilen yere uyumun saǧlanamaması, hızlı kentleşme, yoksulluk ve alt yapı yetersizliǧi gibi konular olarak sayılabilmektedir. Kentleşme sorunlarına neden olan faktörlerin içerisinde yer alan göç ile birlikte oluşan nüfus artışı büyük kentleri daha fazla etkileme potansiyeline sahiptir. Büyük kentlerde yaşanan göç hareketliliǧi kültürel, sosyal ve güvenlik sorunları baǧlamında kentleri olumsuz etkilemektedir. İki farklı kültürün bir araya gelmesiyle birlikte çatışmaların yaşanması güvenlik sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kent güvenliǧinin saǧlanma sı zamanla ulusal olmaktan çıkarak uluslararası aktörleri de etkisi altına almış ve yerel bir olgunun küresel çerçevede düşünülmesini gerekli kılmıştır. Örneǧin, Avrupa Konseyi'nin kentsel politikalarından yola çıkarılarak oluşturulan ve Mart 1992'de kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı'nın maddelerinden birisi insanların güvenli bir kentte yaşama hakkına sahip olması gerektiǧidir.46 Şartın ortaya koyduǧu maddede kentsel yaşam alanının güvenli olmasının önemine dikkat çekilmiştir.
Ankara'nın başkent olmasıyla birlikte kent içinde başlayan kentleşme sürecinin getirdiǧi güvenlik sorunları incelendiǧinde yeni ve eski Ankaralılar arasında sorunlar yaşandıǧı görülmektedir. Kente gelen yeni Ankaralıların farklı karakteristik özelliklere sahip olmaları eski Ankaralılara karşı uyumunu zorlaştırarak güvenlik açmazlarına neden olmuştur. Ekonomik açıdan düşük gelirlilerin ihtiyaçlarını karşılamak için kentin iç taraflarına doǧru yönelmeleri beraberinde birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kentteki yerleşim alanlarının fırsatçı arsa vurguncuları tarafından elde tutuluyor olması onları kent içerisinde saǧlıksız yerleşim mekânları oluşturmaya iterek gecekondulaşmanın önünü açmaya başlamıştır. Bu düzensiz yapılaşma insanların saǧlıklı bir ortama sahip olmasını engelleyerek modern olarak tasarlanan Ankara'nın estetiǧini bozmuştur. Ankara'nın kentleşme süreci içerisinde yoǧun göç hareketine maruz kalması sonucunda nüfus artışları yaşanmıştır. Yaşanan nüfus artışları kentte mekânsal ve saǧlık sorunlarının yanında güvenlik sorunlarının da oluşmasına neden olmuştur. Belediyeler tarafından karşılanması gereken hizmetlerde gecikme yaşanarak vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasında zorluklar ortaya çıkmıştır. Kentleşme sürecinde ihtiyaçları gereǧi gibi karşılanamayan, maddi durumu zayıf olan, suça meyilli olan vatandaşların bazıları ihtiyaçlarını elde edebilmek için kent merkezlerine gelerek suç işleme eǧilimi göstermişlerdir. Özellikle nüfus yoǧunluǧunun fazla olduǧu kent merkezlerinde yakalanma riskinin az olması insanları suç işlemeye teşvik eden faktörler olarak deǧerlendirilebilir. Kamu düzeninin gereklerinden birisi olan güvenliǧin saǧlanamadıǧı durumlarda toplum hayatının olumsuz etkilendiǧini söylemek mümkündür.
Ankara kentinin 1923-1950 arasındaki kentsel sorunları sadece o dönem içerisinde kalmayarak devam eden yıllarda da varlıǧını göstermiştir. Ankara'nın kentsel sorunlarından gecekondu sorununa yönelik 1966'da Gecekondu Yasası kabul edilerek düzenlemelere gidilmiştir. Bu yasa ile birlikte Toplu Konut İdaresine yetkiler verilerek gecekonduların ıslahı ve arsaların yeniden tahsisi tek elde toplanmıştır. İnsanların gecekondu hayatından uzaklaştırılarak sitelere veya apartmanlara yerleştirilme süreçleri bu dönemde artış göstermiştir. Gecekondu hayatından çıkan insanların da yeni yerleşim alanlarına alışmakta zorlandıkları görülmüştür. Daha önce gecekonduda yaşayan insanlar bir yandan kıra ait alışkanlıklarını, yaşam biçimini, deǧerlerini yeni oluşturulan sitelere taşırken diǧer yandan da gecekondu ile site arasında kültür alışverişi yaşanmıştır. Sitelerin kendine has özellikleri, kuralları ve kısıtlamalarının olması gecekondu yaşantısından gelen insanlar için sorun haline gelmiştir. Site yöneticileri tarafından gecekondudan gelenlere yönelik fiziksel, ekonomik ve sosyal kısıtlama eylemleri görülmüştür. Balkonlarda çamaşır asılmasının yasaklanması ve daire kapısı önünde oturmanın engellenmesi yaşam alanını kısıtlayan kurallar arasında yer almıştır. Ayrıca gecekondu hayatında geniş odalara ve avlulara sahip olan insanların site içerisindeki yaşam alanları küçülmüştür. Dairelerin küçüklüǧü, çoǧu meskenlerde depo ve kiler gibi odaların olmaması, balkonların depo olarak kullanılmasının yasak olması gibi kurallar sitelerle birlikte gelen kısıtlamalara örnek teşkil etmiştir. Gecekondu hayatı içerisinde para ile deǧer biçilen bir durum yokken gecekondulardan ayrılarak sitelere yerleşen insanlar için yoksulluk baş göstermiştir. Ayrıca, gecekondularda yaşayan insanlar arasında komşuluk ilişkilerinin daha güçlü olması ve buna baǧlı olarak birbirlerini denetleyebilmeleri suç işleme potansiyelinin düşmesine katkı saǧlarken; gecekondu hayatından çıkarak denetimsiz ve ilişkisiz bir yaşama adapte olmaya çalışan sitelerin yeni sakinlerinde, eski niteliklerinin kaybolmasıyla suça ve şiddete yönelimlerinde artış yaşanmıştır.47 Gecekondu hayatından çıkarak yeni yerleşim yerlerinde hayatlarını sürdüren bireylerde birbirleri arasındaki dayanışmanın eskisi gibi olmaması ve aralarında iletişim kopukluǧu yaşanması yabancılaşmanın da toplum içerisinde artmasına zemin hazırlamıştır.
Sonuç
Ankara şehrinin kentleşme sürecine girmesinde Cumhuriyetin ilanı ve Ankara'nın başkent olması etkili olmuştur. Ankara, modern bir kent oluşturma sürecinin Türkiye'de uygulamaya konulduǧu ilk kenttir. İlk planlar bu kent üzerinde düşünülmüştür. Ankara'ya özel olarak çıkarılan kanunlar zaman içerisinde ulusal çapta da uygulamaya girerek, oluşabilecek sorunların önceden öngörülmesi amaçlanmıştır. Modern bir şehir olarak inşa edilmesi planlanan Ankara kenti, göç hareketliliǧi sonucu oluşan sorunların getirdiǧi etkilerden dolayı saǧlıklı bir kentleşme süreci yaşayamamıştır. Bu süreç içerisinde planlamalar ve stratejiler tam uygulanamayarak Ankara'da konut ihtiyacının artış göstermesine neden olmuştur. Hız kazanmaya başlayan göç hareketi ile birlikte konut ihtiyacı altından kalkılamayacak dereceye gelmiş ve Türkiye'nin diǧer kentlerinde de hissedilmeye başlanmıştır.48
1932 öncesi sadece Ankara'da hissedilen kentleşme süreci tam olarak üstesinden gelinememesinin yanında yeni göç hareketi tüm ulusu saran bir kentleşme olgusuna doǧru eǧilim göstermiştir. Eǧilimi sürekli artan bir şekilde, kırdan kente doǧru yaşanan yoǧun göç hareketi sonucunda, kent bir rant alanı olarak ele alınmaya başlanmıştır. Başkent Ankara'nın Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaşanan göçler sonucunda rantiye kent haline gelerek kentsel sorunları oluşturması günümüzde de kentte varlıǧını devam ettirmektedir. Ankara kentine doǧru yaşanan göç hareketi ile birlikte yeşil alanların yok edilerek arazi, arsa ve konutların fiyatlarının belli bir rant kesiminin eline geçtiǧi bir dönem söz konusu olmuştur. Ankara kentini modern bir kent olarak planlama düşüncesi rant gruplarının etkisiyle kentsel gelişim süreci içerisinde plansız bir hale dönüşmüştür. Ayrıca kente göç eden kitlelerin gecekondulara yerleşmesi ve yerleşilen alanların sahiplenilmesi durumu ortaya çıkmıştır. Gecekonduların zamanla kentte etkinliǧini artması rantların yükselmesini ve toplumsal yoksullaşmayı da ortaya çıkararak ekonomik sorunların oluşmasına neden olmuştur.49
Ankara'da konut ihtiyacının giderilmesi için muhtelif dönemlerde yasalar çıkartılarak konut açıǧı giderilmeye çalışılmış, modern bir kent yaratma düşüncesi devletin saǧladıǧı olanaklarla hedeflenmiştir. Ancak tarihi zenginliklerin korunması meselesi modernleşme uǧrunda tam anlamıyla yerine getirilememiş, suç üreten alanlar olan çöküntü mahalleleri oluşmuş ve kentin güvenli bir yapıya kavuşturulması meselesi tepeden inmeci yaklaşımlar çerçevesinde çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır. Günümüzde de güvenli bir kent inşa etmek amacıyla özellikle kentsel dönüşüm ve toplu konut gibi projelerle çarpık kentleşmenin önlenmesi amaçlanmaktadır. Ancak buralarda yaşayan bölge sakinlerinin ekonomik sorunlarının devam etmesi, yeni yapılan konutların pahalı olması, kentlilik bilinci ile uyumlu bir kentleşme sürecinin yaşanamaması güvenli bir kente tam anlamıyla imkân tanımamaktadır. Ayrıca dönüşüm projeleri çerçevesinde geliştirilen politikalar yüksek rant getiren gecekondu ve benzeri yapıların yıkılarak yerine yüksek gelir grupları için tasarlanan alışveriş merkezleri ve konut inşasını ön plana çıkarmaktadır. Orta ve üst gelire sahip bireyler Kızılay-Ulus gibi kentin merkezi alanlarını terk etme eǧilimi göstermekte, kamu kurumları da bu bölgelerden kentin dış çevrelerine doǧru taşınmaktadır. Ankara kenti sermaye ve tüketim odaklı bir anlayışla genişleme yaşamakta; bu durum tarım toprakları, yeşil alanlar, su kaynakları üzerinde ciddi baskılar yaratmaktadır.
Gerek yerel yönetim birimleriyle gerekse merkezi idare ile iş birliǧi içerisinde hareket edilmesi kentleşmenin getirmiş olduǧu sorunların çözümüne katkı saǧlayacaktır. Ankara kentinin merkezini çevreleyen alanlara ve merkezden uzak yerel birimlere yönelik vizyon, strateji, hedefler belirlenmesi, stratejik yönetim mantıǧıyla düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Kentin çevresinde istenilen yapıların yapılması aşamasında arsa ve arazi rantının önlenmesine yönelik planlamalar yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. 1923-1950 arası kentleşme sonucu meydana gelen sorunlar ile 21. yüzyılın başlarındaki sorunlar örtüşmektedir. Arsa ve arazi rantı her dönem kendisine yer bularak vatandaşların ekonomisine zarar vermeye devam etmektedir. 1923 sonrası başlayan dönem ile birlikte rantiye kent olarak nitelendirilebilecek Ankara kenti günümüzde de rant merkezi halindedir.
Kentte yaşayan insanların ne tam kentli ne de tam olarak köylüdür. Kentli, kentte yaşayan kent kültürünü benimseyen, geçimini tarımdan başka faaliyetlerle saǧlayan kişidir. İnsanların kendisini kentsel mekânın bir parçası olarak görmesi ile birlikte kentsel aidiyetin saǧlanacaǧını ve topluma karşı duyarlı hale geleceǧini söylemek mümkündür. Kent içerisinde hak ve sorumluklarının bilincinde hareket edilerek kent ile bütünleşik bir yaşam biçiminin benimsenmesi hem insanların kente ait olduǧunu hem de kentin sahibinin insanlar olduǧu gerçeǧini ortaya koymaktadır. Bu nedenle kentle ilgili kararların alınmasında, planların yapılmasında yönetişim çerçevesinde sivil toplum kuruluşlarına, meslek odalarına, üniversitelere, siyasi partilere, kamu kurumlarına, vatandaşlara müşterek sorumluluk bilinciyle hareket etme gereǧi düşmektedir. Kent konseylerine katılım yerel demokrasinin işlerliǧine katkı saǧladıǧı gibi aynı zamanda kentte ikamet eden hemşehrilerin karar alma sürecine katılımına, yerel yönetimlerin faaliyetlerini izlemeye ve denetleyebilmeye imkân tanımaktadır. Ankara kentinin karşılaştıǧı sorunların çözümünde, kentin iktisadi, sosyal ve kültürel dönüşümünün yönetiminde, kentle ilgili planlamaların yapılmasında kent konseylerinin yapısal ve işlevsel sorunlarının çözümlenerek vatandaşların etkin bir yerel paydaş olarak karar alma sürecine katılımı teşvik edilmelidir.
Toplumsal duyarlılık kentte yaşayan insanların bir kent bireyi olarak adlandırılması ile artmaktadır. Kent içerisinde kentin gelişimine yönelik yatırımların ve planlamaların yapılması Ankara kentinin kendine özgü deǧerleri ve kimliǧi esas alınarak yapılmalıdır. Coǧrafi konum faktörü, ekonomik kaynakların varlıǧı ve sanayi sektörlerünün gittikçe gelişmesi Ankara kentinin çekiciliǧini arttırmış olsa da Ankara kenti esas kimliǧini kente gelen kamu görevlileri neticesinde kazanmıştır. Başkent Ankara'ya özel bir kent kimliǧi atfedilmesinin nedeni kentin idari merkez konumunda yer almasıdır.
Türkiye'de kentte yaşayan insanların kente aitlik ve kentlik bilincinin oluşamaması bir sorun olarak hala güncelliǧini sürdürmektedir. Kentleşme sürecinin yaşandıǧı bir toplum içerisinde kentlileşme evresi Türkiye'de halen eksik bir olgu olarak devam etmektedir. Kırsal kültürden kent kültürüne geçiş ile birlikte köyün yaşam biçiminin kentlerde devam ettirilmesi hususu Ankara kentinde de görülmektedir. Kırsal alanlardan kente gelen insanlar eski yaşantılarını ve geleneklerini kente taşıyarak kent kültürü ile kır kültürü arasında sosyalize olmakta ve kendi içlerinde bir çatışma yaşamaktadırlar. Kırdan kente göçle birlikte kent hayatına uyum saǧlayamama suça meyilli kişiler üzerinde suç davranışının ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bir başka ifadeyle, kent içerisinde hayatını sürdürmeye başlayan bireylerin kendilerini yeni yerleşim yerleri olan kentlerde ekonomik, sosyal, psikolojik vb. açılardan güvende hissetmemesi maddi ve manevi gelişimlerini saǧlayamamalarına neden olabilmektedir.50 Bu nedenle yerel halkın yerel yönetimlerle ile iş birliǧi içerisinde hareket etmesi ve karar alma mekanizmasına katılarak kendi sorunlarını dile getirebilmesi hem istek ve taleplerini kent yönetimlerine aktarma açısından hem de kentin gelişimi için önem taşımaktadır. Başta kentte yaşayan vatandaşlarla yerel yönetimler olmak üzere yerel halk, yerel yönetimler ve merkezi idare arasında dayanışma ve işbirliǧi saǧlanması kentte karşılaşılan güvenlik sorunlarını da en aza indirecektir.
Son yıllarda kentsel dönüşüm projeleri ile Ankara içerisindeki gecekonduların ortadan kaldırıldıǧı görülmektedir. Kentsel dönüşüm projeleri tarihi dokuyu bozmayarak Ankara kentini plansız bir betonlaşmaya döndürmediǧi sürece olumlu olarak karşılanabilir. Fakat; Türkiye'de modernleşme ve şehirleşme belirli çevreler tarafından bilinçsizce kullanılarak saǧlıksız ve güvenliksiz bir kentleşmeye doǧru eǧilim göstermiştir.
Dikey mimarı yerine yatay mimarinin yapılmasına yönelik politikalar üretilmesi kentte güvenlik sorunlarının önüne geçilmesinde oldukça önem taşımaktadır. Ankara kentinde de hızla yükselen gökdelenler ve dikey mimari yerine yatay mimarinin tercih edilmesi başta saǧlık olmak üzere kentlerde artan sorunların dikkate alınarak yaşanabilir, insan odaklı ve çevreye duyarlı şehirlerin oluşmasını beraberinde getirecektir. Kentleşme politikasının Covid-19 pandemisi ile birlikte ne kadar önemli olduǧunu yeniden idrak ettiǧimiz günümüzde kentsel tasarımla halk saǧlıǧı arasında organik bir ilişki söz konusudur. Kentleşme politikaları bulaşıcı hastalıkların yayılması, azalması veya toplumun salgınla mücadele edebilmesi hususunda hayati rol oynamaktadır. İnsanlar küreselleşmenin olumsuz etkileri ile ilk defa kentlerde karşılaşmaktadır. Kentteki alışveriş merkezleri, parklar, tarihi / turistik yerler, hava alanları gibi kalabalık mekanlar ve toplu ulaşım araçlarının bulunduǧu yerler virüsün yayılma hızını etkilemektedir. Kentlerdeki çok katlı yapılaşma virüsün yayılmasında önemli bir tehdittir.
Diǧer büyük şehirlerde olduǧu gibi Ankara'nın kentleşme politikasında "CittaSlow" (yavaş kent) hareketi mutlaka ön plana çıkartılmalıdır. Küreselleşmeyi reddetmeyen ancak olumlu yönlerinden istifade ederek yerelleşmeyi ve sürdürülebilirliǧi saǧlamak adına 'yavaş kent hareketi' önemli bir alternatif kent modeli sunmaktadır. Yavaş kent hareketi kentte yaşayanların yaşam kalitesinin iyileştirilmesi; yerel nitelikli doǧal, tarihi, kültürel deǧerlerin korunma sı; hava, su ve topraǧın temiz olması; çevresel deǧerlerin ve doǧal kaynakların korunması; sosyo-kültürel ve çevresel yapıda sürdürülebilirliǧin saǧlanması çerçevesinde küreselleşmeye, hıza ve kapitalizme alternatif olarak yerelleşmeyi merkeze almaktadır. Yavaş kent hareketi ayrıca kentleşmenin hızını gereksinimlere uygun olarak optimum boyuta indirgemeyi hedeflemektedir.
Sonuç olarak; 1923-1950 Ankara kentleşmesine baktıǧımızda modern, düzenli, planlı ve programlı bir kent oluşturma fikri söz konusu olmuştur. Örnek bir kent oluşturma düşüncesiyle girişilen planlama sürecinde istenilen sonuca varılamadıǧı görülmüştür. Gerek konut sorunlarının halen çözülememiş olması gerek hızlı nüfus artışı gerekse kentleşmeden kaynaklı güvenlik sorunlarının baş göstermesi kentin 1923-1950 döneminden çok sayıda sorunu günümüze kadar taşımasına neden olmuştur.
Makale Geliş Tarihi: 05,12,2020. Makale Kabul Tarihi: 07.03.2021.
Extended Abstract
Cities are settlements that reflect the society that resides in them. Cities that are deprived of a universal definition are generally settlements where non-agricultural activities are carried out, the economy is therefore pursued based on non-agricultural production, division of labor, organization and specialization are at the highest level, and which have reached a certain population size. Cities, where labor is reproduced, where there is a certain population density, and which correspond to a heterogeneous structure, host various cultures, religions and ethnic structures. Therefore, cities are also a political settlement unit. People with different lifestyles interact with each other in cities, which are spatial spaces that share a long part of their lives. In the city, which can be evaluated in physical, political or functional ways, characteristics such as reaching a certain population size in general, having sufficient infrastructure, performing production in the industry and service sector rather than agricultural production, replacement of traditional values by individual relations and values stand out.
Urbanization, which can be defined as the increase in population in cities in its simplest form, is related to the demographic change that takes place from rural areas to urban areas. Urbanization is described as the growth of cities and the increase in the number of cities as a result of rural people leaving their rural life and coming to cities. Industrialization is closely related to economic development and modernization, and it creates changes in human behavior and relationships. With the urbanization process, the rural culture, where face-to-face relations, common blood ties and homogeneous population structure are seen, is rapidly leaving its place to the urban culture where people from different cultures act in awareness of the individual rights and responsibilities of the city. The urbanization process has developed through different stages in each state or society. The reasons why societies have different urbanization processes are shaped within the framework of factors such as economic, social, health and environment.
Unlike the urbanization process seen in developed countries, the urbanization process in Turkey has not been dependent on industrialization. The urbanization process, which increased rapidly with industrialization and modernization, showed positive effects in developed countries and helped them with their growth and development processes. In Turkey, the inability of the cities to reach the conformity required by industrialization caused the urbanization to occur in an irregular and unhealthy way, thus a unplanned urbanization was experienced. In cities, employment opportunities being insufficient, insufficient infrastructure services, urbanization of regions in different ways, lack of housing, rent and speculations on lands and terrains have surfaced as chronic problems of urbanization in Turkey.
1 Recai Galip Okandan, Umumi Amme Hukuku Dersleri, İstanbul, 1959, s.5.
2 Kürşat Bumin, Demokrasi Arayışında Kent, İz Yayıncılık, İstanbul, 1998, s.26-28.
3 Gordon Childe, Kendini Yaratan İnsan, Varlık Yayınları, İstanbul, 1978, s.146.
4 Bekir Parlak, "Bilgi Toplumunda Kent ve Kentleşmenin Dönüşen Paradigmaları", Uluslararası 7. Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, Yalova, 2009, s.1253-1263.
5 Şafak Kaypak, Kent Sosyolojisi, Basılı Ders Notu, Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay, 2015, s.12.
6 Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, İmge Yayınevi, Ankara, 1996, s.35.
7 Gioden Sjoberg, "Cities in Developing and Industrial Socities a Crosscultural Analysis", Hause, Schnore (Ed.), The Study Of Urbanisation, 1967, s.229-230.
8 Ruşen Keleş, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, 2006, s.122.
9 Sema Erder, İstanbul'da Bir Kent: Ümraniye, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996, s.36.
10 Ruşen Keleş, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul, 2006, s.36-39.
11 Ruşen Keleş, Kentbilim İlkeleri, Sosyal Bilimler Derneǧi Yayınları, Ankara, 1976, s.37.
12 Mahmut Tezcan, Sosyolojiye Giriş, Temel Kavramlar, Ankara Üniversitesi Eǧitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara, 1995, s.195.
13 Ruşen Keleş, Kentbilim İlkeleri, Sosyal Bilimler Derneǧi Yayınları, Ankara, 1976, s.38.
14 Çetin Özek, "Türkiye'de Şehirleşmenin Ana Nitelikleri ve Ceza Adaleti Yönünden Yol Açabileceǧi Sorunlar", Şehirleşmenin Doǧurduǧu Ceza Adaleti Sorunları Sempozyumu (1719 Aralık 1973), İ.Ü. Huk. Fak. Ceza Hukuku ve Kriminoloji Ens. Yayını, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1974, s.53.
15 Eyüp İspir, Şehirleşme Meseleleri, Ocak Yayınları, Ankara, 1986, s.30.
16 Ruşen Keleş, "Şehirleşmede Denge Sorunu", Mimarlık Dergisi, Yıl:4, Sayı:37, İstanbul, 1974, s.53.
17 İhsan Sezal, Şehirleşme, Aǧaç Yayınları, İstanbul, 1992, s.77-78.
18 İhsan Sezal, Şehirleşme, 1992, s.74.
19 Emel Özdemir, "Modernizm, Kentleşme ve Türkiye", Akdeniz Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Antalya, 2018, s.94.
20 İlhanTekeli, Türkiye'de Cumhuriyet Döneminde Kentsel Gelişme ve Kent Planlaması, 75 Yılda Deǧişen Kent ve Mimarlık Dergisi, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998, s.4-5.
21 Ruşen Keleş, Yerinden Yönetim ve Siyaset, 5. Basım, İstanbul, 2006, s.122.
22 Gönül Tankut, Bir Başkentin İmarı Ankara: 1929-1939, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1993, s.72.
23 Halil Kalabalık, İmar Hukuku Dersleri-Planlama, Arsa, Yapı, Koruma, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003, s.184.
24 Tansı Şenyapılı, Barakadan Gecekonduya: Ankara'da Kentsel Mekânın Dönüşümü (19231960), İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, s. 98.
25 Ali Cengizkan, Ankara'nın İlk Planı: 1924-1926 Lörcher Planı, Ankara Enstitüsü Vakfı ve Arkadaş Yayıncılık, Ankara, 2004, s. 58-59
26 Kemal Görmez, "Büyük Kentlerde Kent Planlaması ve Bazı Sorunlar", G.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, 2001, s.135.
27 Ali Cengizkan, Ankara'nın İlk Planı: 1924-1926 Lörcher Planı, 2004, s.44.
28 Yener Baş, Reproduction of Urban Form As the Reproduction of Property Relation Morphogenesis of Yenişehir-Ankara, Fen Bilimleri Enstitüsü, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, ODTÜ, Ankara, 2010, s.184.
29 Tuǧrul Akçura, Ankara: Türkiye'nin Başkenti Hakkında Monografik Bir Araştırma. Enstitü Vakfı. Ankara: ODTÜ, Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara, 1971, s.156.
30 Tuǧrul Akçura, 1971, s.122.
31 Raci Bademli, "Ankara Merkezi İş Alanının Gelişimi", Ankara 1985'ten 2015'e içinde, EGO yayınları, Ankara, 1987, s.154-158.
32 Deniz Altay ve Asuman Türkün, "The changing pattern of segregation and exclusion: The case of Ankara", Globalizing cities: Inequality and Segregation in Developing Countries içinde, 2007, s.271-308.
33 Gencay Serter, Şikago Okulu Kent Kuramı: Kentsel Ekolojik Kuram, Planlama Dergisi, Ankara, 2013, s. 74.
34 Gencay Serter, 2013, s.75.
35 Gencay Serter, 2013, s.73.
36 Yıldız Arıbaş Tokman, Konut Politikaları Uygulamalarında Özel Bir Örnek: Yenimahalle, Kent-Koop Batıkent Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliǧi Yayınları, Ankara, 1985, s.16.
37 İlhan Tekeli, Türkiye'de Kentleşme Yazıları, Ankara, 1982, s.55.
38 Tansı Şenyapılı, Barakadan Gecekonduya: Ankara'da Kentsel Mekânın Dönüşümü (19231960), 2004, s. 98.
39 Fehmi Yavuz, Ankara'nın İmarı ve Şehirciliǧimiz, SBF Yayını, Ankara, 1952, s.72.
40 5218 Sayılı Ankara Belediyesine, Arsa ve Arazisinden Belli Bir Kısmını Mesken Yapacaklara 2490 Sayılı Kanun Hükümlerine Baǧlı Olmaksızın ve Muayyen Şartlarla Tahsis ve Temlik Yetkisi Verilmesi Hakkında Kanun, md. 2, https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/6938.pdf, (Erişim Tarihi: 10.10.2020)
41 Mithat Arman Karasu, Devletin Deǧişim Sürecinde Belediyelerin Konut Politikalarında Farklılaşan Rolü, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Vol: 14, No:3, 2009, s. 248.
42 Mithat Arman Karasu, 2009, s. 248.
43 5228 Sayılı Bina Yapımı ve Teşvik Kanunu md.1, https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/6950. pdf (Erişim Tarihi: 10.10.2020)
44 Fehmi Yavuz, 2006, s.76.
45 Cevat Geray, Şehirciliǧimiz ve Ankara, Türkiye Mühendislik Haberleri içinde, sayı: 409, 2000, s.16.
46 Council of Europe's Standing Conference of Local and Regional Authorities of Europe, Strasbourg, 1992, https://rm.coe.int/168071923d (Erişim Tarihi: 10.10.2020)
47 Tahire Erman, Ankara Kent Çeperinin İçine Bakmak, İdealkent Dergisi, sayı:4, Eylül 2011, s.194-195.
48 Özcan Altaban, Cumhuriyetin Kent Planlama Politikaları ve Ankara Deneyimi, 75 Yılda Deǧişen Kent ve Mimarlık içinde, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, s.48.
49 Kemal Görmez, "Türkiye'de Kent-Siyaset İlişkisine Dair Gözlemler", 2015, s.3.
50 Servet Armaǧan, Temel Haklar ve Ödevler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1980, s.51.
Kaynaklar
AKÇURA, Tuǧrul, Ankara: Türkiye'nin Başkenti Hakkında Monografik Bir Araştırma. Enstitü Vakfı. Ankara: ODTÜ, Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara, 1971.
ALTABAN, Özcan, "Cumhuriyetin Kent Planlama Politikaları ve Ankara Deneyimi", 75 Yılda Deǧişen Kent ve Mimarlık içinde, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, s.41-64.
ALTAY Deniz - TÜRKÜN Asuman, "The changing pattern of segregation and exclusion: The case of Ankara", Globalizing cities: Inequality and Segregation in Developing Countries içinde, 2007, s.271-308.
ARMAĞAN, Servet, Temel Haklar ve Ödevler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1980.
BADEMLİ, Raci, "Ankara Merkezi İş Alanının Gelişimi", Ankara 1985'ten 2015'e içinde, EGO yayınları, Ankara, 1987, s.154-158.
BAŞ, Yener, Reproduction of Urban Form As the Reproduction of Property Relation Morphogenesis of Yenişehir-Ankara, Fen Bilimleri Enstitüsü, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, ODTÜ, Ankara, 2010.
BUMİN, Kürşat, Demokrasi Arayışında Kent, İz Yayıncılık, İstanbul, 1998.
CENGİZKAN, Ali, Ankara'nın İlk Planı: 1924-1926 Lörcher Planı, Ankara Enstitüsü Vakfı ve Arkadaş Yayıncılık, Ankara, 2004.
CHİLDE, Gordon, Kendini Yaratan İnsan, Varlık Yayınları, İstanbul, 1978.
ERDER, Sema, İstanbul'da Bir Kent: Ümraniye, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996, s.36.
ERMAN, Tahire, "Ankara Kent Çeperinin İçine Bakmak", İdealkent Dergisi, sayı:4, Eylül 2011, s.176196.
GERAY, Cevat, "Şehirciliǧimiz ve Ankara", Türkiye Mühendislik Haberleri içinde, sayı: 409, 2000, s.10-17.
GÖRMEZ, Kemal, "Türkiye'de Kent-Siyaset İlişkisine Dair Gözlemler", 2015, s.3.
GÖRMEZ,Kemal, "Büyük Kentlerde Kent Planlaması ve Bazı Sorunlar", G.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, 2001, ss.133-140.
İSPİR, Eyüp, Şehirleşme Meseleleri, Ocak Yayınları, Ankara, 1986.
KALABALIK, Halil, İmar Hukuku Dersleri-Planlama, Arsa, Yapı, Koruma, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003.
KARASU, M. Arman, , Devletin Deǧişim Sürecinde Belediyelerin Konut Politikalarında Farklılaşan Rolü, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Vol: 14, No:3, 2009.
KAYPAK, Şafak, Kent Sosyolojisi, Basılı Ders Notu, Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay, 2015.
KELEŞ, Ruşen, "Şehirleşmede Denge Sorunu", Mimarlık Dergisi, Yıl:4, Sayı:37, İstanbul, 1974, s.53.
KELEŞ, Ruşen, Kentbilim İlkeleri, Sosyal Bilimler Derneǧi Yayınları, Ankara, 1976.
KELEŞ, Ruşen, Kentleşme Politikası, İmge Yayınevi, Ankara, 1996.
KELEŞ, Ruşen, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, 5. Basım, İstanbul, 2006.
OKANDAN, Recai Galip, Umumi Amme Hukuku Dersleri, İstanbul, 1959.
ÖZDEMİR, Emel, "Modernizm, Kentleşme ve Türkiye", Akdeniz Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Antalya, 2018.
ÖZEK, Çetin. "Türkiye'de Şehirleşmenin Ana Nitelikleri ve Ceza Adaleti Yönünden Yol Açabileceǧi Sorunlar", Şehirleşmenin Doǧurduǧu Ceza Adaleti Sorunları Sempozyumu (17-19 Aralık 1973), İ.Ü. Huk. Fak. Ceza Hukuku ve Kriminoloji Ens. Yayını, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1974.
PARLAK, Bekir. "Bilgi Toplumunda Kent ve Kentleşmenin Dönüşen Paradigmaları", Uluslararası 7. Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, Yalova, 2009, s.1253-1263.
SERTER, Gencay, "Şikago Okulu Kent Kuramı: Kentsel Ekolojik Kuram", Planlama Dergisi, Ankara, 2013, s. 67-76.
SEZAL, İhsan. Şehirleşme, Aǧaç Yayınları, İstanbul, 1992.
SJOBERG, Gioden, "Cities in Developing and Industrial Socities a Crosscultural Analysis", Hause, Schnore (Ed.), The Study Of Urbanisation, 1967.
ŞENYAPILI, Tansı, Barakadan Gecekonduya: Ankara'da Kentsel Mekânın Dönüşümü(1923-1960), İletişim Yayınları, İstanbul, 2004.
TANKUT, Gönül, Bir Başkentin İmarı Ankara: 1929-1939, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1993, s.72.
TEKELİ, İlhan, Türkiye'de Kentleşme Yazıları, Ankara, 1982.
TEKELİ, İlhan, "Türkiye'de Cumhuriyet Döneminde Kentsel Gelişme ve Kent Planlaması", 75 Yılda Deǧişen Kent ve Mimarlık Dergisi, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, s. 1-24.
TEZCAN, Mahmut, Sosyolojiye Giriş, Temel Kavramlar, Ankara Üniversitesi Eǧitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara, 1995.
TOKMAN, Arıbaş, Yıldız, Konut Politikaları Uygulamalarında Özel Bir Örnek: Yenimahalle, KentKoop Batıkent Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliǧi Yayınları, Ankara, 1985, s.16.
YAVUZ, Fehmi, Ankara'nın İmarı ve Şehirciliǧimiz, SBF Yayını, Ankara, 1952.
YAVUZ, Fehmi, Şehircilik Ders Kitabı, A.Ü.S.B.F. Yayını, Ankara, 1953.
5218 Sayılı Ankara Belediyesine, Arsa ve Arazisinden Belli Bir Kısmını Mesken Yapacaklara 2490 Sayılı Kanun Hükümlerine Baǧlı Olmaksızın ve Muayyen Şartlarla Tahsis ve Temlik Yetkisi Verilmesi Hakkında Kanun, https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/6938.pdf, (Erişim Tarihi: 10.10.2020).
5228 Sayılı Bina Yapımı ve Teşvik Kanunu, https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/6950.pdf (Erişim Tarihi: 10.10.2020).
Council of Europe's Standing Conference of Local and Regional Authorities of Europe, Strasbourg, 1992, https://rm.coe.int/168071923d (Erişim Tarihi: 10.10.2020).
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
© 2021. This work is published under https://creativecommons.org/licenses/by-nc/4.0/ (the “License”). Notwithstanding the ProQuest Terms and Conditions, you may use this content in accordance with the terms of the License.
Abstract
Türkiye'de 1923-1950 dönemi, kentleşme sürecinin yavaş ilerlediǧi yıllardır. Dönem içerisinde 1950li yıllara kadar Ankara şehri dışında kentleşme hareketlerine pek rastlanılmamıştır. Ankara 1923 yılında başkent olarak ilan edilmesiyle birlikte hızlı büyüme ve göç alma sürecine girmiştir. Kent; başkent olduktan sonra şantiye alanına evrilerek, sürekli göç almasıyla birlikte konutların, arsaların ve kiraların bedellerinin hızla arttıǧı sürece tanıklık etmiştir. Her ne kadar kenti modernleştirmeye yönelik hamleler Ankara'yı genç Türkiye için örnek bir kent haline getirmeyi amaçlasa da, kentte fiziki deǧişimlerin yanı sıra sosyal, ekonomik ve kültürel deǧişimlerin yaşanmaya başlaması aynı zamanda yapısal bozuklukların ve kentleşmeden kaynaklı güvenlik problemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çalışmada, 1950li yıllara kadar Türkiye'de gerçekleşen kentleşme sürecinin beraberinde getirdiǧi sorunlar Ankara kenti üzerinden ele alınacaktır. Çalışmada 1923-1950 arası dönemde Ankara kentleşmesine yer verilmesi günümüzde Ankara'nın karşı karşıya kaldıǧı kentsel sorunların ortaya çıkmasını etkileyen tarihsel sürece ışık tutması bakımından oldukça önemlidir. Dolayısıyla bu çalışmanın temel varsayımını Ankara kentleşmesinin bugün yaşadıǧı sorunların erken Cumhuriyet döneminde aranması gerektiǧi fikri oluşturmaktadır. Çalışmada metodolojik olarak doküman analizi ve ikincil verilerden yararlanılmıştır.