Öz
Trakya Yahudileri 1934 Haziran ayının sonundan itibaren ilk olarak Çanakkale'den başlayıp sonrasında Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli' de Trakya Bölgesi'nde yaşayan Türk halkı ile yaşadıkları sorunlar sonucunda kitleler halinde ilk olarak İstanbul'a daha sonra Filistin'e göç etmişlerdir. Cumhuriyet dönemi azınlık politikalarını hedef alan bazı yayınlarda tarihi olaylar ve belgeler tek taraflı olarak yorumlanarak Trakya bölgesinde yaşayan Yahudilerin bu tarihte dönemin Türk hükümeti tarafından el altından desteklenen kasıtlı saldırılar sonucunda zorunlu olarak göçe tabi tutulduğu iddia edilmiştir. Çalışmada Trakya Yahudilerinin 1934 yılında Trakya'dan İstanbul'a ve daha sonrasında Filistin'e göçlerinin nedenleri, sonuçları bu konu ile ortaya atılan iddialar eleştiriyel bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Çalışmada, Türk basınında Trakya Yahudilerinin göç hareketi ile ilgili yer alan haberlerden, hükümetin yayınlanmış olan resmi raporlardan ve Trakya Olayları ile ilgili ortaya atılan iddialardan yola çıkılarak tahlillerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Trakya Yahudileri, Trakya Olayları, Türkleştirme politikası, Cumhuriyet Dönemi, Trakya bölgesi
Abstract
Jews from Thrace emigrated firstly İstanbul then Palestine as a result of the problems with Turkish people living in Thrace Region starting from Çanakkale later to Tekirdağ, Edirne and Kırklareli. In some publications taken aimed at minority policies in Republican Periodd. Historical events and muniments are interpreted one-sided and Jews living in Thrace are claimed to subject to forced migration at the end of deliberate attacks that are supported clandestinely by Turkish Government. In this study, the reasons of Thrace Jews' migration firstly from Thrace to İstanbul then to Palestine in 1934, the results and the arguements put forward on this issue are handled with a critical perspective. Also, in this research by taking advantage to the news in Turkish Press related to the migration of Jews from Thrace; official reports published by the governments and the claims about Thrace Events are analyzed
Keywords: Jews from Thrace, Thrace Events, Turkify Policy, Rebuplican Period, Region of Tharace
Giriş
24 Haziran 1934 tarihinden itibaren Çanakkale'de yaşayan Yahudiler görmüş olduklarını iddia ettikleri "hususi ve mahallî' tazyiklerin tesiri ile yaşadıkları yer lerinden ayrılırlar1. Çanakkale Yahudilerinin bu hareketleri Gelibolu, Tekirdağ, Lüleburgaz, Uzunköprü, Edirne ve Kırklareli Yahudilerini de etkiler ve 4 Temmuz 1934 günü Trakya'dan İstanbul'a göç eden Yahudilerin sayısı 3000'ni bulur2. Trakya Yahudilerinin bu göçü başlangıçta basına intikal etmez, İsmet Paşa'nın (İnönü) 5 Temmuz 1934'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde gündeme taşıması ile ortaya çıkan bu göç olayı hükümetin aldığı önlemler sonucunda durdurulur. Yahudilerin bir kısmı Trakya'da yaşadıkları yerlere geri dönerken bir kısmı da bu dönemde İstanbul'da faaliyet göstermeye başlayan Siyonist hareketlerin etkisinde kalarak kitleler halinde Filistin'e göç ederler3.
Cumhuriyet dönemi azınlık ve Türkleştirme politikalarına ışık tutması açısından önemli bir yer tutan bu olay Türkiye'de ilk olarak "Trakya Olayları" adı altında 1996 yılından itibaren Tarih ve Toplum dergisi tarafından işlenmeye başlanmıştır4. Bu dergide çıkan makalelerde ve İletişim yayınlarının sistematik olarak Cumhuriyet dönemi azınlık politikalarını hedef alan yayınlarında tarihi olaylar ve belgeler tek taraflı olarak yorumlanarak Trakya bölgesinde yaşayan Yahudilerin 1934 yazından itibaren ev ve mağazalarına Türkler tarafından kasıtlı saldırılar sonucunda zorunlu olarak göçe veya "tehcire5 tabi tutulduğu iddia edilmiştir. Cumhuriyet Dönemi azınlık ve Türkleştirme politikalarını bu olay aracılığı ile eleştiren makalelerde dönemin hükümeti açıktan açığa değil de yerel yöneticiler aracılığı veya yerel teşkilatlarını kullanarak Yahudilerin Trakya'dan İstanbul'a göç ettirilmesi ile sorumlu suçlanmaktadır. Ancak bu eserlerde ortaya atılan suçlamaları destekleyecek yeterli bir kanıt olmayıp, bu yöndeki iddialar daha ziyade belli olaylardan yola çıkılarak oluşturulan varsayımlara dayanmaktadır.
Trakya Yahudilerinin İstanbul'a Göçlerinin Türk Basınına Yansıması
Yahudilerin Çanakkale'den göçleri 24 Haziran 1934 günü başlar. 24 Haziran öncesinde kentte yaşayan 2000-3000 dolayındaki Yahudi'ye kenti terk etmelerini isteyen imzasız mektuplar gönderilmeye başlanır. 21 Haziran 1934 günü Çanakkale'de tehditlere ek olarak Yahudilere karşı başlatılan dövme ve yağma gibi fiziki olaylardan sonra, Yahudilerin bazılarının kentin Valisi ve Cumhuriyet Halk Partisi şubesine başvurması sonucunda gerekli önlemler alınır ve olaylar geçici bir süre son bulur. Ancak 24 Haziran'da Yahudilerin en tanınmışlarına şehri terk etmelerine yönelik mektuplar gönderilmeye devam eder. Bunun üzerine de Yahudiler Çanakkale'yi terk etmeye başlar6. 25 Haziran 1934 tarihinde Gazi Mustafa Kemal'in İran Şahı Pevlevi ile Çanakkale'yi ziyareti ve sonrasındaki günlerde Türk basının dile getirmediği Yahudi göçleri7, Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli illerini de içine alarak dalga dalga kitlesel bir boyut halini alır. 3-4 Temmuz gecesi Kırklareli'nde Yahudilerin evlerine ve mağazalarına yapılan saldırılar sonucunda Yahudilerin İstanbul'a göç hareketleri zirveye ulaşır. 5 Temmuzda İsmet Paşa'nın (İnönü) mecliste Yahudilerin göç olayına değinmesiyle birlikte Yahudilerin göç etmekten vazgeçmesiyle olaylar birden durulur. Hatta basına yansıyan haberlere göre, 5 Temmuz Perşembe günü öğleden sonra İsmet Paşa'nın demecinden Anadolu Ajansı aracılığı ile haberdar olan Edirne Yahudileri göç etmekten vazgeçerler8. İsmet Paşa'nın Meclisteki konuşmasından 1 gün sonraki 6 Temmuz 1934 tarihine kadar Türk basınında olaylar ile ilgili herhangi bir haberin yer almaması dikkati çekmektedir. 5 Temmuz günü İsmet Paşa'nın (İnönü) TBMM'nin kapanış konuşmasındaki;
""Arkadaşlar, size bugünün fena bir hadisesini ara yerde arzetmek mecburiyetindeyim. Trakya'da bazı Yahudi vatandaşların kendi şikâyetlerine göre, mahallî tertipler yüzünden hicrete mecbur olduklarını ve bazılarının da İstanbul'a hicret ettikleri haberini almıştım. Türkiye'de her fert cumhuriyet kanunlarının emniyet ve muhafazası altındadır. Antisemitizm Türkiye'de metai ve zihniyeti değildir. Vakit Vakit hariçten bizim memleketimize girer ve derhal önüne geçilir. Bu fevaranın da böyle bir salgın olması muhtemeldir. Böyle cereyanlara katiyen müsaade etmeyeceğiz. Hadiseyi Ankara'ya gelir gelmez haber aldım. Verdiğim katîemirler üzerine bu cereyan tamımı ile durdurulmuştur. İstanbul'a gelen vatandaşlar yerlerine dönmekte serbesttirler. Mesuller mahkemeye teslim edilmiştir; ve edilecektir. Bugün de Dahiliye Vekilini oralara gönderiyorum. Mütecasirler şiddetle tecziye edilecektir"9.
Sözleri ile Türk Kamuoyu Trakya Yahudilerinin durumundan haberdar olmuş ve Türk basını Yahudi göçlerinin başlamasından yaklaşık 12 gün sonra Trakya Yahudilerinin İstanbul'a göç nedenlerini sayfalarına taşımaya başlamıştır10. Bununla birlikte Edirne'de yayın yapan Milli Gazete isimli gazete ise ancak İsmet Paşa'nın konuşmasından dört gün sonra yani 9 Temmuz'da bu habere yer verir11.
Türk basınında, Yahudilerin göç olayı ilgili haberler verilmeye başlandığında Yahudilerin belirttiği gibi Trakya'da Yahudilere yönelik yerel baskı ve korkutma olaylarının olmadığı düşüncesi hâkimdi12. Türk basını tarafından Yahudilerin bu kitlesel göçü Yahudilerin "yanlış anlamalarından, gereksiz telaşa düşmelerinden kaynaklanan önemsiz bir olay" olarak yorumlanmakta, gereksiz kaygıya düşen Yahudilerin hükümetin olaylara olan müdahalesi ile birlikte Trakya'da yaşadıkları yerlere geri dönmeye başladıkları belirtilmekteydi13. Yahudilerin Trakya'dan İstanbul'a göçlerinin ardında diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Yahudilere yönelik uygulanan antisemitizm politikalarının olduğu iddiaları ise tamamen reddedilmekteydi14. Türk basınında, Başvekil İsmet Paşa'nın Mecliste yaptığı konuşmalara benzer olarak Türkiye'de son zamanlarda Hitler taraftarı olan kimselerin Türkiye'de antisemitizmi yaygın hale getirmeye çalıştıkları belirtilmekle birlikte, antisemitizmin Türkiye'den çok Avrupa'da doğan bir akım olduğu savunulmaktaydı15. Bu konu ile ilgili verilen ilk haberlerde dikkati çeken bir unsur İstanbul'a göç eden Yahudi sayısının hükümetin yaptırdığı tahkikat sonrasında Trakya'dan 3000 Yahudi'nin göç ettiği açıklamasına oran ile bu sayının daha az gösterilmesidir. Olayların basına ilk yansıdığı günlerde, Milliyet gazetesi, İstanbul'a göç eden Yahudi sayısını 100 ile 400 olarak belirtirken16 Cumhuriyet gazetesi bu sayının en fazla 1500 olduğunu belirtmekteydi17.
Zaman gazetesi 6 Temmuz 1934 tarihinde yayınladığı haberde, Yahudilerin kitlesel göçü ile ilgili olarak olaylardan yeni haber alındığını, olayın yeni duyulmuş olup, olayın birdenbire aniden gerçekleştiği haberini vermekte, bu konu ile ilgili bilinenlerin İsmet Paşa'nın Mecliste vermiş olduğu bilgilerle sınırlı olduğunu belirtmekteydi18. Vakit gazetesi ise, Yahudilerin, göç olayı öncesinde, propagandacı ve tahrikçilerin söz ve tahriklerine inanarak kendi nakillerinin hükümetçe verilmiş bir karar zannedip yanlış anlama üzerine evlerini işlerini bırakarak bulundukları yerlerden ayrıldıklarını, diğerlerinin de göçlerden etkilenerek İstanbul'a geldiklerini belirtmekteydi 19. Aynı gazete daha önce Çanakkale, Gelibolu, ve Lüleburgaz'da Türklerle ile Yahudiler arasında meydana gelen olaylara değinmeden, Yahudilerin İstanbul'a gelmelerine sebep olan olayın 3 Temmuz'da Kırklareli'nde Yahudilerin evlerinin taşlanması olup, "Yahudilerin lüzumsuz telaşa düştükleri anlaşılıyor." Başlığı ile Yahudilerin İstanbul'a göç etmeleri olayını basit bir olay gibi göstermekteydi20. Yahudilerin Türk dilini bilmemelerinden dolayı yerel yönetime dertlerini anlatmakta zorlandıklarından çareyi İstanbul'a kaçıp gelmekte buldukları fikri Vakit gazetesi tarafından okuyucularla paylaşılmaktaydı21. Cumhuriyet gazetesi de Kırklareli'nde Yahudi evlerine olan saldırıları kastederek olayların içeriğini "iki cam kırması ve tehditten ibaret" olarak yorumlamaktaydı22.
Türk Basınında ilk günlerdeki Trakya Yahudilerinin göç olayına karşı umursamaz tavırdan farklı olarak Haber gazetesi muhabiri Va-Nu İstanbul'a gelen Yahudilerle konuşarak olayın asıl nedeninin Türkler ve Yahudiler arasında meydana gelen gerginliklerden kaynaklandığını belirtmekteydi. Va-Nu bu konu ile ilgili haberinde, Uzunköprü'de kimliği belli olan bazı kişilerin burada beyannameler dağıtarak halka Yahudi mağazalarından alış-veriş yapmamalarını telkin ettiklerini ayrıca bu kimselerin, Yahudileri Uzunköprü'den ayrılmaları konusunda tehdit ettikleri bilgisini dile getirmişti23. Cumhuriyet gazetesi ise, Uzunköprü'de Haziranın 20'sinden itibaren Yahudilerin Trakya'da yaşayan Türklere boykot yapmalarına karşılık olarak buradaki Türklerin de kendi aralarında esnaf kooperatifleri adı altında şirket yaparak Yahudilerin ticaret yapmalarını engellediklerini, Bunun üzerine de Yahudilerin 28 Hazirandan itibaren Uzunköprü'den ayrılmaya başladıkları bilgisini kamuoyu ile paylaşmaktaydı24. Akşam gazetesi Kırklareli'den gelen Yahudilerin Temmuzun 3. günü akşam saat dokuzda evlerinin camlarının taşlanarak kırılması üzerine buradan ayrıldıklarını belirtirken, Edirne'den gelen Yahudilerin de bazı Trakyalı Türk gençlerin Yahudi mağazalarından alış-veriş edilmemesi için halka telkinleri sonucunda burayı terk ettikleri bilgisine ulaştığını paylaşmıştı25. Zaman gazetesi, hükümet tarafından Trakya Yahudi olaylarını araştırmakla görevlendirilen Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'nın Başvekalet'e gönderdiği ilk rapora dayanarak, Edirne'de Yahudilere karşı herhangi bir tazyik olayının yaşanmamakla birlikte Yahudilerin ticari kazançlarının azalmasıyla birlikte kendilerine ekonomik kazanç sağlayacakları bir yer aramaya kararı verip, 3-4 Temmuzdan itibaren bankalardan paralarını çektiklerini, büyük bazı Yahudi tüccarların piyasadan çekilmesiyle bundan etkilenen diğer Yahudi tüccarlar eşyalarını da toplayarak İstanbul'a geldiklerini belirtiyordu26. Yine aynı gazete Trakya'da Yahudilerin büyük bir kısmının sütçülük, peynircilik yapmakta iken son dönemde bu işin Türk unsurunun eline geçmesiyle Trakya Bölgesi'ni terk etmeye karar verdiklerini belirtmekteydi27. Türk basını, Yahudilerin, Trakya'dan kitlesel göçlerinin temelinde bir cebir ve tazyikten ziyade son dönemlerdeki ekonomik kayıpları gerekçesiyle Trakya'da umdukları kazancı elde edememelerinin olduğunu savunmakla birlikte, Türk nüfusu ile Türkçe konuşmamaları yüzünden ile kaynaşamamalarının Rusya ve Romanya'da olduğu gibi anti-semitizmi kendi çıkarları için kullananların işini kolaylaştırdığı tezini savunmuştur. Bunun en açık örneği Vakit gazetesi yazarı Mehmet Asım'ın bu konu ile ilgili yazmış olduğu makalede görülmektedir;
".yalnız fazla olarak Çanakkale ve Trakya mıntıkalarına ait bir hususiyet daha var. Bu da oralardaki Yahudilerin yabancı dil ve harsta kalmakta ısrar etmeleri ve içlerinde gayri askeri mıntıkalarda memleketin emniyeti için zararlı ve casus adamlar bulunduğu hakkında zanlar olmasıdır."28
Türk basınının taranmasıyla Yahudilerin Trakya'dan İstanbul'a olan Yahudi göçlerinin nedenine ilişkin elde ettiğimiz bulgu; Yahudiler Türk kültürüne adapte olmamaları veya sadece ekonomik kazançlarıyla ilgilenip kendilerini kafa ve fikir yapısı ile Türklerden farklı görmekteydiler. Yahudilerin bu tür davranışları bölge halkının tepkisini çekmekle birlikte, bölgenin tüm ekonomisine hâkim olmanın avantajını kullanarak karaborsacılık ve tefecilik işleri ile ticari kazançlarını gün geçtikçe bölgedeki Türklerin aleyhine arttıran Yahudi vatandaşlarının olması, bölge halkının bazı kesiminde Yahudilere olan kızgınlıkların giderek artmasına yol açmıştı. Yahudilerin, Türk nüfusuna entegre olamamaları, Trakya Bölgesi'nde Balkan savaşları ve Milli mücadele döneminde azınlıkların bölgedeki Türk halka karşı göstermiş olduğu davranışlarında etkisiyle Yahudilerin Bulgaristan ile casusluk ilişkilerinin olabileceği şüphelerini de arttırmıştır. Almanya'ya yakın durarak bazı çıkarlar elde etme hevesinde olanların tazyikleri Çanakkale, Uzunköprü ve Kırklareli'de Türklerin Yahudilere ait ev ve eşyalarına zarar verilmesine neden olmuştur. Ticari kazanç ve güvenlik kaygısına düşen Yahudiler birbirilerini de etkilemek suretiyle Trakya'da olan ev, toprak ve mağaza eşyalarının bir kısmını satarak İstanbul'a kitlesel göç hareketini başlatmışlardır.
Türk Hükümetinin Olaylara Bakışı ve Resmi Raporlar
Trakya Yahudilerinin ilk göç eylemleri, 24 Haziran'da Çanakkale'de meydana gelen Yahudi vatandaşlara yönelik korkutma ve saldırı olayları sonucunda başlamış, sonra Gelibolu, Uzunköprü, Lüleburgaz ve Edirne'deki Türk halk ile Yahudiler arasındaki gerginlikler ardından Kırklareli'nde 3-4 Temmuz günü Yahudilerin ev ve mağazalarına yapılan saldırılar sonucunda doruğa ulaşmıştır. Olaylara günün hükümetinin müdahalesi ve alınan önlemler ve dönemin Hükümeti tarafından olayları araştırmak üzere görevlendirilen Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'nın Başvekalet'e sunduğu rapor, Trakya Yahudilerinin kitlesel göç olayı hakkında tahlil de bulunmamızda önem arz etmektedir.
İsmet Paşa (İnönü) Trakya Yahudilerinin İstanbul'a göç ettiklerinden ilk defa 5 Temmuz 1934 tarihinde TBMM'deki konuşmasında; "100kadar Yahudi'nin İstanbul'a geldiklerini haber aldım."29 Sözleri ile dile getirmiştir. Bu toplantıda bu olayı dile getirir getirmez Dahiliye Vekili Şükrü Bey (Kaya) ve Trakya Umumi Müfettişi İbrahim Tali'yi (Öngören) görevlendirmiştir30. Şükrü Bey İbrahim Talî Bey 6 Temmuz'da İstanbul'a geldikten sonra bu tarihte Yalova'da bulunan Gazi Mustafa Kemal'i ziyaret etmişler ve geç vakte kadar görüşmüşlerdi. Buradan da Alpullu'ya hareket etmişlerdi 31. Bu görüşmede Trakya Yahudi Olaylarının gündeme geldiği, Gazi'nin bu konunun yakın takipçisi olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Türk Basınında 7 Temmuzdan itibaren İsmet İnönü'nün vermiş olduğu güvence ve Şükrü Bey'in soruşturma ile görevlendirilmesi ile birlikte bazı Yahudilerin evlerine geri döndükleri, Yahudi olaylarına sebep olanların belirlenerek haklarında cezai işlemlerin başlatıldığı belirtilmekteydi32. Bir anlamda İsmet Paşa'nın Meclisteki sözleri ve Şükrü Kaya'nın olayları soruşturmak için görevlendirilmesi etkisini göstermişti. Trakya'daki olaylar yatışmış, Yahudiler sayısı az da olsa kendi oturdukları yerlerine dönmeleri konusunda ikna edilmişlerdi.
Dahiliye Vekili Şükrü Kaya basına verdiği demeçte, Yahudilerin ilk izlenimle bazı propagandalar sebebiyle İstanbul'a geldiklerini, olayların daha iyi anlaşılması için Trakya'ya hareket edeceğini belirtmekle birlikte;
" Türkiye'de yerli ve yabancı herkesin Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının himayesi altındadır. Türk kanunları bu memlekette her vatandaşın hakkını ve hürriyetini hiçbir fark etmeden korur ve gözetir."33
İfadesiyle Türkiye'de Yahudilerin can ve mal güvenliğinin devletin teminatı altında olduğu antisemitizm gibi fikir akımlarının karşısında bulunulduğu mesajın verilmesi ile hükümet, olayların sona erdirilmesi konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiştir.
Dahiliye Vekili Şükrü Bey, 8 Temmuz'da Edirne ve Kırklareli, 9 Temmuz'da Lüleburgaz, Keşan ve Gelibolu34, 11 Temmuzda Çanakkale'deki soruşturma ve temaslarını bitirerek35 12 Temmuz'da Çanakkale'den ayrılmış, Ankara'ya dönmüş Trakya'dan Yahudilerin göçleri ile ilgili raporunu tamamlayarak Başvekâlet'e vermişti36. 13 Temmuzda da Şükrü Bey tarafından hazırlanan rapor, Gazi Mustafa Kemal'in başkanlık yaptığı Bakanlar Kurulu toplantısında incelenmiştir37. Trakya'da Yahudi Göçü Olaylarının tetkiki ve incelenmesi hükümet tarafından hızlı bir şekilde bitirilmiş, Gazi Mustafa Kemal olayların sağlıklı olarak aydınlatılması için tahkikatın başından sonuna kadar takipçisi olmuştur.
Dahiliye Vekili Şükrü Bey'in hazırlamış olduğu tahkikat raporu sonucunda Kırklareli Ticaret Odası Başkanı ile Kırklareli Belediye Başkanı tutuklanmış, yine Kırklareli Polis Komiseri de evinde Yahudilere ait beyaz eşya bulunduğundan görevinden el çektirerek tutuklanmıştı38. Yapılan yargılamalar sonucunda Belediye Başkanı Şevket(Dingillioğlu), Ticaret Odası Başkanı Nail Bey beraat ederken, bu olayda suçlu görülen Mustafa Çavuş, Şuayp, Ahmet, Halim, Yaşar Ağalar altı aydan aşağı olmamak üzere çeşitli hapis cezalarına çarptırılırken, Kırklareli Įandarma Komutanı da Bolu'ya tayin edilmişti39. Bununla birlikte Cevat Rıfat Atilhan tarafından yayına hazırlanan Millî İnkılâp dergisi Trakya Olaylarının meydana gelmesi öncesinde antisemitizm propagandası yapması sebebiyle kapatılmıştı40.
Trakya Yahudilerinin göç olayı Türk kamuoyunda olduğu gibi yabancı kamuoyunun ilgisini çekmiş, New York Times gazetesinde Türk basınından önce yayınlanmıştı. Bu gazetenin 1 Temmuz 1934 tarihli nüshasında Türk hükümetinin Çanakkale ve Trakya bölgesinde yaşayan Yahudileri tehcire tabii tuttuğu, bunun nedenin de Trakya Bölgesi'ne Balkanlardan bölgeye Türk göçünü arttırmak olduğu belirtiliyordu. Gazete Rum ve Ermenilerin Türkiye'den ayrılması ile birlikte bölgedeki ticarî boşluğu Yahudilerin doldurmasıyla Trakya'ya yerleşme isteğinde bulunan birçok Romen ve Bulgar göçmenin bölgeye yerleşmekten vazgeçmesinin bunda etkili olduğu belirtilmekteydi. Yine aynı gazete birkaç gün sonra Yahudi göçlerinin devam ettiği, Yahudi göçlerinin göçlerin başlamasında 14 Haziran 1934 tarihinde çıkarılan İskân Kanunu'nun etkili olduğu görüşünü paylaşmıştı41.
Türk hükümeti bu tür haberlerin önüne geçmek, hükümetin olayların sona erdirilmesinde etkili olduğunu, olayın hükümetin antisemitizm anlayışından kaynaklanmadığını dünya ve Türk kamuoyuna duyurmak için Dahiliye Vekili Şükrü Bey'in Başvekalet'e verdiği rapor, Türk basınında yer almıştır. Raporda, Trakya Yahudi olaylarının temelinde, Türkler ve Yahudiler arasında Osmanlı Devleti'nden bu yana meydana gelen anlaşmazlıkların rol oynadığını, bir takım çevrelerin hükümetin Yahudileri, "Trakya'dan sürmek istediği ve bu hareketin açıktan açığa tertipler ve hususi tertipler ve tazyikler ile yapılmasını terviçeylediği" iddiaları reddedilmiştir. Raporda, Yahudilerin 24 Hazirandan itibaren Çanakkale'den ve 30 Haziranda Trakya'nın diğer çeşitli yerlerinden hesaplarını ve işlerini keserek İstanbul'a göç hareketlerini başlattıkları belirtilmiştir. Yine aynı raporda, Trakya olaylarının vatandaşlar arasında dedikodu özelliğini kaybederek fiili saldırıya dönüşmesi üzerine, hükümetin olayı fark edip kesin önlemlerle duruma müdahale ettiği, ilk etapta 100 kadar Yahudi'nin mahallî baskılar sonucunda İstanbul'a geldiği, 3 ve 4 Temmuz günü birden bire genişleyen olaylar üzerine hükümetin aldığı tedbirler üzerine olayların kesin bir şekilde durdurulduğu belirtilmekteydi. Aynı zamanda raporda,Yahudi olayları şu şekilde özetlenmiştir;
"A-Trakya'dan ve Çanakkale'de mevcut olan yerli ve yabancı 13 bin kadar Yahudi'den ceman 3 bin kadar nüfusun İstanbul'a hareket ettiği tahmin olunuyor.
B- Kazalarda ve Edirne'de boykot teşebbüsleri olmuş ve bu teşebbüslere mektep çocukları karıştırılmak istenmiştir.
C- Kırklareli'nde 3-4 Temmuz gecesi çapulcu anasır harekete geçerek Yahudi evlerine tecavüzle hırsızlığa ve soygunculuğa koyulmuşlardır. Soygunculuk çarşıya ve bu esnada 65 ev soygunculuğa uğramıştır.
D- Bütün bu hadisat esnasında bir jandarma şehit olmuş ve bir Yahudi'nin yaralanmasından başka nüfusça zaiyat ve yaralanma vukuatı olmamıştır".
İfadeleri yer almakta hükümetin memurlar aracılığı ile olaylarda sorumluluğu görülen yerel yöneticilerin, idari ve adlî cezalara çarptırıldığı, Yahudilerin evlerinden alınan ve çalınan malların yüzde yetmiş beşinin sahiplerine geri verildiği, Yahudilere eski yerlerine geri dönmeleri için gerekli güvencenin verilmesi gibi tedbirlerin hükümet tarafından alındığı belirtilmekteydi42.
İsmet Paşa'nın TBMM'de Yahudi Olaylarına değinmesiyle birlikte hükümet, 3-4 Temmuz 1934 tarihinde Kırklareli'de Yahudilere karşı soygun ve tazyikte bulunanların cezalandırılması, Yahudilerin alınan ve çalınan mallarının geri verilmesi ve Yahudi halkın evlerine geri dönmesini sağlamak amacıyla gerekli güvencenin verilmesi konusunda gerekli adımları atmıştı. Bununla birlikte basında yer alan haberler ile hükümet tarafından yayınlanan raporlarda verilen bilgiler bakımından çelişkiler bulunmaktadır. İsmet Paşa meclisteki konuşmasında Trakya'dan İstanbul'a göç eden Yahudi sayısı 100 kadar belirtmişken, 8 Temmuz tarihli Milliyet gazetesi haberinde göç eden Yahudi sayısını 400 olup Yahudi göçünün arkasının kesildiğini belirtmekteydi43. Cumhuriyet gazetesi ise, 10 Temmuz tarihli nüshasındaki haberinde göç eden Yahudi sayısını 1800 olarak belirtmişti44.
6-7 Temmuz 1934 tarihli gazetelerde Yahudi göçünün durduğu, Yahudilerin evlerine dönmeye başladıklarının belirtilmesine rağmen hükümet tarafından 14 Temmuzda açıklanan raporda, Trakya'dan İstanbul'a göç eden Yahudi sayısını 3000 olarak belirtilmiştir. Bu durum olayın basında ilk işlenmeye başladığı dönemde, nedeni anlaşılamayan bir biçimde Trakya'dan İstanbul'a olan Yahudi göçünün önemsiz bir gelişme gibi gösterilerek, "üstünün kapatılmaya" çalışıldığı görülmektedir. Raporda olayların 24 Haziran'da Çanakkale'de başlayıp 30 Haziranda Trakya'nın diğer çeşitli yerlerine yayıldığı ve 3 Temmuzda birden bire olayların genişlediğinin belirtilmesi hükümetin 5 Temmuza kadar olaylara neden müdahale etmediği sorusunu akla getirmektedir. Hükümetin olayın geçmişte de Türkler ile Yahudiler arasında bu tür anlaşmazlıkların olduğu sebebiyle olayları önemsemeyip sorunun yerel yöneticiler tarafından çözümlenmesini beklediği veyahut bu dönemde Şah Rıza Pehlevi'nin, Gazi Mustafa Kemal'in misafiri olarak, Türkiye'de olması sebebiyle hükümetin olaylara müdahale için bekleme kararı aldığı düşünülebilir. Ancak İsmet Paşa'nın 5 Temmuzdaki konuşması olaylardan yeni haberi olmuş izlenimi vermesi dikkate değer bir ayrıntıdır.
Yahudilerin Trakya'dan Göçleri ile ilgili İddialar ve Tahliller
Türk basınında yayınlanan haberlere bakıldığında Türkler ve Yahudiler arasında ekonomik ve sosyal uyuşmazlıkların olduğu, Türkiye'de Yahudilere karşı antisemitizm uygulamalarının olmamasına rağmen hükümetin yayınlamış olduğu rapor, ülke yönetiminde bulunanların veya bürokrasi çevrelerinin geçmişin tecrübelerinden etkilenerek azınlıklara karşı şüphe ile baktığı aşikârdır.
Ancak hükümeti açıktan açığa değil de yerel yöneticiler aracılığı veya yerel teşkilatlarını kullanarak Yahudilerin Trakya'dan İstanbul'a göç ettirilmesinde sorumlu tutacak bir kanıt olmayıp, bu yöndeki iddialar daha ziyade belli olaylardan yola çıkılarak oluşturulan varsayımlara dayanmaktadır.
Trakya Olayları öncesinde Nihal Atsız'ın Orhun, Cevat Rıfat Atilhan'ın Millî İnkılâp dergisinde Yahudi aleyhtarı yazıları "Trakya Olayları" nın nedeni olarak gösterilmiştir45. Cumhuriyet dönemi azınlık ve Türkleştirme politikalarını hedef alanlar, Türk halkına toplumsal ve kültürel millî bir kimlik vermek amacıyla "Türkleştirme Politikaları" adı altında gerçekleştirilen "Vatandaş Türkçe Konuş kampanyaları", ile Trakya Umumi Müfettişliğinin kurulması ve İskân Kanunu'nun yürürlüğe girmesini "Trakya Olayları" nın sorumlusu olarak göstermişlerdir46.
a.Nihal Atsız ve Cevat Atilhan'ın Yazıları
Trakya Olaylarının meydana gelişi konusunda dile getirilen iddiaların ilki, 1934 Trakya olayları öncesinde Nihal Atsız'ın Orhun, Cevat Rıfat Atilhan'ın, Milli İnkılâp dergisinde Yahudi aleyhtarı yazılarıdır. Bu yazıların Trakya'da Türk halkını Yahudilere karşı kışkırtmada başarılı olduğu iddiasıyla, Yahudilere karşı gerçekleştirilen yağma ve talan olaylarının nedeni olarak gösterilmiştir. Dönemin Başbakanı İsmet Paşa'yı bu dergilerin yazılarını görmezden gelerek antisemitizm politikalarını desteklemekle suçlamıştır47.
Millî inkılâp dergisinin ilk sayısı 1 Mayıs 1934 tarihinde yayınlanmaya başlamıştı. Bu dergi "Trakya Olayları" öncesinde Çanakkale'de Türkler ve Yahudiler arasındaki gerginliklerin nedenine örnek olabilecek nitelikte olan 6 Mayıs 1934 tarihinde Vakit gazetesinde yayınlanan bir mektuba 2. sayısında yer vermişti. Bu mektupta;
"Çanakkale (hususi) bu gün bilâmübalega söyleyebilirim ki Çanakkale vilâyeti iktisadîcepheden tamamile Yahudilerin eline geçmiştir. Bütün köyler ve hattâ şehir halkı bile u bir avuç Beniisrailin esareti altına girmiştir. İki yüz bin nüfuslu koca vilâyet, bu bezirgânların elinde inlemektedirler.
İşte icra dairelerinin dosyaları meydandadır!.... Bu dosyalar içinde en çok alacaklı olan Yahudilerdir. Bezirgânlar altmış liralık senetleri üç yüz liraya çıkarmışlardır. Köylerde bütün tarlalar Yahudilerin ellerine geçmiştir. Köylüler bu tarlaları icarla kullanmaktalar. (Özbek) çiftliği de Yahudilere satılmakta iken yanlış bir muameleden dolayı şimdilik durdurulmuştur!
Hükümetimiz buradaki alım-satım muamelelerinin iç yüzüne bakmalıdır. Bunların çoğu zavallı halkın birkaç bezirgâna hile yüzünden borçlanmasından dolayı mallarının yok pahasına satılmasından başka bir şey değildir! Köylülerimizin muhtekirlerden kurtulmaları lazımdır!"
İfadelerini Cevat Rıfat Atilhan, Yahudi düşmanlığı üzerine kurmuş olduğu yayın politikasının etkisini güçlendirmek amacıyla kullanmakta ve Yahudilerin Çanakkale'den çıkarılması telkin edilmekteydi48. Yine Millî İnkılâp dergisinde Yahudiler, Türkçe konuşmamak ve vatana ihanet etmekle suçlamaktaydı. Millî İnkılâp dergisinin yayınlarına paralel olmak üzere Nihal Atsız Orhun dergisindeki yazılarında Yahudileri "Aç gözlü, Vatan haini ve dalkavuk"49 olarak tanıtmaktaydı. Orhun ve Milli İnkılâp dergileri Yahudi aleyhtarlığı açısından kötü örnekler teşkil etmekle birlikte, tüm Türk basını bu dergilerle aynı görüşte değildi. Mektubun yayınlandığı Vakit gazetesi, mektubu, Bazı Yahudilerin bu tür davranışlarından şikâyetlerin var olmakla birlikte, bu tür olayları kişisel ve mahallî olarak değerlendirmekte, Yahudilerin hepsini aynı merkezde değerlendirmemekteydi50. Bu gazete Yahudileri, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir unsuru olarak kabul etmekte, Yahudilerden elden geldiği kadarıyla ülke lehine yararlanılması gerektiğini savunmaktaydı. Türkiye'deki milliyetçiliğin, Alman milliyetçiliğinden farklı olarak ülke kanunları ve menfaatlerine uygun davranan Yahudileri öz Türk olarak kabul ettiği vurgusunu yapmaktaydı51. Cevat Rıfat Atilhan'ın Milli İnkılâp dergisi Trakya Olayları sonrasında Bakanlar Kurulu Kararı ile kapatıldı52. Cevat Rıfat Atilhan ve diğer Anti-semitizmi savunanların Yahudi aleyhtarlığına yönelik yayınları devam etti. Ancak bu yayınlar Bakanlar Kurulu kararı Türkiye'ye girmeden yasaklandı veya toplattırıldı.53 (Ek-1)-(EK-2).
Bakanlar Kurulu'nun aldığı bu önlemler hükümetin bu yayınların Türkiye'de yayımlanmasına göz yumduğu iddialarını geçersiz kılmaktadır. Türkiye'de her iki derginin çok kısa bir süre içinde Yahudi aleyhtarlığı yönünde yayın yaptığı göz önünde bulundurulduğunda o günün koşulları içerisinde bütün Trakya halkını etkileme gücünün olmadığı aşikârdır. Bunun yanında bütün Türk basınının da Yahudi aleyhtarı bir yayın politikası izlemediği düşünüldüğünde "Trakya Olaylarının" meydana gelmesinde büyük trajlara sahip olmayan bu iki derginin etkisinin çok düşük olduğu görülmektedir.
b.Cumhuriyet Dönemi Azınlık ve Türkleştirme Politikaları
Trakya Yahudilerinin 24 Haziran 1934 tarihinden itibaren Çanakkale'den başlayıp, Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli illerini de içine alarak İstanbul daha sonrasında Filistin'e olan göçleri, Türkiye'de ilk olarak Tarih ve Toplum dergisinde konu edinilmeye başlanmıştır54. Daha sonrasında bu konu Cumhuriyet dönemi azınlık politikalarını tek taraflı olarak eleştiren araştırmacı ve öğretim üyelerinin eserlerinde örnek olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu eserlerde "Trakya Olayları" nın nedenleri ortaya konulurken Cumhuriyet dönemi azınlık politikalarını oluşturanlar, Yahudileri Türkçe konuşmaya zorlamak, Müslüman olmayan azınlık unsurları hiçbir zaman Türk olarak kabul etmemekle eleştirilmiştir55. Cumhuriyet döneminde azınlıkları Türkleştirme politikaları ile 1930'lu yıllarda Yahudilerden sürekli olarak Türk toplumu ve kültürü ile kaynaşıp hizmet etmelerinin ve özellikle "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyaları ile Yahudilerin Türkçe konuşmaya zorlanmalarının Türk toplumunda Yahudi düşmanlığını arttırdığı bununda "Trakya Olaylarını" tetiklediği iddiası ortaya atılmıştır56.
Cumhuriyet döneminde milliyetçilik anlayışı, coğrafya (vatan), Türk milleti, millî kültür ve din olmak üzere dört unsur üzerine inşa edilmişti. Millî bir devlet ve millî bir toplum oluşturma sürecinin ilk adımı Mısak-ı Millî sınırları dikkate alınarak, millî bir coğrafyanın vatan temeline oturtulması olmuştur. İkinci temel ise vatan olarak belirlenmiş millî coğrafyada homojen bir yapıya sahip Türk milleti oluşturmaktı. Üçüncü temel oluşturulmaya çalışılan millete bir kimlik ve kültür kazandırma aşaması olmuştur. Millî kültüre şekil veren unsurlar ülkü birliği, dil ve ortak kültür olarak belirlenmiştir. Lozan Barış Antlaşması sonrasında Türk-Yunan mübadelesi ile vatan sınırları içinde yaşayacak millet belirlendikten sonra dil ve tarih çalışmaları ile Anadolu halkına millî bir toplum yapısı oluşturma süreci devam etmiştir57. Atatürk milliyetçiliği tanımlamalarında her ne kadar din unsuruna yer verilmemişse58 de uygulama da Türk-Yunan Ahali Mübadelesi'nde olduğu gibi milliyete değil de dine vurgu yapılması, Cumhuriyetin ilk yıllarında millî bir toplum yapısı oluşturma sürecinde dinin etkili olduğunu göstermektedir. Osmanlı Devleti'nden kalan ümmetçilik anlayışının Türk toplum geleneğinde din unsuru her zaman önemini korumuştur.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyet'inde inşa edilmeye çalışılan millî bir toplum oluşturma süreci ile Avrupa'daki uluslaşma sürecinden oldukça farklıydı. Avrupa'da uluslaşma süreci ilk olarak kimliklerin güçlenmesi sonrasında vatan kavramının ortaya çıkarılması ile devam etmiştir. Bu iki unsuru, kendi kültürel yapıları ile güçlendirerek, toplum yapısı içinde yaygınlaştıran Avrupa milletleri ulusal bilince ulaşmışlardı. Lozan Antlaşması sonrasında Anadolu'daki Rumların mübadele edilmesi ile homojen bir toplum yapısı oluşturma konusunda önemli bir adım atılmışsa da, Osmanlılık kimlik ideolojisinin uzun bir süre etkili olması nedeniyle Türk toplumunu birleştirici niteliklerden uzaktı. Bu sebeple dil, kültür ve ülkü birliği unsurları ile toplumsal mutabakatın ve ulus bütünlüğünün sağlanması için Türk kimliği ön plana çıkarılmış ve her kesim tarafından benimsenmesi hedeflenmiştir. Ulus devletlerin tamamında da homojen bir nüfusa sahip olmak, tek bir ulusa dönüşmek en önemli hedeftir59.
Cumhuriyet dönemi Türkleştirme politikalarını eleştiren çalışmalarda Yahudilerin Türkçe konuşmadıkları için dışlandıkları, Türkçe konuşma yönünde çaba sarf etseler de Müslüman olmadıkları için hiçbir dönemde Türk olarak kabul edilmedikleri genel bir kanı halini almıştır60. Oysa Türk toplum hayatında Yahudilerin devlet memuru görevinde çalışma haklarının var olmasına karşın devlet memurluğu koşullarının cezbedici olmaması ve devlet memurlarına ödenen maaşların düşük olması sebebiyle bu sektörde çalışmak istememişlerdi. Yine Almanya'da uygulanan antisemitizm politikaları sebebiyle Almanya'dan kaçan birçok sığınmacı bilim adamı özellikle Milli Eğitim Bakanı, Hasan Ali Yücel döneminde İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi'nde profesör ve ordinaryüs olarak çalışmakla birlikte Türk Devlet Konservatuar'ı ve Cumhurbaşkanlığı Filormoni Orkestrası'nın kurulmasında Yahudi bilim adamlarından destek alınmıştı61. Yahudi toplumunun önderlerinden olan Avram Galanti ve Tekin Alp'in (Moise Kohen) Yahudi toplumunun Türkçe konuşmalarını sağlamak amacıyla hem Yahudi okullarında hem de günlük sohbetlerde Türkçe kullanılması, Yahudi isimlerinin Türkçeleştirilmesi ve Yahudilerin Türk devlet okullarına gitmeleri konusunda özel çaba sarf ettikleri bilinmektedir62. Tekinalp, Trakya olaylarının ardından basına verdiği demeçte;
"Türk Yahudileri için bu memlekette tek bir hedef vardır. Osmanlılık arda kalan görenekleri büsbütün ortadan kaldırmak sureti ile hakiki ve fiili surette Türkleşmek.Nasıl ki İngilterede, İtalyada birYahudiyi umumi hayatta İtalyan ve İngilizden ayırmak mümkün değilse, yakın bir atide Türkiyede dahi bir Yahudiyi öztürkten ayırmak mümkün olmayacaktır.
Bundan sonra artık Türk Yahudilerin Türk ülküsü memleketlerinde Bikonsfitler, Yatsonalar,Aynştaynlar, Bergsonlar yetiştirmek vaziyetinde bulunmaktan ibaret olacaktır.'63.
İfadeleri Cumhuriyet dönemi Türkleştirme politikalarını destekleyen Yahudi kanaat önderleri ve Türk devlet adamlarının amacının, Yahudilerin Türklerle aynı mahallelerde yaşamaları, aynı okullarda aynı eğitimi almaları, yani Türklerle fikir, kültür ve kafa birliği içinde olmalarını sağlamak olduğunu göstermektedir.
c.Trakya Umumi Müfettişliğinin Kurulması
Trakya olaylarının ortaya çıkması ile ilgili suçlamaların en önemlisi ise Yahudilerin zorunlu göçlerinin tamamen hükümet tarafından bilinçli bir plan kurularak gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu iddialara göre, II. Dünya Savaşı'nın belirtilerinin görülmeye başlandığı bu dönemde, İtalya'nın Boğazlar üzerinde Bulgaristan'ın Trakya üzerinde hak iddia etmesiyle stratejik önemi olan Boğazların ve Trakya'nın savunması endişesine düşen CHP yöneticileri, "sezgi ve hassasiyetleri gereği zararlı ve casus adam" olarak gördükleri Yahudileri Trakya'dan uzaklaştırmak istemiştir64. Günün koşulları gereği sınır güvenliğini sağlama endişesi içinde olan hükümet tarafından, Avrupa devletlerin tepkisini çekmemek için doğrudan doğruya değil de yerel yöneticiler ve Cumhuriyet Halk Partisinin yerel teşkilatlarını kullanarak, Türk halkını kışkırtma yoluyla Yahudilere yönelik hareketlerin halktan geldiği süsü verilmeye çalışılmıştır65. Bu iddia da bulunan araştırmacı ve öğretim üyeleri, bu iddialarını Trakya'da Yahudilere karşılık saldırıların başlamasından önce Trakya Umumi Müfettişliği'nin kurulması ve İbrahim Tali'nin (Öngören) Trakya Umumi Müfettişliğine atanmasını örnek vererek temellendirmişlerdir66. Buna göre, olaylardan bir ay öncesinde Trakya Umumi Müfettişliğine atanan İbrahim Talî, Trakya'yı teftişe çıktığı süreç içinde yerel yöneticilere Yahudilere yönelik hareketlerin planlanmasında telkinlerde bulunmuş, Trakya'yı teftişi ile ilgili olarak vermiş olduğu raporda," Trakya'da Yahudi Meselesi" başlığı altında hükümete bölgede yaşayan Yahudilere yönelik olumsuz görüş ve düşüncelerini dile getirmiştir. Yahudileri ilişkin bu olumsuz düşüncelerin İbrahim Tali Bey'in rahatsızlığı sonrasında Trakya Umumi Müfettişliğine getirilen Kazım Dirik döneminde de dile getirilmesi, bu olumsuz görüş ve düşüncelerin CHP üst yönetimi ve hükümet tarafından kabul gördüğü şeklinde yorumlanmıştır67. Yine bu iddialara göre, 2510 sayılı İskân Kanunu da hükümetin Yahudileri Trakya'dan uzaklaştırmak planına hizmet etmek amacıyla çıkarılmış bir kanundu. Bu kanunun uygulanması konusunda acele eden yerel yöneticiler Yahudilerin göç ettirilmesi amacıyla planlı ve kasıtlı saldırılar düzenlenmesinde teşvik ve telkinde bulunmuşlardı. Ayhan Aktar'a göre; bunun en önemli kanıtı da olayların ilk önce Çanakkale'de başlayarak birbirinin ardı sıra Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli'ye sıçramasıydı68.
Söz konusu araştırmalar ve eserlerde Türkiye'de Umumi Müfettişliklerin kurulması ve İskân Kanunu'nun kabulünün temel gerekçelerine inilmeden veyahut temel gerekçeleri bilindiği halde kasıtlı olarak bu iki kanun doğrudan Yahudilerin Trakya'dan tehciri veya zorunlu olarak göç ettirilmesine yönelik hazırlık çalışmaları olarak değerlendirilmiştir. Trakya Umumi Müfettişliğinin Kurulması Kanunu ve İskân Kanunu'nun Trakya Yahudilerinin göçlerinden iki ay önce gerçekleşmiş olması bu iddiaların temellendirilmesine kanıt olarak gösterilmiştir. Bu iki kanun, Türkiye bölgelerinin az gelişmişlik problemlerini aşmaya yönelik olarak sosyal, ekonomik, demografik, asayiş ve kültürel açıdan günün şartlarına uygun çözümler getirmeye çalışan ve birbirinin tamamlayıcısı olan kanunlardı. Bu sebepten dolayı da TBMM tarafından birbirinin peşi sıra TBMM tarafından kabul edilip yürürlüğe girmiştir. Bu kanunların kabul ediliş gerekçelerini ortaya kayabilmek için Türkiye'nin 1934 yazında ne gibi sorunlar içinde olduğunu ana hatları ile çizmek gerekmektedir.
1930'lu yıllarda İtalya'da faşist, Almanya'da Nazilerin iktidara gelmesiyle Avrupa'da birçok topluluk bu politikalardan etkilenerek yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmakla birlikte aynı zamanda yok edilmişlerdi. Avrupa'da bu göç hareketlerinden etkilenen ülkelerden biri de Türkiye idi. Avrupa'yı terk etmeye zorlanan Müslüman ve Yahudiler Balkanlar'dan Trakya'ya gelerek bu bölgede ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan var olan problemlerinin de giderek artmasına sebep olmuştur.69. Bu göçmenlerin ilk uğrak yeri Trakya Bölgesiydi. Bu durum Trakya bölgesinin ekonomik, sosyal, demografik ve asayiş sorunlarının giderek artmasına sebep olmaktaydı.
1934 yazı 2. Dünya Savaşı'nın belirtilerinin görüldüğü bir dönemdi. İtalya'nın Akdeniz'de hak iddia etmesi, Bulgaristan'ın Ege Denizi'yle bağlantısını sağlamak maksadıyla Bulgar-Trakya komitesi, Trakya'nın Bulgaristan'a iltihakı için mitingler ve Trakya günü olarak isimlendirilen özel günler tertip etmekteydi70. Bulgar gazeteleri Trakya'yı Bulgaristan'ın bir eyaleti olarak gösteriyor, Bulgaristan sınırında yaşayan Türk kökenli göçmenler Bulgar hükümet memurlarının baskıları ve içine düştükleri ekonomik sıkıntılar gerekçesiyle Türkiye'ye göç ediyorlardı71. Türk Dışişleri Bakanlığı, Bulgaristan'da meydana gelen bu olaylara ilişkin Bulgaristan yetkilileri ile görüşmeler yaparak tepkisini dile getirmişse de, Bulgaristan hükümetleri bu sorunu çözmeye yönelik girişimde bulunmuyordu. Bu durum, İstanbul'un hinterlandı, İstanbul'un, Boğazların ve Marmara'nın savunma alanı olması ile güvenlik sorunlarının yaşandığı ve yaşanması muhtemel olan Trakya'da72 bir takım asayiş önlemlerinin alınmasını zaruri kılmaktaydı.
Türkiye, Trakya ve boğazların güvenliğini sağlamak amacıyla Lozan Antlaşması'nda Boğazlar ile ilgili görüşmelere katılan devletlerden Çanakkale Boğazı'nın tahkimini istedi73. Türkiye'nin böyle bir istekte bulunması sınırında askerî tahkimat yapılması olasılığı beliren Bulgaristan'ı rahatsız etti. Dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Edirne bölgesinde bir tehlike var olmadıkça Trakya'da tahkimat yapılmayacağı güvencesi vermesine rağmen74 bu yöndeki güvence ne Bulgaristan'ı ne de diğer Avrupa devletlerini tatmin etmemiştir. "Trakya Olayları" nın meydana geldiği dönemde de Türkiye'de Büyükelçilik görevi yapan Avrupalı diplomatlar ülkelerine olayların meydana geliş nedeni olarak Türkiye'nin Trakya'yı askerî bölge haline getirmeye çalıştığı, bu sebeple de Yahudileri Trakya'dan uzaklaştırmaya çalıştığı yönünde raporlar göndermişlerdir75. Bütün bunlara ek olarak, Bulgar gazeteleri de Trakya ve Boğazlar Bölgesi'nin tahkimatı sebebiyle bu bölgelerden Yahudi ve Bulgarların zorunlu göçe tabi tutulduğu iddiasıyla yayın yapmaktaydılar. Bu yayınlarda Yerel Türk Kaymakamları tarafından Bulgar ve Yahudilerin 2 saat içinde Trakya bölgesini boşaltmaları istenildiği belirtilmekteydi. Hatta Bulgar gazeteleri haberlerinin inandırıcılığını arttırmak için Boğazlar sahilindeki Türk halkının da sekiz gün içinde evlerini daha içerilere almaları emrini aldıklarını iddia ediyorlardı76. CHP yöneticilerinin Bazı Yahudilere karşı casusluk ithamında bulunmaları "sezgi ve hassasiyetler"den değil devletin resmi kaynaklarından kaynaklanmaktaydı. Bulgaristan'daki Trakya Komitesinin faaliyetleri Trakya'daki Yahudiler arasında yayılmaya başlamasıydı. Bunun en bariz örneği ise, Türkiye'nin Sofya Elçiliği'nin Hariciye Vekaleti'ne gönderdiği raporda yer almaktadır. Bu rapor da;
"Almanya NationalSocialiste'lerinin bazı icraatı burada aynı vazutavrı takınmak isteyen bazı teşekküller tarafından taklit olunmaktadır. Bu bazı son zamanlarda Yahudi ticarethanelerinin Bulgaristan haricine nakletmeye mecbur kalmaları bu hususta kullanılan gizli vasıtaların neticesiz kalmadığına delâlet edebilir.
Edirne gününe bazı Yahudilerin nümayişkârane bir tarzda iştirak etmeleri bu cereyandan mümkün olduğu kadar korunmak maksadına da hamledileceği maruzdur."77(EK-3)
İfadeleri bazı ticari konumlarını korumak isteyen Yahudilerin Türkiye aleyhine davranış içinde bulunduğunu göstermekteydi. Türkiye'nin II. Dünya Savaşı'nın çıkma ihtimalinin belirdiği dönemde bölgenin güvenliği konusunda tedbir alması doğal bir durum olmakla birlikte, Trakya'daki güvenlik sadece Yahudilerin bölgeden uzaklaştırılması ile sağlanamazdı.
Bulgaristan'ın Trakya Bölgesi üzerindeki istekleri ülkesinde yaşayan Türklere yönelik tavır davranışları sonucunda Türk göçmenlerin bu ülkeden Türkiye'ye göç etmeleri, Almanya'dan göç yoluyla gelen Yahudilerin yerleştirilmesi Trakya Bölgesinin ekonomik kalkınması ve güvenliği konusunda problemlerin ortaya çıkması Trakya'da II. Umum Müfettişliğinin kurulmasının kararlaştırılmasında etkili olmuştur78. Umumi Müfettişlik benzeri kuruluşlar Osmanlı Devleti döneminde de devletin merkezi otoritesini Anadolu'da tesis etmek, yapılan ıslahat hareketlerini Anadolu'da yerleştirmek, yapılan ıslahat hareketlerinin Anadolu'da benimsenmesi ve kökleşmesini sağlamak, çeşitli dönemlerde aşiretlerin devlete karşı isyanını bastırmak veya Doğu Anadolu'da aşiretlerin yaylak ve kışlaklarını belirlemek amacıyla geçici süreliğine oluşturulmuştu79. Cumhuriyet döneminde umumi müfettişliklerin kurulması Şeyh Sait İsyanı sonrasında gündeme geldi. 13 Şubat 1925 yılında meydana gelen bu isyan sonrasında Doğu Anadolu Bölgesi'nde sıkıyönetim uygulanmıştı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sıkıyönetim yerine etkili ve çalışkan valilere umumi müfettişlikler vererek ekonomi, sağlık, sosyal ve asayiş açısından bu bölgelerin geri kalkınmalarını gerçekleştirme amacı güdülmüştü. Cumhuriyet döneminde ilk umum müfettişlik 25 Haziran 1927 tarih ve 1164 sayılı kanunla Elazığ, Urfa, Bitlis, Hakkari, Diyarbakır, Siirt, Mardin ve Van illerini kapsayacak şekilde I. Umumi Müfettişlik adı altında kuruldu. Umumi Müfettişler, doğrudan İçişleri Bakanlığınca atanmakta ve doğrudan da İçişleri Bakanına bağlıydı. Umumi Müfettişler, bulundukları bölgelerin sorunlarının çözümü için Başbakan veya Bakanlarla ilişki kurarlardı. Umumi Müfettiş, bölgesinde hükümetin vekili ve tüm bakanların temsilcisi olmakla birlikte, bu sıfatla başta Vali olmak üzere tüm memurlar kendilerine izahat ve açıklama yapmak zorundaydılar. Umumî Müfettişlik bölgesi dâhilinde ekonomi, sağlık, sosyal ve kültürel hususları hızlı bir şekilde ilerlemesini ve devamını sağlamak, köylülere toprak dağıtılmasını ve bölgelerinde iskân edilmesini sağlamak umumi müfettişlerin görevleri arasında yer almaktaydı80.
I.Umumi Müfettişlik denemesi sonucunda ulaşılan başarı üzerine hükümet mevcut koşulların da zorlamasıyla Trakya Bölgesi'nde de bir Umumi Müfettişlik kurulmasını kararlaştırdı. Edirne Kırklareli, Çanakkale ve Tekirdağ vilayetlerinde gelen göçmenlerin yerleştirilmesi ve bölgenin ekonomik kalkınmasını sağlamak amacıyla 19 Şubat 1934 tarih ve 2/150 Bakanlar Kurulu kararıyla Trakya Umumi Müfettişliği kuruldu. Bu kurumun merkezi Edirne şehri belirlenirken, II. Umumi Müfettişlik görevine, I. Umum Müfettişliği görevindeki başarılarından dolayı İstanbul Milletvekili Dr. İbrahim Tali Bey atandı. İbrahim Tali, İstanbul Milletvekilliğinden ayrılarak81 22 Nisan 1934'te yeni görev yeri olan Edirne'ye Trakya Umumi Müfettişi sıfatı ile gitmiş ve vazifesine başlamıştı82. Trakya Umumi Müfettişliği'nin kurulması, Trakya halkında ekonomik isteklerinin hükümet tarafından karşılanacağı, gerekli yatırımların yapılacağı konusunda büyük bir beklenti doğurmuştu. Örneğin Tekirdağlılar, Muratlı'dan bir tren hattının yapılmasıyla Trakya'nın ekonomik hayatında büyük bir canlanma bekliyorlardı83. Bu sebeple Trakya Umumi Müfettişliği ve Umumi Müfettiş İbrahim Tali Trakya halkında bir ümit olarak görülmüştü ve Edirne'ye geldiği günden itibaren İbrahim Tali Bey, bölge halkının ilgisi ile karşılaştı84. O günün koşullarında Türk devlet adamlarının amacı, iddia edildiği gibi Yahudilerden kurtulmak değil, uzun zamandan beri ihmal edilen bölgelere devlet yatırımlarını götürebilmekti. Buna paralel olarak Trakya halkının isteği de içinde bulundukları ekonomik sıkıntılardan kurtulmaktı.
Trakya Umum Müfettişi İbrahim Tali, bölgeyi yakından tanımak, yapılacak devlet yatırımlarını kararlaştırmak ve planlamak amacıyla Çorlu, Tekirdağ, Keşan, Gelibolu ve Çanakkale olmak üzere Trakya'daki yerleşim bölgelerini ziyaret etti85. Bu ziyaretleri sonrasında bölgenin emniyet ve asayiş, iskânı ve ekonomik durumu ile ilgili olarak hükümeti bilgilendiren bir rapor sunar. İbrahim Tali Bey, bu raporda,"Trakya Olayları" ile ilişkilendiren "Trakya'da Yahudi Meselesi" başlığı altında, Trakya şehir, kasabalarında yaşayan Yahudilerin, bölgedeki tüm ekonomik üstünlüğü ele geçirdiği gibi karaborsacılık ve tefecilik gibi iş lerle bölgede yaşayan Türk halkı ekonomik olarak sömürdüğünü belirtir. Yine Yahudilerin, bölge halkını kadın, içki ve kumar gibi alışkanlıklara özendirdiği ve bu yoldan da ekonomik olarak çıkar elde ettiklerini belirtmekteydi. Bu şekilde ortaya çıkan "Yahudi meselesini artık en cezri(köklü) bir surette halletmek Türk Trakya'ya nefes vermek için katî bir zarurettir."86 İfadeleri kullanmaktaydı. Raporda İbrahim Tali'nin Yahudilere karşı olumsuz düşünceler içinde olduğu açıktır. Ancak İbrahim Tali'nin rahatsız olduğu nokta Trakya'da ekonomik hayatın her alanında Yahudilerin hâkim olması yanında bu hâkimiyetin faizcilik, tefecilik ve diğer gayri meşru yollarla sağlanmış olmasıydı. Rapor ayrıntılı olarak incelendiğinde raporda İbrahim Tali'nin bu duruma karşı alınması gereken önlemler konusunda milli müesseselerin kredi yoluyla desteklenmesi, bölgede kooperatifleşmenin yaygınlaştırılması ve Yahudilerin gayri meşru yollardan kazanç elde etmelerinin engellenmesini dile getirmekte ve bu yolda bir takım önlemlerin alındığını belirtmekteydi87.
Trakya Umumî Müfettişi İbrahim Tali Bey, 22 Nisan 1934'te Trakya'ya gelmiş, hazırladığı raporunun sonuçlarını hükümete arz etmek üzere 23 Haziran 1934'te yani "Trakya Olayları" nın başlamasından önce bölgeden ayrılmıştı88. İki ay gibi bir süre içinde İbrahim Tali Bey'in müfettişlik görevi gereği ekonomik, kültürel, sosyal ve iskân işleri ile ilgili incelemelerde bulunma ve buna ilişkin rapor hazırlama, Trakya halkına ve yerel yöneticilerine Yahudilerin kitlesel olarak göç etmeleri konusunda telkinde bulunarak, "Trakya Olayları" gibi bir sosyal olayın hazırlıklarını gerçekleştirdiği iddiası gerçeklerle örtüşmemektedir. İbrahim Tali'den sonra Trakya Umumi Müfettişliğine atanan Kazım Dirik'in de sunduğu raporda İbrahim Tali ile aynı görüşleri paylaşması, Umumi Müfettişliğin bölge ekonomisinde Türklerle ile Yahudiler arasında bir denge sağlamak amacında olduğunu göstermektedir. Bu raporlara dayanarak, CHP üst yönetiminin veya hükümetin Yahudilere karşı şiddet kullanarak Yahudilerin ekonomik zenginliği ele geçirme düşüncesinde olduğu varsayımı geçerli görülmemektedir89.
d.2510 sayılı İskân Kanunu
Trakya bölgesinin en önemli sorunu dışarıdan çok miktarda gelen göçmenlerin iskânı sorunu idi. Balkan Savaşlarından sonra bölgede yaşayan Bulgarlar, Bulgaristan'a, Rumlar ise Lozan Antlaşması ile Yunanistan'a gittiklerden köylerde, kasabalarda ve şehirlerde ciddi boşluklar yaşanmıştı. İskân Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle Trakya'da en azından Balkanlarda Türkiye'nin komşuları olan Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya kadar kilometre kareye düşen in san sayısına ulaşmaktı90. İskân Kanunu Muvakkat Encümeni Lâhiyası'nda İskân Kanunu'nun diğer gerekçesi olarak, Osmanlı Devleti'nin 93 Harbi'nde toprak kaybetmesiyle Osmanlı ülkesine Bulgaristan, Romanya ve Sırbistan bölgesinden gelen Türklerin hiçbir plan ve program yapılmaksızın, gelişi güzel yerleştirilmeleri sebebiyle göç ettikleri yerlere alışamamaları sonucunda yaşadıkları sıkıntılar ve Türk kültürünü benimsemekte yaşadıkları zorluklar belirtilmiştir91. Balkanlardan gelecek göçmenlerin çiftçilikle uğraşması sebebiyle göçmenlerin yerleştirilmesi için en uygun bölge Trakya bölgesiydi. Böylelikle de göçmenlerin bu bölgeye yerleştirilmesi ile Trakya'nın nüfus ihtiyacı da karşılanmış olacaktı.
Balkanlardan gelen göçmenlerin yerleştirilmesi için millî topraklardan, şehirlerin kasabaların köylerin sınırları içinde bulunan mera, bataklık, fundalık gibi yerler ile şehirlerin kasabaların sınırları dışında kalan kısımlarından, bazı ormanların boş bulunan kısımlarından ve Trakya'da büyük ve küçük bataklıkların kurutulmasıyla elde edilen topraklardan yararlanacaktı92. İskân Kanunu'na göre, nüfusun belirlenen mıntıkalara yerleştirilmesi esnasında sahip oldukları kültür dikkate alınmıştır. Balkanlardan gelen Türklerin uzun süre Türk kültüründen uzak kalmaları onların Türk kültürüne yabancılaşmalarına sebep olmuştu. Göçmenlerin Trakya'ya yerleşerek Türk kültürünü öğrenmeleri amaçlanmıştı. 2510 sayılı İskân Kanunu'na göre, Türkiye, yerleştirme bakımından, üç türlü mıntıkaya ayrılmıştı. Söz konusu Kanunu'nun 2. Maddesine göre;
" 1 Numaralı Mıntıkalar: Türk kültürlü nüfusun tekâsüfü istenilen yerlerdir.
2 Numaralı Mıntıkalar: Türk kültürüne temsili istenilen nüfusun nakil ve iskânına ayrılan yerlerdir.
5 Numaralı Mıntıkalar: yer,sıhhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik ve inzibat sebepleri ile boşaltılması istenilen ve iskân ve ikâmet yasak edilen yerlerdir "93.
2.Madde de görüldüğü gibi belirlenen mıntıkalara yerleştirmede dikkate alınan husus "ırk" unsuru değil, "Türk kültürüdür". Osmanlı Devleti'nin son dönemlerindeki yanlış iskân politikaları yüzünden Anadolu'nun belli yerlerine yerleştirilen Türk göçmenler Türk kültüründen uzak kalmışlardı. Yine Osmanlı Devleti egemenliği altında yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudi toplumları Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde milliyetçilik ve özgürlük fikirlerinden etkilenmeleri, Avrupalı devletlerin kışkırtmaları gibi sebeplerle Türk kültürüyle yakın ilişki kuramamışlardır. Yeni Türk Devleti'nin kurulması ile birlikte azınlıklar da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul edilmişlerdir. Bu farklı etnik kökene ve dine mensup olan toplumların millet vasfını kazanmaları için üst kimlik olarak Türk kültürünü benimsemeleri hedeflenmiştir. Bu amaçla söz konusu kanunun 11. Maddesinde yer alan;
"A: Anadili Türkçe olmayanlardan toplu olmak üzere yeniden köy ve mahalle, işçi, kümesi kurulması veya bu gibi kimselerin bir köyü, mahalleyi, bir işi ve sanatı kendi soydaşlarına inhisar ettirecek bir oluş meydana getirmesi yasaktır.
B: Türk ekimine bağlı olmayanlar veya Türk ekimine bağlı olup ta türkçeden başka dil konuşanlar haklarında harsî, askerî, ictimaî ve inzibatî sebeplerle, İcra Vekilleri Heyeti kararı ile Dahiliye Vekili lüzumlu görülen tedbirleri almağa mecburdur. Toptan olmamak üzere başka yerlere göç ettirmek ve yurttaşlıktan düşürmekte bu tedbirler içindedir.
C: Kasabalarda ve şehirlerde yerleşen ecnebilerin tutarı belediye sınırı içindeki nüfus tutarının yüzde onunu geçemez ve ayrı mahalle kuramazlar."94
İfadesiyle farklı kültüre sahip olan toplulukların Türk kültürü ile kaynaşmasını sağlamak amacı yatmaktadır. Bu madde aynı zamanda, Türk kültürüne bağlı olmayan ve Türk kültürüne bağlı olup ta Türkçe konuşmayanların yerleşim yerlerini değiştirme yetkisi vermekteydi. Bu yetkiyi hukukî olarak sağlayan bir hükümetin kasıtlı olarak yerel yönetimler veya CHP teşkilatları aracılığı ile el altından Yahudileri göçe zorladığı iddialarının da gerçeği yansıtmadığı görülmektedir95. İskân Kanunu'nun 13. Maddesi de hangi özelliklere sahip vatandaşların yerleştirileceğini belirtmekteydi. Buna göre, anadili Türkçe olmayan veya Türk soyundan olmayanların yani Yahudilerin de dahil olduğu etnik grupların ve Türk soyundan olan muhacirler ve Türk soyundan olmayıp Türkiye'ye Avrupa'daki antisemitist politikalar sonucunda Türkiye'ye sığınmak durumunda kalan Yahudilerin II. Mıntıkaya yerleştirileceği belirtilmekteydi. Trakya'nın da II. Bölgenin içinde bulunması Yahudilerin Trakya'dan çıkarılmak istendiği iddialarını boşa çıkarmaktadır96. Trakya Umumi Müfettişliği'nin kurulması ve İskân Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile Trakya Yahudilerinin İstanbul'a kitlesel göçünün zamansal olarak birbiriyle çakışmasının, Türkiye'de antisemitizmi kullanarak çıkar elde etmek isteyenler tarafından kullanıldığı iddiası daha gerçekçi görünmektedir97. Ancak sosyal olayların meydana geliş nedenleri açıklamaya çalışırken toplumsal ilişkileri tamamen göz ardı ederek, tek yönlü olarak meydana gelen her sosyal olayda devletin uyguladığı siyasi ve ekonomik politikaları eleştirmek maksadıyla senaryolar üretmek tarih biliminin amacına aykırı hareket etmektir.
Sonuç
1934 yılının Haziran ayının sonlarında ilk olarak Çanakkale'de başlayıp daha sonraki ilerleyen günlerde Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne Yahudilerinin İstanbul'a göç etmeleri Türk Yahudileri açısından önemli bir kırılma noktasıdır. Bu olay sonrasında Trakya Yahudileri İstanbul'da Siyonizm akımı ile tanışma imkânı bulmuşlardır. Avrupa ülkelerinde yaşayan Yahudilerde görüldüğü gibi Türk Yahudileri de kendilerine daha iyi bir ticari gelecek sağlama düşüncesiyle Siyonizm'e sempati duymaya başlamışlardır. "Trakya Olayları" Türk Yahudilerinin Trakya'daki ticarî durumlarının sarsıldığını görerek Filistin topraklarını vatan olarak kabul etmelerinde bir kırılma noktası olarak değerlendirilebilir.
"Trakya Olayları" Osmanlı Devleti'nde uygulanan millet sisteminin bir sonucuydu. Yahudiler ve Türkler uzun bir süre bir arada yaşamalarına rağmen Yahudiler, diğer azınlıklarında olduğu gibi Türk kültürü ile kaynaşamamışlar, yaşadıkları mahalleler, giyim tarzları Türk halkından farklı olmakla birlikte Türkçe de konuşmamaktaydılar. Birbiri ardına yaşanan Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele savaşları sonrasında Yahudiler, zenginliklerini sürekli artırırken, Türkler bu savaşlar sonrasında giderek yoksullaşmalardır. Cumhuriyet'in İlanı sonrasında Türk halkına millî kimlik kazandırma çalışmaları sonrasında Türkler ekonomik ve kültürel bağımsızlık ve üstünlüğün öneminin farkına varmışlardır. Ülkenin aslî unsurunun kendileri olmaları, ülke için fedakârlıkta bulunmalarına rağmen Yahudilerin Türklerden ekonomik olarak üstün durumda olmaları sorgulanılmaya başlanmıştır. Özellikle Trakya Bölgesi'nde Yahudilerin ekonomik olarak üstünlüklerini karaborsacılık ve tefecilik faaliyetleri ile arttırmaya çalışmaları "Trakya Olayları" öncesinde Türkler ile Yahudiler arasında gerginlikleri arttırmıştır.
"Trakya Olayları" nın diğer bir nedeni de Almanya'da Nazi partisinin iktidara gelmesiyle birlikte antisemitizm propagandalarının bazı Türkler arasında da yayılmasıydı. Nihal Atsız'ın Cevat Rifat Atilhan'ın"Trakya Olayları" öncesinde Yahudi aleyhtarlığına yönelik yayınları Türk halkının bütünün de etkili olmasa da olayların çıkmasında etkili olan kişilerin antisemitizm duygularını benimsediği açıktır. "Trakya Olayları" Trakya Türk halkının top yekûn Yahudi halkına karşı bir hareketi olmaktan çok belli bir grubun Yahudileri hedef almasından kaynaklanan olaylardı. İskân Kanunun yasalaşmasını fırsat bilerek bundan yararlanan gruplar devletin Yahudilerin Trakya'dan göç ettirilmesi isteğinde olduğu propagandası ile Trakya Bölgesi'nde yaşayan Yahudileri korkutma ve tehdit yoluyla Trakya Yahudilerinin İstanbul'a göç etmesinde etkili olmuşlardır.
Almanya'daki Yahudi cemaatin uğradığı tecavüzler, Almanya dışında yaşayan Yahudilerin maddi ve manevi durumu üzerine de etki etmekteydi. Bu durum Avrupa'nın farklı ülkelerine dağılmış Yahudilerin kendi millî kimliklerinin farkına varmasına sebep olmuş, Siyonizm onların nazarında bir mana kazanmıştır. Filistin, Yahudilerin gözünde Yahudiliğin yeni yurdu haline gelmeye başlamıştır. Türk Yahudileri de Siyonizm akımından etkilenerek Filistin'e yerleşmeye başlamışlardır.
Extended Abstract
At the end of June in 1934, migration of Tekirdağ, Kırklaerli and Edirne's Jews to İstanbul firstly started in Çanakkale is an important turning point for the Turkish Jews. After that situation, Thrace Jews had the opportunity to meet with Jewish Zionist movement in İstanbul. As it is seen in the Jews living in European Countries, Turkish Jews have started to feel sympathy for Zionism by providing them the idea of the future commercial supply. "Thrace Events" can be considered as a breaking point in accepting Palestinian territories as homeland seeing that rocked the commercial situation in Thrace by Turkish Jews.
Thrace Events was the result of nationality system applied in Ottoman Empire. Although Turks and Jews lived together for a long time, Jews could not socialize with Turkish culture as well as other minorities, and they also could not speak Turkish despite different neighborhoods and clothing styles. After repeatedly experienced Balkan Wars, World War I and National Struggle Wars, lews while increasing their wealth Turks had been increasingly poor after those wars. After the Proclamation of Republic after the labor of gaining national identity to Turkish people, Turkish people had realized the importance of the economic and cultural independence and supremacy. It has been started to question that Jews were economically in superb condition from Turks although they were the essential element of the country and they made sacrifices for the country. Especially, efforts to improve the economic superiority of Jews in Thrace region by trafficking and usury activities before the Thrace Events increased the tension between Jews and Turks.
Another reason of Thrace Events was the spread of Anti-Semitic propaganda among some Turks with the coming to power of Nazi Party in Germany. Before Thrace Events; in the publications of Nihal Atsız and Cevat Rifat Atilhan against Anti-Semitism it is clear that Turkish people who were effective in the occurrence of the events adopted the feeling of Anti-Semitism. Thrace Events were not an act against the total Jewish people but they were incidents taking aim at a very specific group. The groups who benefitted from Housing Law have been effective in migration of Jews living in Thrace region to İstanbul through intimidation and threats with the propaganda that state was requested the emigration of Jews from Thrace.
In Germany Jewish Community being rapped were also affected on the material and spiritual condition of Jews living outside Germany. That situation led Jews who were scattered different countries in Europe to realize their own national identity and Zionism had gained a meaning in their eyes. Palestine began to become the new home of Judaism in the eyes of Jews. Turkish Jews began to settle in Palestine by influencing the Zionist Movement.
* Makale Geliş Tarihi: 23.07.2016, Kabul Tarihi: 21.10.2016
1 Milliyet, 6 Temmuz 1934, s. 1
2 Cumhuriyet, 15 Temmuz 1934, s. 1.
3 Rıfat N. Bali, 1934 Trakya Olayları, 3. Baskı, Libra Yayıncılık, İstanbul, 2012, s. 339-341; Halil Şimşek, " Çanakkale Bağlamında 1934 Trakya Yahudi Olayları", Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 9, (Bahar 2009), s. 138. 45-57..
4 Haluk Karabatak , "Trakya olayları ve Yahudiler " Tarih ve Toplum, Sayı:146, Şubat 1996, s. 4-16; Avner Levi, "1934 Trakya Yahudileri Olayı", Tarih ve Toplum, Sayı: 151, Temmuz 1996, s. 10-17; Ayhan Aktar, " Trakya Yahudi Olaylarını " Doğru", Yorumlamak", Tarih ve Toplum, Sayı: 155, Kasım 1996, s. 45-57.
5 Ahmet Yıldız,"Ne Mutlu Türküm Diyebilene", Türk Ulusal Kimliğinin Etno-Seküler Sınırları (19191938), 5. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2013, s. 253-258.
6 Avner Levi, "İkinci Dünya Savaşı'nda ve Öncesinde Türk Yahudileri", Tarih ve Toplum, Sayı: 154, Ekim 1996, s. 15.
7 Son Posta, 25 Haziran 1934, s. 3.
8 Cumhuriyet, 12 Temmuz 1934, s. 4.
9 Cumhuriyet, 6 Temmuz, 1934, s. 1.
10 Zaman, 6 Temmuz 1934, s. 1; Akşam, 6 Temmuz 1934, s. 1.
11 Milli Gazete, 9 Temmuz 1934, s. 1.
12 Milliyet, 6 Temmuz 1934, s. 1.
13 Milliyet, 8 Temmuz 1934, s. 1.
14 Milliyet, 8 Temmuz, 1934, s. 1.
15 Vakit, 7 Temmuz, 1934, s. 9.
16 Milliyet, 8 Temmuz 1934, s. 2.
17 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1934, s. 5.
18 Zaman, 7 Temmuz 1934, s. 1.
19 Vakit, 9 Temmuz 1934, s. 2.
20 Vakit, 7 Temmuz 1934, s. 1.
21 Selami İzzet, " Yahudi Hadisesi", Vakit, 7 Temmuz 1934, s. 1; 3.
22 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1934, s. 5.
23 Haber Gazetesi akt. Zaman, 7 Temmuz 1934, s. 7.
24 Cumhuriyet, 12 Temmuz 1934, s. 4.
25 Akşam, 7 Temmuz 1934, s. 2.
26 Zaman, 10 Temmuz 1934, s. 1.
27 Zaman,12 Temmuz 1934, s. 1.
28 Mehmet Asım,"Hükümet bakımından Türkiye'de Yahudi Meselesi", Vakit, 16 Temmuz 1934.
29 Vakit, 6 Temmuz 1934, s. 1.
30 Son Posta, 6 Temmuz 1934, s. 1.
31 Milliyet, 7 Temmuz 1934, s. 1.
32 Akşam, 7 Temmuz 1934, s. 1; Zaman, 7 Temmuz 1934, s. 1; Cumhuriyet, 7 Temmuz 1934, s. 1.
33 Milliyet, 8 Temmuz 1934, s. 1.
34 Milliyet, 10 Temmuz 1934, s. 1.
35 Milliyet, 11 Temmuz 1934, s. 1.
36 Milliyet, 12 Temmuz 1934, s. 1.
37 Milliyet, 14 Temmuz 1934, s. 1.
38 Cumhuriyet, 14 Temmuz 1934, s. 1.
39 Cumhuriyet, 26 Temmuz 1934, s. 1.
40 Cumhuriyet, 17 Temmuz 1934, s. 1. Cumhuriyet, 14 Temmuz 1934, s. 1.
Cumhuriyet, 26 Temmuz 1934, s. 1.
Cumhuriyet, 17 Temmuz
41 Bali, a.g.e., s. 283.
42 Vakit, 25 Temmuz 1934, s. 1.
43 Milliyet, 8 Temmuz 1934, s. 1.
44 Cumhuriyet, 10 Temmuz 1934, s. 1.
45 Rıfat N. Bali, " Yeni Bilgiler ve 1934 Trakya Olayları-Γ, Tarih ve Tbplum, Sayı: 186, Haziran 1999, s. 54-56.
46 Yıldız, a.g.e, s. 248-256.
47 Avner Levi," İkinci Dünya Savaşı'nda ve Daha Öncesinde Türk Yahudileri", Tarih ve Toplum, Sayı: 154, Ekim 1996, s. 16
48 Millî İnkılâp," Köylüyü, Bezirganların Elinden Kurtarmalı!" Sayı: 2, 1 Mayıs 1934, s. 2.
49 Orhun, " Komünist, Yahudi ve Dalkavuk", Sayı: 5, 21 Mart 1934, s. 94.
50 Vakit, 20 Mayıs 1934, s. 1.
51 Vakit, 4 Haziran 1934, s. 1.
52 Cumhuriyet, 17 Temmuz 1934, s. 1.
53 BCA,- BKK, Fon K.: 30. 18. 01. 02 K. No:66 D. No: 53 S. No: 7; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi- Bakanlar Kurulu Kararı, Fon K.: 30. 18. 01.02 K. No: 65 D. No: 49, S. No: 11.
54 Karabatak, a.g.m., s. 13 ; Aktar, a.g. m, s. 45.
55 Yıldız, a.g.e., s. 144-147 ; Bali, a.g.e., s. 24.
56 Ayhan Aktar, "Cumhuriyetin İlk Yıllarında Uygulanan Türkleştirme Politikaları", Tarih ve Toplum, Sayı:156, Aralık 1996, s.17.
57 Bayram Kodaman, Cumhuriyetin Tarihi-Fikri Temelleri ve Atatürk, Isparta, 1999, s.60.
58 Mustafa Keskin, Atatürk'ün Millet ve Milliyetçilik Anlayışı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1999, s. 99-108.
59 Haktan Birsel, Lozan'dan AB Sürecine Türkiye'nin Azınlık PoUtikalan,(Irklardan Etnisiteye, Etnisiteden Azınlıklara, Azınlıklardan, Ulusal Kimliklere), IQ Kültür, Sanat ve Yayıncılık, İstanbul, 2010, s. 156158.
60 Bali, a.g.e., s. 433.
61 Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğunda Ve Türkiye Cumhuriyetinde Yahudiler, Kapı Yayınları, İstanbul, 2008, s. 406-408.
62 Avram Galanti, Türkler ve Yahudiler, Gözlem Basın-Yayın A.Ş, İstanbul, 1995, s. 174-175.
63 Vakit, 7 Temmuz 1934, s. 9.
64 Karabatak, a.g.m., s.70.
65 Corry Guttstadt, Türkiye, Yahudiler ve Holokost, (çev. Atilla Dirim), I. Baskı, İstanbul, 2012, s. 148.
66 Cemil Koçak, Umumi Müfettişlikler (1927-1952), 2. Baskı, İletişim Yayınları, 2010, s. 144.
67 Bali, a.g.e, s. 412-420.
68 Ayhan Aktar, Varlık Vergisi ve Türkleştirme Politikaları, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, s. 80-89. ; Guttstadt, a.g.e, s. 148.
69 Erdal Aydoğan, Türk Siyasî Hayatında Dr. İbrahim Tâli, Mustafa Kemal'le Trablusgarp'tan Cumhuriyete, Yeditepe Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, 2008, s. 151-153.
70 Milliyet, 10 Mart 1934, s. 1.
71 Cumhuriyet, 4 Nisan 1934, s. 3.
72 Murat Burgaç, Türkiye'de Umumi Müfettişliklerin Kurulması ve Trakya Umumi Müfettişliği, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2013, s. 344.
73 Cumhuriyet, 6 Haziran 1934, s. 1.
74 Cumhuriyet, 12 Haziran 1934, s. 1.
75 Bali, a.g.e, s. 398-410.
76 Cumhuriyet, 12 Temmuz 1934, s. 1.
77 BCA- BME, Fon K: 30. 10.0.0 K. No: 241 D. No: 627 S.No: 12.
78 Burgaç, a.g.e, s. 169.
79 Hüseyin Koca, "Türkiye Cumhuriyet'inde Tek Parti Dönemi Umumî Müfettişlikler (Genel Valilikler, 1927-1947)", Türkler Ansiklopedisi, C. 16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 357358.
80 Türkan Çetin, "Umumi Müfettişliklerin Kurulması ve Çalışmaları: Trakya Umumi Müfettişliği Örneği", Yedinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri [[(Sunulmayan Bildiriler) 1763-1938 Yılları Arasında Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyetinde Ordu ve Toplum(25-27Ekim 1999), Genel Kurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001, s.53-55.
81 BCA- BKK, Fon K: 30. 18. 01.02 , K. No: 42 , D.No: 08, SNo: 10; BCA- BK K, Fon K: 30. 18. 01. 02 K.No: 43 D. No: 15 S. No: 7.
82 Aydoğan, a.g.e., s. 156.
83 Milliyet, 10 Nisan 1934, s. 4.
84 Cumhuriyet, 23 Nisan 1934, s. 7; Cumhuriyet, 24 Nisan 1934, s.1, Cumhuriyet, 26 Nisan 1934, s. 7.
85 Milliyet, 15 Mayıs 1934, s. 3; Milliyet, 23 Mayıs 1934, s. 1; Bali, a.g.e, s. 50-51.
86 Bali, a.g.e.,s. 52.
87 Cumhuriyet, 23 Nisan 1934, Bali, a.g.e, 52.
88 Bali, a.g.e, s. 446-458.
89 Burgaç, a.g.e., s. 350.
90 Aydoğan, a.g.e., s. 162.
91 TBMM Zabıt Ceridesi, İskân kanunu Layihası Muvakkat Encümeni, Karar No 6, Esas No. 1/335 (02. 08. 1932), s. 2-6.
92 "Trakya'nın İskânı", Gürbüz Türk Çocuğu, Sayı: 108, Aralık 1935, s. 22.
93 TBMM Zabıt Ceridesi, İskân Kanunu Layihası Muvakkat Encümeni Karar No. 7, Esas No. 1/335 (11.06. 1934), s. 2-3.
94 TBMM Zabıt Ceridesi, İskân Kanunu Layihası Muvakkat Encümeni Karar No. 7, Esas No. 1/335 (11.06. 1934), s. 4.
95 Burgaç, a.g.e., s. 344.
96 A.g.e., s. 344-345.
97 Bali, a.g.m., s. 50.
KAYNAKLAR
Arşiv Belgeleri
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
Bulgaristan'daki Yahudi Aleyhtarlığı ve Edirne Gününde Yahudilerin gösteri Yapmaları/ BCA-BME, Fon Kodu: 30. 18. 01. 02 Kutu No: 66 Dosya No: 53 Sıra No: 7
Türkiye'de Basılan veya Türkiye'ye Sokulan Yahudileri Tezyif Edici Resimler ve Kartpostalların basımının ve Dağıtımının yasaklanması/ BCA-BKK, Fon Kodu: 30. 18. 01. 02 Kutu No: 66 Dosya No: 53 Sıra No: 7
Cevat Rıfat Tarafından Basılan Yahudilik ve Masonluk adlı kitabın Toplattırılması/ BCA-BKK, Fon Kodu: 30. 18. 01.02 Kutu No: 65 Dosya No: 49 Sıra No: 11.
Trakya Umumi Müfettişliğinin Kurulması/ BCA-BKK, Fon Kodu: 30. 18. 01. 02 Kutu No: 42 Dosya No: 08 Sıra No: 10.
Trakya Umumi Müfettişliğine İstanbul Mebusu Dr. İbrahim Tali Beyefendi'nin Tayini/BCA-BKK, Fon Kodu: 30. 18. 01. 02 Kutu No: 43 Dosya No: 15 Sıra No: 7.
Süreli Yayınlar
l.Kitaplar
AKTAR, Ayhan, Varlık Vergisi Ve Türkleştirme Politikaları, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.
AYDOĞAN, Erdal, Türk Siyasi Hayatında Dr. İbrahim Tali, Mustafa Kemal'le Trablusgarp'tan Cumhuriyete, Yedi Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, 2008.
BALİ, N. Rıfat, 1934 Trakya Olayları, 3. Baskı, Libra Yayıncılık, İstanbul, 2012.
BİRSEL, Haktan, Lozan'dan AB sürecine Türkiye'nin Azınlık Politikaları (Irklardan Etnisiteye, Etnisiteden Azınlıklara, Azınlıklardan Ulusal Kimliklere), IQ Kültür Sanat ve Yayıncılık, İstanbul, 2010.
BURGAÇ, Murat, Türkiye'de Umumi Müfettişliklerin Kurulması Ve Trakya Umumi Müfettişliği, Atatürk, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2013.
GALANTİ, Avram, Türkler ve Yahudiler, Gözlem Basın- Yayın A.Ş, İstanbul, 1995.
GUTTSTADT, Corry, Türkiye, Yahudiler ve Holokost(çev. Atilla Dirim), I. Baskı, İstanbul, 2012.
KESKİN, Mustafa, Atatürk'ün Millet Ve Milliyetçilik Anlayışı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1999.
KOÇAK, Cemil, Umumi Müfettişükler(1927-1952), 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.
KODAMAN, Bayram, Cumhuriyetin Tarihi-Fıkrî Temelleri Ve Atatürk, Isparta, 2009. SHAW, J. Stanford, Osmanlı İmparatorluğunda Ve Türkiye Cumhuriyetinde Yahudiler, Kapı Yayınları, İstanbul, 2008.
YILDIZ, Ahmet, "Ne Mutlu Türküm Diyebilene" Türk Ulusal Kimliğin Etno-Seküler Sınırları (1919-1938), 5. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2013.
2.Makaleler
AKTAR, Ayhan, "Trakya Yahudileri Olaylarını "Doğru Yorumlamak", Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 155, Kasım 1996, ss. 4-16.
"Cumhuriyetin İlk Yıllarında Uygulanan Türkleştirme Politikaları, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 156, Aralık, 1996, ss. 4-17.
BALİ, N. Rıfat, " Yeni Bilgiler Ve 1934 Trakya Olayları-I", Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 186, Haziran 1999, ss 47-54.
ÇETİN, Türkan, " Umumi Müfettişliklerin Kurulması Ve Çalışmaları: Trakya Umumi Müfettişliği Örneği", Yedinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri II (Sunulmayan Bildiriler) 1763-1938 Yılları Arasında Osmanlı İmparatorluğu Ve Türkiye Cumhuriyetinde Ordu ve Toplum(25-27 Ekim 1999), Genel Kurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001.ss. 53-67.
KARABATAK, Halûk, "1934 Trakya Olayları ve Yahudiler", Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı:146, Şubat 1996, ss. 4-14.
KOCA, Hüseyin, "Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Dönemi Umumi Müfettişlikler (Genel Valilikler 1927-1947), Türkler Ansiklopedisi, C. 16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, ss. 357-370
LEVİ, Avner, " 1934 Trakya Yahudileri Olayı Alınamayan Ders", Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 151, Temmuz, 1996, ss 10-19.
" İkinci Dünya Savaşı ve Öncesinde Türk Yahudileri", Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 154, Ekim 1996, ss. 14-21.
Şimşek, Halil, "Çanakkale Bağlamında 1934 Yahudi Olayları", Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 9, (Bahar, 2009).
3.Gazeteler
Akşam
Cumhuriyet
Milliyet
Milli Gazete
Son Posta
Vakit
Zaman
4.Dergiler
Gürbüz Türk Çocuğu
Milli İnkılâp
Orhun
Tarih Ve Toplum
5. Ansiklopediler
Türkler Ansiklopedisi
(ProQuest: Appendix omitted.)
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
© 2018. This work is published under https://creativecommons.org/licenses/by-nc/4.0/ (the “License”). Notwithstanding the ProQuest Terms and Conditions, you may use this content in accordance with the terms of the License.
Abstract
Trakya Yahudileri 1934 Haziran ayının sonundan itibaren ilk olarak Çanakkale'den başlayıp sonrasında Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli' de Trakya Bölgesi'nde yaşayan Türk halkı ile yaşadıkları sorunlar sonucunda kitleler halinde ilk olarak İstanbul'a daha sonra Filistin'e göç etmişlerdir. Cumhuriyet dönemi azınlık politikalarını hedef alan bazı yayınlarda tarihi olaylar ve belgeler tek taraflı olarak yorumlanarak Trakya bölgesinde yaşayan Yahudilerin bu tarihte dönemin Türk hükümeti tarafından el altından desteklenen kasıtlı saldırılar sonucunda zorunlu olarak göçe tabi tutulduğu iddia edilmiştir. Çalışmada Trakya Yahudilerinin 1934 yılında Trakya'dan İstanbul'a ve daha sonrasında Filistin'e göçlerinin nedenleri, sonuçları bu konu ile ortaya atılan iddialar eleştiriyel bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Çalışmada, Türk basınında Trakya Yahudilerinin göç hareketi ile ilgili yer alan haberlerden, hükümetin yayınlanmış olan resmi raporlardan ve Trakya Olayları ile ilgili ortaya atılan iddialardan yola çıkılarak tahlillerde bulunulmuştur.