Content area
Full Text
ÖZ
Bu çalışmada Deleuze felsefesinin siyaset teorisine hangi noktalarda katkıda bulunduğu tartışılmaktadır. Çalışmada öncelikle Deleuze'ün çağdaş düşünce içerisinde konumlandığı yer ele alınacak, akabinde ise Deleuzecü bir siyaset teorisinin imkanı tartışılacaktır. Deleuze felsefesinde politik anlam içerimlerine sahip olan kavramların nasıl bir önem arzettiği ve bu çerçevede iktidar-otoriteye karşı nasıl bir direniş imkanı sunduğu ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Deleuze, politik felsefe, arzu, şizofreni, çağdaş felsefe.
Jel Kodları: Z0, Z00, Y5.
ABSTRACT
In this study, it is discussed at what points Deleuzian philosophy contributes to political theory. In the study, firstly, the place where Deleuze is positioned in contemporary thought will be discussed, and then the possibility of a Deleuzian political theory will be analyzed. In Deleuze philosophy, the importance of the concepts that have political meanings will be evaluated and in this context, the possibility of resistance against power and authority.
Key words: Deleuze, political philosophy, desire, schizophrenia, contemporary philosophy.
Jel Codes:
GİRİŞ
Deleuze felsefesinin siyaset teorisine dair açılımlarını ele almak için öncelikle Deleuze'ün de içinde konumlandmldığı çağdaş felsefenin yeri ve bu yerin etik-politik imalarına dair bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Özellikle çağdaş felsefenin, süregelen felsefi düşünceye yönelik eleştirilerini hangi mevzulara yönelttiğine ve bu mevzuların muhtevi olduğu sorunlara ne gibi çözüm noktaları veya direniş gösterdiklerine dair bir açımlama hem genel olarak çağdaş düşüncenin politik düzlemde konumlandığı yeri görmek bakımından hem de özel olarak Deleuzecü felsefenin bu alan içerisinde nereye ve nasıl konumlandığını anlamak açısından önemli olacaktır.
Bilindiği üzere, gerek Platon'la başlatılan metafiziksel düşünce, gerekse Descartes'ın epistemik özne nosyonuyla önemli bir ivme kazanan hümanist anlayışa yönelik çağdaş düşüncede ciddi eleştiriler yapılmaktadır. Sözkonusu eleştiriler büyük oranda metafiziksel ve hümanistik düşünme biçiminin sadece epistemik bir mevzu olarak bir fonksiyon icra etmeyip bu epistemik tutum ve tavrın aynı zamanda varlık, insan, toplum üzerinde önemli etik ve politik soru(n)lara yol açtığı üzerinden yürütülmektedir. Metafiziksel ve hümanistik düşüncenin özdeşlik, aynılık, bütünlük vb. söylemler yoluyla fark'ı felsefi düşünce sahnesinden hiyerarşik bir biçimde değersizleştirilmek suretiyle elimine etmesi ve fark üzerinde epistemik ve buna bağlı olarak etik-politik şiddete vücud verdiğine dikkat çeken çağdaş düşünürler, sözkonusu epistemik şiddetin nesneleri olarak inşa edilen bu farklılıklara olan şiddeti kendi felsefi sistemleri içerisinde muhtelif şekillerde açığa vurmuştur.(Küçükalp, 2020: 12)
Nietzsche'nin metafiziksel düşünceyi, varlık lehine oluşun değersizleştirilmesi olarak ifadesi, Heidegger'in varolanlar lehine Varlık'ın unutuluş tarihi olarak ele alması, Foucault'un söylem-bilgi ve...