Herkesin bir kahramani ve tek kahramani vardir.
17 Aralik 1923 yilinda istanbul'da dogdu, tam ve safkan bir istanbul'luydu. Hayatinin ilk yarisi mücadelelerle ve acilarla doluydu. Bu yillarda fakirlik, ezilmislik, çok aci veren, kisiligini olusturan kayiplar vardi.
Annesi ve babasi, her ikisi de tüm kökleriyle istanbul'lular. Babasi Hikmet Bey Mekteb-i Tibbiye-i sahane'de üçüncü sinif ögrencisiyken savasa aliniyor. Kurtulus Savasi bu, Arabistan'a gönderiliyor. Bir gün cephede üzerine siper düsüyor ve beli kiriliyor. Bundan sonraki birkaç yili bir hastane odasinda yatalak olarak geçiyor. Bu arada annesi Halide Hanim zamanin Fen Fakültesi muallimesi olarak yeni çalismaya basladigi sirada baslayan savas nedeniyle gönüllü olarak hastanelerde hemsirelik yapmaya basliyor. Hikmet bey ile bir hastane odasinda tanisiyorlar ve Halide Hanim Hikmet bey'in yasamla arasindaki tek köprü oluyor. Yatalak günlerinde hep yaninda olan, bir gün mutlaka Irüyebilecegine inancini anlatan bu genç kiz yasatiyor onu. Birbirlerini çok seviyorlar ve evlenmeye karar veriyorlar. Evliliklerinin yedinci yilinda harp malulu Hikmet Bey koltuk degnekleriyle Irümeyi basariyor. Hikmet bey'i anlamak kolay da Halide hanim tüm kariyerini terkederek, bu bes parasiz, sakat bir adamla nasil evlenebilmisti anlayabilmek zor olabilir.
Bu zeki ve mücadeleci kadina bir gün soruyorum: Neden evlendin böyle fakir ve bes parasiz adamla?.. Çok kiziyor bana.... "O bir gaziydi, ne kadar büIk bir serefti bir gaziyle evlenmek biliyormusun sen?" Böylece agzimin payini aliyorum....
Hikmet bey'le Halide hanim'in ilk çocuklari Nihat, ilkokulu Sariyer'de okuyor. Hikmet bey hala koltuk degnekleriyle, Halide hanim kocasinin istegiyle artik muallimelik yapmiyor, çalismiyor, malul gazilere verilen aylikla çok zor geçiniyorlar. Nihat her gün sabah erkenden okuldan önce Sariyer'de balikçi aglarinin temizlenmesine yardim ediyor, ona bir torba balik veriyorlar, her aksam yemekte sardalya, gopez ya da sinarit yeniyor.
Çocukluktan kalma aliskanligini hep sürdürdü. Eve çok sik balik alir, mutlaka kendisi ayiklar, ellerini yikadiktan sonra sinen balik kokusunu koklar; Ben "igrenç" diye bakarken O "Mis gibi" derdi, "denizden babam çiksa yerim..."
Izbasi Hikmet Bey'in inegöl'e Askerlik subesi baskani olarak atanmasiyla birlikte ortaokul yillari Bursa'nin inegöl ilçesinde geçiyor. Hikmet Bey tibbiyeyi yarida birakinca içinde kalan hekim olma istegini ona yansitiyor ve oglunun doktor olmasini çok istiyor. O ise denize düskün, kaptan olma hayalinde. Uzun tartismalardan sonra Hikmet Bey'i kiramiyor "Gemi doktoru olurum o zaman" diyerek kendince orta bir yol buluyor. Deniz Harb Okulu yerine Tibbiyeye giden yol Vefa Lisesi'nden geçiyor.
Saglik sorunlari Hikmet Bey'i malulen emeklilige götürünce, ellerine geçen maas üç çocuklu aileye hiç yetmez oluyor, yilda bir verilen tütün ikramiyelerine ragmen açlik sinirindalar, büIk ogullarina okumasi için hiç para gönderilemiyor. Hiç gelirle Nihat Bey ve teyzesi Nahide hanim yaklasik on yil istanbul'da tam bir sefaleti yasiyorlar. Baska fakir bir ailenin kira karsiligi tutulan bir bahçe odasinda geçen on yil....
Kisin sogukta "yatak yapma" seramonisini anlatirdi;
"Bir battaniyemiz vardi sirayla kullanirdik, digerinin yatagina bir örtü serer, üstüne elbiseleri ve çoraplari sererdik. Çoraplari dökmeden yatagin içine süzülmek maharet isterdi. Ama hep sabahlari battaniye benim üstüme serilmis olarak uyanir, ben uyanmadan evden çiktigindan arkasindan söylenir dururdum."
Nahide hanim geceleri dersini çalistiktan sonra sabahlara kadar da tercüme yapar ev kirasini çikarirmis. Nihat Bey de aksamlari ya da gündüz vakit buldukça Alemdar sinemasindan Çemberlitas sinemasina film tasir, film bitince sinemayi süpürür, aralarda halde küfe tasiyarak yiyecek parasini çikarirmis. Tibbiyedeyken karsilikli burs almis, aldigi fotograf makinasiyla fotografçilik yapmis. Tip Fakültesini bitirmeye hazirlandigi günlerde; birlikte açligi, sogugu paylastigi, mezun olup çalismaya baslayinca yapacaklari kutlamalari ve hayallerini paylastigi, hayatindaki yeri tartisilmaz olan teyzesini feci sekilde kaybetmis.
Ölümlerin de beteri oluyor, hayati boyunca Nahide Hanim aklina geldiginde agladi. Yasamiyla ilgili ayrintilari ögrendikçe neden o yumusak Iregine ragmen o kadar sert göründügünü, neden insanlara hep bir tedirgin baktigini, neden bes dakika geç kalsam kapilara ugradigini, böyle zamanlardaki öfkesini anladim ve onunla çatismalar kalmadi.
Hekimligin baslangicindan sonraki yillarini kendisinden alabiliyoruz:
"Sayin hocalar, Çok degerli meslek arkadaslarim,
Emekli olusumun 5. gününde bana bu konuda bir konusma firsati tanidiginiz için onur duydum, tesekkürlerimi sunarim.
Stajyer doktorken Süleymaniye dogum evinde dogumunu yaptirdigim bes bebek bugün 40 yasina basti, yani hekimlikte 40. seneyi idrak ettik.
Hekimligin baslangicinda dogrusu çok sansliydim; yedeksubay kurrasinda, arkadaslarim Sultanahmet'teki evimize 500 metre mesafede bulunan Ulastirma Birligi'ni çekerken, ben 211. alay 3. tabur Borçka'yi çektim. Etraftan "Havasi, suyu çok güzeldir, yesilligi boldur" diye Borçka'yi methediyorlardi ve de kahkahayla gülüyorlardi.
Ama herseye ragmen, gene de Borçka pek kötü bir yer sayilmazdi.
Daha sonra nelerini gördük.; Hazro, Bismil, Kulp, Çermik, Hemsin ve de Diyadin....
Diyadin dedigin 200 yillik bir ilçe ama çapi 300 metre ya tutar.. ya tutmaz. Imkan olsa, nüfus sayimini bile kahvede otururken yapmak kabil. Çünkü Mihin'in kaç hanimi, Beko'nun kaç çocugu var, herkezce malum. Iste orada ben tam 3,5 kis geçirdim......
Aslinda bu yörelerin anisi "Pardayanlar" serisine bile tas çikarir. 3 senenin sonunda, tayin serenatlari yapmak için "Saglik Vekaleti"nin önünde bende siraya girdim. O siralar zat isleri çok çevikti, degisik sasirtmacalar yapiyor, degisik çalimlar atiyordu. Genellikle faka basardiniz....
Yillarca doguda kalsaniz bile asla istediginiz yere tayin etmezlerdi. Bunu hesaba katarak, Izmir'e uzak bir ilçede hükümet tabipligi istedigimi söyledim. Istenenin tersini teklif adetleri oldugundan, ilçelerin dolu oldugu, sadece merkezde belediye tabipligi bulundugunu bildirdiler!!!
Hesabim dogru çikti, istedigim olmustu, derhal talip oldum.
Böylece Kemeralti Belediye tabipligine girdim. Belediye hekimligi de bir alem; "Defin ruhsati, kahvehane açma, lokanta kapatma, yogurt, ayran numunesi falan....Ayrica "o gazete okunur" "bu gazete okunmaz" .. Zorlaniyor insan......
Bir buçuk sene sonra Dermatoloji yillari basladi. Bu renkli kervana Sayin hocam Profesör Gezen'in izni ile katildim.
Hekimlik kuskusuz güç meslek. Bir daha dünyaya gelsem hekim olur muyum bilemem ama hekim olmak mukadderse, mutlaka gene dermatolojiyi seçerdim.
Ben 32 yillik dermatoloji serüvenimi üçe ayiriyorum;
Birincisi Esrefpasa yillari
ikincisi Bornova'daki kisla yillari
Üçüncüsü ise emeklilik yillari
Esrefpasa yillari unutulmaz gençlik ve asistanlik dönemidir. Çogu zaman 5.50 treni ile gelir, 6.30 da hastanede olurdum. 26 yatagin sorumlulugu, poliklinigin kalabaligi vardi. Nöbet günleri ise çok neseli geçerdi. Geceleri Tepecik çok hareketlidir. 72.5 milletin ugrak yeri olan hastanemizde, "O buçuk'tan" çok çekerdik!!!!
Sabaha kadar 50-60 hasta bakmak dogaldi. Üstüne üstlük, nöbete ugramayan, telefonun fisini çeken sefler nes'emize nes'e katardi. Nöbet günlerinin tam 34 saatlik vardiyasindan sonra, Karsiyaka'daki "Celal'in Yeri" imdadimiza yetisirdi.
Açik kalplilikle söylemek gerekirse, klinikte militer bir havamiz vardi. Bazan aksamüstü 16.55 de falan telefonla yoklama yapilabilirdi. Bugün aramizda olmayan rahmetli bir dermatolog agabeyimiz kendine göre kullari ikiye ayirir;
Birincisi Allah'in kullari,
ikincisi Dermatolojinin kullari....derdi.
Bunlarin hepsi tatli bir ani oldu artik. BüIk hastahanelerde, görevli personelin birbirini tanimasi olanaksizdir. Yetistigimiz hastahane ise "Sevgisi" "Saygisi" ve "Dedikodusu" ile tam bir aile gibiydi. saraptan bozma sirkeye benzer kisilerin yanisira, eli öpülesi birçok insan da vardi; Kamil babayi, Nazmiye hanimi, Anaçko'yu, Gavur Kazim'i, BüIcü Fatma'yi unutmak kabil midir? Sekreter Ayse hanim hatirlanmadan geçilir mi ?
Bunlar ilkgöz agrilarimiz....... Birçogu rahmetli oldu, kalanlara saglik ve mutluluklar dilerim.
Bendeniz kürsünün ikinci asistaniyim. ilki arkadasimiz Dr. Serim'dir. 3 yil sadece içtigimiz su ayri gitti doktor Serim'le..
Bornova'nin Kisla dönemi 1972'de basliyor. Orta Dogu'nun en büIk hastahanesinin 3000m2 lik dermatoloji kliniginde 18 yil ne de çabuk geçti. Klinigimizin radyoterapi seksiyonunu kurarak Izlerce deri kanserli hastaya elimizden geleni yaptik, biz dualariyla yetindik, bizden sonrakiler dokumanlarini degerlendiriler.
Kurulusumuzdan bu yana, klinigimizden 60 civarinda uzman, 5 dermatoloji profesörü, 2 dermatoloji doçenti yetisti. Ayrica ayni çati altinda uzman olup, degisik üniversitelerde hocalik yapan arkadaslarimiz da var. Varliklarindan seref duyarim.
Çok sevdigim hocam Prof. Dr. Cemal Gezen'i ve agabeylerimi anmadan edemeyecegim. Bundan 40 sene önce izmir'de, daha dogrusu tüm Ege Bölgesinde klianteli tesekkül etmis, popülarite sahibi üç dermatolog vardi ;
Prof. Dr. Cemal Gezen
Prof. Dr. Resat Kinacigil
Dr. Baha Kitapçi
Unutmayalim ki; Ölüler yasayanlar tarafindan hatirlandiklari sürece sagdirlar.
Dermatoloji serüveninin 3. asamasi kismet olursa emeklilik yillari olacak..
Ayineyi devran ne gösterecek bilemem. Ama çok iyi bildigim bir sey var;
"Mahkeme kadiya mülk degildir".
Saygilar ve sevgiler sunarim.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tip Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastaliklar Anabilim Dali, Izmir, Türkiye
Yazisma Adresi
Correspondence
A. Sebnem Benlioglu Özkan Dokuz Eylül Üniversitesi Tip Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastaliklar Anabilim Dali, Izmir, Türkiye
Tel.: +90 232 412 12 12
E-posta: [email protected]
©Telif Hakki 2012 Türk Dermatoloji Dernegi Makale metnine www. turkdermatolojidergisi.com web sayfasindan ulasilabilir.
©Copyright 2012 by Turkish Society of Dermatology - Available on-line at www. turkdermatolojidergisi.com
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Aves Yayincilik Ltd. STI. Dec 2012