Öz
Türkiye ve Ermenistan imparatorluklar devrini kapatan I. Dünya savaşının ortaya çıkardığı iki ülkedir. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde yaşanan isyan ve teşkilatlanma hareketleri nedeniyle devletin tehcir kararı vermesi üzerine sorunlar yaşamış iki halktır. Her ne kadar savaşın ağır koşulları ve Ermeni çetelerinin Anadolu'daki örgütlenmeleri nedeni ile bu kadar verilmiş olsa da iki halk Osmanlı Devleti içerisinde yüzyıllarca barış içerisinde yaşamıştır. Bu iki devlet tarihi ve derin husumetleri olmadıkları halde, savaş koşulları ve dönemin milliyetçilik akımları dolayısıyla içeriden ve dışarıdan çıkar odaklarınca desteklenen bazı grup ve insanların kurguladıkları bir oyun nedeniyle karşı karşıya gelmişlerdir. Söz konusu tehcir kararı önüne geçilemeyen ve önlem alınamayan gelişmelerin bir sonucudur. Diğer taraftan savaş sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılarak yerine Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakması ve Ermenistan'ın varlığını Sovyetler Birliği içerisinde devam ettirmesi ile bu sorunun 'kontrolü 'Ermeni diasporasının eline geçmiş, Sovyetlerin idare ettiği Ermenistan bu sorunun içinde bir figüran haline gelmiştir. İki ülke arasındaki sorunlar bölgesel ve büyük güçlerin çıkar çatışmalarına sahne olmuştur. Şüphesiz bugün hala büyüyen Çin tehdidine ve eski günlerine dönmeye çalışan Rusya'ya karşı AB ve ABD plan ve projelerine uygun olarak bölgede güçlü bir Türkiye istemektedirler. Bu çalışmanın amacı özellikle 1990'lı yıllarda AB ve ABD'nin Türkiye ve Ermenistan ilişkilerine olan etkilerini ortaya koymaktır. Çalışma süreci tüm yönleriyle açıklamış kaynak tarama yöntemiyle süreç üzerinde kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Çalışma sonunda AB ve ABD'nin Türkiye- Ermenistan ilişkilerine olan etkilerini kontrol edebilmek için, enerji, istikrar ve Çin'in ve Rusya'nın dengelenmesi politikaları ile birlikte Türkiye'nin dünya konjonktürüne uygun uzun vadeli politikalar geliştirmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Türkiye, Ermenistan, Diaspora, AB, ABD
Alan Tanımı: Uluslararası İlişkiler
Abstract
Turkey and Armenia are two countries, emerged following the World War I, which ended the emperorship period. They are two nations which had problems when the Ottoman Empire settled on techie following the rebellions and aggregations during the last periods of the Ottoman Empire. Although all these decisions were made due to the hard conditions of war, Armenian aggregations and rebellions during the war, these two nations had lived in peace throughout the centuries. Although they did not have any deep and historical hostilities, these two states encountered due to the plans manipulated by some groups that were supported by profit-centered Powers under the conditions of war and nationalism. Aforementioned Armenian techie was the result of many uncontrollable events. On the other hand, with the collapse of Ottoman Empire and the arise of Turkish Republic, Armenia's became a part of the Soviet Union, Armenian question was started to be controlled by the Armenian diaspora and Armenia had a status of a 'figurant' on this issue. The problems between the countries witnessed the conflicts of interest of super and regional Powers. Without no doubt, The European Union and The USA desires a strong Turkey in the region in accordance with their plans and projects against the growing Chinese threats and
Russia endeavoring to revert back to old times. The aim of this study is to reveal the effects of the European Union and the United States on the relations between Turkey and Armenia especially during the 90s.All aspects of the period have been explained and a brief evaluation has been made on it by the literature review method. A the end of the study, it has reached the conclusion that to control the effects of the EU and the USA on Armenian and Turkish relations, Turkey must develop long-term actions in accordance with the World conjuncture with the energy, stability and the balance of Russia and china politics.
Key Words: Turkey, Armenia, Diaspora, The European Union, The United States.
JEL Codes: F50, F59
1.GİRİŞ
Türkiye ve Ermenistan Birinci Dünya Savaşı'nın bir sonucu olarak ortaya çıkmış, savaş esnasında yaşananlara binaen günümüze kadar uzanan sorunlar yaşamış iki ülkedir. Osmanlı İmparatorluǧu'nun son dönemlerinde Ermeni çetelerinin çıkardıǧı isyanlar neticesinde devletin uyguladıǧı Tehcir Kanunu sonraki yıllarda ortaya çıkan sorunların temelini oluşturmuştur. 90'lı yıllarda Ermenistan'ın baǧımsızlıǧını ilan etmesi ile Techir Kanunu bazı çıkar gruplarının ve dış güçlerin de etkisi ile bir tür 'soykırım 'kanunu gibi lanse edilmiştir. Birçok ülkede kabul gören bu olay iki ülkenin ilişkileri açısından sorunlu bir başlangıca neden olmuştur. Kendi ülkelerinde tek taraflı olarak bilgilendirilen ülkelerin kamuoyunda soykırım iddiaları oldukça kabul görmüştür. Bütün bu gelişmeler neticesinde Türkiye sözde soykırımı kabul etmeye zorlanmıştır.
Soǧuk Savaş döneminde Batı'nın bir ileri karakolu pozisyonunda olan Türkiye o dönem Ermenistan ile yaşadıǧı sorunlar konusunda destek görmüş en azından sorunun manşetlere taşınması önlenmiştir. Ancak Sovyet Bloǧunun yıkılması ve ardından batının kapitalist serbest piyasa ekonomisinin tüm dünyaya yayılması ile sonrasında yaşanan problemlerin temeli atılmıştır. Daha sonra gerek özellikle süper güç ABD'de gerekse bazı Avrupa ülkelerinde oldukça güçlü olan Ermeni diasporası yüzünden AB ve ABD'nin Türkiye ve Ermenistan ilişkilerine etkisi oldukça büyük olmuştur. ABD'nin süper güç olması Ermeni milliyetçilerinin Türkiye'ye baskı yapma hedeflerini gerçekleştirmeleri için önemini artırmıştır. ABD bölgede enerji hatları üzerinde Rusya'ya karşı istikrarlı bir alan ve büyüyen Çin tehdidine karşı bir zemin oluşturmak amacı ile her iki ülkenin de işbirliǧi içerisinde olmasını destekleyen uzlaşmacı bir tavır sergilemiştir. SSCB'nin daǧılmasından sonra ABD bu bölgede stratejik bir konuma sahip olmak için Orta Asya ülkeleri ile iyi ilişkiler kurma yoluna gitmiştir. Zira AB'nin de öncelikli meselesi bu bölgede siyasi istikrarın saǧlanması olmuştur çünkü ABD İle çıkarları ve çekinceleri aynıdır. Bölgesel istikrar, serbest piyasa ekonomisinin gelişmesi ve çevresel güvenlik bu bölgede AB açısından oldukça önemlidir. Özellikle Kafkasya'da söz sahibi olma ABD için oldukça önem arz etmektedir. ABD'nin Rusya'ya karşı enerji hatlarını ve askeri üs noktalarını garanti altına alma çabası açısından Ermenistan ve Türkiye iki önemli ülkedir. Enerji kaynakları açısından Rusya'ya baǧımlı kalmak istemeyen AB için de aynı nedenlerden dolayı bölgede Ermenistan ve Türkiye'nin önemi büyüktür. Dolayısı ile büyük güçler için bölgede istikrarlı ilişki kuran Türkiye ve Ermenistan'ın varlıǧı gereklidir
İki ülke arasındaki ilişkilere etki eden diǧer bir faktör ise diaspora faktörüdür ve diaspora diǧer güçler kadar ılımlı yaklaşmamaktadır. Günümüzde en çok ABD ve Kanada'da varlıǧını sürdüren Ermeni diasporası bütün dünyada 1915 olaylarını bir soykırım gibi lanse ettirecek ekonomik ve siyasi güce sahiptir. Bütün bu çalışmaların amacı Türkiye'nin uluslararası arenadaki imajına zarar vererek, Türkiye üzerinde yoǧun bir siyasi baskı kurmak olmuştur. Özellikle Türkiye'nin AB üyelik sürecinde bu hamlelerin yapılıyor olması hem bu sürece sekte vurmak hem de Türkiye'nin önemli dış politika hamlelerine engel olmaktır. Daha sonraki aşama ise Türkiye'den tazminat talep etmek olmuştur ve hatta bazı açıklamalarda Doǧu Anadolu'dan toprak taleplerini dile getirmişlerdir.
Türkiye ile Ermenistan arasında 1990'lardan 2000'lere kadar olan süreçte dört temel problem vardır. İlk problem iki ülke arasında saǧlam diplomatik ilişkiler kurulamamasıdır. Türkiye Ermenistan'ın baǧımsızlıǧını tanıyan ilk ülkelerden biri olsa da, Ermenistan Baǧımsızlık Bildirgesi'nde Doǧu Anadolu'nun "Batı Ermenistan" olarak adlandırılmasını toprak bütünlüǧünün tanınmaması olarak kabul ettiǧinden iki ülke arasındaki saǧlam diplomatik ilişkiler kurulamamıştır. (Mirzoyan, 2010:67). İkincisi iki ülke arasındaki sınırın kapalı olmasıdır. 1993 yılında Ermenistan'ın Karabaǧ dışında kalan bir Azerbaycan bölgesi olan Kelbecer'i işgal etmesi üzerine Türkiye, sınırı kapatmıştır. Üçüncüsü, Türkiye ile Ermenistan arasındaki en önemli sorunlardan biri 1915 olaylarıdır. Türkiye 1915 olaylarını 'tehcir' olarak adlandırırken Ermenistan'ın soykırım diye adlandırdıǧı bu olayı sürekli olarak uluslararası camianın gündemine getirmesinden oldukça rahatsız olmaktadır. Diǧer bir mesele ise Ermenistan'ın baǧımsızlıǧını kazandıǧı ilk günden bu yana uyguladıǧı yayılmacı politika ve savaş yanlısı tavırları olmuştur. Ermenistan'ın Karabaǧ ve Kelbecer bölgesini işgal etmesi hatta tarihe Hocalı Katliamı diye geçen büyük katliamlara imza atması Türk yetkililerin Ermenistan'a karşı sert bir tavır takınmasını gerektirmiştir.
Ermenistan'da 2000'lı yıllara gelindiǧinde devlet başkanlıǧı deǧişmiş, iki devletin de dış politikalarında ciddi deǧişimler olmuştur. Ermenistan'da Koçaryan, Türkiye'de Ak Parti dönemi olan bu dönemde iki ülke arasında öncelikle ticari ilişkiler geliştirilmeye çalışılmış, bu sayede siyasi ilişkilerin de gelişeceǧine inanılmış ve ilişkiler normalleştirilmeye çalışılmıştır.
2.1990'LI YILLARDA TÜRKİYE- ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ
1990 yılında Soǧuk Savaşın bitmesinin ardından Sovyetler Birliǧinin daǧılması ve sonrasında ortaya çıkan yeni devletler sistem içinde yalnız kalmışlardır. Ancak Dünya savaşından sonra benimsenen sömürgecilik faaliyetleri 20.yüzyılda daha modernize hale gelmiş olarak varlıǧını sürdürmekteydi. Yeni baǧımsızlıǧını kazana ülkeler emperyalist devletler tarafından daha çok jeopolitik ve jeostratejik konumları açısından önemsenmekte ve üzerlerinde paylaşımlar konusunda pazarlıklar gerçekleşmekteydi. Uluslararası sitemde güçlü bir müttefike sahip olmak isteyen güçsüz veya potansiyellerinin farkında olmayan yeni baǧımsızlıklarını kazanmış devletler, güçlü devletlere saǧlayacakları üslerle modern sömürüler haline gelmekteydi (Şimşir, 2005:393).
21 Eylül 1991'de Ermenistan'ın baǧımsızlıǧını kazanması sonrasında Türkiye,16 Aralık 1991 tarihinde Ermenistan'ın baǧımsızlıǧını tanımış ve baǧımsızlıǧının ardından ekonomik problemlerle karşılaşan Ermenistan'a insani yardımlarda bulunmuştur. Bu süreçte Türkiye üzerinden Ermenistan'a insani yardım malzemesi göndermek isteyen devlet ve uluslararası aktörler de mevcuttur (Şimşir, 2005:394).
Bu olumlu gelişmelere raǧmen Ermenistan Baǧımsızlık Bildirisinin 11.madesinde Türkiye'nin Doǧu Anadolu Bölgesi için "Batı Ermenistan "ifadesine yer verilmesi ve Ermenistan Anayasası'nın 13.maddesinin 2.paragrafında Ermenistan iki ülke arasındaki sınırı belirleyen 1921 tarihli Kars ve Gümrü Antlaşmasının yürürlükte olmadıǧını iddia etmiştir. Hatta Devlet armasında Aǧrı Daǧı bulunmaktadır. Ermenistan ile ilişkilerin normalleşebilmesi için Ermenistan'dan daha çok çaba sarf eden Türkiye'nin çabaları sonuçsuz kalmıştır. Örneǧin Türkiye'nin kurucularından biri olduǧu Karadeniz Ekonomik İşbirliǧi örgütüne Ermenistan davet edilmiş, ancak cevap alınamamıştır. Ermenistan'ın öncelikle iyi komşuluk ilişkilerine bu denli kayıtsız kalması iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmasına engel olmuştur.(TC Dış İşleri Bakanlıǧı Resmi Web Sitesi ) Bu yıllarda birçok ülke ve eyalette Tehcir kanununun soykırım olarak kabul edilmesi iki ülke arasındaki sorunların daha da büyümesine neden olmuştur. Diasporanın Türkiye'ye karşı bütün ülkeleri yanına alma çabası sonuçsuz kalmamış, Türkiye'ye bölgesel olarak yakın devletlerin yanında Arjantin ve Uruguay gibi uzak ülkeler de Ermeni diasporasının yanında yer alarak soykırım iddialarını kabul etmişlerdir. Hatta her yıl 24 Nisan 'da sözde soykırımı kına yan törenler gerçekleştirmişlerdir(Boyacıoǧlu, 2005:43).
Ermenistan 21 Eylül 1991'de baǧımsız hale geldiǧinde Türkiye bu baǧımsızlıǧı tehdit olarak algılamamıştır. Aksine SSCB'nin daǧılması bölge için büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Karabaǧ sorunu ve Azerbaycan faktörü nedeniyle kamuoyunda oluşan Ermenistan karşıtı tutma karşın Türkiye Ermenistan'ın baǧımsızlıǧını memnuniyetle karşılamıştır. Bölgede yerel çıkarları ön planda tutacak ve işbirliǧine önem verecek Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan gibi ülkelerin ortaya çıkmış olması bölgesel olmaktan çok küresel hedefler peşinde koşan SSCB'ye tercih edilmiştir. Ayrıca Rusya ile doǧrudan sınır baǧlantısı kesilen Ankara bu durumdan oldukça hoşnut olmuştur. Türkiye Ermenistan'a 1998 Depreminde yine yardım göndermiş ve iyi niyetini ispatlamıştır(Laçiner, 2005:211).
1991 yılında Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Volkan Vural Ermenistan'a bir ziyaret gerçekleştirmiş çatışma deǧil iş birliǧi temelli ilişkiler geliştirmek istendiǧine dair mesaj vermiştir. Volkan Vural ve Ermenistan lideri Ter-Petrosyan arasında geçen görüşme son derece kapsamlı olmuş, bu görüşmelerden sınır ticaretinin başlatılması, iki ülke arasındaki karayolu baǧlantısının kurulması, direkt hava yolu baǧlantısının gerçekleştirilmesi gibi işbirlikçi kararlar alınmıştır. Her iki devlette bu görüşmelerde her türlü ticari, ekonomik ve kültürel iş birliǧine açık olduklarını vurgulamışlardır. Ermeni saldırılarının Karadaǧ'da devam ettiǧi bir süreçte Türk kamuoyundaki Ermeni karşıtı havaya raǧmen Türkiye ilişkileri saǧlam kurmak için çaba göstermiştir (Bal, 1991:412).
Eylül 1991'de Türkiye bölgedeki hareketliliǧin üzerine Orta Asya ve Kafkasya'ya heyetler yollamıştır. Bu heyetler Orta Asya'daki Türki Cumhuriyetlerin yanında Ermenistan'ı da ziyaret etmişlerdir ve bu oldukça anlamlıdır. Bu Türkiye'nin saǧlam ilişkiler kurmak istediǧinin bir işaretidir. Mustafa Aydın'ında ifade ettiǧi gibi bütün tepkilere raǧmen Türkiye Ermenistan'ı desteklemekte, baǧımsızlıǧını tanımaktadır(Aydın, 2001:407). Bu süreçte unutulmamalıdır ki Türk Dış İşleri Bakanlıǧı Ermenistan aleyhine oluşmuş güçlü bir kamuoyu ile karşı karşıyadır. Öyle ki bazı çevreler Türk askerinin bir an önce Karadaǧ'a müdahale etmesini istemektedirler.
Bilindiǧi gibi Ermenistan kurulduǧu ilk günden beri ekonomik dar boǧazın içine girmiştir. Bu yüzden Ankara üzerindeki lobisini arttırmaya çalışmıştır. Bu baǧlamda Türk iş adamlarını 1992'de Ermenistan'a davet etmiş, Trabzon Limanı'nın Ermenistan tarafından kullanımı konusundaki talepler Türkiye'ye iletilmiştir.(Laçiner, 2005:212). Aǧustos 1992'de ise Müsteşar yardımcısı Bilgin Unan Erivan'a bir ziyarette bulundu. Yine aynı yıl Müsteşar yardımcısı Bilgin Unan başkanlıǧında bir heyet Erivan'a bir ziyaret gerçekleştirmiş, görüşmeler sonucunda Türkiye AB'den gelecek olan buǧday yardımının Ermenistan'a geçişinde kendi topraklarının kullanılmasını kabul etti. Türkiye üzerinden Ermenistan'a giden buǧday yardımının miktarı 100.000 tona ulaştı(Lütem, 2003:283). Aynı çerçevede Azerbaycan'ın Ermeniler ile askeri çatışma içinde olduǧu ve ülkeye ambargo uyguladıǧı düşünülecek olursa Türkiye'nin bu politikası Azerbaycan'ın ambargosunu kıran cinstendi (Laçiner, 2005:211).
25 Haziran 1992'de Karadeniz kıyısı olmamasına karşın Ermenistan Karadeniz Ekonomik İşbirliǧi Örgütüne kurucu üye olarak kabul edilmiş ve Türkiye bu sürece öncülük etmiştir. Türkiye'nin inisiyatifleri ile bu örgüte Ermenistan'ın yanında Yunanistan'ın da davet edilmesi söz konusu dönemde Türkiye'nin sorunları minimuma indirmek için iş birliǧi fırsatları oluşturmaya çalıştıǧının kanıtıdır. Bu davetin Ermenistan için önemi büyüktür. Türkiye ve Azerbaycan ile diyalog için önemli konu uluslararası arenada onun tanınmasını güçlendirecek uluslararası örgütlere üyeliktir. Nitekim tüm Karadeniz bölgesi ülkeleri ile aynı örgütte söz sahibi olmak Ermenistan'ın baǧımsızlıǧını güçlendirmesi adına önemli bir adım sayılabilir. Bu nedenle Ermenistan bu daveti memnuniyetle kabul etmiştir.
SSCB'nin yıkılma döneminde Türkiye Başbakanı olan Yıldırım Akbulut, Türkiye'nin SSCB'nin iç işlerine karışamayacaǧını fakat Daǧlık Karabaǧ'da olan katliama da sessiz kalamayacaǧını ifade etmiştir. Buna karşın Türkiye iç meselelere karışmaması konusunda üstü kapalı bir biçimde uyarılmıştır. Ocak 1990'da Türkiye ile Nahcivan Özerk Cumhuriyeti arasındaki önemli bir sınır olan Sadarak'ta Ermeniler tarafından kuşatılmıştır. Her şeye raǧmen soǧukkanlı bir tutum benimseyen Türkiye bölgedeki Rus Askeri gücü azalınca bu bölgede kendisine bir hareket sahası oluşturabilmiştir.
Bütün bu gelişmelerin Karabaǧ'da çatışmaların yoǧun olarak sürdüǧü bir dönemde olduǧu; örneǧin Şubat 1992 de Hocalı katliamının yaşandıǧı ve Türkiye'de siyasi partilerin Ermenistan'a karşı askeri müdahale çaǧrısında bulunduǧu bir dönemde yaşandıǧı hatırlanacak olursa, Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmeye ne kadar önem verdiǧi ve nasıl bir gayret içinde yer aldıǧı anlaşılabilir. Türkiye'nin Ermenistan'ın kurulduǧu ilk günden beri var olan dostane yaklaşımına raǧmen Ermenistan Parlamentosu 23 aǧustos 1991'de kabul edilen baǧımsızlık bildirgesinin 11. Maddesinde "Ermenistan Cumhuriyeti 1915'te Osmanlı Türkiye'si ve Batı Ermenistan'da işlenen soykırımın uluslararası alanda kabul edilmesi için çaba gösterecektir. "ifadesi yer almıştır. Anayasa da bu bildiride belirtilen bütün hedefler ve istekler kabul edilmiş, aynı ifadeler bir hedef olarak anayasal zemine oturtulmuştur. Aynı çerçevede 1991 yılında Ermenistan parlamentosu Kars Anlaşması ile çizilen sınırın tanınmadıǧını açıklamıştır. Bu açıklama bardaǧı taşıran son damla olmuş, Türkiye Ermenistan'a iki ülke sınırını tanıdıǧını bildirmedikçe Ermenistan ile diplomatik ilişki kuramayacaǧını bildirmiştir. Özetle Ermenistan Türkiye'yi soykırım yapmakla suçlamış, uluslararası arenada Türkiye'yi soykırım suçuna mahkÛm etmek için elinden geleni yapacaǧını anayasal bir hedef olarak ortaya koymuş, Türkiye'nin Doǧu Anadolu bölgesinden 'Batı Ermenistan 'olarak bahsetmiştir. Ayrıca Azerbaycan topraklarını kendisine dâhil etmek için Hocalı gibi bölgelerde sivil katliamlar gerçekleştirmiştir. Buna karşı Türkiye'nin yaptıǧı tek şey diplomatik ilişkileri kesmek olmuştur(Aslanlı, 2015:89).
Bütün bunlara raǧmen Türkiye Ermenistan ile olan ilişkilerini tamamen koparmamıştır. Ancak 1992 yılının sonuna doǧru Ermenistan ve Azerbaycan ile aynı anda ilişkilerin zorluǧu kendisini daha fazla hissettirmeye başlamıştır. Türkiye bu nedenle Ermenistan'a yapılan yardımları yavaşlatmak durumunda kalmıştır. Ermenistan'ın Azerbaycan'a olan saldırıları Karabaǧ'da aşar duruma geldiǧinde Türkiye Nisan 1993'ten itibaren insani yardımlarda dâhil olmak üzere Ermenistan'a her türlü yardımın sevkiyatını durdurmuştur. Bu karar Ermenistan ve Ermeni diasporası tarafından şiddetli bir propaganda malzemesi olarak kullanılarak Türkiye Ermenistan'ı açlıǧa mahkÛm eden ülke haline gelmiştir. Oysaki bu dönemde Ermeni güçleri Azerbaycan topraklarının yaklaşık %20'sini işgal altında tutmaktadır ve yapılanların eski Yugoslavya'da yaşananlardan farkı yoktur. Burada ilginç olan şudur ki; Sırbistan yaptıkları nedeniyle ekonomik ve askeri ambargo ile cezalandırılırken Türkiye'nin Ermenistan'a yapılan yardımları kesmesi Batı tarafından oldukça eleştirilmiştir. Oysaki Türkiye'nin uyguladıǧı bir takım kararlar ve gecikmeler Ermenistan'ı Azerbaycan'a karşı oldukça cesaretlendirmiştir(Çelikpala, 2010:18).
12 Mayıs 1994 tarihinde Ermenistan ile Azerbaycan arasında ateşkese varılsa bile sorun o günden bu güne hala bir çözüme kavuşamamıştır ve Türkiye bazı şartlar getirerek Ermenistan'ın bunları yerine getirmemesi halinde diplomatik ilişki kuramayacaǧını açıklamıştır. Ancak çatışmanın sona ermesi ortamı yumuşatmış, Ter-Petrosyan'ın Türkiye'ye dönük ılımlı mesajları da bazı adımların atılmasını mümkün kılmıştır. Bu adımlar arasında Taşnaklar'a karşı takındıǧı sert tutum ve soykırım iddialarını gündemde tutmama gayreti en çok dikkat çekenleridir. H-50 hava koridorunun Türkiye üzerinden tekrar uluslararası hava trafiǧine açılması bu adımlardan biridir. Şüphesiz Türkiye'yi Ermenistan ile görüşmelere zorlayan bir diǧer unsur da ABD ve AB faktörüdür. Özellikle ABD Türkiye üzerinde baskı kurarak Ermenistan ile ilişkisini normalleştirmesini ve insani yardımların geçişine izin vermesini istemiştir. Bu konuda ABD baskısı o kadar artmıştır ki Ekim 1192 de kabul edilen, yardıma ihtiyacı olan devletlere insani yardımın ulaşmasını engelleyen devletlere karşı Amerikan yardımını durduran İnsani Yardım Koridoru Yasasına Türkiye'nin dâhil edilmesi yönünde talepler dahi gündeme gelmiştir(Bal, 1991:412).
Tüm olumsuzluklara raǧmen Türkiye'nin çabaları takdire şayandır. Ermenistan'ın uluslararası sisteme entegre olabilmesi için her türlü çabayı destekleyen Türkiye, Azerbaycan ile olan sorunların bir an önce çözülmesini isteyen taraflardan biri olmuş, hatta bu konuda arabuluculuk rolü oynamak istemiştir. Türkiye'nin çabalarını görmezden gelen Ermenistan ilişkileri güçlü bir zemin üzerine oturtamamıştır. Ermenistan baǧımsız olduktan sonra bölgede güçlü bir devlet olmanın yollarını aramak yerine toprak peşinde koşmuştur. Sonuçta bundan zararlı çıkan da kendisi olmuştur. Eski SSCB ülkelerine göre nispeten daha zengin olan Ermenistan kısa sürede dünyanın en fakir ülkeleri arasına girmiştir. Karabaǧ çatışmaları ve komşular ile yaşanan gerginlikler nedeniyle dış yatırımlar da gelmemiş ve ulusal sanayi çökmüştür.1995-1999 yılları arasında Ermenistan'a gelen dış yatırım kişi başına 30 dolar civarında iken, bu rakam Macaristan gibi ülkelerde 100 doları aşmıştır. Ulaşım konusunda da büyük problemler yaşayan Ermenistan içe kapalı, bölgede Rusya'dan başka dostu olmayan bir ülke haline gelmiştir(Freinkmen,2000:6).
3.TER-PETROSYAN DÖNEMİ
Ermenistan'ın ilk devlet başkanı olan Ter-Petrosyan 1968'de Erivan Devlet Üniversitesi Doǧu Çalışmaları Bölümü'nü bitirdi. Kendisi Ermenistan'ın baǧımsızlıǧı için mücadele eden Ermeni Ulusal Hareketi'nin lideriydi. Aǧustos 1990'da Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyet Başkanı oldu ve 1991 yılında baǧımsız Ermenistan'ın ilk devlet başkanı olarak dış politikaya yön verdi. Bu dönemde Kafkasya'da Ermenistan'ın özel baǧlarının olduǧu Rusya'nın dışında diǧer iki bölgesel güç Türkiye ve İran ile ilişkileri geliştirme ve denize kıyısı olmayan Ermenistan'ın bu açıǧını bölgesel işbirlikleri ile telafi etme politikası izlemeye çalıştı(Kasım, 2012:25). Böyle bir politika Ermenistan'ın Rusya'ya olan baǧımlılıǧını azaltacaǧı için Ermeni Ulusal Hareketi ile aynı çizgideydi. Bunun yolu Türkiye dâhil diǧer ülkelerle iş birliǧinden geçiyordu. Ter-Petrosyan Ermenistan Komünist partisi ve Devrimci Federasyonu'nun Ermenistan için önerdikleri çözümlere katılıyor, Rusya'ya olan baǧımlılıktan rahatsızlık duyuyordu (Astourian, 2000:26). Bu dönemde Ermenistan'ın komşuları ile ilişkilerini normalleştirmek amacı ile çalışmalar yapan TerPetrosyan Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye çalıştı. Karadeniz Ekonomik İşbirliǧi Teşkilatı'na üye olan Ermenistan ekonomisinin gelişmesi için gerekli gördüǧü Hazar petrol ve doǧal gaz kaynaklarının uluslararası pazarlara taşınmasında Ermenistan'ın transit ülke olmasını arzuluyordu(Libaridian, 2001:15). Ancak TerPetrosyan dış politika stratejilerini uygulayamadı çünkü o dönemde devam eden Daǧlık Karabaǧ sorunu mevcuttu. Ter-Petrosyan her ne kadar çatışmalar da bir taraf olmadıǧını iddia etse de Daǧlık Karabaǧ yönetiminin Ermenistan'ın desteǧini almadan çatışmaları sürdürmesi mümkün deǧildi.
Azerbaycan topraklarına yönelik Ermeni saldırılarının sürmesi Ermenistan'ın Türkiye ile olan ilişkilerinin normalleşmesini imkânsız kıldı. Ter-Petrosyan Daǧlık Karabaǧ'da Ermeni işgallerini önlemek ve sorunu çözmek için çaba sarf etmedi ya da girişimleri engellendi. Aǧustos 1993 te Ter-Petrosyan hem Ermenistan hem de Karabaǧ parlamentolarında milletvekili olan Serge Sargisyan'ı Savunma Bakanı olarak atadı. Sargisyan Karabaǧ Savaşında rol alan biri olduǧu için onun bakan olarak atanması aslında Ermenistan'ın bu sorunda rol aldıǧını gösteriyordu(Bal, 2004:400).
Daǧlık Karabaǧ çatışması Ermenistan'ın Rusya'ya olan baǧımlılıǧından kurtulmasına engel oldu. Hatta bu baǧımlılık daha da arttı. Ermenistan'daki Rus askeri üstleri kalıcı hale geldi. Bunun yanında Ermenistan 1992 Taşkent Ortak Güvenlik Antlaşması'na taraf oldu ve 30 Eylül 1992'de yapılan ikili anlaşmayla Ermenistan Türkiye sınırına Rus askerleri yerleşti (Cafersoy, 2001:18). Daǧlık Karabaǧ çatışması İran ile olan ilişkileri de olumsuz etkiledi çünkü İran mülteci kaygısı ile baş başa kaldı. Hem mülteci sorununu en aza indirmek hem de çatışmanın bir an önce son bulması için arabuluculuk girişiminde bulunan İran'ın çabası Ermenistan'ın işgallerine devam etmesine engel olamadı(Maharramzadeh, 2006:45).
Ter-Petrosyan'ın dış politikasında ABD ile ilişkilerde önemli bir rol oynamasına raǧmen diaspora ile Ter-Petrosyan yönetimi arasındaki gerginlik ve özellikle Taşnaklar'ın ABD'deki faaliyetleri nedeniyle Ter-Petrosyan ilişkilerde istediǧi adımları atamadı. Ermenistan'ın baǧımsızlıǧından sonra diaspora partileri adıyla anılan partiler Ermeni Devrimci federasyonu(Taşnaklar), Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ve Ermeni Liberal Demokrat Parti adıyla bilinen Ramkavar Ermenistan'ın dış politikasında aktif olmaya başladılar. Taşnaklar'ın başını çektiǧi bazı diaspora örgütlerinin Ermenistan için önerdiǧi dış politika çizgisi TerPetrosyan'ın dış politika analizi ile çelişiyordu. Özellikle Türkiye ile olan ilişkilerde uzlaşmaz bir tavır takınan Taşnaklar ile Ter-Petrosyan arasında yaşanan gerginliǧin sonucunda Ter-Petrosyan Taşnaklar'ın Ermenistan'da faaliyet göstermesini yasakladı. Taşnaklar ise ABD de Ermenistan aleyhine yıpratıcı faaliyetlere devam ettiler(Maharramzadeh, 2006:47).
Daǧlık Karabaǧ Bölgesinde çatışmalar 1994 yılında imzalanan ateşkes sayesinde son buldu. AGİT çerçevesinde hız verilen barış sürecinde Ter-Petrosyan hem diaspora destekli muhalefetin hm de Daǧlık Karabaǧ Ermeni yönetiminin kıskacında kaldı. Bu süreçte Ter-Petrosyan üzerinde güçlü bir muhalefet oluştu ve asıl kriz barış döneminde yaşandı. Çelişkili bir biçimde Ter-Petrosyan yönetiminin Karabaǧ Politikası Türkiye ile olan ilişkileri olumsuz etkilerken uzlaşmaz bir politika anlayışı olan Taşnaklar AGİT'in barış önerilerinin Ermenistan tarafından kabul edilmesine karşıydılar. Bu noktada Ter-Petrosyan yönetimi üzerinde diaspora destekli bir baskı oluştu.1997 yılında AGİT Minsk grubunun yaptıǧı öneriler arasında işgal edilen topraklardan çıkmak ve mültecilerin ülkelerine dönmesi vardı. Bu öneriye şiddetle karşı çıkan diaspora destekli muhalefet yüzünden Ter-Petrosyan 1998'de istifa etmiştir(Kasım, 2009:27).
Ter-Petrosyan Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmeye önem verdi ancak Ermenistan'daki aşırı milliyetçi ve Türk düşmanı kesimler iki ülkenin yakınlaşmasını hiç istemediler. Bu kesimlerle anlaşabilmek için Türkiye Ermenistan'a talep ettiǧi 10.000 ton kadar buǧdayı gönderdi. Türkiye bu politika ile Türkiye aleyhtarı Dış İşleri Bakanı'nı istifa ettirmeyi başarmıştır. Daha sonra yine iki ülke arasında 300 milyon kilovatlık elektrik satışı konusunda mutabakata varılmıştır. Bu şekilde Türkiye Bakü ve Erivan arasındaki ilişkileri olumlu yönde geliştireceǧini düşünmüştür. Ancak hem Azerbaycan yönetiminden hem muhalefet partilerinden bu konuya tepkiler gelmiştir. Yine de Türkiye sert tutumlara ve anti-barışçıl tavırlara raǧmen 1992-93 kışı boyunca Ermenistan'a yardım etmiştir. Hatta Türkiye'nin bu tavrı Azerbaycan'ı mutsuz etmiştir.
Ermeniler başka bir Azeri topraǧı olan Kelbecer bölgesine yine bu yıl saldırmışlardır. Bu tavır karşısında Türkiye'de sert bir tavır takınarak, işgaller konusunda hoşnutsuzluǧunu dile getirmiştir. Azerbaycan'ı asla yalnız bırakmayacaǧını açıklayan Türk hükümeti 3 Nisan 1993 yılında aldıǧı kararla Ermenistan'a giden insani yardımların sınırlarından geçişini durdurmuştur. Hatta Ermenistan sınırına askerlerini konuşlandırarak, ordusunu da alarma geçirmiştir. Türk hükümeti Ermenistan'a askeri müdahaleyi devre dışı bırakmış deǧildi. Ermenistan'da Türkiye'nin askeri müdahalesine karşı askeri birliklerini güçlendiriyordu. Bütün bunlardan hiç etkilenmeyen Daǧlık Karabaǧ Ermenileri burada işgallere ve katliamlara devam ediyor, Goradiz gibi birçok kasabayı ele geçiriyordu. Bu gelişmeler olurken Türkiye'de BM Nezdindeki girişimleri ile Aǧdam bölgesinin boşaltılmasını saǧlamıştır.
Anlaşılacaǧı üzere kurulduǧu ilk günden beri Ermenistan ile Türkiye'nin ilişkileri oldukça gergin geçmiştir. Bu gerginlik 1996 yılına kadar devam etmiştir. Rusya'nın Çeçen Savaşı'nda bölgede kontrolü saǧlayamamasından dolayı Ermenistan ona karşı güvenini yitirmiş ve Türkiye'ye yaklaşmıştır. Ermenistan'da 1996 yılında yapılan Başkanlık seçimlerinden sonra Başkan Ter-Petrosyan aşırı milliyetçi ve Türkiye Aleyhtarı Taşnak Partisi'ni kapatmıştır. Ayrıca sözde soykırım iddialarını da iki ülke arasındaki ilişkilerde bir koz olarak kullanma çabasından biraz olsun vazgeçmiştir.
Türkiye Mayıs 1997'de AGİT Minsk Grubu'nun taraflara sunduǧu 'Toptan çözüm Planı'nı desteklemiştir. Bu plan kapsamında yurtlarından olmuş Azeriler 'in işgal edilmiş bölgelere geri dönmeleri karşılıǧında uygulanan abluka da kaldırılacaktı. Amerikalı yetkililer bu plan için Türkiye'den destek aldılar.21 Kasım 1997 tarihinde Bakan Andican Türk-Ermeni ilişkilerinin düzelmesini Ermenistan'ın toptan çözüm planını kabul etmesine baǧlıyordu. Cumhurbaşkanı Aliyev'in ABD Başkanı Clinton'la görüşmesinin ardından Ermenistan'ın da ABD Yönetiminin de Daǧlık Karabaǧ sorununa bakışının deǧiştiǧini, Ter-Petrosyan'ın ABD baskısı sonucu fikrini deǧiştirdiǧini ifade etmiştir. Andican'a göre TürkErmeni ilişkilerinde normalleşmenin göstergeleri şu şekilde olacaktı: Sınır ticareti ve sınır kapılarının açılması.(Oran,2002:203)
Ter-Petrosyan'ın başkanlıǧı döneminde en fazla karşılaştıǧı sorun Ermenistan'ın olaǧandışı faktörlerden arındırılması ve uluslararası sistemin normal bir üyesi haline gelmesi sorunu olmuştur. Ermenistan bu dönemde bölgesel ve küresel güçler içerisinde kendine yer edinmeye çalışmış ancak bu konuda oldukça zorlanmıştır. Kafkasya'da dengeleri Türkiye ve diǧerleri diye belirleyen Ermenistan reel dengelerin aslında böyle olmadıǧını görmüş ve bunu kabul etmekte zorlanmıştır. Oysa Kafkasya'da dengeler ABD-İran, ABD-Rusya, Türkiye-İran, Türkiye-Rusya, Gürcistan-Rusya, Azerbaycan-İran, AzerbaycanRusya, Türkiye-İran arasında olan karşıtlıklar ve rekabetlere dayanıyordu. Kendisi soykırım iddialarını uluslararası alanda gündeme getirmeme ve Türkiye ile ilişkileri geliştirme çabaları içine girmiştir. Ancak 1998 yılına kadar süren TerPetrosyan dönemin de de gerek diasporanın etkileri gerekse Karabaǧ Sorunu nedeni ile ilişkiler gelişememiştir. Denize kıyısı olmayan Ermenistan için Batı'ya açılan kapı durumunda olan Türkiye ile ilişkileri geliştirmek Ermenistan'ın ekonomik ve politik istikrarı için gerekli bir unsurdu. Bütün bunlara raǧmen Petrosyan döneminde gergin seyreden ilişkiler Ermenistan'ı Rusya'ya baǧımlı hale getirmiş, egemenliǧine zarar vermiştir.
4.TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNİN AB AÇISINDAN ÖNEMİ
ABD'nin Orta Asya bölgesindeki politikaları uzun yıllar boyunca coǧrafi uzaklıktan kaynaklanan zorluklar yüzünden pasif durumda olmuştur. Ancak özellikle enerji konusunda Rusya'ya olan baǧımlılık AB'yi Kafkasya ve Orta Asya'da daha proaktif bir rol oynamaya teşvik etmiştir(Kawalski,2007:55).AB Türkiye ve Ermenistan'ın yakınlaşmasından büyük faydalar beklemekte bu nedenle süreci hevesle desteklemektedir. AB gerek kıta içerisindeki diaspora gerekse Avrupa'nın kendi menfaatleri sürecin desteklenmesini dikte etmektedir. Peki, Türkiye-Ermenistan yakınlaşması ya da ilişkilerin normalleşmesi AB'ye ne fayda saǧlayacaktır? Bu kazanımları dört ana temelde açıklamak mümkündür.
Öncelikle enerji arz güvenliǧinden bahsetmek gerekir. Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi Türkiye açısından Gürcistan'daki çatışmamalardan dolayı güvensizleşen bölgeye istikrar getirmek için ortaya attıǧı Kafkasya İstikrar ve İşbirliǧi Platformu(KİİP) girişimini destekleyen bir unsurdur. Bu platform ancak tarafsızların uzlaştıǧı bir ortamda hayat bulabilir. Hazar Denizinden Akdeniz'e ulaşan enerji koridorlarında Gürcistan tekelini kırmak ve Türkiye'nin bu koridorda yer alması açısından bu girişim oldukça önem arz eder. Matthew Bryza'ya göre "Karkaslarda Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye birbirine baǧlıdır. Türkiye sorunları çözerse Rusya'nın müdahalesinden sonra güvensiz hale gelen enerji hattında Ermenistan üzerinden yeni bir koridor açılmış olur, herkes bu durumdan kazançlı çıkar. Bu yakınlaşma ABD Ve AB için enerji kaynaǧı olan bir bölgeye açılan yeni kapıda istikrar anlamına gelmektedir"(Bryza, 2017:3).
Bu açıdan bakıldıǧında AB için Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin düzelmesi ve sınır kapılarının açılması oldukça önemlidir. Ermenistan'ın dünyaya açılması Nabucco Projesi'ne dahil olmasını beraberinde getirecektir. Nabucco Projesi'ne dahil olacak bir Ermenistan AB'nin gaz tedarikinde Rusya'ya karşı gücünü pekiştirecektir. Güney Kafkasya'da istikrarsızlıkların son bulması AB'nin bölgede var olma ihtimalini de güçlendirecektir(Cabbarlı, 2006:25).
AB'nin Ermenistan politikalarında öncelik verdiǧi konular arasında; bölgesel istikrar, ekonomik ve siyasi serbestleşme, insan hakları ve çevre güvenliǧi vardı. Bölgesel istikrar ile ilgili en önemli konu ise Şüphesiz Karabaǧ Sorununun bir an önce barışçıl yollarla çözülmesiydi. Tarafların dönem dönem silah kullanma tehdidi Karabaǧ'ı hala Avrupa'nın önemli çatışma noktalarından biri olarak tutmuştur. Çeçenistan ve Gürcistan'daki ayrılıkçı hareketlerle birlikte Karabaǧ tüm Kafkasya'da istikrarı bozmuş, bölgenin Avrupa ile olan entegrasyonuna zarar vermiştir. AB bu sorunun halledilmesi için Türkiye'ye büyük sorumluluklar düştüǧünü tekrarlamış, hatta AP raporlarında Türkiye'yi üzerine düşeni yapmamakla suçlamıştır.(Laçiner,2005:236)
AB açısından dikkat edilmesi gereken diǧer bir husus ise Ermenistan'ın uluslararası politikaya dâhil olması neticesinde Azerbaycan'ın Rusya'ya yakınlaşmasının önlenmesidir. Aksi takdirde Nabucco'ya büyük oranda doǧal gaz tedarik eden Azerbaycan'ın Rusya ile birlikte hareket etmesinin olumsuz sonuçları büyük olacaktır. Öte yandan yıllardır farklı ülkeleri kışkırtan ya da ittifak kuran İran içinde durum deǧişecektir. İran yıllarca Türkiye ve Rusya'ya karşı yerine ve zamanına göre Ermenileri ya da Azerileri desteklemiştir. Bu hem bölgedeki gücünü koruyup geliştirmek, hem de daha önemlisi kendi içerisinde büyük nüfusa sahip olan Azerilerin isyan çıkarmalarına engel olmak için çok önemli bir dış politika olmuştur(Görgülü, 2008:12).Bölgede çözümü yakalayıp dikkatlerini İran'ın kuzeyinde yaşayan Azerilere verecek bir Azerbaycan yine İran için ciddi bir tehdittir. Zaten İran'ın rejimini kuranların birleştirici bir ana unsur olarak kadim Pers kültürü yerine Ortadoǧu'nun bir gerçeǧi olan çok etnik yapılı nüfus nedeniyle daha birleştirici bir unsur olan İslam dinini seçmeleri bu sebeptendir. Bu yüzden bölgede saǧlanacak bir çözüm taraflardan biri olan İran'ın biraz daha pasifize olması ve Türkiye'nin İran karşısındaki bölgesel gücünü ve etkisini artırmasına sebep olacaktır.
Bir diǧer neden ise Ermenistan'dan AB ye olan göç ve yasa dışı mal ve insan ticaretidir. Ermeni nüfus her ne kadar Türkiye'nin göz yumması ile yoǧun olarak Türkiye de yaşıyor ve iş buluyor olsa da Avrupa ülkelerindeki diaspora nedeni ile Avrupa'ya göç edenlerin de sayısı artmaktadır. Bu yalnızca sosyal dengeleri bozması açısından deǧil, kemikleşmiş diasporanın gücüne katkı yaparak Avrupalı liderlerin istemedikleri politikaları uygulamak zorunda kalmaları açısından da önemli bir sorundur.
Bilinmelidir ki, diaspora çözümsüzlükten güç almakta ve aslında süreci destekliyor gibi görünürken bile baltalamakta ve soruna taraf olan herkesi zor duruma sokmaktadır. Bu bölgede gittikçe güçlenen Türkiye imajı dikkate alındıǧında Avrupa için kaldırılmaz bir yüktür. Ayrıca bölgede refahı yükselmiş, sorunlarına çözüm bulmuş ve her şeyden öte Türkiye ile bir sorunu kalmamış bir Ermenistan AB ye olan göçün azalmasına olanak saǧlayacaǧı için çok önemlidir. AB için bir diǧer önemli nokta ise Ermenistan'ın bakir bir pazar olmasıdır. Rusya kontrolünde ve sefalet içinde yaşayan Ermeni halkı gelir düzeyleri arttıkça ucuz iş gücü nedeniyle Avrupalı yatırımcıların ilgisini çekecek ve daha fazla iş imkânı bulabileceklerdir. Netice de Avrupa için durum budur. Türkiye'nin Ermenistan ile normal ilişkiler kurması AB için yeni fırsatlar demektir. Bu yüzden AB bu yakınlaşma sürecini gerekirse diasporanın arkasına saklanarak Türkiye'yi tehdit edecek kadar önemsemektedir.
Görülmektedir ki AB gerek enerji ihtiyacında güvenli bir alternatif rota, Gerekse yeni Pazar arayışında Türk-Ermeni ilişkilerini kullanmaktadır. AB bu konuda kendi çıkar ve hedeflerini yerine ve zamanına göre bazen Ermenistan ve diasporanın istekleri, bazense Türkiye'nin itiraz ve talepleri ardına gizleyerek ikili bir denge politikası izlemektedir. Bölge de etkin olmaya çalışan ABD ve Rusya gibi iki süper gücün varlıǧı ve AB'nin halen daǧınık karar alma etkinliǧi oluşturamamış siyasi yapısı da dikkate alındıǧında izlenen bu politikanın rasyonel olduǧu deǧerlendirilebilir. Zira AB'nin öncelikli hedefi enerji ihtiyacına söz konusu iki gücü kışkırtmayacak şekilde bir alternatif çözüm bulmaktır. Bu sebeple Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler içerdiǧi risklere raǧmen AB'nin her daim dahil olacaǧı önemli ve hassas bir konu olmuştur.
5.TÜRK-ERMENI İLİŞKİLERİNİN ABD AÇISINDAN ÖNEMI
ABD'nin 21.yüzyılı Amerikan Yüzyılı yapma projesinin en önemli bölümünü Kuzey Afrika ülkelerini içine alan, Anadolu'yu da kapsayarak bir koluyla İran üzerinden Pakistan'a uzanan Hindistan'a, diǧer koluyla Karkaslar üzerinden Orta Asya'nın bütününü kapsayarak Çin sınırına dayanan bir coǧrafi bölgedeki 22 ülkenin siyasal ve ekonomik düzenini ABD'nin çıkarlarına uygun bir biçimde deǧiştirmek oluşturmaktadır. Soǧuk Savaş boyunca ABD ve SSCB arasında devam eden iki kutuplu denge sona erince, ABD Rusya'nın eski gücüne kavuşup Orta Asya ve eski Slav coǧrafyasını oluşturan Doǧu Avrupa'da yeniden güçlenmesine engel olmak için bu bölgedeki devletler ile iyi ilişkiler kurma yoluna gitmiştir. Yine bu bölgede ekonomik yardımların yanı sıra demokratikleşme hareketlerini de teşvik etmiştir. Güvenlik açısından da NATO bir çatı olarak kullanılmıştır. SSCB'nin daǧılması üzerine ABD başlangıçta tüm askeri ve diplomatik aǧırlıǧı nükleer silahların tek elde toplanmasına vermiş, Orta Asya devletlerinde demokrasi ve insan haklarının varlıǧını desteklemiştir(Kimura,2005:66).
Orta Asya bölgesi ABD'nin enerji güvenliǧi ve dünya hegemonyası algısı açısından son derece önemli bir konumdadır. Bu yüzden bölgedeki Amerikan ve Rus, Çin, İran'ın çıkarlarının çatışması ABD'yi bölgeyle daha fazla ilgilenmeye sevk etmiştir. ABD'nin küresel güç olmasından kaynaklanan zorluklar söz konusu bu çıkar çatışmalarından galip gelmek ve Orta Asya'da güçlü olmak konusunda ABD'nin bu parçasının denetimi altında tutmasını zorunlu kılmaktadır.
Dünyanın süper gücünün Kafkasya bölgesinde enerji ve güvenlik açısından menfaatlerine bakıldıǧında Ermenistan'ın güttüǧü dış politikanın bu menfaatlerle uyuşmadıǧı oldukça açıktır. Ermenistan'ın kurulmasından sonra Sovyetler Birliǧi'nin daǧılmasıyla baǧımsızlıǧını kazanan Kafkasya devletleri arasında Rusya'nın bir zorlukla karşılaşmadan askeri üslerini konuşlandırdıǧı ülke olmuştur. ABD Azerbaycan ve Gürcistan'da yaşana iç karışıklıklardan içten içe Ermenistan'ı suçlamıştır. Özellikle Azerbaycan topraklarında yaşanan çatışmalar ABD'nin bölgedeki politikalarına zarar vermiştir. ABD Ermenistan politikasıyla bu bölgede çıkan silahlı çatışmaları ve anlaşmazlıkları çözme çabasına girişmiştir. . ABD için diǧer bir stratejik amaç ise Ermenistan'ın Batılı devletlerle olan ilişkilerinin normalleşmesi ve sürece uyumlu hale gelmesidir. ABD Daǧlık Karabaǧ Sorunu 'nu çözüme kavuşturamamıştır. Bunun en önemli nedeni ise Azerbaycan'ın ABD'yi tarafsız olarak görmemesidir. Ermeni lobisinin etkisiyle kabul edilen Özgürlükleri Destekleme Yasası Azerbaycan'ı maǧdur duruma düşürmüştür. Ayrıca bölgede Azerbaycan üzerinde daha etkili olan başka bir ülke vardır ki o da Rusya'dır(Kantarcı,2004:151).
Orta Asya'da Amerikan nüfuzunun genişlemesi ABD'yi yalnızca Rusya, Çin ve İran Karşısında deǧil, aynı zamanda batı ittifakı içerisinde yer alan fakat küresel tekelci piyasada rakipleri olan Japonya ve AB'ye karşı daha avantajlı hale getirmektedir. Bölgede Amerikan askeri varlıǧının artırılması ve Rusya'ya karşı da savunma gerekçelerini meşrulaştırmak ise politik ve ekonomik özelliklere deǧindiǧimiz konunun üçüncü ayaǧıdır. Hegemon güçler için ekonomik, politik ve askeri güç kolay kolay ayrılmayacak sistematik bir yapı içerir. SSCB'nin daǧılmasından sonra ABD stratejik konuma sahip Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır.
Bu stratejinin önemli unsurları arasında ülkelerin enerji zenginliklerinden faydalanmasını ı saǧlayacak alternatif boru hatları çekmek, zor durumda olan ülkelere destek olacak insani yardımlar, modern siyasi yapıların geliştirilmesi için sivil toplum programları, nükleer ve kitle imha silahlarının kullanılmasını önleyici ortak girişimler ve iktisadi yenilikleri hedefleyen deǧişik kalkınma programları vardır. 1990'lı yıllarda Afganistan menşeili terörist grupların sebep olduǧu güvenlik sorunları yüzünden ABD güvenlik yardımları saǧlamıştır. Buna neden olan diǧer bir unsur ise Orta Asya devletlerinin etnik çatışma, fakirlik işsizlik, baskıcı yönetimler ve dünyadan soyutlanmışlık gibi mühim sorunların tehdidi altında olmasıdır(Amanov, 2007:180).
Daha sonraki yıllarda Beyaz Saray'ın Orta Asya'daki ulusal güvenlik çıkarları da deǧişmiştir. Maddi yardımlar askeri iş birliǧi programları ve enerji kaynaklarının geliştirilmesi konusunda ABD SSCB'nin daǧılmasından beri kendini göstermiştir. Fakat 11 Eylül sonrası Orta Asya'da ABD'nin ulusal çıkarlarını tehdit eden bir takım unsurlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca ABD kalıcı özgürlük operasyonunu yürütmek için bölge ülkelerinin yardımlarına ihtiyaç duymuştur. Bütün bunların yanında bölgede Afganistan gibi bazı devletlerin ABD için tehdit oluşturan terör unsurlarını desteklediklerine dair deliller mevcuttu. ABD'nin bu bölgede ilişkilerini daha iyi hale getirmesinin ve uzun vadeli refah ve istikrar için gerekli siyasal ve ekonomik önlemlerinin alınmasına yardım etmesinin kendi ulusal çıkarları için önemli olduǧu anlaşılmıştır(Cabbarlı, 2006:56).
ABD'nin Kafkasya politikasında Ermenistan'a atfettikleri ve yapılan ekonomik yardımlar Ermenistan'ın bölgedeki konumunun öneminin yanında farklı gerçekleri de açıǧa çıkarıyordu. ABD'nin Ermenistan'a yaklaşımında ABD içerisindeki güçlü Ermeni lobisinin büyük rolü olmuştur. ABD'nin Kafkasya enerji kaynakları ve güvenlik açısından izlediǧi yola bakınca Ermenistan'ın bu strateji ile pekte uyuşmadıǧı görülmüştür.
Ermenistan baǧımsız olduktan sonra, onunla birlikte baǧımsız olan Kafkasya Devletleri içerisinde Rusya ile en yakın ilişkilere sahip olan ve Rusya'nın zorluk yaşamadan askeri üs bulundurduǧu tek ülke olmuştur. ABD için önemli bir konumu olan Azerbaycan ve Gürcistan'ın istikrarsızlaşmasında da Ermenistan'ın rolü büyüktür. Özellikle Daǧlık Karabaǧ sorununda Ermenistan'ın uzlaşmaz politikası ve Azerbaycan topraklarının işgal altında olması ABD'nin desteklediǧi enerji projelerine sekte vurmuştur. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve BaküTiflis-Erzurum doǧal gaz boru hattının açılmasını geciktiren bölgesel sorunlar Azerbaycan'ın Nabucco projesine karşı tepkili yaklaşmasına neden olmuştur. Toprak bütünlüǧü sorunu bulunan ve ABD 'den bu konuda destek alamayan Azerbaycan Batıyla yakınlaşma noktasında ihtiyatlı olmaya çalışmaktadır(Okyar, 2017:1181).
Ermenistan'ın dış politikaları sonucu ile Rusya'ya baǧımlı hale gelmesi İran ile de iyi ilişkiler içinde olması ABD'nin Kafkasya'daki çıkarlarına aykırıdır. Daǧlık Karabaǧ sorunu nedeniyle iki komşusuyla problemli ilişkileri olan Ermenistan'ın Gürcistan'a karşı irredentist bir politika izlemek için fırsat bulduǧu takdirde nasıl bir tavır takınacaǧı bellidir. Türkiye ve Azerbaycan sınırlarının kapalı olduǧu bir dönemde Gürcistan, Ermenistan için çok önemli bir konumda olduǧundan Ermenistan bu ülkedeki Ermenileri kullanarak ikinci bir Karabaǧ oluşturma politikasına yönelememektedir. Ancak Gürcistan'daki Ermeni azınlık ABD'nin Kafkasya'daki müttefiki olan bu ülke ile Ermenistan arasında sorun oluşturabilecek bir durumdadır. Ermenistan'ın ABD'nin çıkarlarına aykırı olan iç ve dış politik yapısına raǧmen ABD yönetimi Ermenistan üzerinde baskı kurmamakta hatta Azerbaycan topraklarının işgal altında olması gibi açıkça uluslararası hukuka aykırı bir durum bile ABD yönetimi tarafından uluslararası alanda Ermenistan'ı Batı çizgisine getirmek için kullanılamamaktadır(Kasım, 2009:34). ABD'nin Ermenistan politikasında önemli bir stratejik amacı olan Ermenistan'ın Batı ile yakınlaşmasına da yine ABD'deki diaspora kuruluşları ve onların Ermenistan'da desteklediǧi kuruluş ve siyasi partiler engel teşkil etmektedirler. Ermenistan'ın Batı ile yakınlaşıp Rusya'ya olan baǧımlılıktan kurulması ancak Daǧlık Karabaǧ sorununun çözümü ve Ermenistan'ın Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerinin normal hale gelmesi ile olur.
Daha önce de belirtildiǧi gibi özellikle Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinde bir normalleşmenin saǧlanması ve kara sınırının açılması Ermenistan'ı ABD'ye daha da yakın kılacaktır. Bu nedenle ABD yönetimi Türkiye ve Ermenistan arasında yakınlaşmayı desteklemektedir. Ancak neden ABD gibi güçlü bir ülke Ermenistan gibi Kafkasya'nın küçük bir ülkesinin dış politikasını neden etkileyememekte ve neden Ermenistan iç politikasında belirli bir aǧırlıǧa sahip olamamaktadır? Bunun en önemli nedeni birçok ülkede olduǧu gibi ABD'de etkin faaliyet gösteren Ermeni Diasporasıdır. Her ne kadar ABD yönetimleri diasporayı dengelemeye ve ABD dış politikasını ülkenin çıkarları doǧrultusunda oluşturmaya çalışsa da kongreye sunulan tasarılar ve çeşitli düzeylerde çıkartılan kararlar sadece ABD'nin Ermenistan politikasına deǧil, ABD'nin Türkiye ve Azerbaycan ile olan ilişkilerini de etkilemektedir. Samuel Huntington ABD'nin başını sıkça aǧrıtan bu baǧlamdaki sorunlara şu şekilde yorum getirmiştir: "Soǧuk Savaş bittikten sonra ABD'nin ulusal çıkarlarının ne olduǧu konusunda bir karışıklıǧın ortaya çıkmış ve ulusal çıkarların tespiti için önce bir ulusal kimliǧin ortaya konulması gerekmektedir. Ulusal kimlik probleminden dolayı ABD'nin salt ticari ya da ulusal çıkarları koruyan bir dış politika karar verme sürecinde lobilerin etkisini azaltılması Kafkasya'daki etkinliǧine de olumlu yansıyacaktır"(Huntington, 2001:108).
6.DIASPORANIN İLİŞKİLERE ETKISI
Günümüzde en kalabalık Ermeni topluluǧu ABD ve Kanada'da bulunmaktadır. Bunları 350.000 rakamıyla Fransa diasporası takip etmektedir. ABD Diasporası aktifliǧinin yanı sıra diaspora hayatının merkezi olması bakımından önemlidir. Önceleri İstanbul ve Tiflis'te faaliyet gösteren diaspora, 1915'ten sonra Paris ve Boston'da, 1950'li yıllarda Kahire ve Beyrut,1990'lı yıllarda ise Los Angeles'ta oldukça etkin olarak varlıǧını sürdürmüştür(Libaridian,2001:169).Osmanlı Devleti'nde faaliyette bulunana ABD'li misyonerlerin 1800'lü yıllarda Ermeni gençlerini eǧitim amaçlı ABD'ye göndermeleriyle ABD diasporanın çekirdeǧi olmuştur. Daha sonra, esnaf, zanaatkâr ve köylüler göç etmişlerdir. Günümüzde ABD'de 800.000 ile 1.000.000 arasında Ermeni olduǧu tahmin edilmektedir(Kantarcı,2005:73)Kurtuluş Savaşı esnasında da Maraş, Antep ve Urfa'da Fransızlarla birlikte hareket eden 120.000 kadar Ermeni 1921 Ankara Anlaşması'ndan sonra Fransızlara tarafından Suriye ve Lübnan'a götürülmüşlerdir(İlter,1995:73).
ABD'nin süper güç olması radikal milliyetçi grupların Türkiye'ye istediklerini yaptırma hedefinde ABD'nin gücünü önemli kılmıştır. ABD'de Başkanlık seçimlerinde adaylar Ermeni oylarına ihtiyaç duymuşlardır. Rum ve Ermeni lobilerinin etkisi altında olana Amerikan siyaseti Türkiye aleyhinde kampanyaları 'maliyetsiz kazanç 'olarak görüyordu. Türkiye'ye bir konuda mesaj verilmek istendiǧinde, pazarlıklara ihtiyaç duyulduǧunda Türkiye bu lobilerin faaliyetleriyle korkutulmaya çalışılmıştır. Öte yandan Ermeni lobisi ABD Başkanlarının 24 Nisan tarihinde yapacakları konuşmaya da özellikle önem vermişlerdir. Soykırım sözcüǧünü yinelemeleri onlar için mühimdir. ABD başkanları kimi zaman 'trajik olay' 'katliam' kimi zaman da 'dehşet verici 'ifadelerini kullanmışlardır.
Uluslararası hukuka göre soykırım en aǧır suç olduǧundan soykırım iddiaları ve bunu tanıyan kararların bazı ülkelerin meclislerinde alınması bu ülkelerle Türkiye'nin ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Türkiye'nin AB üyelik sürecinde Ermeni soykırımı iddiaları iyice ortaya çıkmış ve süreci olumsuz etkilemiştir. Sözde soykırımın yaşandıǧı tarih olan 24 Nisan 1915'in 50.yıldönmünde baş gösteren yaygın propagandalar 1973-1985 yılları arasında terör olayları boyutuna taşınmıştır. Bu faaliyetlerin amacı uluslararası alanda iddiaların kabul edilmesini saǧlayıp Türkiye üzerinde daha yoǧun bir baskı kurmaktı. Ayrıca AB Üyelik süreci dâhil olmak üzere Türkiye'nin önemli dış politika hamlelerinin önüne geçmekti. Sonraki aşamada ise tazminat talepleri ve hatta toprak talebine kadar giden bir süreci başlatmak istediler. AB'nin konuya ilgisi ise 1987 yılına kadar gitmektedir. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik başvurusunda bulunmasından sonra Avrupa Parlamentosu Ermeni Techir'ni soykırım olarak tanıyan bir karar almıştır. Kabul edilen bu metin Türkiye'nin de sözde soykırımı tanımasını öngörmekteydi. (Laçiner,2005:34).
Kısaca Türkiye-AB ilişkilerinde en çok bahsi geçen Ermeni soykırımı iddialarıdır. Bu iddiaların Fransa, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde kabul görmesi tek taraflı ve yanlı bilgilendirmelerden kaynaklanmaktaydı. Türkiye'nin AB üyeliǧinin referanduma sunulacaǧı Fransa'da Ermeni lobisi oldukça aktifti ve Ermeni lobisi iddiaları merkeze taşıyordu.
7.SONUÇ
Ermenistan ve Türkiye ortak geçmişe sahip iki ülkedir ancak kurulduǧu ilk günden beri Ermenistan'ın yürüttüǧü uzlaşmacı olmayan dış politika, ABD Ve AB'nin Avrasya bölgesindeki çıkarları ve Ermeni diasporasının Türkiye karşıtı politikaları iki ülkenin olumlu ilişkiler geliştirmesine sekte vurmuştur. Ermeni soykırımı iddialarının diaspora tarafından farklı ülkelerin parlamentolarında oldukça fazla gündeme getirilmesi 1991 yılında Ermenistan'ın baǧımsız olunca Ermenistan'ın da hem Türkiye ile olan ilişkiler açısından hem de Ermenistan'ın dışarıda yaşayan yurttaşlarıyla baǧlantısı ile Ermeni sorununa bir aktör olarak girmesi sorunun uluslararası bir sorun olduǧunu göstermiştir. Avrupa'da pek çok ülkenin parlamentosunda Türkiye aleyhine kararlar aldırmayı başaran diaspora Ermenileri Amerika'da da eyaletler düzeyinde pek çok yerde benzer kararlar çıkmasına neden olmuşlardır. AB ve ABD'nin Rusya ile çatıştıǧı bir coǧrafya da alması gereken çok önemli kararlar ve pek çok önemli adım diaspora Ermenilerinin nüfuzlarını kullanmasıyla engellenmiştir. ABD ve AB yönetimleri Ermeni lobisinin etkisiyle bölgede ulusal çıkarlarıyla tam uyumlu bir politika izleyememiştir. Ermenistan'ı Avrupa-Atlantik eksenine dâhil etmeye çalışırken Azerbaycan'ı Rusya eksenine sokabilecek olan politika Türkiye-ABD ve TürkiyeAB ilişkilerine zarar verecek bir noktaya gitmiştir.
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde sürecin uluslararası boyutunun yanında müdahil güçlerin fazla olması süreci bir kısır döngüye götürmüştür. Bölgede tam barış ve istikrarın saǧlanması birçok parametreye baǧlı olduǧu için duruma çok yönlü bakmak gerekmektedir. Ermenistan'ın Türkiye ve Azerbaycan ile sorunlu ilişkiler geliştirmesi bu ülkenin Batı'ya entegre olmasını engellemiştir. Ancak Ermenistan'ın bu durumunun deǧişmesi Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesine baǧlıdır.. Diǧer taraftan Türkiye'nin Kafkasya'da kritik bir konumda olan bir devlet olarak net bir şekilde Kafkasya politikasını belirlemesi gerekmektedir. Ermenistan'a karşı artık uzun vadeli planlı ve alternatifleri olan devletin bütün birimleri ile ahenk içinde çalıştıǧı bir politika izlemesi gerekmektedir. Bir taraftan sözü geçen adımlar atılırken diǧer taraftan AB ve ABD kamuoylarını etkilemeye yönelik girişimler ile AB ülkeleri ve ABD'deki her türlü lobicilik çalışmaları da güçlü bir şekilde organize edilmelidir. Bu konuda en önemli girişim diaspora Ermenilerinin etkinliklerinin dengelenmesidir. Diaspora Ermenilerinin etkileri dengelenirse enerji, istikrar ve bölgede Rusya'nın politikaları da dengelenecek, bu bölgede ortak menfaatleri olan Türkiye, AB ve ABD için oldukça iyi olacaktır.
Atıf (APA): Kaymaz Mert, M., (2021), Türkiye ve Ermenistan İlişkilerinin AB ve ABD açısından Önemi: 90'lı Yıllar açısından Bir Deǧerlendirme, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 13 (1): 64-86.
Lisans: Bu makalenin kullanım izni Creative Commons Attribution-N°Commercial-NoDerivs 3.0 Unported (CC BY-NC-ND3.0) lisansı aracılıǧıyla bedelsiz sunulmaktadır.
* Bu makalede bilimsel araştırma ve yayın etiǧi ilkelerine uyulmuştur.
1 Sorumlu Yazar: [email protected]
KAYNAKÇA
Aslanlı, A. (2015). Karabaǧ Sorunu ve Türkiye - Ermenistan İlişkileri, İstanbul: Berikan.
Astourian S.(2000). From Ter-Petrosian to Kocharian: Leadership Change in Armenia, Berkeley: Berkeley Program in Soviet and PostSoviet Studies, Working Paper Series, University of California, No.25.
Bal, I. (2004). Türkiye-Ermenistan İlişkileri, İstanbul: Nobel
Baskın,O.(2002) .1990-2001: Küreselleşme Ekseninde Türkiye-Dönemin Bilançosu, İstanbul :İletişim
Bryza, M.(2017, Ekim 9). Tek Yol Türkiye, https://www.haberturk.com/matthew-bryza-tek-yol-turkiye-1665312-ekonomi
Cabbarlı, H. (2006, Kasım 11). Ermenistan ve Rusya Arasında Gelişen İşbirliǧi, http://www.azsam.org/modules.php?name=News&file=article&sid=46.
Cafersoy, N. (2001). Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası, Ankara: Asam.
Çelikpala, M. (2010). Türkiye ve Kafkasya: Reaksiyoner Dış Politikadan Proaktif Ritmik Diplomasiye Geçiş. Uluslararası İlişkiler/International Relations, 93-126.
Freinkman, L. (2001). Role of the diasporas in transition economies: Lessons from Armenia. Cuba in Transition-ASCE..
Görgülü, A.(2007). Türkiye Ermenistan İlişkileri Bir kısır Döngü, İstanbul: Tesev.
Huntington, S. P. (2001). Batı Tek'tir Ama Evrensel Deǧildir, Medeniyetler Çatışması, Der. Murat Yılmaz, Ankara: Vadi
İlter, E. (1995). Ermeni Meselesinin Perspektifi ve Zeytun İsyanları, 2. Baskı, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
Kantarcı, Ş. (2005). Ermeni Sorunu: Pencereden Bakmak ya da Manzaranın Bütününü Görmek, 1. Baskı, Isparta, SDU Yayınları.
Kantarcı, Ş. (2004). Amerika Birleşik Devletleri'nde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, İstanbul: Aktüel.
Kasım, K. (2001). Turkish-Armenian Reconciliation Commission: Missed Opportunity. Armenian Studies, 4, 256-73.
Kasım, K. (2009). Soǧuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: Usak.
Kavalski ,Emilian (2007).Whom To folllow?Central Asia between The EU and China,China Report,Vol 43,No.55
Kimura,Hiroshi(2005).Russia and The CIS in 2004:Putin'sOffensive and Defensive Actions,Asian Survey,Vol 45,No.1
Laçiner, S. (2005).Türkler ve Ermeniler: Bir uluslararası İlişkiler Çalışması, Ankara: Usak.
Libaridian, G. (2001). Ermenilerin Devletleşme Sınavı, Baǧımsızlıktan Bugüne Ermeni Siyasi Düşünüşü, çev. Alma Taşlıca, İstanbul: İletişim.
Maharramzadeh, A. (2006). Türk Dış Politikasında Türkiye-Ermenistan İlişkileri ve Karabaǧ Sorunu. Turkey-Armenia Relations and Karabakh Conflict in Turkish Foreign Policy), Turkish Weekly, 14.
Okyar, O. (2017). İran Ekseninde Türkiye-Ermenistan İlişkileri: Anlaşmazlıktan Kazanca, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl 10, Sayı 2
Şatlık, A.(2007). ABD'nin Orta Asya Politikaları, İstanbul: Gökkubbe.
T.C Dış İşleri Bakanlıǧı Resmi Web Sitesi, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ermenistan-siyasi-iliskileri.tr.mfa
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
© 2021. This work is published under https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/3.0/ (the“License”). Notwithstanding the ProQuest Terms and Conditions, you may use this content in accordance with the terms of the License.
Abstract
Türkiye ve Ermenistan imparatorluklar devrini kapatan I. Dünya savaşının ortaya çıkardığı iki ülkedir. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde yaşanan isyan ve teşkilatlanma hareketleri nedeniyle devletin tehcir kararı vermesi üzerine sorunlar yaşamış iki halktır. Her ne kadar savaşın ağır koşulları ve Ermeni çetelerinin Anadolu'daki örgütlenmeleri nedeni ile bu kadar verilmiş olsa da iki halk Osmanlı Devleti içerisinde yüzyıllarca barış içerisinde yaşamıştır. Bu iki devlet tarihi ve derin husumetleri olmadıkları halde, savaş koşulları ve dönemin milliyetçilik akımları dolayısıyla içeriden ve dışarıdan çıkar odaklarınca desteklenen bazı grup ve insanların kurguladıkları bir oyun nedeniyle karşı karşıya gelmişlerdir. Söz konusu tehcir kararı önüne geçilemeyen ve önlem alınamayan gelişmelerin bir sonucudur. Diğer taraftan savaş sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılarak yerine Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakması ve Ermenistan'ın varlığını Sovyetler Birliği içerisinde devam ettirmesi ile bu sorunun 'kontrolü 'Ermeni diasporasının eline geçmiş, Sovyetlerin idare ettiği Ermenistan bu sorunun içinde bir figüran haline gelmiştir. İki ülke arasındaki sorunlar bölgesel ve büyük güçlerin çıkar çatışmalarına sahne olmuştur. Şüphesiz bugün hala büyüyen Çin tehdidine ve eski günlerine dönmeye çalışan Rusya'ya karşı AB ve ABD plan ve projelerine uygun olarak bölgede güçlü bir Türkiye istemektedirler. Bu çalışmanın amacı özellikle 1990'lı yıllarda AB ve ABD'nin Türkiye ve Ermenistan ilişkilerine olan etkilerini ortaya koymaktır. Çalışma süreci tüm yönleriyle açıklamış kaynak tarama yöntemiyle süreç üzerinde kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Çalışma sonunda AB ve ABD'nin Türkiye- Ermenistan ilişkilerine olan etkilerini kontrol edebilmek için, enerji, istikrar ve Çin'in ve Rusya'nın dengelenmesi politikaları ile birlikte Türkiye'nin dünya konjonktürüne uygun uzun vadeli politikalar geliştirmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.