ÖZET
Bir duygulanim düzenleme kurami olarak da kabul edilen baglanma kuramina göre, erken dönemdeki temel bakim veren ve bebek arasindaki etkilesim yoluyla olusan içsel çalisan modeller, kisinin kendini ve dünyayi nasil anlamlandiracagi üzerinde etkili olmakta ve dolayisiyla bireyin kisilik gelisimi ve bu dogrultuda ileride gelisebilecek depresyon gibi olasi psikopatolojiler üzerinde bir belirleyicilige sahip olmaktadir. Bununla baglantili olarak yetiskin literatüründeki çogu görgül çalisma, içsel modellerin ve bilissel temsillerin duygusal tepkileri nasil etkiledigi sorusu üzerinde durmaktadir. Degisik çalisma sonuçlarina göre, farkli baglanma biçimleri rapor eden ve muhtemelen altta yatan farkli içsel modellere sahip olan bireyler, duygusal tepkisellikleri ve bu duygular dogrultusunda ne yaptiklari konusunda birbirlerinden farklilasmaktadirlar. Baglanma literatürüne göre kisi, duygulanim düzenlemesi yapabilmek için yakinlik arayisini sürdürüp sürdürmemesi gerektigine karar verir ve bu durum asiri harekete geçirici stratejiler ve hareketsiz hale getirici stratejiler olarak adlandirilan ikincil baglanma stratejilerinin aktive olmasina yol açar. Bu gözden geçirme makalesi çerçevesinde, yetiskin baglanma biçimleri ve duygulanim düzenleme stratejilerinin majör depresyonla olan iliskisine yer verilmektedir. Bu dogrultuda öncelikle Bowlby'nin baglanma kuramina kisaca deginilmekte ve yetiskin baglanma biçimleri tanitilmaktadir. Ardindan, bir duygudurum bozuklugu olan majör depresyon ile iliskili oldugu düsünülen duygulanim düzenleme stratejilerine yer verilmekte ve son olarak konuyla iliskili olan görgül arastirma bulgulari sunulmaktadir.
Anahtar Sözcükler: Yetiskin Baglanma Kurami, Duygulanim Düzenleme Stratejileri, Majör Depresyon
ABSTRACT
According to the attachment theory which is also known as an affect regulation theory, internal working models that are constituted by the interaction between primary care giver and infant in the early period of life. These working models plays an important role how the infant gives a meaning to the world and himself/ herself and it determines the individual's personality development and by the way the probable psychopathologies that can be observed in the future like depression. In relation with this, many of the emprical studies in the adult literature states on how internal models and cognitive representations have an infleunce on emotional reactions. According to various studies, reporting different attachment styles and individuals who has probably different internal models, differs in each others' emotional reactions and how they behave according to these reactions. In view of attachment literature, indiviual makes a decision in terms of making affect regulation for maintaining proximaty seeking and this process evokes the activation of secondary attachment strategies which are named as hyper and deactivating strategies. From the framework of this review, the relationship between major depression and adult attachment styles, affect regulation strategies is examined. Firstly, Bowlby's attachment theory is mentioned shortly and adult attachment styles are introduced. Secondly, affect regulation strategies, which are thought to be related with major depression as a mood disorder are identifed and finally, the amprical research findings relevant to the topic are represented.
Keywords: Adult Attachment Theory, Affect Regulation Strategies, Major Depression.
Psikiyatride Güncel Yaklasimlar-Current Approaches in Psychiatry 2009; 1: 240 - 255
Çevrimiçi adresi/ Available online at : www.cappsy.org/archives/vol1/
Çevrimiçi yayim tarihi / Online publication date: 29 Eylül 2009 / September 29, 2009
Baglanma kurami, geçmiste bebeklik ve çocukluk dönemlerine ve bu dönemdeki temel bakim veren ile çocuk arasindaki iliskiye odaklanirken, günümüzde yetiskinlerin sosyal ve romantik iliskilerinde yasadiklari duygusal bilissel ve davranissal özellikleri anlamak için de kullanilan bir model haline gelmistir.[1] Farkli ekolleri benimsemekte olan pek çok kuramci, çocukluk yasantilarinin ve içsel çalisan modellerin (internal working models) yetiskinlik dönemine önemli yansimalarinin oldugunu kabul etmektedir.[2] Psikolojinin çesitli alt alanlari tarafindan dikkat çekmekte olan kuram, klinik psikolojide de çesitli psikopatolojilerin gelisimsel baglaminin ve yatkinlastirici etkenlerinin anlasilmasi açisindan fayda saglamaktadir. Pek çok arastirma, bir duygulanim düzenleme (affect regulation) kurami olarak da kabul edilen baglanma kurami çerçevesinde, duygulanim düzenleme sistemindeki yakinlik aramaya yönelik olan güvensiz strateji kullanimlarinin depresyon ile olan iliskisini görgül çalismalar baglaminda incelemektedir.[1]
Bu gözden geçirme makalesi çerçevesinde, yetiskin baglanma biçimleri ve duygulanim düzenleme stratejilerinin majör depresyonla olan iliskisine yer verilmektedir. Bu dogrultuda öncelikle Bowlby'nin baglanma kuramina kisaca deginilmesinin ve yetiskin baglanma biçimlerinin tanitilmasinin önemli oldugu düsünülmektedir. Ardindan, bir duygudurum bozuklugu olan majör depresyon ile iliskili oldugu düsünülen duygulanim düzenleme stratejilerine yer verilmekte ve son olarak konuyla iliskili olan görgül arastirma bulgulari sunulmaktadir.
Baglanma Kurami
Bowlby'e göre [3], bireyin kurdugu ilk iliski, yeni dogana bakim veren anne ya da annenin yerini alabilecek temel bakim veren bir diger bakiciyla gerçeklesmektedir. Bu iliskinin, bebegin kendini güvende hissetmesi, ihtiyaçlarinin giderilmesi, duygusal yakinlik görme beklentilerinin karsilanmasi gibi olumlu bir süreçte ilerlemesi durumunda, bebek bakicisiyla kurdugu iliski sonucunda kendini sevilmeye ve onaylanmaya layik görerek önemli oldugunu hissedecek ve ayni zamanda karsisindakileri ve dünyayi da güvenilir ve olumlu bir yer olarak algilayacaktir.
Bu güvenli temel (secure base), kisinin kendisi ve digerleri hakkinda olumlu modeller gelistirebilmesi için temel bir yapi olusturmaktadir ve bu modeller 'içsel çalisan modeller' (internal working models) ya da 'zihinsel temsiller' (mental presentations) olarak kavramsallastirilmaktadir. Dünyaya iliskin içsel çalisan modellerin kilit noktasini baglanma figürünün kim oldugu, nerede bulunabilecegi ve nasil tepki verecegine dair beklentiler olusturmaktayken, kendilige dair içsel çalisan modellerin kilit noktasini baglanma figürünün gözünden kendisinin kabul edilebilir olup olmadigina dair temsiller olusturmaktadir. Kendilik hakkindaki içsellestirilmis temsiller, süregen, gerçekçi ve olumlu bir kimlik duygusunun edinilmesinde önemliyken, digerleri hakkindaki temsiller ise süregen ve haz verici kisiler arasi iliskilerin kurulabilmesinde kritik bir öneme sahiptir.[4] Bunlarin yani sira, içsel çalisan modeller bireylerin ne çesit bilgilere dikkatlerini yöneltecekleri, dünyadaki olaylari nasil yorumlayacaklari ve neleri hatirlayip, neleri unutacaklari üzerinde de bir belirleyicilige sahiptirler.[5] Ayrica 'özümseme' (assimilation) prensibine bagli olarak çalismalari dolayisiyla, belirli durumlarda degisebilmekle birlikte, zaman içerisinde degisim göstermeme egilimindedirler. Çalisan modellerin kararliliginin, kararli bir aile ortamindan gelmesi ve bu durumun aile ortaminda zaman içerisinde pekistirilmesi oldugu düsünülmektedir yani modellerin içerdigi düsünce biçimlerinin otomatiklesmesi, degisime karsi direnci de beraberinde getirmektedir.[6] Bununla baglantili olarak baglanma kurami çerçevesinde, baglanma figürleri ile sekillenen modellerin, yetiskin dönemdeki kisilerarasi iliskiler için birer prototip olusturdugu düsünülmektedir.[7]
Yetiskin Baglanma Biçimleri
Baglanma çalismalari önceleri bebeklik ve çocukluk dönemlerine odaklanirken, son dönemlerde yetiskinlikteki baglanma biçimlerine yönelik arastirmalar artarak devam etmektedir. Hatta az sayida çalisma bulunmakla birlikte baglanma kuramcilari, baglanmanin yasam boyu gelisim bakis açisindan yola çikarak son yillarda yaslilik dönemindeki baglanma biçimlerini incelemeye baslamislardir.[8]
Yetiskin baglanma biçimleri ilk olarak, Main, Kaplan ve Cassidy tarafindan [9] yaklasik 20 yil önce incelenmeye baslanmistir. Main ve arkadaslari, yetiskinlerin, kendi çocukluklarina iliskin degerlendirmelerinin su anki islevsellikleri üzerinde etkili olabilecegi görüsünden yola çikarak, mevcut yakin iliskilerinin genel bir taniminin, çocukluklarina ve ebeveynlerinin çocukluktaki tutumlarina ait kimi özgül anilarin ve ebeveynleriyle simdiki iliskilerinin soruldugu, yari yapilandirilmis bir görüsme olan ve baglanmaya iliskin zihinsel temsillerin ortaya çikardigi düsünülen Yetiskin Baglanma Görüsmesi (YBG, Adult Attachment Interview) adini verdikleri bir ölçek gelistirmis [10] ve Ainsworth'un siniflamasiyla da tutarli olan, güvenliotonom, kayitsiz, saplantili ve çözümlenmemis-dezorganize olmak üzere 4 yetiskin baglanma kategorisi ortaya çikarmislardir.[9]
Hazan ve Shaver'in Yetiskin Baglanma Modeli
Hazan ve arkadaslari,[11] Ainsworth'un ortaya koymus oldugu üçlü baglanma biçiminin yetiskin yasamindaki karsiliklari olan ve özelikle yakin (intimate) iliskiler baglaminda tanimladiklari romantik iliskilerde baglanmayi, kendini bildirime dayanan bir ölçekle arastirmislar ve yetiskinler için de güvenli, kaygili-kararsiz ve kaygili-kaçinan baglanma biçimleri olmak üzere üç boyut tanimlamislardir. Buna göre, güvenli baglanma biçimine sahip yetiskinler kendine güvenen, sosyal açidan girisken, yakin iliskiler kurmaktan rahatsizlik duymayan bireylerdir, kaygili- kararsiz yetiskinler kendilerine güvenmeyen, reddedilmek ve terk edilmekten korkan kisilerdir. Kaygili - kaçinan yetiskinlerin ise yakin iliskilerden kaçindiklari, kendilerini açmaktan rahatsiz olduklari ve sosyal bakimdan baskilanmis olduklari görülmektedir.[12]
Yetiskin baglanma biçimleriyle çalisan arastirmacilarin çogu, Bartholomew ve arkadaslarinin [13] benlik ve digeri modeli üzerinden gelistirmis olduklari dörtlü baglanma modelini kullanmaktadirlar.
Dörtlü Baglanma Modeli
Bartholomew ve arkadaslari,[13] baglanmanin erken dönem tanimlarindan yola çikarak, Bowlby'nin orijinal teorisinde öne sürülen kendilik ve digerine iliskin iki tür içsel çalisan modeli bir araya getirmis ve dört kategori modeli adini verdikleri bir yetiskin baglanma biçimi modeli tanimlamislardir. Buradan hareketle kendiligin ve digerlerinin olumlu ya da olumsuz olarak algilanmasindan yola çikmis ve güvenli, saplantili, kayitsiz ve korkulu baglanma olmak üzere dört örüntü ortaya koymuslardir. Ülkemizde de, Sümer ve arkadaslari [14] tarafindan bu baglanma biçimlerinin Türk örneklemi üzerindeki geçerlik ve güvenirligini gösteren bir arastirma yapilmis ve bati örneklemine benzer bir örüntü elde edilmistir. Adi geçen dört baglanma biçiminin, bireylerin her bir çalisan model boyutu üzerinde nereye denk geldiklerine bagli olarak az ya da çok uyduklari birer prototip olduklari düsünülmektedir.
Dörtlü Baglanma Modeli'ne göre güvenli baglanan yetiskinler kendiliklerini degerli ve sevilebilir algilarlarken digerleri de ulasilabilir ve duyarlidir. Güvenli baglanan kisilerin benlik saygilari yüksektir, yakinlik kurmaktan rahatsiz olmazlar ve otonomiye sahiptirler. Geriye kalan üç baglanma biçiminde ise kendilik ve/veya digerleriyle ilgili olarak olumsuz bir içsel çalisan model bulunmaktadir ve her üçü de güvensiz baglanma adi altinda yer almaktadirlar.
Saplantili baglanan yetiskinler kendiliklerini degersiz bulurlarken digerlerini olumlu degerlendirmektedirler; bu yüzden digerlerinin onayi ve kabulünü kazanmaya çalisirlar ve iliskilerle asiri mesgul olurlar. Bu insanlar digerleriyle yakin iliskiler içerisinde olmayi arzu etmekle birlikte, onlarla yapiskan tarzda iliski kurmak istediklerinden, digerlerini kendilerinden uzaklastirabilmektedirler.
Korkulu baglanma biçiminde kendilik degersiz görüldügü gibi, digerleri de olumsuz degerlendirilir. Kisi, kendisinin sevilmeye layik olmadigi ve baskalarinin reddedici oldugu ile ilgili inançlara sahiptir. Bu nedenle korkulu baglanan bireyler yakin iliskiler kurmaktan kaçinirlar ya da iliskilerinde oldukça fazla sorun yasarlar.
Kayitsiz baglanan yetiskinlerse kendiliklerini degerli ve sevilebilir olarak degerlendirmenin yani sira, digerlerine karsi olumsuz degerlendirmelere sahiptirler. Kayitsiz baglanma biçimine sahip bireyler hayal kirikligina ugramamak ve reddedilmemek için yakin iliskilerden kaçinmakta, böylece bagimsiz ve güçlü olmaya çalisarak olumlu benlik algilarini devam ettirmek istemektedirler.
Makalenin buraya kadar anlatilan kisminda yer alan Bowlby'nin baglanma kurami ve bu kuramin yetiskinlikteki yansimalari, makale kapsaminda incelenmekte olan majör depresyonun anlasilabilmesi açisindan önemlidir. Majör depresyonun en belirgin özelliklerinden biri, bireyin kendini ve digerlerini algilayis biçimi ve bu dogrultuda sosyal ve kisilerarasi iliskilerindeki bozulmalardir. Majör depresyona sahip bireyler kendilerini yetersiz, degersiz ve çaresiz görürlerken, günlük deneyimler ve sosyal iliskiler bu kisiler tarafindan oldukça elestirel sekilde ele alinip yorumlanir.
Baglanma Biçimleri ve Majör Depresyon
Bowlby,[3] baglanma ve majör depresyon arasindaki iliskiyi önemli oldugu düsünülen iki olasi durum çerçevesinde kavramsallastirmaktadir. Bu durumlarin ilkinde, temel bakim veren kisinin kaybi gibi travmatik bir yasantinin bebekte yarattigi çaresizlik ve umutsuzluk duygularinin majör depresyona neden olabilecegi fikri üzerinde durulmaktadir. Ikinci olasi durumda ise, bebegin bakiciyla güvenli bir baglanma iliskisi kuramamasi ya da bakicisi tarafindan reddedilmesi nedeniyle kendiligin degersiz ve sevilmez; digerlerinin ise ulasilamaz olarak algilandigi olumsuz içsel temsillerin olusmasi, degersizlik, yetersizlik ve öfke duygularini beraberinde getirmekte ve majör depresyon bu baglamda ortaya çikmaktadir.
Bir duygudurum bozuklugu olan majör depresyonda görülen özelliklerden biri duygulanim düzenleme (affect regulation) sistemi ve stratejileri ile ilgili sorunlardir. Dolayisiyla makalenin bu kisminda güvenli ve güvensiz baglanma biçimine sahip bireylerin duygulanim düzenleme stratejilerine yer verilmesinin uygun olacagi düsünülmektedir.
Duygulanim Düzenleme Stratejileri
Duygulanim düzenleme konusundaki arastirmalar son 20 yil içerisinde son derece hizli bir sekilde ilerleme göstermektedir. Bunun yani sira, duygulanim düzenleme kavrami önceleri daha çok gelisim psikolojisinin ilgi alanina girmekte iken, günümüzde klinik psikoloji, sosyal psikoloji, biyolojik psikoloji gibi alt alanlari birbirine baglayan bir kavram halini almaktadir.[15]
Çogu nesne iliskisi kuramcisi gibi, Bowlby de kuraminda duygulanima oldukça önem vermekte ve içsel çalisan modellerin nihai amacini duygulanimin düzenlenebilmesi olarak görmektedir. Bununla baglantili olarak yetiskin literatüründeki çogu görgül çalisma, içsel modellerin ve bilissel temsillerin duygusal tepkileri nasil etkiledigi sorusu üzerinde durmaktadir.
Degisik çalisma sonuçlarina göre, farkli baglanma biçimleri rapor eden ve altta yatan farkli içsel modellere sahip olan bireyler, duygusal tepkisellikleri ve bu duygular dogrultusunda ne yaptiklari konusunda birbirlerinden farklilasmaktadirlar.[13,16]
Güvenlik Temelli Stratejiler
Mikulincer ve arkadaslarina göre [17], baglanma sistemi harekete geçtiginde, baglanma figürü ulasilabilir durumdaysa, güvenli baglanma hissi ya da duygu dengelemede "güvenlik temelli stratejiler" (security based strategies) adi verilen durum ortaya çikar. Bu stratejiler, üzüntü ya da kaygiyi azaltmaya yöneliktir ve kisisel basa çikma durumunu yapici, esnek ve gerçekle uyumlu mekanizmalarla destekler.[18] Bununla beraber, Fredrickson [18] tarafindan 'baglanma güvenliginin genisleme ve insa döngüsü' adi verilen döngüyü yaratir. Buna göre, güvenli baglanma bir yandan kisinin stres dönemlerinde zihinsel saglikliligini sürdürecek kisisel kaynaklari insa ederken, bir yandan da kisinin bakis açisi ve kapasitesini genisletir. Kisi deneyim kazanip bilissel olarak gelistikçe, güvenligi artiran baglanma figürünün rollerinden çogu özümsenip içsellestirilir ve sonuçta kisisel güç ve esnekligin bir parçasi haline gelir.
Yetiskinlikte, gerçek baglanma figürünün ulasabilirligi, stresle basa çikmada kullanilan baglanmayla iliskili içsel ve dissal kaynaklarin yeterliligine dönüsür. Pek çok durumda, içsel kaynaklar yeterli olur ancak, içsel kaynaklarin yeterli olmadigi durumda güvenli baglanma tarihçesine sahip kisiler destek için gerçek baglanma kisilerine baglanmak ister.
Güvenlik temelli stratejiler, güvenli baglanma duygusunun temel bilesenleridir ve baglanma figürüyle kurulan olumlu etkilesimin bir sonucu olduklari kabul edilir. Bu etkilesimler sirasinda, kisi yasam zorluklarinin asilabilir durumlar oldugunu ve dis engellerin üstesinden gelinebilir oldugunu ögrenir. Ayrica, diger insanlarin desteginin, olumsuz olabilecek olaylarin süreci ve sonucu üzerinde kontrol kazanmaya yardimci oldugunu ögrenir.
Duygulanim düzenlemenin güvenlik temelli stratejilerini içeren islemsel bilgi, Waters ve arkadaslari [19] tarafindan tanimlanan somut bir kurallar bütününü içerir. Bu kurallar "güvenli yasam senaryolari" (secure base scripts) olarak isimlendirilir. Bu hipotetik yasam senaryolari; (1) yasam güçlügü ya da endisenin kabul edilmesi ve ifade edilmesi (2) destek arayisi (3) etkili bir problem çözme girisimi olmak üzere üç ana basa çikma stratejisi çevresinde birlesirler. Lazarus ve arkadaslarina [20] göre, duygu odakli problem çözme stratejileri de bu yasam senaryolarinin bir parçasidir. Bu asamada kisi duygularini kabullenip ifade eder ve duygusal destek arar. Duygu odakli basa çikma girisimleri stresi azaltir ve sonrasinda sorun odakli basa çikma stratejileri ve etkin destek arayislari devreye girebilir.[11] Bu egilimler yakinlik arayisinin koruma, destek ve gerilimle basa çikabilme ile sonuçlandigi görüsünü desteklemektedir. Göreli olarak güvenli baglanmaya sahip kisiler, gerginligi kabullenme ve göstermenin diger insanlarda da destekleyici tepkiler uyandirdigini ögrenmislerdir ve bu kisiler, bireyin tehdit altinda oldugu durumlarda digerlerinden yardim isteyebilmesinin basa çikma becerilerini gelistirmenin iyi bir yolu oldugunu bilirler.
Güvenlik temelli stratejilere sahip olan kisilerde görülen bu egilimler, Epstein ve Meier [21] tarafindan basa çikmanin yapici yollari olarak tanimlanmaktadir. Bunlar: (1) gerilimin kaynagini ortadan kaldirmak için gösterilen aktif çaba; (2) sorunlu durumun iyi bir sekilde yönetimi; (3) olumsuz sosyo-emosyonel etkilere yol açmadan duygusal dengeyi geri kazanma olarak siniflandirilmaktadir. Bu yapici kapasitelerin kazanimi, basa çikma için kullanilabilecek ancak islevsel olmayan geri çekilme, kaçma stratejileri, algiyi bozan ve kisilerarasi çatismalara yol açan ilkel savunma mekanizmalari gibi, tekrarlayan ve pasif duygu odakli basa çikma stratejilerinin kullanimini indirgemektedir. [11]
Aktarilanlara ek olarak güvenli baglanma hissi, kisinin bakis açisini, becerileri ve kapasitesini genisletebilmesine yardimci olur. Bowlby güvenli baglanma hissinin bozulmasinin kesif, karsi cinsle duygusal yakinlik kurabilme ve bakim verme gibi diger davranis sistemlerinin faaliyetlerini de aksattigini belirtmektedir. Güvensiz kisiler ya da belli bir an ya da dönem güvensizlikten zarar gören kisiler, stres yaratan durumla gerçek ya da zihinsel bir ugrasi içinde takilirlar. Bu nedenle, çevreyi kesfetmek için çok az kaynak ayirabilirler, diger insanlarla olmaktan çok az haz alabilirler ve diger insanlarin ihtiyaçlarina çok az odaklanabilirler. Dikkatlerini ancak güvenlik saglanip, rahatladiklari zaman bakis açilarini genisletmeye ve yeni beceriler kazanmaya kaydirabilirler. [3,22]
Güvenlik temelli stratejilerin, hem kaygi hem de kaçinma boyutunda görece olarak düsük puanlar alan yani güvenli baglanan kisilerin karakteristik özelligi oldugu kabul edilmektedir. Arastirmalar, kaçinma ve kaygi boyutundaki düsük puanlarin sikintinin yönetimiyle iliskili olumlu inançlar, digerlerine ve kendine yönelik olumlu bakis açisi, zihinsel saglikliligin idamesi ve stres dönemlerinde etkin islevsellikle iliskili olduguna isaret etmektedir.[23]
Yakinlik Arama Çabasi ve Ikincil Baglanma Stratejileri
Tehlikeli bir durum karsisinda kisinin yasadigi sikinti, baglanma figürünün ulasilmazligi ile birlestiginde sonuç güvensiz baglanmadir. Kisi, duygulanim düzenlemesi yapabilmek için yakinlik arayisini sürdürüp sürdürmemesi gerektigine karar verir.[24] Bu durum ise ikincil baglanma stratejilerinin aktive olmasina yol açar.
Asiri Harekete Geçirici Stratejiler
Yakinligin saglanmasi mümkün olan bir durum olarak degerlendirilirse, kisi yükselmis bir enerji (hiperaktivite) ile, israrli bir sekilde yakinliga, destege ve sevgiye ulasmak için çaba gösterir. Bu nedenle, baglanma literatürüne göre, ikincil stratejilerden biri, aktif ve israrli asiri harekete geçirici baglanma stratejileri (hyperactivating strategies) olarak isimlendirilmektedir.[25] Bu strateji, baglanma figürü ulasilabilir algilanana ve güvenlik duyumsanana kadar devam eden yüksek bir tetiktelik düzeyi, yogun bir ilgi ve çaba gerektirmektedir. Asiri harekete geçirici stratejiler, karsi tarafa yönelik bir yakinlasma egilimini içerir ve kontrol etme davranislari araciligiyla ilgi, bakim ve destek tepkileri uyandirmaya yöneliktir. Bu çabalarin beraberinde getirdigi ve iliskiye yönelik ortaya çikan asiri bagimlilik, kiside duygulanim düzenleme ile ilgili sikintilara neden olmaktadir.
Asiri harekete geçirici stratejiler, kaygi boyutundaki görece olarak yüksek puanlarla karakterize edilirler. Arastirmalar, yüksek kayginin tehlike ihtimalinin abartilmasi, olumsuz kendilik algisi ve iliskilere yönelik kötümserlik inançlariyla iliskili olduguna isaret etmektedir. Kaygi düzeyleri yüksek olan kisilerin stres yaratan durumlara asiri sikintiyla tepki verdikleri ve kafalarinin sürekli olarak tehdit yaratan durumla iliskili endise düsünceleriyle mesgul oldugu görülmektedir. Son olarak, baglanma figürlerinin temsillerinin ve baglanma ile iliskili endiselerinin herhangi bir açik dis tehdit olmadan da tetiklenebildigi gözlenmektedir.
Hareketsiz Hale Getirici Stratejiler
Baglanma figürünün ulasilmazligi durumunda yakinlik arayisina yönelik diger bir strateji ise yakinlik arayisinin engellenmesi, destek isteginin azalmasi ve kisinin sikinti durumuyla yalniz basina basa çikma egilimi göstermesidir. Duygulanim düzenlemeyle iliskili bu tür ikincil stratejiler hareketsiz hale getirici stratejiler (deactivating strategies) olarak isimlendirilmektedir.[11] Bu tür stratejilerin temel amaci, baglanma sistemini hareketsiz tutarak engellenmeden kaçinmak ve baglanma figürünün yoklugundan kaynaklanabilecek gelecekteki olasi acilardan kurtulabilmek olarak görülmektedir. Bu amaç, baglanmayla iliskili ihtiyaçlarin inkarina, yakinliktan ve yakin iliskilerde bagimliliktan kaçinmaya, digerleriyle aradaki mesafeyi fiziksel, duygusal ve bilissel olarak en fazla düzeyde tutmaya, kendi kendine yeterlik ve bagimsizlik için güçlü bir arzu duymaya itmektedir. Deneyim ve tekrarlar sonucu, kisinin kendisi ve sikinti duygusu arasina gerçek ya da simgesel mesafe koyma egilimi baglanma disindaki durumlara da tasinir.
Mikulincer ve arkadaslarina göre [25], bu uzaklastirma egilimi, dikkatin aktif bir sekilde tehdit edici olaylar ve kisisel duyarliliklardan uzaklastirilmasi ve sikinti verici ani ve düsüncelerin bastirilmasini içerir. Bu basa çikma stratejilerinin bazilari, kaçinma yasantisina neden olduklari için önleyici (preemptive) olarak tanimlanirken, bastirma ya da saptirma gibi diger basa çikma yollari ise izleyen (postemptive) olarak isimlendirilir. Her iki stratejinin kullanimini iki yönlü bir savunma sistemine benzetmek mümkündür. Kullaniminin mümkün olarak algilandigi durumlarda önleyici mekanizmalar devreye girerken, öncül strateji basarili olamadiginda ya da beklenmedik bir saldirida izleyen strateji devreye girer.[17]
Mikulincer'e göre [26], güvenli baglanan kisiler, kendini yenen ya da disosyatif mekanizmalari kullanma ihtiyaci duymamaktadir, duygu düzenlemeyi yapilandiracak olan stratejiler kendilik degeriyle iliskilendirilmemektedir. Bunun yerine, bu kisilerin güvenli baglanma biçimleri ve güçlü öz güven ve iyimserlikleri olumlu, duruma uygun ve duragan bir kendilik bakis açisina sahip olmalarina yardimci olmaktadir.
Kaçinan baglanma biçimine sahip insanlar duygusal katilimi en aza indirebilmek, baglanma ihtiyaçlarini inkar edebilmek, otonomi ve kontrolü saglayabilmek, rahatsiz edici düsünce ve duygulari bastirabilmek, stresi azaltabilmek ve represif-disosiyatif mekanizmanin devamini saglayabilmek adina yakin iliskilerden kaçinmaktadirlar. Bu kisiler, stresle bas edebilmek için stresle baglantili ipuçlarini deaktive etmektedir. Özellikle duygulanim düzenleme girisimleri, stresin asil kaynaginin kendileri oldugu fikrini uzaklastirabilmek adina kisisel yetersizliklerini göz ardi ederek, diger insanlara olumlu, güçlü ve yeterli bir kendilik imaji saglayabilmek adina kullanilmaktadir.
Kaygili-ambivalan baglanma biçimine sahip bireylerin stresle basa çikma sekli ise, baglanma figürüyle olan uzakligi en aza indirerek, bu figürlerin saglayabilecegi güvenli temeli en üst düzeye çikarmaya çalismaktir.[27] Yani, bu kisiler baglanma sistemini asiri harekete geçirici stratejileri kullanmakta ve diger insanlardan sevgi ve yakinlik görebilmek için yapisma ve kontrol etme gibi davranis örüntülerine girismektedirler. Dolayisiyla bu kisiler kendiligin olumsuz yönünü vurgulama egiliminde olmakta ve duygulanim düzenleme adina kisisel zayifliklarini ve çaresizlik hissini digerlerine yansitacak sekilde asiri harekete geçirici edici girisimlerde bulunmaktadirlar.
Mikulincer'in [26] yapmis oldugu arastirmanin sonuçlarina göre, güvensiz baglanan bireylerin kendilerine yönelik bakis açilari baglanmayla iliskili duygu düzenleme stratejilerine karsi bilissel manifestolar olabilir. Örnegin, kaçinan baglanma biçimine sahip bireylerde görünen olumlu kendilik algisi gerçek bir özgüveni yansitmiyor olabilir ve kendilige yönelik bu idealizasyon, digerleri tarafindan reddedilmeyi önlemek için kullanilmakta olan bir savunmayi yansitiyor olabilir. Bunun tersi olarak, kaygili-ambivalan bireylerin sahip oldugu negatif kendilik algisi olumsuz baglanma deneyimlerine bagli olarak gelismis ve içsellestirilmis ve en sonunda kisinin kendisini degersiz ve sevilemez biri olarak görmesine neden olmus olabilir. Ancak ayni zamanda bu kisilerin sahip oldugu duygulanim düzenleme stratejileri de en az baglanma deneyimleri kadar önemli olabilir. Yani, duygulanim düzenlemenin baglanmayla iliskili stratejilerinin aktivasyonu da bu olumsuz kendilik algisinin duragan bir bileseni olabilir.
Makale çerçevesinde baglanma biçimlerinin majör depresyonla olan iliskisi ele alindigindan yukarida aktarilan ve baglanma biçimleriyle birebir iliskili olan duygulanim düzenleme stratejilerinin oldukça önemli oldugu düsünülmektedir. Bu tartismalarin bir baska katkisi, ileride deginilmis olan yetiskin baglanma biçimleri ve depresyon arasindaki iliskiye yönelik arastirmalarin da önünü açmis olmalarindan kaynaklanmaktadir.
Bowlby'nin gelistirmis oldugu kuramsal çerçeve, psikolojinin farkli alt alanlara mensup arastirmacilar tarafindan dikkat çekmis ve pek çok çalismanin yapilmasina olanak saglamistir. Klinik psikoloji alaninda da oldukça fazla yanki bulan baglanma kuraminin çesitli psikopatolojilerle olan iliskisi halen arastirilmaya devam edilmektedir. Bu amaç dogrultusunda yetiskinlikteki baglanma biçimlerinin, obsesif kompulsif bozuklukla [28]; panik bozuklukla [29], agorafobi ile [30], yeme bozukluklari ile [31] ve diger Eksen I ve Eksen II tani gruplariyla olan iliskisi arastirilmaktadir.
Ilgili Arastirmalar
Günümüze kadar yapilmis olan çalismalar, güvensiz baglanma biçiminin, duygulanim düzenleme ile ilgili sorunlarin ve bu dogrultuda kullanilmakta olan asiri harekete geçirici stratejilerin depresif semptomatolojiyle iliskili oldugu düsüncesini destekleyen pek çok tutarli veriye sahiptir ve bu bulgunun genis bir depresif belirti spektrumuna genellenebilir nitelikte oldugu düsünülmektedir.[32]
Bu çalismalardan bir tanesini Cole-Detke ve arkadaslari [33], degisik seviyelerde yeme bozuklugu ve depresyon gözlenen 61 üniversite ögrencisi kadin üzerinde yürütmüslerdir. Sonuçlara göre hareketsiz hale getirici stratejileri çogunlukla yeme bozuklugu belirtilerine sahip bireyler tarafindan kullanilirken, hiperaktive edici stratejiler yükselmis seviyelerdeki depresyon belirtilerine sahip kisiler tarafindan kullanilmaktadir.
Carnelley ve arkadaslari,[16] depresif ve depresif olmayan üniversite ögrencileri üzerinde yürütmüs olduklari bir çalismada, saplantili ve korkulu baglanma biçimine sahip bireylerin olumsuz bir kendilik zihinsel temsiline sahip olduklari ve depresif belirtiler gösterdikleri bulgulanmaktadir. Yazarlar, özellikle korkulu baglanma biçiminin depresyona yatkinlikla oldukça iliskili oldugu ve bu biçimin depresyon için bir yatkinlik faktörü olusturdugunu belirtmektedirler.
Daha yakin dönemde Murphy ve arkadaslarinin [34] yürütmüs olduklari bir çalismada digerleri hakkindaki zihinsel temsilleri göz önünde bulundurulmaksizin, kisinin negatif bir kendilik modeline sahip olmanin depresyonla iliskili oldugu ifade edilmektedir. Çalisma sonuçlarina göre saplantili ve korkulu baglanma biçimine sahip üniversite ögrencileri, güvenli baglanma biçimine sahip olan ögrencilerden depresif belirtiler açisindan anlamli düzeyde farklilik göstermektedir.
Sloman ve arkadaslari,[35] depresyonun evrimsel mekanizmalari üzerinde durmakta ve baglanma ile sosyal sinifin depresyon üzerindeki rolünü incelemektedirler. Sloman ve arkadaslarina göre özellikle kronik stresle baglantili olan depresyon tablolarinda, davranissal geri çekilme, düsük benlik saygisi ve anhedoni gibi temel belirtiler, tehdit ve korunmaya olan hassasiyeti artirmanin yani sira, davranis ve duygudurumun düzenlenmesine yönelik evrimsel mekanizmalari yansitiyor olabilir. Dolayisiyla bu bakis açisi dogrultusunda, kisinin ihmal ya da istismar edilmesi gibi baglanma sorunlari depresyonun erken dönem genel yatkinlik faktörlerini olusturuyor olabilir. Bunun yani sira, yakin iliskilerin kaybi ya da düsük sosyal ödüllendiricilige sahip bir ortamda yenilgiye ugramak tetikleyici faktörler olabilirken, depresif bireylerde siklikla görülen sevilemezlik hissi gibi psikolojik saplantilarin temelinde bebeklik dönemindeki baglanma yasantilari yatiyor olabilir.
Wei ve arkadaslarinin [36] yapmis olduklari bir çalismanin sonuçlarina göre ise yüksek düzeyde baglanma kaygisina sahip kisiler, artmis düzeyde digerlerinden güvence almaya ihtiyaç duymaktadir ve yazarlar bu ihtiyacin, kisilerin sahip olduklari depresyona yatkinliklarini artirmaktadir. Arastirmalarinin bir diger bulgusuna göre ise baglanma kaygisina sahip depresif kisilerin kendi kendini pekistirebilme kapasiteleri de sinirlidir. Dolayisiyla baglanma kaygisina sahip kisilerin, kendi kendilerini pekistirme kapasitesinin sinirliliklarinin yani sira digerlerinin garantisine ihtiyaç duymalari depresif semptomlari ortaya çikarmaktadir. Benzer bir çalisma Strodl ve arkadaslari tarafindan [37], 44 agorafobik, 25 major depresif bozukluga sahip ve 53 hiçbir psikopatoloji bulunmayan kadin üzerinde yürütülmüstür. Arastirma bulgularina göre güvensiz baglanma kategorisine ait olan onaylanma ihtiyaci ve iliskilere karsi saplantili olma boyutlari majör depresif bozuklukla birebir iliskilidir ve kisinin genel öz yeterlik duygusu, onaylanma ihtiyaci ve depresyon için ara degisken olarak ifade edilmektedir.
Agri bozuklugu olan yetiskinlerle yapilan bir çalismada [38], korkulu baglanmanin biçiminin, hem kronik agri bozuklugu hem de olumsuz duygulanimin varligi ve etkili bas etme stratejilerinin kullanilmamasi sebebiyle depresyonla ve depresyonda siklikla görülmekte olan bir bilissel yanlilik olan felaketlestirme (catastrophizing) ile iliskili oldugu bulgulanmaktadir.
Reis ve arkadaslarinin yapmis olduklari bir çalismada [30], majör depresyona sahip bireylerin korkulu baglanma biçimine sahip olduklari ve bu baglanma biçiminin terapötik ittifaktan bagimsiz olarak tedavi sonucunu olumsuz yönde etkiledigi ifade edilmektedir. Buradan yola çikarak yazarlar, reddedilmekten korktuklari için yakinlik kurmaktan kaçinan kaçinan bu tür hastalarin tedavi basarisini etkilemelerine yönelik olarak tedavilerinin bu çerçevede biçimlendirebilecegini öne sürmektedirler.
Tartisma
John Bowlby ve Mary Ainsworth'un ortak çalismalari sonucu olusturulmus olan baglanma kuramindaki ilkelerden biri, temel bakim veren kisi ile kurulmus olan baglanma iliskilerinin yasam boyu devam ettigi ve yetiskinlik döneminde de bir öneme sahip oldugudur.[39] Bu dogrultuda yetiskinlik döneminde görülen psikopatolojiler üzerinde güvensiz baglanma iliskilerinden kaynaklanan sorunlarin etkili olabilecegi fikri üzerinde durmak yanlis olmayacaktir. Ancak kendilik ve digeri hakkindaki erken dönem örüntüler sonucu gelisen zihinsel temsillerin yetiskinlikteki baglanmayi ve iliskileri ne derece etkiledigi görgül sonuçlari olan yeterli sayida arastirma yapilmadigindan bilinememektedir. Zihinsel temsillerin devamliligi ve duraganligi ile ilgili olarak iki temel görüs bulunmaktadir. Revizyonist perspektife (revisionist perspective) göre, içsel zihinsel temsiller görece esnek olduklarindan, kisinin yeni deneyimleri sonucu gözden geçirilip uyarlanabilirken, prototip perspektife (prototype perspective) göre ise, sözel olmayan bilgi isleme ve davranis stratejileri olan zihinsel temsiller, karmasik bir bilissel kapasitenin ortaya çikmasi sonucu olusmakla ve yeni iliskilerle "güncellenebilir" olmakla birlikte, erken olusturulan prototipler aslinda degismeden kalmaktadirlar.[40] Dolayisiyla bu konunun görgül verilerle tam olarak açikliga kavusturulmasinin oldukça önemli oldugu düsünülmektedir.
Son 20 yil içerisinde klinik psikoloji alaninda yetiskin baglanma kuraminin çesitli psikopatolojilerle olan iliskisi gerek nedensellik, gerek gidisat ve gerekse tedavi açisindan arastirilmaktadir. Bu makale çerçevesinde ise yetiskin baglanma kuraminin majör depresyon ile olan iliskisi görgül arastirma bulgulari çerçevesinde ele alinmaya çalisilmistir.
Konu ile ilgili olarak günümüze kadar olan çalismalara bakildiginda, majör depresyonun güvensiz baglanma biçimi ile iliskili oldugu görülmektedir. [32,34] Çalisma sonuçlari majör depresyon ile tek bir baglanma biçimi arasinda birebir iliski belirtememekle birlikte, özelde korkulu ve saplantili baglanma biçiminin majör depresyon belirtileri ile örtüsme gösterdigi düsünülmektedir. Buna göre, korkulu baglanma biçimine sahip bireyler digerlerine yönelik yogun bir güvensizlik hissetmekte, iliski kurmaktan kaçinmakta ve kendilerini sevilemez ve degersiz olarak algilamaktadir. Saplantili baglanma biçimine sahip bireyler ise digerlerini olumlu degerlendirmelerine bagli olarak iliskilerle saplantili biçimde ilgilenmekte ancak bunun yani sira, korkulu baglanma biçimine benzer sekilde kendilerini degersiz, sevilemez ve çaresiz olarak algilamaktadirlar.
Açik sekilde görülmektedir ki, adi geçen iki baglanma biçiminde ortak olarak tanimlanan kisinin kendisine yönelik degersizlik, sevilemezlik ve çaresizlik algilari, depresyonda görülen kendilik algisiyla örtüsmektedir. Dolayisiyla erken dönemdeki baglanma deneyimleri ve korkulu ve saplantili baglanma biçimleri depresyon için yatkinlastirici etkenler olabilir.
Buna ek olarak, dogustan gelen ve yeni doganin hayatta kalmasini saglayan yakinlik arama ihtiyaci, baglanma figürü ile iliskisiyle ortaya çikmasi ve sekillenmesi sonucu bireyin duygulanim düzenleme stratejileri üzerinde etkili olmaktadir. Ikincil duygulanim düzenleme stratejilerinden biri olan asiri harekete geçiri stratejilerde görülen algilanan tehditlerin 'abartilmasi' ve digerleri ile iliskilerin kötümser bir bakis açisi ile ele alinarak felaketlestirilmesinin depresyonla iliskili oldugu düsünülmektedir. Duygulanim düzenleme stratejileri, baglanma kurami ve majör depresyon arasindaki iliskinin, bir duygudurum bozuklugu olan majör depresyonun dogasinin anlasilabilmesi açisindan önemli oldugu düsünülmektedir. Ayrica bu iliskiye isik tutulmasinin, majör depresyonun tedavisinde de açilimlar saglayabilmesi olasi görülmektedir.
Ilerideki arastirmalarin, majör depresyon ve baglanma biçimleri arasindaki iliskiyi etkileyebilecek çesitli degiskenleri incelemesinde fayda oldugu düsünülmektedir. Bunu yapabilmek için ise depresyon ve baglanma biçimleri arasindaki nedenselligi tam olarak görebilmek adina boylamsal çalismalara ihtiyaç oldugu düsünülmektedir. Baglanma literatüründe baglanma biçimleri ve çesitli psikopatolojiler arasindaki iliskiler incelenmekle birlikte, henüz özgül baglanma biçimleri ile spesifik bozukluklar arasindaki iliskiler belirlenememistir. Dolayisiyla sadece majör depresyon ile degil, tüm psikopatolojiler ile baglanma kurami arasindaki iliskiler hakkinda tutarli verilere ulasilabilmesi adina daha fazla sayida arastirmaya ihtiyaç duyulmaktadir.
Sonuç
Bu gözden geçirme makalesi çerçevesinde, duygulanim düzenleme stratejileri ve majör depresyon arasindaki iliski yetiskin baglanma kurami baglaminda ele alinmaya çalisilmistir. Baglanma kuramina göre bebeklik döneminde gelisen içsel çalisan modeller, kisilik gelisimi ve ileride olusabilecek muhtemel psikopatolojiler üzerinde bir belirleyicilige sahip olmaktadir. Farkli baglanma biçimleri rapor eden ve altta yatan farkli içsel modellere sahip olan bireyler, duygusal tepkisellikleri ve bu duygular dogrultusunda ne yaptiklari konusunda birbirlerinden farklilasmaktadir. Baglanma sistemi harekete geçtiginde, baglanma figürü ulasilabilir durumdaysa, güvenli baglanma hissi ya da duygu dengelemede "güvenlik temelli stratejiler" adi verilen durum ortaya çikar. Baglanma figürünün ulasilmazligi, kisinin yasadigi sikintilar ile birlestiginde ise kisi duygulanim düzenlemesi yapabilmek adina yakinlik arayisini sürdürüp sürdürmemesi gerektigine karar verir ve bu durum, ikincil baglanma stratejileri adi verilen, asiri harekete geçirici ve hareketsiz hale getirici olmak üzere iki ayri stratejinin aktive olmasina neden olur. Çalismalar, güvensiz baglanma biçiminin, duygulanim düzenleme ile ilgili sorunlarin ve bu dogrultuda kullanilmakta olan ikincil baglanma stratejilerinin depresif semptomatolojiyle iliskili oldugu düsüncesini destekleyen pek çok tutarli veriye sahiptir. Çesitli çalismalar, depresyon söz konusu oldugunda hangi ikincil stratejilerin siklikla kullanildigi konusunda farkli sonuçlar vermekle birlikte, duygulanim düzenleme stratejilerinin, baglanma kurami ve majör depresyon arasindaki iliskinin, majör depresyonun dogasinin anlasilabilmesi açisindan önemli oldugu düsünülmektedir.
Kaynaklar
1. Meredith PJ, Strong J, Feeney JA. Adult attachment variables predict depression before and after treatment for chronic pain. Eur J Pain 2007; 11: 164-170.
2. Fraley RC, Shaver PR. Adult romantic attachment: Theoretical developments, emerging controversies and unanswered questions. Rev Gen Psychol 2000; 4: 132-154.
3. Bowlby J. Attachment and Loss, Vol. II. Seperation, anxiety and anger, Australia, Pimlico. 1998.
4. Diehl M, Elnick AB, Bourbeau LS, Labouvie-Vief G. Adult attachment styles: Their relations to family context and personality. J Pers Soc Psychol 1998; 74: 1656- 1669.
5. Pietromonaco PR, Barrett LF. The internal working models concept: What do we really know about the self relation to others? Rev Gen Psychol 2000; 4: 155-173.
6. Bahadir S. Romantik iliskilerde baglanma stilleri, çatisma çözme stratejileri ve olumsuz duygudurumu düzenleme arasindaki iliski (Doktora Tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi; 2006.
7. Tolan Ö. Üniversite örencilerinde kaygi belirtileri ve baglanma biçimleri ile kisilerarasi semalar arasindaki iliskiler (Uzmanlik Tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi; 2002.
8. Shaver PR, Mikulincer M. Attachment in later years: A commentary. Attach Hum Dev 2004; 6: 451-464.
9. Main M. Introduction to the special section on attachment and psychopathology: 2. overview of the field of attachment. J Consult Clin Psychol 1996; 64: 237- 243.
10. Van IJzendoorn MI. Adult attachment representations, parental responsiveness and infant attachment: A meta- analysis on the predictive validity of the adult attachment interview. Psychol Bull 1995; 117: 387- 403.
11. Hazan C, Shaver P. Romantic love conceptualized as an attachment process. J Pers Soc Psychol 1987, 52: 511-524.
12. Cooper ML, Shaver PR, Collins NLAttachment styles, emotion regulation and adjustment in adoloescence. J Pers Soc Psychol 1998; 74: 1380-1397.
13. Bartholomew K, Horowitz LM. Attachment styles among young adults : A test of a four- category model. J Pers Soc Psychol 1991; 61: 226-244.
14. Sümer N, Güngör D. Yetiskin baglanma ölçeklerinin Türk örneklemi üzerinde psikometrik degerlendirmesi ve kültürlerarasi bir karsilastirma. Türk Psikoloji Dergisi 1999; 14: 71- 106.
15. Baumeister RF, Vohs KD. Handbook of Self-Regulation: Research, Theory and Applications, New York, The Guilford Press. 2004.
16. Carnelley KB, Pietromonaco PR, Jaffe K. Depression, working models of others and relationship functioning. J Pers Soc Psychol 1994; 66: 127-140.
17. Mikulincer M, Shaver PR, Pereg D. Attachment theory and affect regulation: The dynamics, development, and cognitive consequences of attachment related strategies. Motiv Emot 2003; 27: 77- 102.
18. Fredrickson BL. The role of positive emotions in positive psychology: The broaden-and-build theory of positive emotions. Am Psychol 2001; 56: 218- 226.
19. Waters HS, Rodrigues LM, Ridgeway D. Cognitive underpinnings of narrative attachment assessment. J Exp Child Psychol 1998; 71: 211-234.
20. Lazarus RS, Folkman S. Stress, Appraisal and Coping. New York Springer,1984.
21. Epstein S, Meier P. Constructive thinking: A broad coping variable with specific components. J Pers Soc Psychol 1989, 57: 332-350.
22. Bowlby J. Attachment and Loss, Vol. I. Attachment, Australia, Pimlico. 1997.
23. Collins NL, Read SJ. Adult attachment, working models and relationship quality in dating couples. J Pers Soc Psychol 1990; 58: 644-663.
24. Shaver PR, Schahner DA, Mikulincer M. Attachment style, excessive reassurence seeking, relationship processes and depression. Pers Soc Psychol Bull 2005; 31: 343-359.
25. Mikulincer M, Shaver PR. Attachment theory and emotions in close relationships: Exploring the attachment-related dynamics of emotional reactions to relational events. Pers Relatsh 2005; 12: 149-168.
26. Mikulincer M. Adult attachment style and affect regulation: Strategic variations in self-appraisals. J Pers Soc Psychol 1998; 28: 420- 435.
27. Bowlby J. A Secure Base: Clinical Applications of Attachment Theory. London, Routledge. 1988.
28. Doron G, Kyrios M. Obsessive compulsive disorder: A review of possible specific internal represantations within a broader cognitive theory. Clin Psychol Rev 2005; 25: 415- 432.
29. Pacchierotti C, Bossini L, Castrogiovanni A, Pieraccini F, Sorece I, Castrogiovanni P. Attachment and panic disorder. Psychopathology 2002; 35: 347-354.
30. Ruiter CD, Van Ijzendoorn MH. Agoraphobia and anxious-ambivalent attachment: An integrative review. J Anxiety Disord 1992; 6: 365-381.
31. Tasca GA, Kowal J, Balfour L, Ritchie K, Virley B, Bissada H. An attachment insecurity model of negative affect among women seeking treatment for an eating disorder. Eat Behav 2006; 7: 252-257.
32. Reis S, Grenyer BFS. Fearful attachment, working alliance and treatment response for individuals with major depression. Clin Psychol Psychother 2004;11: 414-424.
33. Cole-Dekte H, Kobak R. Attachment process in eating disorder and depression. J Consult Clin Psychol 1996; 64: 282-290.
34. Murphy B, Bates GW. Adult attachment style and vulnerability to depression. Pers Individ Dif 1997; 22: 835-844.
35. Sloman L, Gilbert P, Hasey G. Evolved mechanism in depression: The role and the interaction of attachment and social rank in depression. J Affect Disord 2003; 74: 107-121.
36. Wei M, Mallinckrodt B, Larson LM, Zakalik RA. Adult attachment, depressive symptoms, and validation from self versus others. J Couns Psychol 2005; 52: 368-377.
37. Strodl E, Noller P. The relationship of adult attachment dimensions to depression and agoraphobia. Pers Relatsh 2003; 10: 171-185.
38. Ciechanowski P, Sullivan M, Jensen M, Romano J, Summers H. The relationship of attachment style to depression, catastrophizing and health care utilization in patients with chronic pain. Pain 2003; 104: 627-637.
39. Bretherton I. The origins of attachment theory: John Bowlby and Mary Ainsworth. Dev Psychol 1992; 28: 759-775.
40. Fraley RC. Attachment stability from infancy to adulthood: Meta-analysis and dynamic modeling of developmental mechanisms. Pers Soc Psychol Rev 2002; 6: 123-151.
Manolya Çalisir1
1 Uzm. Psk., Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Anabilim Dali, Ankara
Yazisma Adresi / Correspondence
Manolya Çalisir, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji ABD, Ankara, Türkiye
E-mail: [email protected]
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Psikiyatride Guncel Yaklasimlar : Current Approaches in Psychiatry 2009